Pratik İşlem Ödeme ve Elektronik Para A.Ş. Project Manager Murat Akköse, Fintechtime Ocak 2025 sayısı için yazdı “Yarın Yokmuş Gibi Harca: “Doom Spending”.
“Doom Spending”, toplumun her kesiminde görülen bir davranış biçimi ve geleceğe dair karamsar bir bakış açısıyla anlık tüketimi teşvik eden bir psikolojik tepki olarak tanımlanıyor. Ekonomik krizler, iklim değişikliği, savaşlar, pandemiler derken insanlar “Nasılsa yarın olmayacak, bugün harcayayım” mantığıyla hareket ediyor.
Geçen hafta bir kafede otururken yanımdaki masada ilginç bir diyaloğa kulak misafiri oldum. Otuz beş, kırk yaşlarında iki kişi, maaşlarını daha almadan nasıl harcayacaklarının planını yapıyorlardı. Biri diğerine “Nasılsa dünya batıyor, en azından güzel yaşayalım” dedi. İşte tam da bu cümle, son zamanların en çok konuşulan tüketici davranışını özetliyor: “Doom Spending” yani “Kıyamet Alışverişi.”
Peki nedir bu “Doom Spending”? Toplumun her kesiminde görülen bu davranış biçimi, geleceğe dair karamsar bir bakış açısıyla anlık tüketimi teşvik eden bir psikolojik tepki. Ekonomik krizler, iklim değişikliği, savaşlar, pandemiler derken insanlar “Nasılsa yarın olmayacak, bugün harcayayım” mantığıyla hareket ediyor.
İstatistikler de bu trendi doğruluyor. Son araştırmalar, 25-55 yaş arası çalışanların %65’inin gelirlerinin neredeyse tamamını ay bitmeden harcadığını gösteriyor. Üstelik bu harcamaların çoğu lüks tüketim ya da anlık keyif alma odaklı. “Nasılsa ev sahibi olamayacağım, o zaman şu telefonu alayım” ya da “Bu ekonomide tasarruf mu olurmuş” mantığı, toplumun farklı kesimlerinin finansal kararlarına yön veriyor.
Doom Spending”in günlük hayattaki yansımaları çarpıcı. Herhangi bir alışveriş merkezine ya da popüler caddelere baktığımızda, cafelerin tıklım tıklım dolu olması, bu tüketim psikolojisinin somut bir göstergesi. İnsanlar, ekonominin gidişatına dair umutsuzluklarına rağmen adeta ‘şimdi yaşa’ felsefesiyle hareket ediyor. Enflasyonun zirve yaptığı Arjantin gibi ülkelerde bile insanların sosyalleşme ve tüketim iştahı hiç azalmıyor.
Burada önemli bir noktanın altını çizmek gerekiyor: “Doom Spending”i “Retail Therapy” ile karıştırmamak lazım. Retail therapy, stresle başa çıkmak için alışveriş yapma davranışıyken, doom spending daha derinden bir umutsuzluk ve ‘nasılsa bir geleceğimiz yok’ psikolojisinden besleniyor.
Aslında bu davranışı sadece sorumsuzluk olarak değerlendirmek haksızlık olur. Bu, bir nevi sistemsel sorunlara karşı sessiz bir protesto. Düşünün: Sürekli artan ev fiyatları, belirsiz bir gelecek, küresel krizler… İnsanlar kendilerini güvende hissetmiyor ve kontrol edilemeyen bir geleceğe yatırım yapmaktansa, anı yaşamayı tercih ediyor.
Doom spending’i tetikleyen faktörler de oldukça çarpıcı. Teknolojinin sunduğu imkanlar, anlık tüketimi adeta bir tık mesafesine indirdi. Akıllı telefonlardan yapılan alışverişler, çok sayıda taksit seçeneği, ‘buy now pay later’ sistemler tüketimi büyük ölçüde kolaylaştırdı. Üstelik sosyal medya ve influencerların rolü de cabası.
Sosyal medya platformları ve influencerlar tüketimi adeta bir yaşam biçimine dönüştürdü. Sürekli güncellenen trendler, tüketicinin ‘şimdi al, kullan, at’ döngüsüne girmesine neden oluyor. İçerik üreticileri tarafından sürekli pompalanan tüketim kültürü, insanların doom spending eğilimlerini besliyor. Her an karşılaşılan ‘şu ürünü almanız gerekiyor’, ‘bu ürün olmadan eksiksiniz’ mesajları, zaten kırılgan olan tüketici psikolojisini daha da tetikliyor.
Ancak “Doom Spending”in tehlikeli bir yanı var: Kısır döngü yaratması. Gelecek kaygısıyla bugünü yaşamak, yarını daha da kaygı verici hale getiriyor. Birikimin olmaması, belirsizliği artırıyor ve bu durum daha fazla anlık tüketime yol açıyor.
Peki çözüm ne? İnsanları “Tutumlu olun, biriktirin” nasihatleriyle boğmak yerine, onların endişelerini anlamak ve sürdürülebilir alternatifler sunmak gerekiyor. Belki de “ya hep ya hiç” mantığı yerine, “hem bugün hem yarın” dengesi kurulabilir.
Örneğin, küçük ama düzenli birikimler yaparak hem geleceğe yatırım yapmak hem de hayattan keyif almak mümkün. Ya da sürdürülebilir tüketim alışkanlıkları edinerek hem çevreye hem bütçeye katkıda bulunulabilir.
Ben de bir baba olarak kızıma sürekli söylüyorum: “Gelecek belirsiz olabilir ama kontrolümüzde olan şeyler var.” Belki de asıl mesele, geleceği tamamen karanlık görmek yerine, aydınlatabileceğimiz küçük köşeler bulmakta.
“Doom Spending” belki de bize şunu gösteriyor: Toplum, eskinin ekonomik modellerine bir başkaldırı içinde. Ve belki de haklılar. Ama çözüm, sistemi tamamen reddetmek yerine, onu dönüştürmekte olabilir.
Son söz olarak, herkes için: Yarın yokmuş gibi yaşamak yerine, yarını değiştirmek için çabalamaya ne dersiniz? Çünkü gelecek, onu inşa edenlerin ellerinde şekillenecek.
Not: Bu yazıyı bitirirken, yanımdaki masadaki kişilerden biri diğerine “Aslında biraz da biriktirmeye başlasak mı?” dedi. Belki de umut, tam da bu cümlede gizli.