Canan Bayrak
Canan Bayrak  
MANIBUX KURUCUSU
PSİKOLOJİK DANIŞMAN

Teknolojinin hızla değişmesi çocukların günlük hayatın içinde daha fazla söz hakkı olmasına neden oldu. İletişim araçlarındaki gelişim, akıllı telefonlar, sosyal medya ve buralarda yer alan marka reklamları nedeniyle çocuklar tüketici olarak da geçmiş yıllara göre daha fazla sosyal hayatta var olmaya başladılar.

Çocukların harçlık miktarındaki artış ve harcamalarında karar sahibi olmaları neticesinde, markalar onların tüketici olarak önemli role sahip olduklarını fark etmeye başladı. Erken yaşlarda kendi paralarını kullanırken seçimlerinde özgür olmaları, satın almada karar sürecine katılmaları ileride nasıl tüketiciler olacaklarıyla ilgili bilgi veriyor. Markalar artık çocukları da düşünerek reklamlarını düzenliyor ve geleceğin tüketicilerinin kendilerini tercih etmeleri için çeşitli yöntemler geliştiriyor. Geleceğimizi şekillendirecek çocuklarımızın, tüketici olarak da geleceğin ekonomisine yön vereceği bilinciyle çocuk tüketiciler için yatırımlar yapılıyor. Çocuklar, karar vermeleri ve seçim yapmaları gereken yüzlerce markayla tanışıyorlar. Bu da tüketici olarak sosyalleşen çocuklarımıza küçük yaşlardan itibaren gerekli harcama eğitiminin, aileler tarafından verilmesini daha da önemli hale getiriyor.

Sosyokültürel düzeyin harcamalara etkisi

Çocukların tüketici olarak sosyalleşmesini etkileyen yaş, cinsiyet gibi bireysel faktörlerin yanı sıra sosyo-ekonomik düzey de belirleyici oluyor. Çocuklarımızın davranışları gibi tüketim alışkanlıkları da ailelerinden gördükleriyle şekillenir. İçinde bulundukları sosyo-ekonomik koşullar ve farklılıklar tüketim alışkanlıklarını etkiler. Gelir dağılımı ve değişimi, satın alma gücünde önemli farklılıklar oluşturuyor.

Söz gelimi düşük gelirli aileler tüketimlerinde ucuzluk, dayanıklılık gibi ölçütlere bakarken, yüksek gelirli aileler kalite, şıklık, bilindik marka olması gibi ölçütlere bakar. Bu ailelerin sosyal statülerini korumak ve diğer gruptan ayrılmak için yaptıkları bu gösterişli tüketim anlayışı çocuklarının da aşırı tüketim yapmasına ve bu davranışlarının yerleşip, kabul görmesine neden oluyor. Gelecekteki tüketim alışkanlıklarının temeli ailede ve küçüklükte atıldığına göre gereksiz harcamanın önlenmesinde de aile model olabilir. Çocuğuna harçlık vererek, parayı nasıl ve nereye harcaması gerektiğini, ihtiyacından fazla gereksiz tüketim yapmaması gerektiğini de öğretebilir. Kendi parasının sorumluluğunu alıp, yönetme becerisini kazanan çocuk özgürleşir, sorumluluk sahibi ve bilinçli tüketici olur.

İlk kez tüketici olmak

Çocuklar ilk defa tüketici olmaya aileleriyle gittikleri mağazada, markette veya televizyonda gördüklerini isteyerek ve talep ederek başlarlar. Böylece küçük yaşlardan itibaren ailenin satın alma davranışını belirlemeye başlarlar. Yaşları büyüyüp, sosyal hayatın içine daha çok girdikçe de kendi istediklerini seçerek, ailesinin verdiği harçlığı anne babasının kontrolünde harcamaya başlar. Bu aşamada harçlığın takibi ve anne babanın kontrolü çok önemli hale gelmektedir. Dış dünyada bir tüketici olduğunun, kendi kararlarını verip parasını yönetebileceğinin farkına varan çocuğa doğru sınırlar çizebilmek ve bu sınırlar içinde özgür bırakmak gerekmektedir. Her ne kadar çocuk harçlığını nereye harcadığının kararını ailesinin içinde bulunduğu sosyo-ekonomik koşullarda verecek de olsa, bunun çocuğun ilerideki tüketim hayatına yön vereceği bilinciyle dikkatli harcama yapma ve tutumlu olma konularında yönlendirilmeye ihtiyacı olduğu ailelerce unutulmamalıdır.

Her aile vereceği harçlıkla aslında para eğitimi yapar. Çocuğa verilen harçlık miktarı ailenin ekonomik durumuna ve çocuğun yaşına göre değişir. Ancak değişmeyen tek şey parasını nasıl yöneteceğini, harcayacağını bilen ve kararlarını bilinçli veren çocuklarımızın, sosyal hayatın içinde yer almaya başlayan bireyler olarak tüketim toplumunun bir parçası değil, bilinçli tüketiciler ve mutlu yetişkinler olarak geleceği şekillendireceğidir.