KPMG Türkiye Fintech Sektör Lideri

Sinem Cantürk

 

KPMG Türkiye Fintech Sektör Lideri Sinem Cantürk, Fintechtime okurları için kaleme aldı, “Türkiye’de Finansal Hizmetlerin Geleceği”.

Finansal hizmetler ve bankacılıkta dijitalleşme beklenenden de hızlı bir şekilde ilerliyor. Sektör genelinde yaşanan gelişmeler, bundan 10 yıl önce geleceğin bankacılığı olarak tanımlayacağımız dijital yetkinliklerin gündelik hayatımıza girmesini sağladı.

Türkiye’de 90’lı yıllarda mobil iletişim teknolojilerinin hayatımıza girmesi, internet kullanımının artarak gerekli altyapı yatırımları ile desteklenmesi ile bugünkü alışkanlıklarımızın temelinin atıldığını söyleyebiliriz. Gerekli altyapının oluşması ve zaman içinde küresel gelişmeler paralelinde geliştirilmesi ile doğru orantılı bir şekilde kişisel akıllı telefon, bilgisayar ve internet kullanımının da hızla arttığına tanık olduk. Bu gelişmeler belki de beklenenden daha büyük toplumsal değişimlerin yaşanmasını sağladı. Artık herkes, herhangi bir hizmete, bulunduğu yerden anlık ulaşabilmesi gerektiği beklentisi içinde. Köklü bir şekilde değişen müşteri beklentilerini bu şekilde özetlemek yanlış olmayacaktır. Türkiye’de bu gelişmeler ışığında dijitalin toplum tarafından hızla benimsendiğini söyleyebiliriz.

Türkiye’deki bankacılık ve finansal hizmetler sektörü de bu gelişmeleri takip ederek aksiyonlarını oldukça zamanlı bir şekilde aldı. 90’larda kartlı ödeme sistemlerine yapılan yatırımlar ve daha sonra kartlı ödemeler alanında müşterilere sağlanan taksit, mil, nakit puan gibi uygulamaları, chip&pin teknolojisi ve temassız ödemeler takip etti. İlerleyen yıllarda telefon ve internet bankacılığına yapılan yatırımlar ve Bankalararası Kart Merkezi (BKM) tarafından, kredi kartı ile internet üzerinden yapılacak alışverişlerde, kart kullanıcıları ve ticari sitelere, güvenli alışveriş ortamı sağlayan MasterCard ve Visa tarafından geliştirilen 3D Secure platformunun oluşturulması ile e-ticaret alanında tüm sektörlerin dijitalleşmesine katkı sağlayacak önemli adımlar atıldı. Şunu belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum; finansal hizmetler alanında yaşanan teknolojik gelişmelerin aslında diğer sektörlerin dijitalleşmesi ile doğru orantılı hatta önünü açan bir itici güç olduğunu anlamak gerekiyor. Teknolojik gelişmeleri benimseyerek diğer sektörlerin dijitalleşmesi için gerekli dijital finansal altyapının oluşmasını sağlayan finansal hizmetler sektörünün bu anlamda küresel olarak özel bir konumu olduğunu söyleyebiliriz.

Günümüzde yaşanan gelişmeler de sektörün dijitalleşme yolculuğunun hız kesmeden devam ettiğini gösteriyor. Türkiye’de bu alanda oluşturulan yasal düzenlemeler tıpkı geçmişte olduğu gibi bugün de sektörün hızlı reaksiyon gösterdiğinin kanıtı. Özellikle ödemeler alanında TR Karekod ve FAST gibi uygulamalar müşterilerin ve kurumların hayatını oldukça kolaylaştırıyor. Bunlara ek olarak “Açık Bankacılık” ve “Uzaktan Müşteri Edinimi” gibi yasal düzenlemeler de özellikle bankacılık tarafının dijitalleşmesi için adeta itici bir güç oluşturuyor.

