Rasyonet Sistem Analist Yardımcısı, Ekonomist Niran Yaşar, Fintechtime Nisan sayısı için yazdı “Deprem Tarım Ekonomisini Nasıl Etkileyecek?”.

Toplamda on ilimizi etkileyen deprem afeti, tarım alanlarında yol açtığı hasar ve çiftçi kaybı ile rekolte kayıplarını beraberinde getirecek. Bununla birlikte, afet bölgesi olarak adlandırılan on ilimizin, milli gelire sağladığı en büyük katkı tarım sektörü üzerinden gerçekleşiyor. Bu yüzdendir ki, depremin ekonomik etkileri dendiğinde akla ilk olarak tarım sektörü geliyor.

Türkiye, 2022’de yıllık 1 trilyon dolara yaklaşan Gayri Safi Yurtiçi Hasıla değeriyle dünyanın en büyük 19’ncu ekonomisi. 6 Şubat’ta meydana gelen depremlerin, tıpkı tarihte olduğu gibi, ülkemizin temel makroekonomik göstergeleri üzerinde durdurucu veya yavaşlatıcı bir etki yaratması kaçınılmaz ancak ekonomik koşullarımızın geçmiş tarihlere göre daha iyi olması maliyetin boyutunu küçültecek en önemli faktör.

Deprem bölgelerimiz temel üretim merkezleri olmasalarda, üretim, ihracat, vergi gelirleri ve turizm gibi büyüklüklerin yanı sıra, bölgedeki tarımsal potansiyelden ötürü en yüksek etkiyi yaşayacak sektörün tarım olacağını söyleyebiliriz.

Toplamda on ilimizi etkileyen bu afet, tarım alanlarında yol açtığı hasar ve çiftçi kaybı ile rekolte kayıplarını beraberinde getirecektir. Bununla birlikte, afet bölgesi olarak adlandırılan on ilimizin, milli gelire sağladığı en büyük katkı tarım sektörü üzerinden gerçekleşmektedir. Bu yüzdendir ki, depremin ekonomik etkileri dendiğinde akla ilk olarak tarım sektörü geliyor.

Afet bölgesi, milli gelire yüzde 9.3’lük bir katkı sağlarken, tarım sektörü vasıtasıyla sağladığı katkı yüzde 14.3 seviyesinde. Bölge, ülkemiz genelindeki bitkisel üretimin yüzde 20.9’unu karşılarken, hayvancılık sektörününde yüzde 14’üne ev sahipliği yapıyor.

 

13,5 Milyon Kişi Depremden Etkilendi

Depremin getirdiği yıkım, arazi yapısını etkileyerek, tarım, orman ve balıkçılık sektörlerinde büyük ekonomik hasara yol açarken, kırk binden fazla insanın yaşamını yitirmesi ve iş yerlerinin yıkılması elbette işgücünü de etkiledi. Ekonomistler olarak resesyonu teknik anlamda, GSYH’da ard arda iki çeyrek daralma olarak tanımlarız ve diğer bir gösterge olarak da istihdam oranını takip ederiz. Nedeniyse milli gelirde bir daralma yaşandığında, güçlü istihdam oranının resesyondan kaçış yolu olarak görülmesi.

Deprem bölgesinde yalnızca 2021 yılında istihdam edilen kişi sayısı 4,6 milyondu. Bu oran, aynı yıl Türkiye’de istihdam edilen nüfusun yaklaşık yüzde 7.5’ine tekabül ederken, ileriki dönemde yüzde 8 civarında bir istihdam kaybının olabileceği anlamını taşıyor.

Deprem Ekonomik Gücümüzü Etkiler Mi?

Deprem bölgesinin toplam milli hasılamızın yüzde 9.3’üne denk gelmesi, oluşan büyük yıkımlar ve hasarlar sebebiyle üretimin ve ticaretin sekteye uğraması milli gelire olan katkıyı yaraladı. Ancak yeniden yapılanma sürecinde yeni ekonomik faaliyetlerin ortaya çıkması, ekonomide oluşan zararı hafifletebilir.

Özellikle tarım ve hayvancılık üretiminde milli gelir içerisinde önemli pay sahibi olan 10 ilimiz, ülke ihracatının yüzde 8.7’sini gerçekleştiriyor. En çok ihracat yapılan sektörlerin başında ise tekstil geliyor. Yerli üretim ve ihracat, GSYH’ya katkı sağlayan kalemler olurken, yaşanan bu afet, milli gelirimize olumsuz yansıyarak 2023’ün ikinci çeyreğinden itibaren büyüme oranlarının beklenenin altında kalmasına neden olabilir.

 

 

İnşaat Sektörü Önümüzdeki Dönemlerde Milli Gelire Katkı Sağlayabilir

Afetten sonra bölgedeki 13,5 milyonluk nüfus çevre şehirlere göç ederken, artan konut talebi de beraberinde geldi.

2022 yılının dördüncü çeyreğindeki büyüme rakamları değerlendirildiğinde inşaat sektörünün yıllık yüzde 8,4 küçüldüğü görüyoruz. Pandemiden bu yana artan inşaat maliyetleri ve pandemi sürecinde ekonomik faaliyetlerin durma noktasına gelmesi sebebiyle azalan konut arzı da bu küçülmeye neden olan faktörler arasında. Ayrıca inşaat sektöründeki daralma yaklaşık dokuz çeyrektir devam ediyor.

Tüm bu verilere bakıldığında, yaşanan deprem felaketiyle birlikte konut maliyetlerinde bir artış görecek olsak da artan konut projeleriyle inşaat sektörünün daralması yerini genişlemeye bırakabilir. Bu da inşaat sektörünün milli gelire olumlu katkı sağlaması ihtimalini güçlendirecektir.

 

Enflasyona Depremin Maliyeti De Eklendi

Azalan üretim miktarı, ihracat ve istihdamın yaratacağı arz kısıtının yanında deprem bölgesindeki zararın giderilmesi için yapılacak inşaat ve hizmet faaliyetleri doğrultusunda para arzının artacağı, artan para arzının da bir talep enflasyonu oluşturabileceği söylenebilir. Çünkü inşaat faaliyetleriyle ülkedeki kentsel dönüşüm süreci hızlandırılmış ve her ile kira yardımı doğrultusunda bir bütçe ayrılmıştır. DASK’a yapılan hasar ihbarının 314 bini aşması da yapılacak yardımların büyüklüğünü ve para arzında oluşacak ivmeyi gözler önüne sermektedir. Bu da artan para miktarının, enflasyonu tetiklemesi anlamına geliyor.

Ülke enflasyonu 2023’ün ilk çeyreğinde baz etkisiyle yavaşlarken, IMF ve Dünya Bankası gibi kuruluşlar enflasyonun 2023’ün ikinci yarısında düşmeye devam edeceğini bekliyordu. Fakat beklenen para arzı artışı ve tetiklenen enflasyonla birlikte, uluslararası kuruluşların enflasyon tahminlerini yükselteceği ve büyüme tahminlerinin de bu paralelde düşeceği öngörülüyor.