TSPB eşgüdümü, T.C. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi ile Sermaye Piyasası Kurulu’nun desteklediği, Borsa İstanbul Grubu’nun ana sponsor olduğu TSPB Kongresi başladı. 

İki gün boyunca dünyadan ve Türkiye’den ünlü uzman ve liderlerin konuşmacı olacağı Kongre’de, 28 panelin yanı sıra 30 farklı başlıkta eğitim programları da yer alıyor.

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği’nin (TSPB), bu yıl dördüncüsünü düzenlediği Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi; T.C Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, Sermaye Piyasaları Kurulu Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu, Borsa İstanbul A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erişah Arıcan ve Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği Başkanı Alp Keler’in açılış konuşmalarıyla başladı. Borsa İstanbul Genel Müdürü Hakan Atilla da Konferans’a katıldı.

Dönüşüm çağının fırsatlarına dikkat çekmek amacıyla “Dönüşüm” temasıyla İstanbul Wyndham Grand Levent Oteli’nde iki gün sürecek olan Kongre’de; “İnsanın Dönüşümü”, “Şirketler- Sektörlerin Dönüşümü” ve “Finansal Mimarinin Dönüşümü” olmak üzere üç ana tema altında farklı başlıklarda 28 panel, 30 eğitim programı yer alıyor.

 

“Dönüşümün nasıl olacağını finans kesimi belirleyecek”

Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi Başkanı Prof. Dr. Göksel Aşan, 4. Türkiye Sermaye Piyasaları Kongresi’nde yaptığı konuşmada, finans sektörünün insanla olan bağını tekrar kurması gerektiğini belirterek, “Alternatif finans çalışmaları buna yöneliktir. Bunu da göz ardı etmiyor olmamız lazım. Dönüşümün, refahın bütün coğrafyada yeniden nasıl dağıtıldığını görmeliyiz” dedi.

Tüm dönüşümler ve refahın yeniden dağılımının barışçıl bir havayla olmadığına dikkat çeken Aşan, “Büyük dönüşümler ve bu dönüşümlerin getirdiği zenginlikteki kaymalar insanlık tarihinin en büyük en ızdıraplı dönemlerinin de müsebbipleri. Şu anda dünyanın yaşadığı böyle bir dönem. Bizim hem içinde yaşadığımız sürecin olabilecek bütün faydalarından istifade etmemiz gerekiyor hem de bu dönüşümün basit bir süreç olmadığının farkında olup stratejilerimizi belirlememiz gerekiyor” diye konuştu.

Aşan, bu dönüşümün en derin finans sektörünü etkileyeceği öngörüsünde bulunarak şunları söyledi:

“Dönüşümün nasıl olacağını da finans kesimi belirliyor olacak. Geldiğimiz nokta dünyada var olan finansal yapının bu haliyle sürdürülemez olduğu bir nokta. Dünyadaki finansal yapının yeniden tarif edilmesi ve yeniden tanımladığı şeyin yeni dünyada sürdürülebilir olması lazım. O açıdan dünyada finans sektöründe ciddi bir dönüşüm ortada. O dönemdeyiz. Bunu da iyi yakalamak gerek. Sürdürülemezliğin içerisindeki en önemli mesele de finans sektörüyle reel sektör arasındaki bağın kopmuş olmasıdır. Bu bağ tekrar tesis edilmediği sürece, sürdürülebilirlik mümkün değil. Finans sektörünün insanla olan bağını da tekrar kurması gerek. Alternatif finans çalışmaları buna yöneliktir. Alternatif finans kanallarını yeterince iyi kullanamazsak, burada da yarışta geri kalabiliriz. Önümüzdeki 5-10 yıl içerisinde bunları dikkate almadan finans bulabilmemiz bile mümkün olmayacak.”

