Yakup Bayrak

SHERPA Başkanı

 

SHERPA Başkanı Yakup Bayrak, Fintechtime okurları için kaleme aldı, “Mobil Cüzdanın Gelişiminin Önündeki En Büyük Engel: Cüzdan”.

Bu bir oksimoron öyle değil mi? Aslında değil. İzin verin, derdimi basit bir örnekle hızlıca aktarayım…

Cüzdanımı elime alıyor, önce baş aşağıya çeviriyor ve sert bir şekilde sallayarak, içerisinde ne var ne yoksa masaya döküyorum. Dönüp masaya bakıyor ve karman çorman bir şekilde masaya dağılmış olarak bir tutam nakit, fişler (evet fişler), bir ton kredi kartı, az ton sadakat uygulaması kartı, ehliyet, bir tutam kartvizit, İstanbulcard ve şahsi önem taşıyan bir iki not görüyorum. Yetmiyor, hunharca cüzdanın iç organlarını da (sağ ve sol cepleri kast ediyorum) masaya döküyorum. Yine birkaç önemli nota ek olarak (ne ara aldığımı bile hatırlamadığım) diğer sadakat kartları ve 1 adet NFC destekli kapı güvenlik kartı gözüme çarpıyor. Beklentilerin aksine, cüzdanımın (aşağıdaki gibi) çok büyük bir cüzdan olmadığını peşin peşin söyleyebilirim. Çok büyük olmasa da bu kadar kartı içerisinde barındırabiliyor.

 

Benim cüzdanım, yöneticisi olduğum şirket kredi kartlarını da taşımak zorunda olduğundan, normal bir vatandaşın cüzdanına kıyasla biraz daha dolu olabilir, bunu kabul ediyorum. Ancak mevcut makro ekonomik düzlemde yaşanan ekonomik darboğaz sebebiyle, normal vatandaşın kredi kart sahiplik oranının 2’nin üzerinde olduğunu da peşin peşin kabul edebiliriz diye düşünüyorum.[1]

 

Bu kadar fazla ödeme aracı (kredi kartları ve nakit), sadakat kartları, özel notlar, yetkinlik / yeterlilik doğrulama aracı (ehliyet) ve hatta alışverişe ait kayıtların farklı bir ortamda belgelenmesi amacıyla taşınan fişlerin tamamına ev sahipliği yapan geleneksel koruyucu, hepimizin tanıdığı eski toprak “cüzdan”ın, dijital transformasyon sonrasında adının dijital ve mobil cüzdan (ikisinin arasındaki farkın bile henüz net bir şekilde ayrıştırıldığından emin değilim) olarak tanımlanmaya çalışılması, sizce de biraz tembellik değil mi? “İyi de tüm dünya, bu yeni teknolojiyi digital wallet ve mobile wallet terimleriyle tanımlarken, biz bambaşka bir terim setiyle mi gidecektik? Öyle olursa nasıl globalleşeceğiz?”ci yaklaşımın karşısına, “Milli olmalıyız ve kendimize özgün bir terim yaratmalıyız diyerek, “Gerekirse nasıl Badmington’ı Türkçe’ye tüytop[2] diye çevirdiysek, wallet’a da öz Türkçe bir isim bulalım.’ teziyle çıkmayacağım. Amacım sorunun yerel değil, global taksonomik bir problem olduğunu iddia etmek ve yazımın başlığına atıfta bulunmak: Bu öyle bir sorun ki tüm dünyada dijital / mobil cüzdanların penetrasyonun önündeki belki de en büyük engel…

 

Çünkü;

  1. Cüzdan, fiziksel olarak saklama işlevi gören bir araç. Ödeme, onun içerisindeki finansal elektro-manyetik araçlarla gerçekleştiriliyor. Oysa ki dijital cüzdan ya da mobil cüzdan, sanal ve kısıtlı bir saklama ortamı (kısıtlı çünkü en azından şimdilik, satış noktasındaki ödeme sisteminin internet erişimine ya da cep telefonumuzun yeterli pil gücüne sahip olması durumunda çalışabilen) yeni bir teknoloji.
  2. Cüzdan’ı da dijital / mobil cüzdanları da farklı formatlarda olsa da “taşımamız” gerekiyor.
  3. Cüzdan’ı kaybetme içerisindeki kredi kartı sayısıyla pozitif korelasyonda ortaya çıkan bir kabir azabı yaşatırken, dijital cüzdan ya da mobil cüzdanın servis sağlayıcısına yapılan bir siber saldırı da ocağımıza ateş düşürebilecek etkiye sahip. (İşin kötüsü, ateşin çoktan düşmüş olduğunu, çok sonradan da öğrenebiliyoruz.)

 

Ne çünkülerimin sayısını artırarak kendimi gelişimin önünde durmaya çalışan yaşlı dede gibi konumlandırmak, ne de konuyu saptırmak istiyorum. Amacım, bu yeni teknoloji destekli servislerin bütünününde kullanılan isimlendirmenin, bir kullanıcı deneyimi araştırmasından beslenmeksizin ortaya atılmış, taksonomik çözümlemesi iyi / akıllıca yapılmamış ve ne yazık ki kavramsal boşluklarının, global bir halkla ilişkiler rüzgarıyla doldurulabileceği umut edilmiş bir “yanlış konumlandırma”dan ibaret olduğunu vurgulamak.

