Güneş Ergun  
STRATEJİ ve YÖNETİM
DANIŞMANI

 

Strateji ve Yönetim Danışmanı Güneş Ergun, Fintechtime okurları için kaleme aldı, “Temel sorulara dönüş”.

2020, ödeme teknolojilerinin, challenger bankaların, e-ticaret, online pazaryerlerinin, blockchain ve kripto varlıkların genişlediği, yaygınlaştığı ve dönüştüğü bir yıl oldu. Seneye damgasını vuran sağlık krizi ise bu dönüşüme şüphesiz ivme kattı. Tüm dünyada yaşamın hemen hemen her alanını etkileyen sağlık krizi, bazı temel soruları da gündelik hayatın göbeğine yerleştirdi. Bunlar arasında, “Ben kimim, kişiliğimin ve kimliğim doğası nedir?”, “Yaşamımda gerekli ve gereksiz şeyler nelerdir?”,Yalnız mıyım, bir topluluğa ait miyim?” gibi nice sorular var. Sağlık krizi öncesinde dünyada kendini gösteren ekonomik krizin 2020’de daha güçlü bir dalgaya dönüşmesinin etkisine bir de sosyal yasaklar ve kısıtlamalar eklenince, bireysel, toplumsal ve genel ekonomik devinimde davranış değişimleri ortaya çıktı. Bu değişimlerin başında teknolojinin önünü açtığı dijitalleşmenin hayatın her alanına yerleşmesi geliyor. Krizlerin ve dijitalleşmenin ortaya koyduğu temel sorularının birbiri içine geçtiği bir sene oldu 2020. Bir taraftan sınırlandırılan fiziki koşullara karşı, sınırsız dijital dünya arasında kalan bizler bu dönem içinde hızlı bir öğrenim, adaptasyon ve gelişim sergiledik diyebiliriz.

 

Pandemi ve ardından yaşanan sağlık krizi ile dünya genelinde yaşanan ekonomik yavaşlama hane başına düşen harcamaların azalmasında etken olurken, harcamaların büyüyen bir bölümü e-ticaret üzerinden gerçekleşti. Amerika Birleşik Devletleri’nde, 2020’nin ilk çeyreğinde e-ticaretin oranı %35’lere yaklaşarak son 10 senenin büyümesini sadece 3 ay içinde gösterdi. Batı Avrupa’da bu değer %12’den %15,3’e yükseldi (İngiltere’de %33). Türkiye’de ise, Ticaret Bakanlığı e-ticaret bilgi platformu verilerine göre, 2020’nin ilk 6 ayında e-ticaretin genel ticaret içerisindeki oranı %15’i buldu. Dijital ticaretin fiziksel etkileşime alternatif olması dışında hem alıcı hem de satıcı için etkin ve üretken avantajlarının büyüyen bir hızla benimsenmesi, sağladığı güvenlik ve esnekliğin yarattığı memnuniyet göstergelerinin yeni segmentlerde görülmesi bu durumun kalıcı olacağını hissettiriyor.

 

Dijital DNA ile doğmuş fintekler için adaptasyonu oldukça rahat, hatta krizi yeni fikirlere ve değerlere dönüştüren ve yatırımcı tarafında güven kaybının gözlemlenmediği bir dönemin de içinden geçtik. Dijital ekonominin tüm süreçlerinin gerçekleşmesini sağlayan fintek ve teknoloji oyuncuları, büyük bankalar ve banka servis sunucuları arasındaki sınırlar da yok olmaya başladı. KPMG’nin Pulse of Fintech H1 2020 raporu verileri çerçevesinde, 2020’nin ilk yarısında 1221 yatırım işlemi sonunda finteklere toplamda 25,6 milyar Amerikan doları sermaye girişi oldu, bunun 20 milyar Amerikan doları girişim sermayesi üzerinden aktarıldı. Geçen seneye aynı döneme göre %30 bir gerileme kaydedilse de birçok kaynak fintek alanında stratejik yatırımlarda bir azalma olmadığının altını çizmiştir. Mega yatırımlara baktığımızda, dünya üzerinde oldukça dağınık bir harita ortaya çıkmakta. 3 milyar Amerikan doları yatırım alan Gojek Endonezya’da iken, 1,3 milyar Amerikan doları yatırım alan Open Lending, Amerika Birleşik Devletleri’nde, 400 milyon Amerikan doları yatırım alan Navi Technologies, Hindistan’ta konumlanmışlardır. Fintek yatırımlarının merkezi doğu batı arasında hareket etmeye başlamış gözüküyor. KPMG raporu verilerine göre orta ölçekteki fintekler arasında konsolidasyonun da 2020’de devam ettiğini görüyoruz. Özellikle finteklerin pazar paylarını artırmak veya teknoloji yeteneklerini geliştirmek için birleşme ve satın almalarda aktif oldukları bir dönem yaşadık. Büyük resme baktığımızda, Covid-19’un merkezde yer aldığı 2020 haritasında 2019’da ortaya çıkan birçok akımın hızlandığı bir gerçek: dijitalleşme, platformlaşma, konsolidasyon.