 

“Sürdürülebilir refah, sermaye piyasaları yoluyla olacaktır”

Sermaye Piyasaları Kurulu Başkanı Ali Fuat Taşkesenlioğlu ise, yüksek ve sürdürülebilir refah seviyesini yakalayabilmek için reel ekonominin uzun vadeli bir şekilde fonlanması, sermayenin tabana yayılması, uluslararası sermayenin yurtiçine çekilmesi ve güçlü bir finansal mimariye sahip olunması gerektiğine işaret etti. Taşkesenlioğlu, “Bu hedeflere ulaşabilmek ise büyük oranda sermaye piyasaları yoluyla olacaktır. Bu yüzden, sermaye piyasalarının geliştirilmesi, ekonominin tüm paydaşlarının ortak amaçları arasında yer almalıdır” dedi.

Konuşmasında Türkiye ekonomisinin önümüzdeki 3 yıllık hedeflerine ışık tutan ve en temel ekonomi politika belgesi olan Yeni Ekonomi Programı’nda vurgu yapan Taşkesenlioğu, şöyle konuştu:

“Program kapsamında; finansal sistemin sermaye piyasası ayağını güçlendirecek adımların atılması hedeflenmektedir. Bu amaçla; üzerinde çalıştığımız kanun değişikliği yoluyla sermaye piyasalarının gelişmesi için gerekli mevzuat ve kurumsal altyapının güçlendirilmesi yoluyla sermaye piyasalarının etkinliğinin artırılarak yatırımcıların menfaatinin daha etkin korunduğu daha güvenilir bir platform oluşturulması için çabalarımız devam etmektedir. Bunların yanı sıra; sermaye piyasalarında pazar ve ürün çeşitliliğini artıracak, yerli ve yabancı tüm paydaşların sermaye piyasalarına erişimini kolaylaştıracak çeşitli adımlar atılmaktadır. Pay senedi piyasasında payların gruplandırılarak yatırımcıların kolay pay senedi seçiminin sağlanmasına yönelik düzenlemeler, uluslararası yatırımcılara Borsa İstanbul’da omnibus hesaplar üzerinden işlem yapma imkânı tanınması ve Türk Lirası Gecelik Referans Faiz Oranına (TLREF) dayalı tahvil ihraçlarına başlanması Yeni Ekonomi Programı kapsamında son dönemde hayata geçirdiğimiz önemli yeniliklerden birkaçıdır. Bununla birlikte, Kamu-Özel İşbirliği projelerinin finansmanında, sermaye piyasalarının da araç olarak kullanılması, mevcut tahkim mekanizmasının daha işlevsel hale getirilmesi ve yurt dışındaki girişim sermayesi fonlarının ülkemizde lisans alarak faaliyet göstermelerini kolaylaştırıcı mevzuat düzenlemelerinin yapılması gibi hedeflerin ön plana çıktığı görülmektedir.”

 

“Y kuşağı servetinin yüzde 52’sini nakit tutuyor”

Son dönemde yapılan araştırmalarda, yatırımcıların, özellikle Y kuşağının, alternatif yatırım araçlarına yöneldiğini ortaya koyduğuna da işaret eden Taşkesenlioğlu, “Y kuşağının bugün itibariyle servetlerinin yüzde 52’sini nakit olarak tuttukları düşünülmektedir. Bu kişilerin 2023 itibariyle 300 milyar dolarlık bir nakit varlığa sahip olacağı ve bunun 55 milyar dolarını kitle fonlaması vb. alternatif yatırım kanallarına aktaracakları düşünülmektedir” dedi. Taşkesenlioğlu bu konuda şu bilgileri verdi:

“Küresel sermaye piyasalarının hızlı bir şekilde değişim geçirdiği bu süreçte, yerli piyasalarımızı gidişata uyumlu hale getirmek, bir vizyon meselesinden ziyade bir mecburiyet meselesi haline gelmiştir. Kurul olarak, yeni ihtiyaçları yakından takip etmekte ve gerekli altyapıyı oluşturmak için çalışmalarımıza devam etmekteyiz. Bu kapsamda, küresel finansal mimarideki dönüşümün anahtar kelimeleri olan blockchain teknolojileri, dijital paralar ve fintek gibi kavramları gündemimize almış ve gelişimlerini yakından takip etmekte olduğumuzu belirtmek isterim. Özellikle yıllık ortalama %15 civarında büyüdüğü tahmin edilen yerli fintek ekosistemi, Türkiye’nin global ölçekte ön plana çıkabileceği alanların başında gelmektedir.”

