fevzi_gungor


Tolga Yücel  

BİLGİNET SATIŞ VE PAZARLAMA
GENEL MÜDÜR YARDIMCISI

Ödeme sistemlerinin kıyafet veya aksesuar olarak giyildiği, makinelerin birbiriyle daha fazla konuşmaya başladığı bir dünyada, acaba Türkiye kuyruğun neresinde?

Dönemsel bağ kurma eksikliğimiz, tarih derslerimizin kurgusunun “tarihin anlatıldığı döneme bütünüyle bakmak” yerine “medeniyetlerin tarihini sırasıyla okumamız” üzerine inşa edilmesinden kaynaklanır. Belki de bu sebepten, dijital gelecekle ilgili analizlerimiz hep “varış noktası” ile ilgili oluyor. Bu hassasiyetle ilk medeniyetin vardığı yerden, geriye dönük olarak uzun bir kuyruk olacağını hayal edin… Bu yolla, dünyadaki tüm medeniyetlerin, dijital dünyanın sunması planlanan refaha bir anda toptan ulaşamayacağını hemen kavrayabilirsiniz.

Benim önerim, kuyruğun tam olarak nasıl bir şekil alacağını anlayabilmek adına kendi dönemsel şablonunuzu oluşturup, sınıflandırmadaki yerinize bir de öyle bakmanız. Böyle bir şablonunuz yok ise son günlerin revaçta (herkes bu kavram ile ilgili bir şeyler yapmaya çalışıyor) “disruptive innovation” (yıkıcı inovasyon) kavramını “sonuç” değil, “sebep” olarak algılayabilirsiniz.

Sebepleri kaçırırken, son zamanlarda artan “yapay zeka” konulu Hollywood filmlerine odaklanıp, sebep-sonuç ilişkisini karıştırabilirsiniz. En önemlisi, ağların sardığı bu dünyada, sıçramayı oluşturacak “Nesnelerin İnterneti” (Internet of Things – IoT) kavramını bir “sonuç” gibi görerek, nelere “sebep” olabileceğini atlayabilirsiniz.

Hayatımızı Otonom Cihazlar Yönetecek

Mastercard ve Visa gibi piyasada ana belirleyici olan şirketler, gelecekte hayatımızın merkezine yerleşecek olan otomobiller üzerinden, araç yolda giderken benzin istasyonundan bir sürücünün tüm ihtiyaçlarını kredi kartı ile almasına müsaade eden bir teknolojiyi Cenevre Otomobil Fuarı’nda takipçilerine sundular.

Otomobil deyip geçmeyin… Akıllı yollarla konuşan, yol durumuna göre güzergah tercihi yapan, hatta sürücü yorgunsa, tıpkı şu anda uçaklarda olduğu gibi, otomatik pilot işlevi gören otomobillerden bahsediyoruz. Yol durumuna göre lastiğin özelliklerini değiştiren, üzerindeki güneş panelleri ile gün boyunca enerji biriktirip, gece evin ısınmasına ve aydınlanmasına fayda sağlayacak araçlardan bahsediyoruz.

Ofisteki bilgisayara geldiğinizi, evinizdeki kombiye vardığınızı anlatan, emisyon hacmi düşmüş, petrol türevlerinin yakıt olarak kullanılmadığı arabalardan bahsediyoruz. Üzerinde kendine ait drone’u bulunan, bu insansız hava aygıtındaki kamera sistemi ile etrafı görebilen, trafik sıkışıklıklarını önceden öğrenen, çevrede neler olup bitiyor haber veren ve ödeme sistemleri entegre edilmiş akıllı bilgisayarları vasıtasıyla, seyir halindeyken bu aygıtlar sayesinde kahvenizi size ulaştıran akıllı arabalardan bahsediyoruz…

Şimdi diyeceksiniz ki, geleceğin bu kadar da yakın olması mümkün değilken, nereden çıktı bu yazı?

Bütün bu anlattıklarımın son fuarda sergilenen otomobillerde veya yayımlanan son birkaç makalede ya uygulama safhasında, ya da test aşamasında olduğunu görebilirsiniz. Cenevre Otomobil Fuarı’nda, elektrikli arabaların sergilendiği salonlara bakın. Bir de konvansiyonel araçların sergilendiği yere bakın. İkincisi hemen göze çarpmayabilir. Parlak olmayan gelecekleri ile bir kenara itilmiş şekilde sergilenmişler bu yıl.

Dönüşüm Kuyruğunun Neresindesiniz?

Ödeme sistemlerinin, yıkıcı inovasyon sayesinde farklı endüstrilerle entegre olduğu bir çağda, acaba kendi faaliyet alanınızda dönüşüm nasıl yürütülüyor?

“Nakitsiz bir dünya” düzleminden, “Drone’lu araba” düzlemine geçiş sürecini kim yönetiyor?

Uluslararası firmaların, kendi AR-GE işbirlikleri ile ürettikleri “hibrit ürünler” birer lüksten, ihtiyaç haline dönüşürken, kapitalizm kendi kavramlarını da beraberinde üretiyor.

2008 krizinden sonra hızlanan ve piyasayı (Keynesyen bir yaklaşımla) canlandırması hedeflenen “elektrikli otomobiller” veya “akıllı otomobiller” piyasasının temelinin “iklim değişikliği” kavramı ile paralel gittiğini fark etmişsinizdir. Enerji yönetimi, malzeme bilimindeki değişimler ve daha düşük emisyon hacmi temelindeki tüketicilerde oluşan bilinç farklı akademik yaklaşımların, oluşan bu temel kavram çerçevesinde yeni ürünler çıkmasına yol açıyor.

Sonuçta, finans teknolojileri inovasyonunun (bizde hala koşu yaparken nabzımızı ölçen kol saatleri seviyesinde) giyilebilir, hayatı kolaylaştırabilir olması için sosyolojik açıdan dönüşümü de yönetmesi gerekiyor.

Dönüşüme Türkiye Ne Kadar Hazır?

Türkiye’de üç farklı toplumu bir arada görebiliriz: Tarım Toplumu, Sanayi Toplumu ve Bilgi Toplumu…

Aynı anda üç farklı bakış açısının yaşadığı bu ülkede, dönüşüm kuyruğu kendi içinde de farklılıklar gösterirken, finans teknolojisi ile uğraşan firmaların sosyal bilimleri ilgilendiren konularda ve kavramların yönetilmesi süreçlerinde daha fazla yatırım yapmaları gerekiyor.

Belki de, açıklık ve işbirliği kavramlarının yükselen değer olduğu günümüzde, finans teknolojisi konusunda çalışan tüm şirketlere ortak hizmet verecek bir enstitünün, küresel anlamda üretilen benzer teknolojilerin bir statüden çok bir ihtiyaca dönüşmesi için çalışmasına ön ayak olması daha hızlı adımların atılmasına aracılık sağlayacaktır.