GTech CEO’su Mine Taşkaya, Fintechtime Temmuz sayısı için yazdı ” Finansal Teknolojilerin Yolculuğu…”.

Geleceği daha iyi ön görmek için biraz geçmişe bakmak, finansal teknolojilerin nerede başlayıp nasıl yol aldığını anlamamızda büyük fayda var.

 

Finans teknolojisi denildiği zaman akıllara ilk gelen kelime nedir diye sorduğumuzda herkesin ortak cevabı eminim Fintek (Fintech) olur. Bu kelime, finansal teknolojilerin hızlı yükselişiyle hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline geldi diyebiliriz. Her ne kadar pek çok kişi bu konuda çok şey yapıldı diye değerlendirse de yakın gelecekte daha da önem kazanacak olan bu alanda birçok yeni ürün ve hizmetin karşımıza çıkacağını ve finans sektöründeki tüm deneyimleri yeniden inşa edeceğine inanıyorum. Geleceği daha iyi ön görmek için biraz geçmişe bakmak, hikayenin nerede başlayıp nasıl yol aldığını anlamamızda büyük fayda var.

Finteklerin hayatımıza girdiği ilk alan “ödeme sistemleri” oldu. Ancak zamanla bu alanlar genişledi ve bugün ödeme sistemlerinin yanı sıra finansman, yatırım, mikro kredi, kriptopara, birikim ve sigorta teknolojisi gibi farklı ve geniş bir yelpazede aktif olarak faaliyet gösteriyorlar. Bir başka değişle, Fintekler finansal teknolojileri kullanarak çeşitli finansal ihtiyaçları karşılamak için alternatif çözümler sunuyorlar.

Finteklerin geniş bir alanda bilgi ve birikime sahip olmalarının arkasında, uzun yıllar boyunca finans sektöründe edindikleri deneyim ve tecrübenin etkili olduğunu söylemek mümkün. Birçoğu yönetim ekiplerinde finans sektöründe çalışmış uzmanlara sahip olan fintek şirketleri, bu bilgi birikimini teknolojiyle birleştirerek müşteri ihtiyaçlarını karşılamaya odaklanıyorlar. Bu sayede karşılanmamış ihtiyaçları ve fırsatları keşfedebiliyor ve müşterilerine daha iyi deneyimler sunabiliyorlar.

Finteklerin geçmişine baktığımızda, Paypal gibi bilinen bir örnekle karşılaşıyoruz. Paypal, bankaların karşılayamadığı ödeme ihtiyacını teknoloji kullanarak internet üzerinden karşılayan ve alternatif bir ödeme kanalı sunan bir fintek olarak ortaya çıktı. Paypal’ın kurucusu ve eski CEO’su Elon Musk’un bu girişim sayesinde önemli bir başarı elde ettiğini de biliyoruz.

Finteklerin tarihsel gelişimine kısa bir göz attığımızda genel olarak dört aşamadan bahsedebiliriz. Bu aşamalar, fintek sektörünün nasıl evrimleştiğini anlamamıza yardımcı olur.

Birinci evreyi, “Gerçekle Yüzleşme” olarak adlandırılabiliriz. Bu evre, finteklerin yeni teknolojileri kullanarak finansal hizmetleri dönüştürme amacıyla ortaya çıktıkları dönem. Ancak bu süreçte, bankaların güvenilirlik konusundaki üstünlüğü ve regülasyonlar nedeniyle finteklerin hedeflerine tam anlamıyla ulaşamadıklarını gördük. Bu durumda fintekler, bankalarla iş birliği yaparak ve onların altyapılarını kullanarak daha güçlü bir konuma gelme stratejisini benimsediler ki bu durum ikinci evrenin başlangıcını oluşturdu diyebiliriz.