 

“Overnight Index Swap (OIS) eğrisi oluşturuldu”

Borsa İstanbul A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Erişah Arıcan da konuşmasında kongrenin ana teması olan dönüşümden bahsederek, Borsa İstanbul Grubu için “dönüşüm” ün çok önemli ve anlamlı bir kavram olduğunu söyledi.

Arıcan, 10 bankadan oluşan komite yardımıyla bir haftadan 10 yıla kadar veri girilerek Overnight Index Swap (OIS) eğrisi oluşturulduğunu kaydederek, şu bilgileri verdi: “Overnight Index Swap (OIS) eğrisinde son aşamaya geldik. Çok kısa sürede kamuoyuna bununla ilgili bilgilendirme yapılacaktır. Bu sayede bankalar faiz risklerini yönetmek için döviz bağımlılığından kurtularak, faiz takası (IRS) işlemlerini, Takasbank’ın merkezi karşı taraf güvencesiyle yapmaya başlayabilecekler. Böylece uzun vadeli CCS (cross currency swap) ihtiyacı azalacak ve bunun doğal sonucu bankacılık sektörünün teminat olarak ihtiyaç duyduğu döviz likiditesinde azalma olacaktır. Bu sayede bankalar faiz risklerini yönetmek için döviz bağımlılığından kurtularak, faiz takası (IRS) işlemlerini, Takasbank’ın merkezi karşı taraf güvencesiyle yapmaya başlayabilecekler” dedi.

Borsa İstanbul Grubu olarak, dönüşümü öncelikle 2019-2021 dönemi içerisinde dikkate aldıklarını dile getiren Arıcan, stratejik önceliklerini Türk sermaye piyasalarının derinleştirilmesi olarak belirlediklerini anımsattı. Prof. Arıcan, “Bu noktada Türk Lirasının finansal piyasalardaki ağırlığını artırmak da bunun önemli bir parçası olmakta ve bu kapsamda sermaye piyasaları paydaşlarıyla süregelen yakın iş birliğimizin de devamına öncelik vermekte ve devamını hedeflemekteyiz” diye konuştu.

 

“Dünyanın en likit işlem platformlarından biriyiz”

Piyasalara yönelik attıkları adımlardan bahseden Arıcan, sözlerine şöyle devam etti: “Borsa İstanbul, 400’ün üstünde halka açık şirketi ve 1 trilyon lirayı aşan şirket değeri ve devir hızıyla bugün bölgenin en büyük borsası ve dünyanın en likit işlem platformlarından birisi durumundadır” dedi. İstanbul Uluslararası Finans Merkezi vizyonu çerçevesinde büyük atılımlar gerçekleştirme ve her zaman daha iyisini yapma gayreti içerisinde olduklarını vurgulayan Arıcan, Türkiye’nin ve bölgenin gücünü yansıtacak etkin ve etkili bir borsa olarak dünya sıralamasında en üstlerde yerini alma çabasını sürdüreceğinin altını çizdi. Stratejik önceliklerin gerçekleştirilmesine yönelik 2018’de piyasalar tarafından ihtiyaç duyulan ürün ve hizmetleri geliştirme adımlarına bu yıl da devam ettiklerini dile getiren Arıcan, 2020’de de bu yolda kararlılıkla ilerlemeyi sürdüreceklerini vurguladı.