Peki gelecekte bizi neler bekliyor? 2020’de dünyada uzun zamandır tanık olmadığımız en kötü krizlerden birini yaşamaya başladık. Belki de son yıllardır gündemde olan çevresel bozulma ve iklim değişikliği riskinin gelecekte bizlere ne gibi sorunlar yaşatacağının en somut örneği olabilecek pandemi, gündelik hayatımızı yeniden organize ettiği gibi tüketici alışkanlıklarını da köklü bir biçimde değiştirdi. Tabii ki bu değişim yukarıda da bahsettiğimiz gibi neredeyse 20 yıldır süregelen bir değişim ancak pandemi ile oldukça hızlandığını ve pekiştiğini gördük. Türkiye Bankalar Birliği’nin yayımladığı verilere göre Eylül 2019 – Eylül 2020 arasında internet bankacılığında kullanılan işlem adedinde yüzde 38, aktif dijital bankacılık müşteri sayısında yüzde 25, mobil bankacılık müşteri sayısında yüzde 29 ve mobil bankacılık üzerinden anında kredi kullanımı oranında yüzde 37’lik artış yaşandı. Bu durumu dijital hizmet kanallarının önlenemez yükselişi olarak tanımlamak mümkün.

Bankacılığın geleceği açısından baktığımızda, nakit kullanımının da oldukça azaldığını göz önünde bulundurarak, bankaların şube ağlarını yeniden değerlendirmeleri ve kendilerine fiziksel satış noktalarının gelecekte ne işe yarayacağı hakkında temel sorular sormaları gerekecek. Özellikle açık bankacılık ile birlikte üçüncü parti kurumların müşterilerin verilerine güvenli bir şekilde erişebildiği yeni bankacılık modeli ile birlikte sunulan dijital hizmetler artacak. Bu noktada geleneksel bankaların kendilerini geleceğe hazırlamak için fintech’ler ile iş birliği yaptıklarını göreceğiz. Bu dönüşüm sürecinde Türkiye’de de bir fintech ekosistemi kurulduğunu ve bu ekosistemin küresel gelişmelerle aynı hızda olmasa da nispeten hızlı bir gelişim izlediğini söylemek mümkün. Türkiye finans sektöründeki dijital dönüşümü diğer bir deyişle fintech etkisini değerlendirdiğimizde yeni bir sektör oluştuğunu ve genç oyuncuların yer aldığını görüyoruz. Farklı çözümlerin öne çıktığını gözlemlediğimiz sektörde startups.watch verilerine göre 400’den fazla girişim yer alıyor. Birbirinden farklı çözümler sunan bu şirketler girişimcilik ekosisteminde, daha da önemlisi geleneksel bankaları müşteri beklentileri doğrultusunda gelişmeye zorlayarak sektörün dijitalleşmesi için itici bir güç oluşturuyor.

Regülasyon tarafında da gelişmelere paralel bir şekilde çalışmalar devam ediyor. Yılın sonuna kadar dijital (şubesiz) bankacılık lisansının ve Merkez Bankası Dijital Para altyapısının oluşturulacağı açıklandı. Fintech Strateji Belgesi’nin hazırlanması ve fintech kuruluşlarının veri tabanlarına erişimi gibi düzenlemeler de yolda. Bir diğer önemli gelişme ise bankalarca kullanılacak uzaktan kimlik tespiti yöntemlerine ve elektronik ortamda sözleşme ilişkisinin kurulmasına ilişkin yönetmeliğin yayımlanması oldu. Nisan ayında yayımlanan yönetmelik mayıs ayında yürürlüğe girdi. Regülasyon alanında yaşanan bu çok önemli gelişmeler dijitalleşmenin hızını oldukça arttıracak ve hayatlarımızı bir nebze daha kolaylaştıracak.

Önümüzdeki dönemde uzaktan işlemlerin oldukça güvenli bir şekilde her yerden yapılabildiği, müşteri verilerinin merkeze alınarak kişiselleştirilmiş hizmetlerin sunulduğu, yapay zeka ve otomasyon sayesinde müşteri beklentilerine en hızlı şekilde yanıt verebilen dijital, şubesiz bankaların sayısının hızla arttığına tanık olacağız. Türkiye’de sektör, geçmişte olduğu gibi gelişmeleri yakından takip etmekle kalmıyor, bu dönüşümün içinde yer alıyor.