Rasyonet Sistem Analist Yardımcısı Niran Yaşar, Fintechtime Eylül sayısı için yazdı “Her Yatırımcının Takip Etmesi Gereken Temel Ekonomik Göstergeler”.
“Yatırımcılar için kaynak akışı sağlayacakları ülkenin ekonomik performansı, risk-getiri profili için oldukça önemlidir. Risklerini minimize etmek isteyen yatırımcılar, etkin portföy yönetimi için ülke ekonomisinde olup bitenlere karşı yatırımının nasıl tepki vereceğini iyi analiz etmelidir. Bu makalemde yatırımcıların takip etmesi gereken temel ekonomik göstergelere yer verdim.”
Her Yatırımcının Takip Etmesi Gereken Temel Ekonomik Göstergeler Neler?
Yatırımcılar, ülkelerin ve şirketlerin temel ekonomik göstergelerini yakından inceleyerek ve analiz ederek, genel ekonomik ortamın ve gelecekteki yatırım fırsatlarının potansiyelini anlamaya çalışır. Çünkü bu temel göstergeler, ekonominin sağlığı, istikrarı ve büyüme potansiyeli hakkında kritik bilgiler sunar ve yatırımcılara olası riskleri değerlendirme, fırsatları belirleme imkanı sağlar. Örneğin, GSYİH büyüme hızı ve işsizlik oranları gibi göstergeler, bir ülkenin ekonomik performansını yansıtırken, enflasyon ve faiz oranları gelecekteki ekonomik koşullar hakkında ipuçları verir. Yatırımcılar, bu verileri analiz ederek, yatırım stratejilerini ayarlama, risk yönetimi yapma ve belirli sektörler veya varlıklar hakkında daha bilinçli kararlar alma konusunda daha yetkin hale gelirler.
Dolayısıyla makroekonomik göstergelerin ve şirketlerin finansal oranlarının analizi, yatırımcılara ekonominin genel seyri hakkında daha bütünsel bir perspektif kazandırarak, yatırım kararlarını daha iyi temellere dayandırmalarına yardımcı olur.
Yatırımcıların Takip Etmesi Gereken En Önemli Göstergeler Hangileridir?
Yatırımcılar için kaynak akışı sağlayacakları ülkenin ekonomik performansı, risk-getiri profili için oldukça önemlidir. Risklerini minimize etmek isteyen yatırımcılar, etkin portföy yönetimi için ülke ekonomisinde olup bitenlere karşı yatırımının nasıl tepki vereceğini iyi analiz etmelidir. Örneğin, büyüme beklentisi düşük bir ülkede yatırım yapmak, büyük riskler içerebilir. Ancak, ekonomik büyüme beklentisi yüksek olan bir ülkeye yatırım yapmak, daha olumlu bir risk-getiri profili sunabilir. İlaveten, bir yatırımcı herhangi bir ülkede ister fabrika açmak istesin ister o ülkenin sermaye piyasasına kaynak aktarmak istesin, tıpkı büyüme oranında olduğu gibi ülkenin enflasyonunu da göz önüne alır. Zira yüksek enflasyon, bir ülkedeki genel fiyat seviyelerinin arttığını gösterir ve bu durum yatırımcıların satın alma gücünü azaltır.
Yatırımcılar, enflasyonun yüksek olduğu bir ülkede, yatırımlarının gerçek getirisinin enflasyonu aşması gerektiğini göz önünde bulundurmalıdır. Aksi takdirde, yatırımları reel değer kaybına uğrayabilir. Bunun yanında bir yatırımcı veya piyasa aktörü ülkenin ekonomik görünümünün gelecekte nasıl olacağını da analiz etmeli ve tahmin göstergelerini takip etmeli.
Örnek verecek olursak, bir ülkedeki faiz artışı beklentisi şirketlerin borçlanma malyetini artırır, daha yüksek faiz ödemek zorunda kalan şirketlerin de karlılıkları azalabilir ve piyasa değerleri düşebilir. Bu durum hisse senedi fiyatlarının düşmesine neden olabilir. Aynı zamanda, daha yüksek faiz oranları, sabit getirili menkul kıymetlerin (örneğin tahviller) cazibesini artırabilir ve yatırımcıların hisse senetlerinden tahvile yönelmesine neden olabilir. Bu sebeple, faiz oranlarındaki artış, mevcut tahvil fiyatlarının düşmesi ve tahvil getirilerinin artmasıyla sonuçlanabilir. İşte bu yüzdendir ki, makroekonomi analizi yatırımcılar ve piyasa aktörleri için kritik bir rol oynamaktadır.
Sektörel Yatırımlarda Nasıl Analiz Yapılır?
Sektörel bazda yatırım kararı verecek bir yatırımcı ise daha çok mikro ölçekte sektörü inceleyerek yatırım kararını almalı, dolayısıyla sektörel bazdaki göstergeleri incelemelidir.
Örneğin, beyaz eşya sektöründe yatırım yapmayı düşünen bir yatırımcı, sektörün genel sağlığı ve potansiyelini değerlendirmek için çeşitli makroekonomik göstergelere odaklanabilir. İşte beyaz eşya sektöründe yatırım yaparken dikkat edilebilecek bazı önemli ekonomik göstergeler ve bu göstergelere dayalı olası yaklaşımlar:
1-Tüketici Harcamaları: Beyaz eşya ürünleri, genellikle tüketici harcamalarının bir parçasını oluşturur. Tüketici harcamalarının artması, beyaz eşya talebinin de yükselmesine neden olabilir. Bu nedenle, tüketici harcamalarını gösteren göstergelere (örneğin, perakende satışlar) dikkat edilebilir. Yatırımcılar, tüketici harcamalarındaki eğilimleri izleyerek beyaz eşya talebinin potansiyelini değerlendirebilirler.