Elbette ki dijital cüzdan ya da mobil cüzdan olarak tanımlanan dijital servisler, fiziksel ya da sanal tüm ödeme noktalarında bireysel ve ticari kullanıcılar için sayısız imkan barındırıyor. Ödemenin dışında kimlik doğrulamada ve sadakat uygulamalarında da hayatı daha “elverişli” hale getiriyor. E-ticaretin hacminin artmasını, tahsilatların kolaylaşmasını ve daha sayısız dijital transformasyon vitamini almış analog dünya alışkanlığının evrimlerine devam edebilmelerini sağlıyor. Ancak nasıl ki bir yanlışı yanlışlayan diğer yanlış, her zaman bir doğru çıkarımını garantilemiyorsa, dijital cüzdanların beraberinde getirdiği yenilikler de onun isminin kendi penetrasyonunun önündeki en büyük katalizörü olduğunu doğrulamıyor.

 

Gelin bir de konuya, araştırmacının gözünden bakalım. İlk sürümü Science Direct’te 2018 yılında yayınlanan[3], son güncellemesi 11 Haziran 2020’de çıkan ve belki de odağı, uyguladığı yöntem ve geçmiş araştırmalardan kendini ayrıştıran metodolojisi ile en güçlü örneklerden bir tanesi olan “Why do people use and recommend m-wallets? – İnsanlar mobil cüzdanları neden kullanır ve tavsiye ederler?” isimli kullanıcı araştırması, mobil cüzdanların kullanımı ve tavsiye edilebilirliğinin ardındaki pozitif motivatörler arasında göreceli avantaj, uyumluluk, karmaşıklık(tan uzaklık) ve (inovasyonun yarattığı somut faydalar adına) gözlemlenebilirlik değerlerini sıralarken, mevcut hizmet sağlayıcılar tarafından sunulan (satın alma/üyelik öncesi) denenebilirlik faydasının kayda değer hiçbir etkisi olmadığını belgeliyor. Makaleyi kaleme alan araştırmacıların bu konuda hiçbir fikri olmadıklarına bahse girsem de araştırmanın sonuç bölümüne Türkiye’nin en meşhur sepetinin[4] sahiplerinin dediği gibi “aslında kimse kimsenin ‘cüzdanıyla’ ilgilenmiyor”u eksek, herhalde çok da sırıtmazdı.

 

Bırakalım artık, “cüzdanların” yerine bir icadı konumlandırmayı….Yeni bir nesil geliyor. Hem de cüzdanı bile olmayan bir nesil… Onlar için zaten hiçbir anlamı olmayan bir aracın dijitalini yapmaya çalıştığımızı iddia ederek, empati kuramadıkları bir dünyayı onlara vaad etmekten uzak duralım. Henry Ford’un demediği [5] gibi “İnsanlara ne istediklerini sorduğumuzda, dijital bir cüzdan isteriz.” demeyecekler. Bırakalım cüzdanı taşımak isteyen taşısın, daha kolay, avantajlı, hızlı ödeme yapmak ve almak isteyenler bu tarafa aksın. “Kullanıcıya nasıl bir deneyim sunarsak bu yeni ödeme yapma & toplama aracına güvenmesini sağlarız?” sorusuna yanıt arayalım.

 

 

Kaynakça:

[1] Türkiye Bankalar Birliği Risk Merkezi’nin açıkladığı ağustos verilerine göre yaklaşık 25,4 milyon kişinin kredi kartı bulunuyor. Toplamda 61,7 milyon bireysel kredi kartı bulunduğu, bunların da 55,5 milyonunun fiziki kart olduğu göz önüne alındığında Türkiye’de kredi kartı sahiplerinin, cüzdanlarında ortalama 2,2 kredi kartı taşıdığı ortaya çıkıyor. Kaynak: https://www.haberturk.com/cuzdanlarda-ortalama-2-2-kredi-karti-bulunuyor-2227366-ekonomi

[2] https://www.dropbox.com/s/2eyw8ea0at8ifux/Screen%20Shot%202020-10-19%20at%2022.24.27.png?dl=0

[3] https://www.sciencedirect.com/science/article/pii/S0969698918307860

[4] Yemeksepeti lansman döneminde “Kredi kartınız bizi hiç ilgilendirmiyor” sloganını kullanarak, hali hazırda zaten oldukça düşük olan Türkiye internet penetrasyonu problemine bir de kredi kartı paylaşımı konusundaki korkuları dailh etmeyerek büyük bir başarı yakalamıştı.

[5] https://checkyourfact.com/2019/10/10/fact-check-henry-ford-quote-faster-horses/#:~:text=A%20post%20shared%20on%20Facebook,would%20have%20said%20faster%20horses.%E2%80%9D&text=a%20year%20ago-,If%20I%20had%20asked%20people%20what%20they%20wanted,would%20have%20said%20faster%20horses.&text=False%20Information.