KPMG Türkiye Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon Sektör Lideri Serkan Ercin, ‘Küresel Yarı İletken Sektörü Araştırması’ndan çıkan sonuçları değerlendirdi.

Yapay zeka yarı iletken sektöründe inovasyon dalgası yaratıyor.

KPMG Türkiye Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon Sektör Lideri Serkan Ercin, ‘Küresel Yarı İletken Sektörü Araştırması’ndan çıkan sonuçları değerlendirdi. Serkan Ercin, “Başarılı bir yapay zeka çipi geliştirmek için rekabet artıyor. Bilişsel programlama ve makine öğrenimi gibi yeni nesil yapay zeka teknolojilerinin, büyük hacimli ve yapılandırılmamış veriyi işlemesi ve analiz etmesi gerekiyor” dedi.

 

KPMG’nin bu yıl 14’üncüsünü gerçekleştirdiği Küresel Yarı İletken Sektörü Araştırması, sektördeki yeni trendleri ve şirketlerin karşılaştığı sorunları ele alıyor. Küresel yarı iletken şirketlerinden 149 üst düzey yöneticinin katıldığı araştırmaya göre; yapay zeka şimdiden yarı iletken sektöründeki gelir akışında önemli bir paya sahip… 2020 yılında en çok gelir getirmesi beklenen uygulamalar arasında yapay zeka üçüncü sırada yer alıyor. KPMG Türkiye Teknoloji, Medya ve Telekomünikasyon Sektör Lideri Serkan Ercin, yapay zekanın yarı iletken sektöründe inovasyon dalgası yarattığını söyledi.

Serkan Ercin, “Başarılı bir yapay zeka çipi geliştirmek için rekabet artıyor. Bilişsel programlama ve makine öğrenimi gibi yeni nesil yapay zeka teknolojilerinin, büyük hacimli ve yapılandırılmamış veriyi işlemesi ve analiz etmesi gerekiyor. Bu da ancak ciddi bir işlemci gücüyle mümkün… Araştırmaya katılanların önemli bir kısmı şirketlerinin bağlantılı cihazlar için sensörler veya tüketicilerine yönelik nesnelerin interneti ürünleri için yeni nesil çip geliştirip pazarlamaya devam ettiğini bildiriyor. Araştırmaya katılan şirketlerin dörtte biri, 14 nanometre veya daha küçük çipler geliştiriyor” dedi.

 

Nesnelerin interneti sektöre ivme kazandıracak

Nesnelerin interneti, 5G, yapay zeka ve otomotiv sektörüne yönelik teknolojilerden gelir sağlamanın müşteri beklentilerinde bir artışı ve daha karmaşık tedarik zincirlerini beraberinde getirebileceğini de ifade eden Serkan Ercin, araştırmadan şu bilgileri paylaştı:

  • Günümüzde kullanılan bağlantılı cihazların sayısı 26 milyarı aşıyor. Bu sayının 2025 yılına kadar üçe katlanacağı öngörülüyor. International Data Corporation’ın (IDC) tahminlerine göre, dünya genelinde nesnelerin internetine yönelik harcamalar 2019 yılında 745 milyar dolara; 2022 yılında ise 1,2 trilyon dolara ulaşacak.
  • 5G şebekelerinin hayata geçme sürecinde olması; nesnelerin interneti, akıllı şehirler ve otonom araç uygulamaları için yarı iletken sektöründeki iyimser görünümü destekliyor.
  • Teknoloji liderlerine göre 5G, akıllı telefon bazlı bir dünyadan nesnelerin interneti destekli bir dünyaya dönüşümü sağlayacak. Sensörler ve MEMS (Mikro elektro-mekanik sistemler), nesnelerin interneti ürünlerindeki önemi sayesinde sektördeki başlıca büyüme etkeni olarak görülüyor. 5G’nin gelişmesine paralel olarak bu önemin artacağı tahmin ediliyor.

 

Ar-Ge stratejik önceliklerde ilk sırada

  • Yarı iletken şirketlerinin gelecek üç yıl içerisindeki stratejik önceliklerine bakıldığında, inovasyon ve Ar-Ge yüzde 41’ile ilk sırada yer alıyor. Onu yüzde 35’le birleşme ve satın almalarla ortak girişimler takip ediyor. Üçüncü sırada ise yüzde 33’le yetenek gelişimi/yönetimi yer alıyor.
  • Ancak şirketlere önümüzdeki üç yılda yarı iletken sektörünü etkileyecek en büyük sorunlar sorulduğunda, katılımcıların yüzde 48’i artan Ar-Ge maliyetleri olarak cevap veriyor. Buna sebep olarak yeni kurulan start-up’ların hem yeteneğe hem de yazılıma yatırım yapmasının Ar-Ge maliyetlerini yukarı çekmesi gösteriliyor. Araştırmaya katılanların yüzde 64’ü Ar-Ge harcamalarının pazar fırsatlarıyla verimli bir şekilde bağlantılı olduğunu söylüyor.
  • Yeni uygulamaların yol açabileceği zorluklar, uzun vadede fayda sağlayacak yenilikçi çözümlere yatırım yapılarak aşılabilir. Örneğin; veri analitiği ürün portföyü yönetiminde kullanılabilir veya tedarik zinciri için blok zinciri uygulamaları hayata geçirilebilir. Ayrıca bağlantılı cihaz sayısındaki ciddi artış, ağları tehlikelere her zamankinden daha çok maruz bırakıyor. Bu nedenle siber güvenliği kurumsal kimliğin bir parçası haline getirmek şirketlerin ürünlerini, müşterilerini ve aynı zamanda marka itibarını korumasına yardımcı olacaktır.