doğa karaçallık
Doğa Karaçallık  
TURKCELL MOBİL
FİNANSAL SERVİSLER UZMANI

Dijitalleşme akımında yaşanan yenilikçi ve radikal yaklaşımlar gerek iş dünyası, gerekse sosyal yaşantımızı etkisi altına almaya devam ediyor.

Bu süreç yeni nesil teknolojilerle tanışmamıza ve inovatif bulguların yaygınlaşmasına zemin hazırlıyor.

Ortaya çıkan teknolojik yenilikler hayatımızı daha efektif kılarak, yaşam döngümüzün vazgeçilmezi oluyor. Geleceğin dört bir yanını saran dijitalleşmeyle; bilgiye çok daha hızlı erişim imkânı sağlanırken, beraberinde getirdiği fonksiyonellikle verimlilik artıyor, iş hacimleri büyüyor, yeni istihdam alanları yaratılıyor, rekabet kavramı daha çok ön plana çıkıyor.

Kuşkusuz tüm bu gelişmeler beraberinde birçok yeni nesil teknolojiyi hayatımıza kazandırıyor. Bu teknolojilerden biri olan blockchain ise, içinde barındırdığı yetkinlikleri sayesinde hepimiz için popülerliğini sürdürüyor. Dünyadaki öncü şirketler müşterilerine maksimum faydayı sunmak ve kendi pazarlarında hâkimiyeti sağlamak amacıyla bu kavram üzerinde yoğun olarak çalışıyor.

Teknolojik yeniliklerin konsolidasyona uğrayarak tek bir platformda birleşebileceğini kanıtlayan, iş yükü ve işlem sürecini azaltan geleceğin güven temeli olarak adlandırabileceğimiz blockchain aslında çok uzun zamandır hayatımızda yer alıyor.

Temeller 1982’de atıldı

Derin bir tarihçeye sahip olan blockchain’in ilk ayak seslerini 1982 senesinde, dijital imzaların şifreleme politikasında önemli rol oynamasıyla duyduk.

Amerikalı ünlü bilgisayar bilimcisi David Chaum’un, 1982 senesinde “İzlenemeyen ödemeler için kör imzalar” başlıklı makalesi yayımlandı. Makalede kısaca kör imzaların bir iletinin imzalanmadan önce içeriğini gizlediği, dijital imza orijinaliyle karşılaştırıldığında doğrulama yapılabildiği savunuldu. Böylelikle doğrulama sağlanana kadar içeriğin gizli kalması sağlandı.

Bu işlem esnasında kriptografi yer aldığından, ilerleyen zamanlarda kripto para kullanımlarının ilk şifreleme versiyonu oldu. David Chaum’un bu yayınıyla, kullanıcıların dijital para birimini, bankalar veya diğer kurumlar tarafından izlenemeyecek bir şekilde alıp harcayabileceği ortaya çıktı.

PGP algoritması

1991 senesinde PGP algoritması oluşturularak güvenli veri transferi sağlandı. Veri güvenliği ve şifreleme uzmanı olan Phil Zimmermann, PGP, yani “Pretty Good Privacy (Oldukça iyi gizlilik)” anlamına gelen asimetrik şifreleme algoritmasıyla bizleri tanıştırdı. PGP genel tanımıyla, güvenli e-posta gönderimi ve dosya paylaşımında şifreleme protokolü olarak açıklanabilir.

PGP’nin en büyük avantajı, istenmeyen kişiler tarafından dosya veya e-postalar ele geçirilse bile, bu dosyaların veya e-postaların içeriklerine ulaşılamamasıdır.

Algoritmanın çalışma prensibinde “public key (ortak anahtar)” ve “private key (özel anahtar)” yer alır. Bu iki anahtar birbirlerinin tanıyıcıları ve eşleyişi durumundadır. Yani ikili çalışan bu şifreleme metodu ortak anahtar ve bu ortak anahtar ile eşleşen bir özel anahtardan faydalanır. Bir ortak anahtar ile şifrelenmiş veri, ancak o ortak anahtara ait özel anahtar ile açılabilir. Şifreli bir mail veya dosya paylaşımı yapılmak istenirse gönderilecek adresin özel anahtar bilgisine sahip olunmalıdır. Özel anahtar bilgisine sahip olunmadan şifreli mesaj yollanamaz.