2- Ekonomik Büyüme (GSYİH): Bir ülkenin büyüme hızı, genel tüketici harcamalarını ve alım gücünü etkiler. Büyüme göstergeleri, ekonominin genel sağlığı hakkında bilgi sağlar ve beyaz eşya talebinin artma veya azalma olasılığını gösterir.
3- İşsizlik Oranı: Düşük işsizlik oranları, genellikle artan tüketici güvenini ve gelir düzeylerini yansıtır. İşsizlik oranlarının düşük olması, tüketici harcamalarının artmasına ve beyaz eşya talebinin artmasına katkıda bulunabilir.
4- Faiz Oranları: Düşük faiz oranları, tüketici kredilerine erişimi kolaylaştırır ve tüketici harcamalarını artırabilir. Yatırımcılar, merkez bankası faiz politikasını ve kredi koşullarını izleyerek beyaz eşya sektörünün finansal çevresini değerlendirebilirler.
5- Konut Satışları: Beyaz eşyalar sıklıkla yeni konut sahipleri veya mevcut ev sahipleri için gerekli ürünlerdir. Konut satışları, inşaat aktivitesi ve konut piyasası verileri, beyaz eşya talebinin potansiyelini etkileyebilir.
6- Tüketici Güveni Endeksi: Tüketici güveni endeksi, tüketicilerin ekonomiye ve gelecekteki harcamalara olan inançlarını yansıtır. Yatırımcılar, tüketici güveni endeksini izleyerek tüketicilerin beyaz eşya satın alma eğilimlerini değerlendirebilirler.
7- Döviz Kurları: Beyaz eşya üreticileri genellikle uluslararası pazarlarda faaliyet gösterir. Yerel para biriminin döviz kurları, ihracat ve ithalat maliyetlerini etkileyebilir.
Yatırımcılar, bu göstergeleri takip ederek beyaz eşya sektörünün potansiyelini daha iyi anlayabilir ve yatırım stratejilerini bu bilgilerle şekillendirebilirler. Ancak unutulmamalıdır ki yatırım kararları sadece makroekonomik göstergelere dayandırılmamalıdır; sektör analizi, şirket özelindeki performans ve diğer faktörler de dikkate alınmalıdır. Bu yüzden, bir yatırımcı şirketin likidite, karlılık, verimlilik ve borç düzeyi gibi farklı finansal oranlarını da analiz etmelidir.
Beyaz eşya sektöründeki şirketlerde değerlendirilebilecek bazı kritik finansal oranlar:
Brüt Kar Marjı: Brüt kar marjı, şirketin gelirlerinin üretim maliyetlerine oranını gösterir. Yüksek brüt kar marjı, şirketin ürünlerini kârlı bir şekilde üretebildiğini ve üretim maliyetlerini etkili bir şekilde yönetebildiğini gösterebilir.
Net Kar Marjı: Net kar marjı, şirketin net gelirini gelirlerine oranlar. Bu oran, şirketin operasyonel giderleri ve vergi gibi faktörlerden ne kadar etkilendiğini gösterir.
Finansal Amortismanlar ve Faiz Öncesi Kar (FAVÖK): Bir şirketin FAVÖK oranı yüksekse, bu genellikle şirketin işletme faaliyetlerinden elde ettiği karın yüksek olduğunu ve temel işletme performansının güçlü olduğunu gösterebilir. Yüksek FAVÖK oranı, şirketin operasyonel verimliliğini ve karlılığını yansıtabilir ve çeşitli olumlu sonuçlar doğurabilir.
Özsermaye Getirisi (ROE): ROE, şirketin net karını özsermayesine oranlayarak özsermaye sahiplerinin getirisini gösterir. Yüksek ROE, şirketin özsermaye yatırımcıları için kârlı olduğunu gösterebilir.
Likidite Oranı: Likidite oranı, şirketlerin parasal durumları hakkında bilgi verir ve vadesi gelen, ödenmemiş borçlarını ödeyebilme potansiyelini yorumlamayı sağlar. Likidite oranında güvenlik sınırı 1 olarak kabul edilirken, oranın 1’in üzerinde olma durumu şirketin kısa vadeli yükümlülüklerini karşılamakta problem yaşamadığı anlamına gelebilir.
Borç/Özsermaye Oranı: Bu oran, şirketin borçlarının özsermayesine oranını gösterir. Düşük borç/özsermaye oranı, finansal riski azaltabilir, ancak sektöre ve iş modeline bağlı olarak farklılık gösterebilir.
Varlık Devir Hızı: Şirketin varlıklarını gelirine oranlayarak varlıkların ne kadar verimli kullanıldığını yansıtabilir.
Bu finansal oranlar, yatırımcıya şirketin finansal durumu, operasyonel verimliliği, borç düzeyi ve gelecekteki potansiyeli hakkında genel bir fikir sağlayabilir. Ancak her oranın yalnızca tek başına anlamı olmadığını unutmamak ve bunları diğer sektör oyuncularıyla ve endüstri normlarıyla karşılaştırmak önemlidir. Ayrıca, finansal oranları yatırım yaparken değerlendirmenin yanı sıra, tıpkı yukarıda belirttiğimiz gibi ülkenin makroekonomik göstergelerini de gözardı etmemek gerekir.