FinTech ve bankalara hizmet veren, ödeme sistemleri şirketi Softrobotics’in Kurucu ve CEO’su Bruce Afruz ile Fintechtime Eylül & Ekim sayısı için özel bir röportaj yaptık.

FinTech ve bankalara hizmet veren, ödeme sistemleri şirketi Softrobotics’in Kurucu ve CEO’su Bruce Afruz ile bir araya gelerek son dönem çalışmaları ve şirket vizyonları hakkında bilgi aldık.

 

Öncelikle sizi ve Softrobotics’i daha yakından tanıyabilir miyiz? Ne gibi çözümler sunuyorsunuz?

Biz Fintech ve bankalara hizmet veren, tutkulu ve uzman bir finansal teknoloji şirketiyiz. Yaklaşık 23 yıldır bireysel olarak da teknoloji sektörünün içindeyim. Birçok ülkede çalışma fırsatım oldu, şu anda İstanbul’da İTÜ Teknokent ofisimizden hizmet vermekteyiz. Hali hazırda birçok lisanslı elektronik para, ödeme kuruluşu ve bankaya hizmet vermekteyiz. Ödeme alanının temelinde güven yatıyor ve hata kabul etmeyen bir sektör. Biz de bu konuda oldukça özverili çalışıyoruz ve kendimize güvenimiz tam.

 

Softrobotics’in amacı nedir? Şirketinizi diğerlerinden farklı kılan etkenler nedir?

Softrobotics’in amacı sadece daha iyi bir teknoloji şirketi yaratmak değil, aynı zamanda müşterilerimizi her zamankinden daha mutlu kılmak için doğru ürünleri oluşturmak olduğunu söyleyebiliriz.

Buradaki en önemli fark dünya çapındaki Fintech ve bankalara hizmet vermemiz. Bu da tecrübe, bilgi ve spesifik bir alanda uzmanlaşmak demek. Çok uzun yıllardır finans ve teknoloji çözümleri sağlıyoruz. Yaşadığımız bütün Know-how ve zorlukları silinmeyecek şekilde not ediyoruz. Bizim için hepsi ayrı ayrı çok değerli. Softrobotics olarak, kullanıcılara inovatif, hızlı, güvenli ve kullanıcı dostu bir teknolojinin sunulmasının çok kritik olduğunu düşünüyoruz ve bu yolda ilerliyoruz. İş ortaklarımızı bir partner olarak görüyoruz ve onların her aşamada yanında yer alarak bir danışman gibi desteğimizi hissettiriyoruz.

 

Softrobotics ekibini nasıl kurdunuz? İşe alım yaparken nelere dikkat ediyorsunuz?

Ekibimizi kurarken en çok önem verdiğimiz şey tabi liyakat. Fakat tek kriterimiz bu değil, o kişinin işe olan tutkusu, özverisi de bizim için çok önemli. Şu anda şirketimizde birçok milletten iş arkadaşlarımız var. Hepsinin getirdiği ayrı bir tat var ve ortak noktamız finans ve teknoloji. Bu harmanla şirket kültürü de kendiliğinden oturuyor. Ortaya güzel bir takım çıkıyor.

Şunu ekleyelim, dünyanın dört bir yanında, özellikle Z jenerasyonunun nasıl çekileceği (ve ardından kazanılıp ilerletileceği) konusunda pek çok tartışmaya şahit oluyoruz. Çünkü bu grup, şimdiye kadar gördüklerimizden çok farklı. Daha önceki herhangi bir nesle oranla kişisel eğitim ve gelişimle daha fazla ilgileniyorlar. Bu nesil için sadece maaş çeki önemli değil; bundan daha fazlasını istiyorlar. Biz de ekibimizi kurarken tüm bu etkenleri göz önünde bulunduruyoruz.

Pazarlamada, marka imajının bağlı olduğu üç boyut vardır: Fonksiyonel yararlar, duygusal yararlar ve inanmak için nedenler. Doğru bir işveren markası da aynı boyutlara sahiptir diyebiliriz.

Fonksiyonel Yararlar: Bunlar bir işveren için çalışmanın somut ödülleridir: maaş, sağlık bakımı, temiz ve güvenli bir iş ortamı ve uygun bir lokasyon.

Duygusal Yararlar: Bunları, bir işveren için çalışmanın somut olmayan ödülleri olarak belirliyoruz: gurur, statü, iş tatmini, arkadaşlık / mesleki birlik, kazanan bir ekibe dahil olmak, gibi…

İnanmak için nedenler: Bunlar işverenin iddialarının ya da fonksiyonel ve duygusal yararların onaylanmasıdır ve genellikle mevcut / eski işverenlerden gelir.

İşe alım süreçlerinde çalışanlarımıza değer veriyor, tüm bu etkenlere dikkat ediyor ve onların mutluluğunun başarımızdaki ilk kriter olduğunu düşünüyoruz.

 

Hedef kitlenizde kimler var? Kişiye ve işletmelere özel çözümleriniz neler ve hangi avantajları sunuyor?