İkinci evreyi “Diyalog” evresi olarak tanımlayabiliriz. Bu süreçte, fintekler tek taraflı iletişimden daha etkileşimli ve iş birliğine dayalı bir yapıya geçti. Hackathonlar ve inovasyon programları gibi girişimlerle ilişkiler kuruldu ve filizlenme süreci başladı. Bu yaklaşımlar, finteklerin daha güçlü bir temel oluşturulmasına katkıda bulundu. Ayrıca, düzenleyici kurumların finteklerle iletişime geçmesi, bu alanda finansal düzenlemelerin yapılması ve ödeme sistemleri düzenlemeleri gibi adımlar atılması, fintek şirketlerini yatırım yapmaya teşvik etti. Türkiye’de bu süreci dünya ile birlikte takip etti diyebiliriz ki düzenleyici kurumların ödeme sistemleri düzenlemesiyle Türkiye’de birçok firma bu alana odaklanarak yatırım yaptı. Düzenleyici kurumların, gelişimin hızlanmasında kritik bir rol oynadığını ve bankaların fintekleri tehdit olarak görmemeleri gerektiğini fark etmelerini sağladı. Bu durumda, ortak fikir geliştirme ve iş birliği fırsatları daha fazla masaya yatırılmaya başlandı.

Taraflar arasında tehdit algısının hala var olduğunu söylemek zor olsa da, rekabetin yanı sıra iş birliği yapmak zorunda olduklarını kabul ettiklerini gözlemliyoruz. Son beş yılda, bankaların finteklere yatırım yapmak amacıyla kurdukları fonlar ve hızlandırma programlarıyla fintek girişimlerinin desteklendiğini ve ekosistem oluşumunun teşvik edildiğini görüyoruz. Bu sayede, hem bankaların yeniliklere ayak uydurma çabaları artıyor hem de fintek girişimlerinin büyüme potansiyeli daha da güçleniyor.

Bu etkileşim bizi üçüncü evre olan “Rekabet ve İş Birliği” evresine taşıdı. Şu anda bu evrede olduğumuzu gözlemliyorum. İş birliktelikleri daha fazla önemsenirken, bankalar finteklerin yarattığı değeri çok daha net fark ediyor.  Şu anda finteklerin sağlıklı büyümesi için dünya genelinde düzenleyici kurumların uzaktan müşteri edinme, dijital para, dijital bankacılık, açık bankacılık, servis bankacılığı gibi düzenlemelerle oyunun yönünün belirlendiği bir dönemdeyiz.

Bu rüzgarın etkisiyle fintekler, uzun süredir yapmak istediklerini gerçekleştirme fırsatı bulurken, bankalar da yoğun rekabeti ve iş birliği fırsatlarını karşılarında buluyor. Ancak rekabete dair hala endişeleri olan bankaların açık bankacılık konusunda yavaş hareket ettiği gözleniyor. Öte yandan, birçok sektör açık altyapıdan kaçmanın mümkün olmadığını deneyimleyerek benzer bir dönüşümü yaşadı. En yakın örneğini 2010’lu yılların başında telekom sektöründe gördük. Bugün, 10 yıl öncesinde telekom operatörlerinin devreye aldığı pek çok değerli servisin artık teknoloji şirketleri tarafından sunulduğunu görüyoruz. Telekom operatörleri günümüzde sadece altyapıyı sağlayan ve temel hizmetleri sunan noktaya doğru evrim geçirmiş durumdalar.

Bu trendi takip ederken, üçüncü evrenin olgunluğa ulaşacağına ve ardından dördüncü evre olan “Yeni Dönem”in geleceğini öngörmekteyim. Artık rollerin daha net olduğu, çevik teknoloji ve en iyi deneyimi birleştirenlerin müşterilerini elinde tutacağı bir döneme doğru ilerliyoruz. Başarıda anahtar nokta, hızlı hareket eden ve sürekli öğrenen bir organizasyona sahip olmak. Müşterinin beklentilerini doğru ve hızlı bir şekilde anlayan bir ekibiniz ve teknolojiniz varsa, oyunu hızlı oynamanız çok daha kolay olacaktır. Finansal teknolojilerin geleceğini şekillendirecek unsurların cesaret, deneyim, tecrübe, iş birliği, ekosistem ve çevik teknoloji olduğunu gözlemliyorum. Başarının hızlı hareket eden ve sürekli öğrenen bir organizasyona sahip olmaktan geçtiğine inanıyorum.