Örneğin, Ahmet isimli bir kullanıcı Hasan’a şifreli bir dosya gönderiyor olsun. Ahmet ortak anahtara, Hasan ise ortak anahtar ile eşleşen özel anahtara sahip olsunlar. Ahmet; ortak anahtarı sayesinde düz metni şifreleyebilir ve Hasan’a gönderebilir. Hasan ise özel anahtarı sayesinde bu şifreli metni tekrar düz metine çevirip okuyabilir. Hasan özel anahtarı sayesinde şifrelenmiş veriyi çözüp okusa bile, yeni bir mesaj yazıp şifrelemek ve onu Ahmet’e gönderebilmek için ortak anahtara ve Ahmet’in özel anahtar bilgisine sahip olmalıdır.

Günümüzde blockchain içinde bu algoritma dijital paraların transferinde uygulanmaktadır. Ortak anahtar, blockchain ağındaki herkes açık olan anahtar olarak tanımlanırken, özel anahtar ise yalnızca kişiye özel ve kişinin bildiği anahtardır. Her adres için ayrı bir ortak ve özel anahtar oluşur. Dijital para transferinde parayı gönderen kişi ortak anahtarı vasıtasıyla, parayı alacak kişinin özel anahtarına gönderir.

Akıllı sözleşmelerin doğuşu

1994 senesinde akıllı sözleşmelerin temeli atıldı. Bilgisayar Bilimcisi Nick Szabo, 1994 senesinde “Bir sözleşmenin koşullarını yerine getiren bilgisayarlı bir işlem protokolü” ismiyle yayımladığı algoritmayla, akıllı sözleşmelerin temelini attı. Nick Szabo’ya göre akıllı sözleşmeler; ödeme şartları, gizlilik ve diğer sözleşme koşullarını düzenlerken aynı zamanda kötü niyeti, hatalı durumların ortaya çıkma riskini ve güvenilir aracılara duyulan ihtiyacı en aza indirgeyecekti. Aynı zamanda bu protokol, dolandırıcılıktan doğacak kayıpları, olası anlaşmazlıkları, hukuki masrafları ve diğer işlem maliyetlerini de düşürmeyi, hatta ortadan kaldırmayı da kapsamaktaydı.

Hashcash

1997 yılında “Hashcash Algoritması”, bir başka deyişle POW (Proof of Work – İşin Kanıtlanması) algoritması keşfedildi.

İnternetin ortaya çıktığı zamanlarda, istenmeyen e-posta gönderimleri sorun hâline gelmişti. 1992 senesinde Cynthia Dwork ve Moni Naor, “Pricing via Processing or Combatting Junk Mail – İşleme yoluyla maliyetlendirme veya Önemsiz Posta ile Mücadele” başlığıyla yayımladıkları makale ile bu soruna çözüm getirebileceklerini savundu.

1997’de Adam Back bu makaleden yola çıkarak, Hashcash olarak bilinen ispat çalışma algoritmasını yarattı ve istenmeyen e-postaları hizmet reddi ile sınırlayan bir sistem önerdi. Bu algoritma, e-posta gönderen sisteme, e-postanın içeriğinden hareketle bir hesaplama yaptırıyor ve bu hesap sonucu oluşan değer e-posta ile ek bir bilgi olarak gönderiliyor. Alıcı e-postayı ve özeti hızlıca karşılaştırarak gönderen kişinin bu hesabı doğru yapıp yapmadığını kontrol ediyor. Eğer hesaplar tutmazsa gelen postayı istenmeyen e-posta olarak değerlendirip görmezden geliyor.

Hashcash, günümüzdeki “proof of work”, yani işin kanıtlanması algoritmasının temelini oluşturan ve yaygın bir biçimde kullanıma geçmiş şifreleme protokolüdür. Proof of work, blockchain’de işlemlerin doğrulanması adımında ve ağ içinde yer alan bloklara yenilerinin eklenmesi sürecinde kullanılır.

Anonim para

1998 senesinde dağıtık veri tabanında anonim, yani kimliği bilinmeyen kişilerin elektronik para kullanabileceği tezi ortaya atıldı.

Wei Dai, 1998 yılında, “b-money, anonymous, distributed electronic cash system – b-para, anonim, dağıtılmış elektronik nakit sistemi” şeklinde bir makale yayımlandı. Dağıtık veri tabanında anonim (kimliği bilinmeyen) kişilerin elektronik para birimlerini, aracı olmadan kullanabileceğinden söz edildi.

Ayrıca bitcoin’in yaratıcısı olarak kabul edilen Satoshi Nakamoto’ya ait “Bitcoin: A peer to peer Electronic Cash System – Bitcoin: Eşler arası Elektronik Nakit Sistemi” isimli makalenin ilk referans olarak aldığı yayın Wei Dai’ye ait olan, bahsini ettiğimiz yayındır.