 

Hızlı dijitalleşmenin getirdiği bir pazar genişlemesinin yanında, rekabetin fintekler arasında daha sıcak olacağı, tüketicinin dijital farkındalığının ve hassasiyetinin artığı bir dönemin de kapısındayız. Finteklerin tüketicilerin sordukları temel sorulara önemle eğilmeleri ve geleceğe yeni bir form ve nefes vermeleri gerekecek. Tüketicinin, “Ben kimim? Kişiliğimin ve kimliğimin doğası nedir” diye sorduğu bu dönemde, fintekler kullanıcılarının kimlik verileri ile ilgili daha bilinçli oldukları ve bu alanda etik değerlerin yönlendirici ve tanımlayıcı olacağı bir döneme girdiğimizi de göz ardı etmemeliler. Finteklerin kullandıkları verilerin kaynağı, doğruluğu ve temizliği üzerinde hassas, verinin kullanımında da etik olması gereken teknoloji çözümlerini ve iş modellerini hayata geçirmeleri beklenmektedir. 2020’de girişim sermayesi de bu alanda yatırımlarını aksatmamıştır. CB Insights Aralık 2020 verilerine göre fintek girişim sermayesi yatırımcıları dijtal kimlik alanında aktif teknoloji girişimlerini radarlarından çıkarmadılar. Dikkat çeken teknoloji girişimleri, finteklerin ihtiyaç duyduğu resmî belgelerin taranması ve incelenmesi, biyometrik verilerin tanımlanması ve dolandırıcılığa karşı önlemler sağladıkları gibi, finansal düzenleyici kurumların belirlediği müşteri tanıma ve kara para aklamanın önüne geçmek için gerekli teknoloji altyapısını da sunmaktadırlar. 2020 yılında bu alanda yapılan yatırımlar 870 Milyon Amerikan Dolarına ulaşmıştır. Geçen senenin 1 Milyar Amerikan Doları rekorunun altında kalmış olsa da bu yatırım hacmi, dijital kimlik ve teknolojilerinde büyümenin hızla devam ettiğini göstermektedir.

 

Finansal teknolojiler, açık bankacılık düzenlemeleri ile önü daha da açılan kişisel bilgi veri tabanlarına erişebilen, diğer taraftan üçüncü şahıs firmaları aracılığı ile internet kullanıcılarının internet üzerinde bıraktığı verilerle bu veri tabanlarını geliştirebilen alt yapıları ile kişisel verilerin kullanımı ve korunması alanında önemli sorumlulukları da üstlenmiş oluyorlar. Ayrıca, ülkelerin kendi düzenleme yapılarına bağlı olarak kimi zaman bankaların tabi olduğu regülasyonlara da tabi olmuyorlar. Finansal servislerin kullandığı verilerin güvenlik ve risk seviyeleri göz önüne alındığında, düzenleme açıklarının kapanmasını beklemenden finteklerin bu konuya kendi etik değerleri ışığında eğilmeleri gerekmektedir. Müşterileri için değer yaratmak hedefi ile yola çıkmış fintekleri veri kullanım etik ve düzenlemeleri ile ilgili önemli bir sınav bekleyecek gibi gözüküyor. İş modellerinde sürtünmeleri ortadan kaldırmada oldukça yaratıcı olan fintekler, veri kullanımında müşterilerine karşı şeffaflığı tercih edeceklerdir görüşündeyiz. Müşterilerine verilerinin nereden geldiği, nasıl kullanıldığı ve neden kullanıldığı hakkında açık bilgiler verebilmeleri, bu verilerin kullanım haklarında müşterilere esneklik tanımaları, düzenlemelerin getireceği kısıtlamalara dahi gerek kalmadan müşterilerinin verilerini en doğru ve sürtünmesiz şekilde yönetebilme bakış açılarını geliştireceklerini düşünüyoruz.

