Pandeminin aile şirketlerine etkilerini inceleyen KPMG araştırmasına göre aile işletmeleri küresel krizde dünyaya dayanıklılık dersi verdi.

Dünyadaki tüm işletmeler gibi aile şirketleri de Covid-19 salgını nedeniyle yaşanan küresel sağlık krizine hazırlıksız yakalandı. Krizden bir yıl sonra aile şirketleri esneklik, çeviklik ve zorluklara adapte olma yeteneklerini kullanarak Covid-19’u geride bırakıyor. KPMG araştırmasına göre aile işletmeleri bu çaptaki bir küresel krizde dünyaya dayanıklılık dersi verdi.

 Pandeminin aile şirketlerine etkilerini inceleyen KPMG araştırması; Amerika, Avrupa, Orta Doğu, Afrika ve Asya Pasifik bölgelerinde 75 ülkede 2 bin 493 aile şirketi ve 517 işletme ile gerçekleştirildi. Yapılan araştırmada işletmelerin pandemiyi nasıl karşıladığı, belirsizliği nasıl yönettiği, duruma adapte olmak, kendilerini korumak ve hatta işletmelerini büyütmek için neler yaptığı ele alındı. KPMG’nin Küresel Aile Şirketleri Raporu, aile işletmelerinin kriz yönetimi, kısa vadeli aksiyonları ve uzun dönem için belirlediği stratejiler ile dünyaya nasıl dayanıklılık dersi verdiğini gösteriyor ve aile şirketlerini geleceğe hazırlayacak alanlara ışık tutuyor.

 

KP Hukuk Kurucu Ortağı Av. Onur Küçük araştırmayı değerlendirdi. Yapılan çalışmanın aile işletmelerinin kendi ülkelerinde hem istihdama hem de GSYİH’ya katkıları nedeniyle ekonomide hayati role sahip olduğunu bir kez daha gözler önüne serdiğine, küresel ekonomik iyileşmede lokomotif olarak görülen aile şirketlerinin mevcut yapısına ve kriz yönetimine değinen Küçük şöyle konuştu: “Pandemi etkisiyle yaşanan ani gelir düşüşleri ve tüm dünyada sekteye uğrayan tedarik zinciri aile şirketi olsun ya da olmasın tüm şirketleri maliyetlere yönelik hızlı aksiyonlar almaya yöneltti. Bu noktada aile şirketleri “uzun dönem bakış açısı” ve “başarı tanımları” ile diğer şirketlerden ayrıştı. Ticari hayatın en belirsiz dönemlerini yaşadığımız bu günlerde aile şirketleri, karar süreçlerinde aile birliğini güçlendirdi, tüm paydaşları ile ilişkilerini itibar ve uzun vadeli strateji penceresinden yönetmeyi başardı. İşlerin yavaşlaması, kaynak yönetimi sınırlı olan aile işletmelerine zaman yönetimi açısından büyük bir avantaj sağladı. Gözlemlediğimiz üzere, aile şirketleri bu dönemi, işlerini uzun vadede nasıl ileriye götürebileceklerine ilişkin stratejileri oluşturarak değerlendirdi; ertelenen aksiyonlar, büyüme ve dönüşüm planları bu süreçte hayat buldu.

Küçük, “Aile şirketlerini, çalışan sayısı, faaliyet gösterdiği süre, karar mekanizmaları ve mülkiyet durumu gibi kriterlere göre gruplayan araştırmada her grubun öne çıkan başarı faktörlerinin tüm aile şirketlerine ışık tutacağını düşünüyoruz. Araştırmanın en dikkat çekici noktalarından biri; aile şirketlerinin diğer şirketlere göre dönüşüm stratejilerini uygulama olasılıklarının yüzde 42 daha yüksek olmasıdır. Birçok aile şirketi operasyonlarını düzenleme, dijital dönüşüm, mülkiyet yapılandırma, halefiyet planlaması gibi konulara odaklanma fırsatı buldu” diye konuştu.

 

Rapordan bazı başlıklar şöyle:

  • Araştırmaya katılan kişilerin yüzde 42’si birinci kuşak, yüzde 36’sı ikinci, yüzde 14’ü üçüncü ve yüzde 8’i dördüncü kuşak.
  • 2020’den 2021 başına kadar geçen süreçte aile şirketlerinin yüzde 22’si gelirlerini korurken yüzde 69’u gelir kaybına uğradı. Yüzde 9’u ise gelirlerini artırdı.
  • Dünya genelinde aile şirketleri iş gücünde yüzde 8,56, aile dışı işletmelerde ise yüzde 10,24 azalma yaşandı. Yüzde 4.31 oranla en az kayıp Avrupa’da, yüzde 20,07 oranla en yüksek kayıp ise Orta Doğu ve Afrika bölgelerinde kaydedildi.
  • Bu süreçte aile işletmelerinin yüzde 76’sı devlet desteği aldığını belirtti. Bunların yüzde 21’i hükümet sübvansiyonlarından, yüzde 43’ü mali destek ve yüzde 36’sı vergi indiriminden ve ertelemelerden yararlandı.
  • Aile şirketlerinin yüzde 41’i maliyetlerini azaltmayı, kesmeyi veya yatırımlarını ertelemeyi tercih etti.
  • Yüzde 36’sı çalışan sayısını, çalışma saatlerini veya maaşları azalttı
  • Yüzde 14’ü kendini yeniden yapılandırdı, geçici veya kalıcı olarak kapandı.
  • Yüzde 9’u yönetici maaşlarını düşürdü veya teşvikler ve tazminatları yeniden planladı.
  • Gelirleri Covid-19’dan etkilenenlerin yüzde 17’si aslında bir gelir artışı yaşadı. Tahmin edilebileceği gibi, bu, ürün ve hizmetlerine yönelik artan talepten doğrudan yararlanan şirketleri içeriyor.
  • Şirketlerin büyük kısmı değişime uyum sağladı ve işlerini yeni fırsatlardan yararlanmak için yeniden inşa edebildi. Dayanıklılık ve çeviklik avantaja dönüştü.

 

Gelenekselle modern birleşti 

  • Pek çok aile şirketi, pandeminin şirketlerine getirdiği beklenmedik etkiler sonucunda ailenin işin daha çok parçası olması gerektiğini anladılar. Ailenin yeniden işin içe girmesi önem kazandı. Ailenin amacının ve değerlerinin bozulmadan kalmasını sağlamak için özellikle yaşça büyük aile bireyleri işe geri döndü ve paydaş ilişkilerini yönettiler.
  • Genç nesiller de aynı şekilde işe dahil oldular. Teknolojik bilgileriyle ailenin iş operasyonlarını dönüştürmek için dijital çözümleri belirleme, yeni pazarlar keşfetme ve bu pazarlara uygun teknolojik ürün ve hizmet geliştirme konularında aileye yön gösterdiler.
  • Aile şirketlerinin Covid-19’a yanıt verme yöntemleri, hızlı hareket etme ve uyum sağlama konusundaki olağanüstü rekabet avantajlarını bir kez daha gösteriyor. En zorlu zamanlarda bile bir geri dönüş yapma konusundaki dayanıklılıklarını kanıtladılar. Dahası, hem aile şirketlerine hem de diğer şirketlere, şirketlerini geleceğe taşırken finansal ve finansal olmayan tüm varlıklarından nasıl yararlanacaklarını gösterdiler.