FED faiz artırımlarında temkinli davranmaktadır. Bir sonraki faiz artışı Haziran sonrasına ötelenebilir.
Gelişmekte olan ülkelere sermaye girişinin artması risk iştahının güçlü olduğunu göstermektedir. Son bir ayda Türkiye hisse piyasasına 1 milyar dolar, tahvil piyasasına ise 700 milyon dolarlık portföy girişi gerçekleşmiştir.

ECB’nin uyguladığı negatif faiz ve uzun vadeli finansman olanakları bol likiditenin devamı anlamını taşımaktadır.

Emtia fiyatlarındaki gerilemenin katkısıyla Türkiye’nin cari açığı düşmeye devam etmektedir. Bu durum döviz ihtiyacını hafifletmektedir.

Euro Bölgesi’ndeki toparlanma ile zayıf seyreden dış talepte kısmi bir canlanma söz konusu olmaktadır.

EUR/USD paritesinin yükselmesi şirket bilançolarına olumlu yansımaktadır.

Türkiye’nin dezavantajları:

Suriye ve Irak temelli jeopolitik riskler devam etmektedir.

Petrol fiyatlarındaki düşüşler küresel büyüme endişelerini tetiklemektedir. Bu durum küresel satış baskısı yaratabilmektedir.

Petrol fiyatlarındaki düşüşler nedeniyle Türkiye ihracatında pazar çeşitlendirme imkânları azalmaktadır. Rusya ve Irak ihracatında son bir yıl içerisinde toplam 5 milyar dolarlık kayıp söz konusu olmuştur.

Son dönemde volatilitenin gerilemiş olmasına rağmen küresel belirsizliklerin etkisi ile kur seviyesine ilişkin tahmin yapmak zorlaşmıştır.

Makroekonomik ve Siyasi Yurtiçi Gelişmeler:

Türkiye’nin avantajları:

10 Aralık 2015’te açıklanan 64. Hükümet 2016 Yılı Eylem Planı içerisinde büyümeye destek verici unsurlar yer almaktadır.

Avrupa Birliği’ne katılım sürecinde yeni fasıllar açılmaktadır.

Eylem Planı dâhilinde oluşan mali genişleme ilk iki ayda bütçe dengesini sarsmamıştır. Dolaylı vergi gelirlerindeki artışlar ile bütçe disiplini devam etmektedir.

Hanehalkı tüketimine dayalı iktisadi büyüme modeli büyümeyi %4,0 seviyesinde tutmaktadır. Göçmenler tüketim yoluyla büyümeye katkı sağlamaktadır. 2016 yılında dış talebin de katkısıyla %3,5 – %4,0 bandında bir büyüme mümkün görünmektedir.

Asgari ücret artışı işsizliği tetiklememiştir.

İmalat sanayi siyasi ve jeopolitik risklere karşı dirençli kalabilmiştir.

Son iki ayda enflasyonda hızlı bir gerileme kaydedilmiştir. 2016 yılı enflasyonun %8,0 seviyesinde tutunabilmesi mümkün görünmektedir. TCMB’nin enflasyon beklentilerindeki toparlanmaya ve yatay kur hareketlerine parelel olarak faiz indirimlerine gitme ihtimali yükselmiştir.

Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşlarından herhangi olumsuz karar beklenmemektedir.

Türkiye’nin dezavantajları:

TCMB başkanının görev süresi tamamlanacaktır. Piyasa yeni yönetimin politika önceliklerini görmek isteyecektir.

Yeni anayasa ve başkanlık tartışmaları senenin ikinci yarısında yoğunlaşacaktır. Bir referandum veya yeniden seçim olasılığı piyasa algısını şekillendirecektir.

İç güvenlik problemleri nedeniyle toplam turizm gelirinin 6-7 milyar dolar azalması beklenmektedir.

Tüketici kredilerinde büyüme hızının %10’lar seviyesinin altında seyretmesi büyümeyi kısıtlamaktadır.

Daralan cari açığın temel unsurları enerji fiyatlarındaki azalış ve altın ticaretinde pozitif net pozisyondur.

Talep koşullarındaki canlılık neticesinde altın ve enerji hariç cari açıkta yükselmektedir.

Finansal Piyasalara ilişkin Gelişme ve Beklentiler

2016 yılı başında Çin’in büyüme rakamlarına ilişkin endişeler ve Yuan kurunun düşmesi uluslararası piyasalarda tedirginlik yaratmıştı. Fakat, Suriye’deki ateşkes ve emtia fiyatlarındaki toparlanma ile birlikte küresel piyasalar Şubat ayının ortalarında yükselişe geçti. BIST-100 Endeksi de yurtdışındaki bu trendi takip etti.

Mart ayında ECB’den gelen genişlemeci adımlar ve sonrasında FED üyelerinden temkinli açıklamalar tüm gelişmekte olan ülke piyasalarını ve Türk varlıklarını destekleyerek yükseliş trendinin ralliye dönmesine neden oldu.

2015 yılında gelişmekte olan ülkelere göre %19 daha kötü performans gösteren Türkiye hisse senetleri, düşük baz etkisiyle yıl başından bu yana emsallerine göre %16 daha iyi performans gösterdi.

Ocak ayında %61.5 ile dip yapan yabancı payı %63.8 seviyelerine yükseldi.

Mart ayı enflasyon verilerinin beklentilerin altında kalması faiz indiriminin devam edebileceği beklentisiyle piyasalardaki olumlu havayı desteklemektedir.

2016 yılında jeopolitik risklerle ilgili gelişmeler, Nisan ayında TCMB’nin yeni başkanı ve izleyeceği para politikaları, yeni anayasa ve başkanlık sistemi tartışmaları takip edeceğimiz önemli konular olacak.
Yılbaşından bugüne mali endeksin %11.7 sınai endeksin ise %17.5 değer kazandığını görüyoruz. Özellikle TL’nin değer kazandığı son dönemde, güçlü TL’nin şirketlerin bilançolarına ve karlılıklarına direkt etkisi olacağı için sanayi hisselerinin borsada bankalardan daha hızlı performans gösterdiğini gözlemliyoruz. Bankalarda ise haftalık verilerden de gördüğümüz gibi kredi büyümesinin yeterince ivmelenememesi ve yüksek fonlama maliyetlerinin getirdiği marj baskısı devam ediyor. Diğer taraftan, Merkez Bankası’nın Mart toplantısında başlattığı sadeleşme adımları çerçevesindeki faiz düşüşünün devamı ve bunun da fonlama maliyetlerini aşağı çekmesi bankacılık sektörünün karlılığını olumlu yönde etkileyecek ve önümüzdeki dönemde bankacılık hisselerine yönelimi destekleyecektir.

BIST-100 Endeksi 2016 yılsonu beklentilerine göre 9.3x F/K ile ve GOÜ’lere göre %23 iskonto ile tarihi ortalamalarının altındadır. Geçen sene %25 oranında gerileyen bankacılık endeksinde ise çarpanlar daha da cazip seviyelerdedir. 2016 beklentilerine göre 6.6x F/K çarpanıyla ve uluslararası benzerlerine göre %13, kendi tarihsel ortalamalarına göre ise % 20 iskontolu işlem gören bankacılık sektörünün 2016’da net karını %14 oranında arttırmasını bekliyoruz. Fakat fonlama maliyetlerinin yüksek seviyelerini koruması, görece zayıf kredi büyümesi ve sermaye yeterliliğindeki kısıtlar sektörün yatırımcı ilgisi çekmesinin önündeki en önemli engeller olarak sıralanıyor.