Aaron Sarac

London Bridge Project COO

 

London Bridge Project COO’su Aaron Sarac, Fintechtime okurları için kaleme aldı, “Fintech ve COVID-19: Güçlü olan mı hayatta kalacak?”

COVID-19 süreci dünyayı bir global krizin içine doğru hızla iterken, yaşanan bu durumun yeni bir normal ortaya çıkaracağı da aşikâr. Bugüne kadar neredeyse her krizde ilk etkilenen sektörün bankacılık olduğu bilinen bir gerçek. Ancak giderek hayatımızda daha çok yer edinen Fintech sayesinde, olumlu etkileyeceği yönler olduğu da söylenebilir.

90lı yılların sonunda yaşanan Dotcom krizinde ayakta kalmayı başaran şirketlerden birisi olan Amazon’un bugün bir dünya devi olduğu malum. Bu kriz de yeni dünya devlerini ortaya çıkaracaktır. Pek çok fintech için bu kriz, karşılaştıkları ilk küresel ekonomik kriz olacak ve iş modellerinin gerçekten işe yarayıp yaramadığı konusunda ciddi bir test dönemi olacak. Uzun vadede ise; sektör konsolide olacak ve piyasayı terk edenlerle birlikte, az ama daha büyük fintechleri göreceğiz. Daha fazla nakit rezervi ve yatırımcı ağına sahip olanlar ise, satın alma yoluyla büyümeye devam edecektir. Örneğin Revolut, geçtiğimiz haftalarda yaptığı basın duyurusunda çok yakında “bilet satışı” yapan bir şirketi satın alarak seyahat sektörüne adım atacağını belirtti. Trivago, Airbnb, Skyscanner gibi şirketlerin üst üste zarar açıkladıklarını da belirtmekte fayda var.

Bu aşamadan sonra yaşanacak temel zorluk, yeni müşteri kazanımı ile birlikte, müşterilerin elde tutulması olacaktır. Priori Data ve Finder tarafından yapılan bir araştırmaya göre; öncü kabul edilen Monzo, Revolut ve Starling müşterilerinin %47’si hesabında 1,000 Sterlin daha az para tutuyor ve nakitlerini daha güvende hissettikleri geleneksel bankalarda tutmayı tercih ediyorlar. COVID-19 ile birlikte bu algıyı yıkmaya çalışan bankalara en büyük destek ise Birleşik Krallık örneğinde devletten geldiği söylenebilir. Krizde ardı adına kredi ve hibe paketi açıklayan hükümet, bu fonları bankalar üzerinden halka ulaştırırken, büyük bankalar ani karara uyum sağlayamadı ve insanların alternatif aramasına sebep oldular. Verilecek kredinin tamamının devlet garantisinde olmasına karşın, Barclays’in sistemsel hatalardan dolayı haftalarca müşterilerini krizle baş başa bıraktığı ve yalnızca %37’sine bu krediyi verebildiği ortaya çıktı.

Diğer yanda Lloyds, yeni Business hesap başvuru alamayacağını açıkladı. Buna karşılık, Starling Bank öncülüğünde Challenger Bankalar konsorsiyum oluşturarak Merkez Bankasından akreditasyon aldı ve kredi verebilir hale geldi. Tüm başvuru süreçleri zaten dijital ortamda yürüttüğü için de yeni müşteri kazanmaya devam etti. Sadece Starling Bank’ın 19.000 Kobi’ye toplam 500 Milyon Sterlin kredi verdiğini belirtelim. Üstelik de kredi onayında “ana banka olarak Starling kullanma şartı” konulduğu için de binlerce sadık müşteri kazandı. Kredinin ilk yıl geri ödemesiz olacak şekilde 6 yıl vade ile verildiği düşünüldüğünde, aslında sürecin Fintech ve Challenger Bankalar için ne kadar büyük bir fırsat yarattığı görülebilir.

Sonuç olarak bundan sonraki süreçte, yaşanacak asıl zorluk müşterileri elde tutma, kurumsallaşmaya yatırım yapma olacaktır. Geleneksel bankalara göre daha hızlı ve müşteri dostu olduklarına ikna etmeye çalışırken, güvenli bir hizmet sunmaya çalışacaklardır. Küçük işletmeler büyük bankalardan kredi almakta zorlanırken, Challenger bankalar bu boşluğu doldurmak için daha atak davranacaklardır.

Öte yandan, pandeminin odak noktasını oluşturan sosyal mesafe ile sonucunda ortaya çıkan nakit kullanımındaki düşüş, kartlı ödemelerdeki artışı da beraberinde getirdi. Fintech şirketerine sorulan ilk soru olan “nakit yatırma ve çekme” işlemine olan ihtiyaç azaldı. Birleşik Krallık da dahil olmak üzere birçok AB ülkesi temassız ödeme limitlerini artırdı. Limitler Birleşik Krallık’ta 30 Sterlin’den 45 Sterline yükseltildi. Online bankacılığa kaydolan 65 yaş üstü kullanıcı sayısı Birleşik Krallık’ta %63 arttı. Online bankacılığa soğuk bakan bu müşteri grubu, bir varsayılan olarak dijital bankacılık uygulamalarını benimsemeye zorladı. Bu müşteriler dijital olarak bankacılık yapmanın ne kadar uygun olduğunun farkına vardıkça, fiziksel şubelere dönme olasılıkları da o kadar düşük olacaktır.