Devrim Danyal

Blockchain & Kripto Para Eğitmeni

 

Blockchain & Kripto Para Eğitmeni Devrim Danyal, Fintechtime okurları için kaleme aldı “Tekrarlanan Rakamlarda Olabilir mi Gizem?”.

Bilim insanları olarak elle tutulmayan şeyleri keşfedebilmek için elle tutulur kurgulara ihtiyaç duyarız. Vires in Numeris bu mottoların başında gelir. Sayılardaki Güç ya da Sayıların Gücü olarak tanımlayabileceğimiz matematiğin temel taşlarına olan bağlılığı ortaya atan ve savunan güçlü bir kelimeler bütünüdür. Evrenin derinliklerindeki hesaplamalardan sabah kaçta uyanacağımıza, hava trafiğinin akmasından mesai saatlerinin belirlenmesine kadar en kapsamlısından en nanosuna kadar hayatımızın her aşamasında bizimle olan matematiksel bir sistem üzerine inşaa etmiyor muyuz her şeyi? Tarih boyunca gelmiş geçmiş birçok sayı sistemi içerisinde yer alan yine 0’dan 9’a rakamlardan oluşmuyor mu? Hatta Dijital Dönüşüm adı altında dönüştürebileceklerimizin tamamını 0 ve 1’lere sığdırmaya çalışmıyor muyuz?

Günlük hayatta kullandığımız 10’lu sayı sisteminin neyi temel aldığını düşündünüz mü hiç? Cevabı çok basit; 10 parmağımız olmasından… Bazı kabilelerin 20’li sayı sistemi kullanmalarının da çok basit bir cevabı var; ayakkabıları olmadığı için. Peki saniye, dakika, saat, gün, ay, yıl kavramlarının oluşmasının MÖ 4000 senesinde keşfedilmiş olan 60 tabanlı sayı sistemine dayandığını biliyor muydunuz? Sürdürmekte olduğumuz yaşam düzeninin tamamen bu kurgu üzerinde hayat bulduğunu biraz daha hissettiniz mi şu an…

 

Gelin bir hikayeyle bir sayı sisteminin nasıl kitleler tarafından bir eğlence aracı olarak kullanılabileceğine göz atalım;

Hepimizin bildiği TAVLA oyunu, Pers imparatorunun Baş Veziri Buzur Mehir tarafından 1400 yıl önce tasarlanmış, dünyanın en popüler oyunlarından biridir.

Tavla, Satranç’a alternatif olarak çıkarılmış ve tamamen matematiksel altyapıya dayalı kurgulanmıştır.

Ama ufak bir çift farkı vardır…

Yıllar yıllar önceydi…

Eski zamanlarda Hint İmparatoru, satranç oyununu, Pers imparatoruna, yanında bir mektup ile hediye olarak (belki de bir nevi güç gösterisi olarak) göndermiştir. Mektubunda, oyunla ilgili hiç bir açıklama yapmazken içine şöyle bir mesaj yazmıştır;

“Kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyorsa O kazanır.

 

İŞTE HAYAT BUDUR…”

Pers İmparatoru hediyeyi almasının ardından, bir teşekkür olarak (belki de altta kalmamak için) bir başka bir oyunla karşılık vermek ister. (Hani bizde de komşudan ikram gelen içi dolu tabak boş iade edilmez, aynı o hesap J) Bu doğrultuda, Baş Veziri Buzur Mehir’den, öncelikle gelen oyunu çözmesini ve karşılık olarak Hint İmparatoruna hediye edilmek üzere başka bir oyun icat etmesini ister.

Vezir haftalarca her taş hareketini inceler, oyununu çözer ve on günde tavlayı icat eder.

Artık hazırlıklar tamamlanmıştır tek bir şey hariç; içine konulacak hediye notu.

Hint İmparatoruna, tavla oyunuyla birlikte gönderilmek üzere şöyle bir mesaj hazırlanır;

“Haklısınız, kim daha çok düşünüyor, kim daha iyi biliyor, kim daha ileriyi görüyorsa o kazanır.
AMA HAYAT BİRAZ DA ŞANSTIR…”

 

İyi güzel de tavlanın 60 sayı sistemiyle alakası ne? Hemen o konuya geliyoruz;

TAVLA’nın

4 köşesi 4 mevsimi,

Karşılıklı 6’şar hane 12 ayı,

Pulların toplamı ayın 30 gününü,

Siyah pullar geceyi ve Beyaz pullar gündüzü,

Karşılıklı 12’şer hane günün 24 saatini simgeler…

Tamam da, imparatorların hediye notlarına konu olacak Satranç alternatifi olmasındaki şans faktörü nereden mi geliyor? Ufak bir çift farkı var demiştik, bir ipucu olmuş muydu size?