 

“Türkiye’nin kalkınmasının yolu güçlü sermaye piyasalarından geçiyor”

Sermaye Piyasaları Kongre’sinin açılış konuşmasını yapan Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği(TSPB) Başkanı Dr. Alp Keler, Türkiye’nin sağlıklı büyümesinin ve kalkınmasının yolunun güçlü sermaye piyasalarından geçtiğine inandıklarının belirterek, sermaye piyasalarının büyümesi ve derinleşmesinin; ekonominin daha istikrarlı, daha paylaşımcı, daha kapsayıcı, daha aydınlık hale getireceğini söyledi.

Türkiye sermaye piyasalarının geniş bir yatırımcı kitlesinin ihtiyaçlarına hitap edebilecek ürün çeşitliliği ve teknolojik alt yapı sunduğunu hatırlatan Keler, “Son 15 yıllık dönemde düzenlemelerimiz, ürünlerimiz, teknolojik altyapımız dünyadaki gündemle eş yönlü olarak gelişti ve iyileşti. Yatırımcılara pay, tahvil, türev araçlar, yatırım fonları gibi geleneksel ürünlerin yanı sıra, gayrimenkul fonları, girişim sermayesi fonları, kira sertifikaları, varlık finansmanı yatırımları gibi alternatif ürünler de sunuyoruz. Bireysel emeklilik ve otomatik katılım sistemindeki birikimlerimizi sektörümüzdeki uzman kişiler yönetiyor” dedi. Bu gelişmelere rağmen, yatırım tercihleri tarafında yeterince ilerleme sağlanamadığını vurgulayan Keler, “Türkiye’deki nüfusun yaklaşık 6’da 1’i BES ve OKS, 20’de 1’i yatırım fonları, 49’dan 1’i de paya yatırım yapıyor. Hane halkı varlıklarının yatırımlarından kamu ve özel sektör tahvillerine, doğrudan hisse ve fon yatırımları aktarılan tutar, toplam tasarrufların sadece yüzde 17’sini oluşturuyor. Bu rakamları gelişmiş ülkelerle kıyasladığımızda Türkiye’de gerek yatırımcı sayısı gerekse hane halkı varlıkları içerisinde sermaye piyasalarının aldığı payın düşük kaldığını ve bu alanı geliştirmemiz gerektiğini görüyoruz” diye konuştu.

 

“Sermaye piyasaları tasarrufların artırılmasında kilit öneme sahip”

Tasarruf eksikliğinin Türkiye’nin temel sorunlarından biri olduğuna dikkat çeken Keler, “Sağlıklı bir şekilde kalkınabilmemiz için yurtiçi tasarrufları mutlaka arttırmamız, yatırım vadelerini uzatmamız, ardından yatırıma ve özellikle uzun vadeli yatırıma yönlendirmemiz gerekiyor” dedi. Sermaye piyasasının da bu amaca ulaşmak için kilit bir öneme sahip olduğunun altını çizen ve bu noktada düzenleyici kurumların desteğine ihtiyaç olduğunu belirten Keler şunları söyledi:

“Sermaye piyasamızın yarattığı değerden tüm toplumun yararlanabilmesi, bu değeri maksimize etmek üzere, piyasamızın hükümetimizce stratejik sektör olarak belirlenmesini ve devlet programı olarak takip edilmesini öneriyoruz. Yurt içi tasarrufların sermaye piyasası yoluyla yatırıma yönlendirilmesi desteklemek üzere, uzun vadeli tasarrufa imkan tanıyacak hedefli yatırım hesapları gibi sistemlerin düzenlemesini öneriyoruz. Reel sektörün finansmanında sermaye piyasasının kullanılması desteklenmek üzere çeşitli vergi teşviklerinin yanı sıra, yenilikçi modeller geliştirilmesini teşvik eden düzenlemeler öneriyoruz. Tüm bu faaliyetleri yürüten sermaye piyasası kurumlarımızın daha güçlü kurumlar olması için destek istiyoruz. Bu önerilerimizin temel odağı hükümetimizin de hedefi olan İstanbul Finans Merkezi projesine de hizmet edecek olan rekabetçi ve cazip bir finansal sistem yaratmak.”