 

Tüketicilerin “gerekli” ve “gereksiz” arasında ayırım yapmaya yönlendirildiği de bir sene oldu. Yasaklar ve kısıtlamalar kapsamında hem düzenleyiciler hem toplum “gerekli” ve “gereksiz” arasında sürekli seçim yapmak durumunda kaldı. Sağlık, yiyecek ve barınak insanların birincil ihtiyaçları olsa da birlikte olma, iletişim ve paylaşma ihtiyaçlarının yerini doldurmak zor oldu. Bireyler tüketim alışkanlıklarını yeniden gözden geçirme fırsatı buldular. Tüm dünyayı etkisi altına alan bir krizin etkilerinin ne kadar hızlı ve büyük olabileceğini görmek, bununla birlikte çevre ve iklim değişikliği sorunlarının gerçekliği ve etkileri ile yüzleşmek toplumda bir uyanışa aracı oldu. Yavaşlayan, durağanlaşan ve basitleşen hayatta, hemen hemen herkes kendi ihtiyaç ve tüketim davranışlarını, bu davranışların çevresel, sosyal, ekonomik etkilerini sorgulama fırsatı buldu. Fintekler için de bir uyanış dönemi olduğunu söyleyebiliriz. Hızlı gelişen ve değişen teknoloji araçlarına erişim kolaylaştıkça, fintekleri rekabet alanlarında farklı kılacak olan parametrenin bundan böyle “teknoloji” olmayacağı ortaya çıktı. Kullanıcılar artık kendi değerlerine, prensiplerine ve ihtiyaçlarına cevap veren, hayat tarzlarına eşlik eden fintek servislerine duyarlı olmaya başladı. Finansal teknoloji girişimi olan Aspiration’un 2020’deki başarısını bunun iyi bir göstergesi olarak gösterebiliriz. Sosyal ve çevresel farkındalık üzerine kurulu dijital banka en son Mayıs 2020’de aldığı 135 milyon Amerikan Doları yatırımı ile aldığı toplam yatırımı 200 milyon Amerikan Dolarına çekti. İş modeli içerisinde tüketicilerin harcamaları ile yarattıkları çevresel ve sosyal “kişisel etki skorunu” takip edebilmelerini sağlarken, aynı zamanda çevreye duyarlı ürünlere yapılan harcamalarda %3 ile %10 arasında nakit kazancı sunmakta. Aylık kullanım ücretini de tüketicinin seçimine bırakan finansal servis platformu, Amerika Birleşik Devletleri’nde 1,5 milyon müşteriye ulaşmayı ve 4 milyar Amerikan doları işlem gerçekleştirmeyi başardı. Bilinçli ve çevreye duyarlı tüketimi desteklemenin dışında, aynı değerler çizgisinde tasarruf hesabı, yatırım, emeklilik ve yenilikçi finansal ürünler sunan fintek, büyük bankalara bir alternatif olarak yerini aldı.

 

2020 içinde yaşanan krizlerin getirdiği “Yalnız mıyım, bir topluluğa ait miyim?” sorusuna finteklerin yanıtı challanger bankalardan geldi. Bu girişimler arasında N26 ve Revolut gibi global ölçekte büyümek için yol alanlar gibi sadece belirli müşteri tiplerine veya coğrafi bölgelere servisler sunarak büyümeyi hedefleyenler oldu. Bu ikinci stratejinin ardında yatan sebeplerin başında ortak özellikleri olan topluluklara veya gruplara finansal çözümler sunabilmenin yarattığı rekabetçi değerler bulunmaktadır. Bu spesifik çözümler büyük bankalara alternatif arayan özellikle küçük şirketlere veya kişiselleştirilmiş finansal servisler arayan bireysel tüketicilere önemli avantajlar sağlayabilmektedir. Komünite kavramını farklı işleyen dijital bankalardan biri Starling, bu kavramın fiziksel parametrelerin ve coğrafi sınırların ötesine geçtiğini ortaya koyarak, gelişen ve değişen bir müşteri tabanına hitap eden, müşterilerini daha yakından tanıma ve anlama çabasında olan ve en önemlisi topluluk kavramını müşterileri ile doğru ve güçlü iletişim olarak tanımlayan bir yapı olarak kendini konumlandırdı. 2020 yılında 1,7 milyon müşteri sayısına ulaşan Starling, 256 000 tane küçük ve orta ölçekli iş yerinin hesabını da barındırmaktadır. 323 milyon Sterlin yatırım alan dijital bankanın müşteri portföyünün ortalama yaşı 35 ve %75’i İngiltere’de, Londra dışında yaşamakta. Starling Bank komünite prensibi çerçevesinde müşterileri ile ve müşterileri arasında güçlü bir iletişim ve etkileşim kurmayı hedeflerken, sunduğu finansal pazar yeri ve seyahat planlaması gibi özellikleri ile de müşterilerin hayatlarına daha fazla dokunabilmekte.

 

Önümüzdeki “yeni normalde”, fintekler ve teknoloji oyuncularının çizeceği resme bakarsak, sorduğu doğru sorular ve sorguladığı sistemsel yapılarla, genişleyen farkındalıkları, doğru ve yalın bilgiye erişimleriyle tüketicilerin ve kullanıcıların daha belirleyici hatta düzenleyici ve güçlü roller alacakları beklenebilir.