Evet Zar, ta kendisi… Zar oyunun sonsuza yakın hamle imkanını sağlar. Sizce hayatta da sürekli atılan zarda gelen şans doğrultusunda ilerliyor olabilir miyiz?

Bu arada da zar deyip geçmeyin, o da kafaya göre rastgele bir kurguya sahip değil. Onun da yüzeylerinde kendine göre bir matematiksel hesaplaması mevcut. Nasıl mı?

 

Standart bir zar küp yapısından dolayı 6 yüze sahiptir ve iki karşı yüzdeki sayıların toplamı her zaman 7’ye eşittir. Örnek olarak; zarın 1’e denk gelen yüzünün karşı tarafı 6, 2’ye denk gelen yüzünün karşısı ise 5’tir. İnanmadınız mı? Hemen bir zar bulun deneyin kendi gözlerinizle görün. Peki sizi bir adım şans tahminlerinde öne geçirecek bir ipucuna ihtiyacınız olur mu? Gelsin o zaman; İki zarın toplamının 7 olma olasılığı diğer tüm toplamlardan fazladır. En düşük ihtimale sahip zar toplamları ise 2 ve 12’dir. Bu bilgiyi yorumlamak ve nerelerde nasıl kullanacağınız da size kalsın ☺️

Acaba tüm dünyada nesiller boyu çokça kullanılmakta olan iskambil kağıtlarının da matematiksel bir altyapı kurgusu olabilir mi?

İskambil kağıtlarının diğer adı nedir J Bilmeyenler ya da aklına gelmeyenler için hemen söyleyelim. 52’lik deste… Bize neler anlatıyor olabilir?

52 rakamının yaşam döngümüzde çok önemli bir yeri var tabi ki… Cevap bir senede kaç hafta olduğunu düşündüğümüzde karşımıza çıkıyor; 52 Hafta…

Bilmeyenler için hemen bir hatırlatma daha yapalım; iskambil kartları 13 adetten oluşan 4 farklı seriden oluşur.

İskambil kağıtlarının mevsimlerle ne bağlantısı olabilir tavlada ki gibi? Kupa, Maça, Karo, Sinek serileri 4 mevsimi simgeler…

13 ile 4 arasında nasıl bir bağlantı olabilir? 4 mevsimin her birinde 13 hafta olması olabilir mi ☺️

Daha bitmedi devam ediyoruz;

13 adet kartın değerlerini topladığımızda 91 eder. Bu nerede karşımıza çıkıyor. Bir mevsim boyunca toplamda 91 gün var. İnanmamaya devam edenler saysın baksın 😉

Daha derine inmek isteyenlerle biz devam edelim;

91 gün x 4 mevsim olarak hesapladığımızda 364 rakamına ulaşıyoruz. Bir yerlerden tanıdık geldi mi? Evet 365 güne denk geliyor. Ama bir dakika… 364 ile 365 eşit değil… Bir saniye yanlış hesap mı yaptık. Yoksa bütün kurgu çöktü ve bir çuval inciri mahvettik mi 🙁

Durun durun… İskambil kağıtlarının yanında gelen 2 kartımız daha var hatırladınız mı? İşte 52’lik destede yer almalarının nedeni de bu ☺️ Joker adını verdiğimiz bu kartlardan biri 364’ü 365’e tamamlar. Diğeri mi? Diğeri de 4 yılda bir artık yıldan gelen gün sayısını tamamlar.

Bildiğiniz ama farkında olmadığınız bu tip bir çok kurgu hikayesi var elimde, onları da belki karşılaştığımızda yüz yüze anlatma fırsatı için ileriye bırakalım.

 

Bütün bunları neden mi anlattım;

2020’yi yeterince yoğun hissederek yaşadık değil mi? Gelen gideni aratır mı yaşayarak göreceğiz ama en azından 2021’den beklentilerimizi dile getirelim, evrene yaymış olalım ve en azından seneye pozitif başlamış olalım.

Olalım ama son bir soru sormadan da bırakmayalım;

19 – 19 rakamlarının tekrarlanmasından 1919,

20 – 20 rakamlarının tekrarlanmasından 2020,

İkisininde ortak noktası global salgın…

Ne dersiniz, tekrarlanan rakamlarda olabilir mi gizem?