fatih çoşkun


Fatih Coşkun  

CODEVIST
Founder

İşletme biliminin en temel kuramlarından biri, işe sürekli yatırım yaparak müşterinin yarın isteyeceği bir değişikliğe bugünden adapte ve hazır olmaktır.

Günümüzde bu yeniliği genellikle inovasyon ve teknoloji yatırımı ile sağlıyoruz.

Geleneksel bankaların teknoloji ve inovasyona çok büyük yatırımlar yapmasına rağmen hızlı hareket edememesi ve hiyerarşik yapının da neden olduğu yavaş karar alma ve uygulama, bankaları bu alanda geride bırakabiliyor. Nitekim fintech denen olgunun ortaya çıkmasının da bir nedeni olarak bunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Öte taraftan buradaki bir diğer nedeni olarak mevcut büyük ve eski sistemlerin yüksek bakım harcamalarını gösterebiliriz. Geçen yıl bu konuda yapılan araştırmalara baktığımızda bankacılık sektöründeki BT harcamalarının yaklaşık yüzde 75’i mevcut sistemin işletimi ve bakımına harcandı. Bu hiç de hafife alınmayacak bir oran.

Bu konuda çarpıcı bir örnek olarak, Bank of America’daki mevcut (legacy) sistemlerin değişmesi gösterilebilir. Açık bir yapıya geçmenin önemini ve gerekliliğini, bu alanda çok radikal bir karar alarak vurgulayan Bank of America, hem veri merkezlerini belli bölümlere göre ayırdı, hem de açık sistemlere geçerek teknolojisini verimli ve geniş kapsamlı bir yapıya büründürdü. Bu sayede son bir kaç yılda bankanın ettiği toplam tasarruf 1,5 milyar dolar civarında ve bu tasarruf her yıl katlanarak artmaya devam edecek.

Kullanıcılar da değişimin bir parçası

Öte taraftan geldiğimiz noktada teknoloji bilincinin ve tüketiminin artması, kullanıcıları oyunun yadsınamaz bir parçası haline getiriyor. Kullanıcılar artık sadece kullanan değil, aynı zamanda değişimi isteyen ve onun bir parçası olan taraftalar.

Bu konjöktürde bankaların mevcut gelişmelere ayak uydurabilmesinin en kolay ve kârlı yolu kendilerini bir otorite ve köşetaşı olarak tutmaya devam etmeleri olacaktır. Bunun da en kolay yolunun mevcut sistemlerinin API’ler (uygulama arayüzleri) vasıtasıyla potansiyel ortaklarına açmalarıdır. Akıllı hareket eden organizasyonlar ise sadece API’leri değişik oyunculara açmakla kalmayıp, API’leri konumlandırırken mevcut sistemlerini de gözden geçirip hızlı ve çevik hareket edecek bir yapıya büründürürler. Boylece API’ler sadece eski yapıları saran bir kabuk olmaktan öteye rahatlıkla geçebilir.

Türkiye’de ve dünyada pek çok banka API tabanlı bir çekirdeği uygulamaya başlamış durumda. API’lerin; uyumluluk ve yönetmelikler, büyük verilerin kullanılması ve arka ofis yönetimi gibi çeşitli iç süreçler için vazgeçilmez olduğunu da kavradılar. Halihazırda bu taraflara büyük yatırımlar yapıyorlar.

API’lerin değer ölçüsü ulaşılabilirlik

API’lerin gerçek değeri onların nasıl erişilebilir olduğuna ve ne kadar geniş bir bilgi verdiğine göre belirlenebilir.

Bir banka, elindeki verilerle müşterilerine uzun vadede yeni ürünler elbette sunabilir. Fakat bu arayüzleri olası partnerlerine açması halinde tüm ekosistemin kullanacağı ve sonunda kendisine daha fazla veri, müşteri ve işlem sağlayacak; müşterisineyse kullanıcı deneyimi olarak dönecek ürün ve yapıların hem sahibi hem de sağlayıcısı olacaktır.

Birlikten güç doğar!

Paylaşım ekonomisi son yıllarda trend olan ve birçok kimseye kazanım olarak dönen bir başka olgu. Dünyada bu konuda çok çarpıcı örnekler mevcut. Örneğin WeChat kendi platformunu API’ler vasıtasıyla geliştiricilere ve partnerlara açtı. Bu sayede WeChat açık platformu üzerinde, bankalar, havayolu şirketleri, perakende şirketleri ve hayır kurumlarına ait birçok uygulama ve şirket entegrasyonu sağlandı. 2017 Çin Lunar yeni yıl bayramında sadece 5 gün içinde WeChat üzerinden 46 milyar adet finansal işlem yapıldı. Bu bir saatte ortalama 800 milyon işleme denk geliyor.

Yukarıdaki örnekten de anlaşılacağı üzere bankacılık ve fintech sektöründe API’lerin açılması, hızlı bir gelişime ve müşteriye sunulan değerin artmasına neden oluyor ve olmaya devam edecek. Bu da doğal olarak işlem ve kârlılığın artmasını beraberinde getirecektir.

Peki ya güvenlik?

Açık bankacılık veya API’leri açmak deyimi insanların aklına ilk olarak güvenlik konusunu getiriyor. Verilere özellikle bankacılık verilerine yetkisiz kişilerin erişmesi en son istenecek durumdur. Dolayısıyla bu konuda gerek API’leri geliştiren taraflarda gerekse bu API’ler vasıtasıyla çeşitli deneyimler yaşayacak müşteriler tarafında en ufak bir soru işareti olmamalıdır.

Son yıllarda API’lerin her iş kolunda önemli hale gelmesiyle birlikte bu konuda geliştirilen teknolojiler de gelişmiş durumda. Burada en çok kullanılan sosyal ağ Facebook’tan örnek vermek gerekirse, birçok mobil veya web tabanlı proje (bankalar da dahil olmak üzere) Facebook API’lerini kullanıyor. Facebook uyguladığı API yöntemi sayesinde kendi sayfası dışında hiçbir yerde şifre ve diğer bilgilerin girilmesini istemiyor. Benzer bir yapıyla bankalar açtığı API’leri çeşitli güvenlik katmanları koyarak çok rahatlıkla güçlendirebilirler.

Sonuç olarak, piyasa gereklilikleri ve müşteri istekleri bankaları API’lerini açmaya, olası partnerleri ile iş birliği yapmaya mecbur kılıyor. Zaten PSD2 düzenlemesi ile 2018 yılında AB bankaları için bu durum bir seçimden ziyade zorunluluk olacak. Dolayısıyla bu değişimden kaçınmak imkansız hale geliyor.

Geleneksel bankaların fintech şirketleri ile rekabet edebilmesinin en kolay yolu açık API stratejisini benimsemesidir.

Açık Bankacılık: Yeni Para Birimi Veri mi?