Ücretsiz bankacılık

1999 yılında, gelecekte ücretsiz bankacılık uygulamalarının oluşturulabileceği savunuldu.
Tomas Sander ve Amnon Ta-Shma tarafından “Auditable, Anonymous Electronic Cash – Denetlenebilir, Anonim Elektronik Nakit” başlıklı makale yayımlandı. Bu makaleyle anonim kullanıcıların denetlenebilir ve izlenebilir bir sistemde ücretsiz bankacılık işlemlerini yapabilecekleri ortaya atıldı.

Reusable proof of work

2004 senesinde RPOW (Reusable Proof of Work – Yeniden Kullanılabilir İş Kanıtlaması) ile verinin mükerrer işleyişinin önüne geçildi. Hal Finney tarafından RPOW kısaltması ile ortaya atılan “Yeniden Kullanılabilir İş Kanıtlaması”, 2004 yılında dijital paranın altyapısı için tasarlandı. RPOW algoritması, hem iki kez yapılan dijital para gönderiminin önüne geçti, hem de dijital paranın mükerrer harcama sorununu ortadan kaldırdı.

Blockchain = İnternet 2.0

2008 yılında ise blockchain’in ilk sürümü olan “Blockchain 1.0” başka bir deyişle “İnternet 2.0” ile tanıştık. Satoshi Nakamoto ismiyle 2008 senesinde “Bitcoin: A peer to peer Electronic Cash System – Bitcoin: Eşler arası Elektronik Nakit Sistemi” makalesi yayımlandı. Bu makale ilk kriptolu dijital para bitcoin’i ve altyapı teknolojisi olan blockchain kavramını bizlere tanıttı.

Blockchain 1.0 olarak lanse edilen dönemi, kripto para birimlerinin ilk uygulaması olarak sınıflandırabiliriz. Bitcoin dışında tüm alternatif kripto dijital paraları bu sınıflandırmaya dahildir. Bitcoin başta olmak üzere kripto dijital paraların takasında kullanılan, temel ödeme sisteminin boyut değişimidir.

Blockchain 2.0

2015 yılında Ethereum tabanlı blockchain geliştirildi ve “Blockchain 2.0” olarak adlandırılan ikinci nesil teknoloji duyuruldu.

2015 senesinde yeni kripto dijital para ethereum’un, bitcoin dışında kendine ait sanal makineler vasıtasıyla yeni bir blok zinciri inşa ettiğine şahit olduk. Blockchain 2.0 olarak da adlandırılan bu dönem, finansal hizmetlerde Ethereum sanal makinelerin sunduğu akıllı sözleşmelerle yeni bir yetkinlik kazandı. Böylelikle Blockchain 1.0’da bulunan dijital para transferi dışındaki ek faydalar da eklenerek blockchain’in farklı amaçlar için de kullanılabileceği ispatlandı.

Blockchain 3.0

2016 senesinde ilk büyük blockchain konsorsiyumu oluşturuldu ve blockchain dalgasının üçüncü versiyonu olan “Blockchain 3.0” dönemi başladı.

Üçüncü nesil blockchain; finansal hizmetlerin ötesinde telif hakkı, tedarik zinciri, kimlik yönetimi, oy seçimleri gibi uygulamalara sahne oldu. Blockchain 2.0’ın barındırdığı akıllı sözleşmelerin kodlanmasıyla farklı sektörlerin uygulamalarına bu sürümde yer verildi. Bu nesil adeta geleceğinde blockchain tabanlı değişkenlik göstereceğini ortaya koydu.

Blockchain Singularity

Gelecekte Blockchain Singularity (Blockchain Tekilliği) dünyanın ortak misyonunu taşıyacak. Yaşanan gelişmeler ışığında blockchain olgunlaşma sürecini tamamladı ve şimdiden geleceğimizi şekillendirmeye başladı. İlerleyen dönemlerde tüm kullanım alanlarında yer alacak blockchain, sosyal yaşantımızı etkileyeceği gibi merkezi otoritelerce de toplumsal gelişmeyi sağlayacağa benziyor. Birçok devletin kendine ait ve kamuya açık olacak bu altyapısı ile küresel kayıt defterleri ortaya çıkacaktır. Böylelikle tüm sektör paydaşları başkalaşarak, ekonomik ve sosyal olgular üzerine teknolojik değişime uğrayacaktır.

Devletlerin yasama, yürütme, yargı gibi birçok organı kodlaşarak tek bir altyapı üzerinden denetlenmesi sağlanacak, hem kamu hem de özel kesimde tüm unsurlar kendi faydalarını maksimize edecektir.

Singularity hipotezini (Teknolojik Tekillik) akla getiren bu iddianın gerçekleşmesi hâlinde, Blockchain Singularity (Blockchain Tekilliği) dünyanın ortak misyonunu taşıyacaktır.

Dijital Para ile Elektronik Para Arasındaki Ayrım