Hedef kitlemiz, finans ve teknoloji alanında hizmet veren bütün markalar. Bu markaların müşterilerine; ödeme almanın, para aktarmanın ve talep etmenin kolay yollarını sunarken ek gelir akışları da sağlıyoruz. İşlem ücretlerini azaltmak, müşterilere finansman sağlamak ve belirli kripto para birimleriyle bile alım satım yapmayı sağlamak, sunduğumuz temel avantajlar. Her kategorideki işletmenin ödeme alma ihtiyacına yönelik hizmetler sunabiliyoruz. Dolayısıyla hedef kitlemiz için fintech ve bankaları ön plana çıkarsak da bu konuda kendimize bir sınır da koymuş değiliz.

 

Pandemi süreci hem sektör hem de markanız için nasıl geçti? Müşterilerinizin taleplerinde nasıl bir değişim gözlemlediniz?

Direkt şunu söyleyebiliriz ki talepler yüksek bir oranda arttı. Son yıllarda Türkiye’de hep nasıl dijitalleşirizi konuşuyorduk. Dijitalleşerek müşterilere nasıl hizmet verebiliriz diye düşünüyorduk. Pandemi süreci ile bu yolu çok hızlı bir şekilde ilerlettik. Öncelikle insanların ödeme alışkanlıklarını değiştirmemiz gerekiyordu. Nakitsiz topluma geçiş konusunda hedeflerimiz vardı ve pandeminin etkisiyle bu süreç kendiliğinden doğal ve hızlı bir şekilde gerçekleşti. Pandemi sürecinde insanların ödeme tercihlerinde değişiklikler oldu ve Fintech alanında hızlı bir büyüme gerçekleşti. Faturasını giderek yatıran, internetten alışveriş yapmaktan korkan insanlardan, artık markete gitmeyi gereksiz bulan insanlar haline geldik. Hep beraber değiştik aslında. İnsanların ihtiyaçlarını kolaylaştırmak için de yeni yöntemler keşfettik bu süreçte. Ve talep ne kadar arttıysa, çalıştığımız süre de o kadar arttı.

 

Softrobotics’in iş modelinden biraz bahseder misiniz? Şirketler ile nasıl bir çalışma metodu yürütüyorsunuz?

İş modelimiz, işbirliği yaptığımız markalara göre değişkenlik sağlıyor ama temelinde hep şunlar yatıyor; Markaların ihtiyaçlarını teknik, altyapı, ölçeklenebilirlik bakımından ve uzman kişiler perspektiflerinden uçtan uca analiz yapıyoruz. Bazı şirketlerle kültürel ve yapısal yetenekleri yeniden kazandırmak için koçluk ve mentorluk şeklinde de ilerliyoruz.

Aslında genelde kulaktan kulağa yayıldık bu zamana kadar. Çoğunlukla müşteriler bizi buluyor. Bizim için en büyük reklam da bu.

Yapılan analizlerden sonra istenen ne, hayaller ne, bunları anlıyoruz. Oluşabilecek bütün belirsizlikleri ortadan kaldırıyoruz. Bu aşamadan sonra en son uygulama aşamasına geçiyoruz. Ve bütün bu süreçten sonuna kadar keyif alıyoruz.

 

Dijital dönüşüm ve ona bağlı gelişen süreçler hemen hemen tüm sektörlerin önceliğini ve iş yapış biçimlerini değiştiriyor. Başta ticaret olmak üzere bu değişimden finansal teknolojiler de etkileniyor. Sizin bu konudaki izlenimleriniz ve önerilerinizi almak isteriz? Dönüşüm süreçlerinde nasıl bir yol haritası izlenmeli?

E-ticaretin ilk yıllarında yalnızca belli sektör ve ürünleri bu ticaret şeklinde görüyorduk. Daha sonraki yıllarda hiç akla gelmeyen ürünlerin bile bu sürece dahil olduğunu gördük. Aslında görüyoruz ki alınıp satılabilir tüm ürünler ve hizmetler çok yakın zamanda e-ticarete konu olacak. Bu sebeple bu sektördeki tüm firmaların dijital dönüşüme yönelik ihtiyaçlarını ve buna bağlı olarak da yol haritalarını belirlemelerini öneriyorum.

Otomasyona geçiş konusu, yapay zekâ kullanımı; bu süreçte en önemli etkenler olarak öne çıktığını söyleyebilirim. Otomasyona geçiş konusunda, dijital dönüşümü hızlandıran firmaların salgın döneminde otomasyonu da hızlandırması bekleniyor. Örneğin; drone’larla teslimatlar, robotik üretim araçları ve yapay zekâ desteğiyle işlerin hızlandırılması bu süreçte giderek artacak gibi görünüyor.

Bir başka konu da siber güvenlik. Dijital dönüşüm beraberinde siber güvenlik kavramını da getirdi. Dünya genelinde birçok firma salgın sürecinde çalışanlarını verilerin ve ağların bağlandığı video konferans ile işbirliği sunan altyapı ve bulut hizmetlerini kullanmaya yöneltti. İşgücünün daha esnek bir çalışma ortamına taşınması dijital dönüşüm süreçlerinin benimsenmesinde önemli bir rol oynuyor. Ancak çalışanların kullandıkları elektronik cihazların hırsızlık, dışarıdan müdahale veya hacklenme gibi siber risklere karşı da korunması gerekiyor. Salgınla mücadelede kullanılan yazılımların siber saldırılara maruz kalması veya hırsızlık amacıyla hacklenmesi de önemli bir risk yaratıyor. İçinde bulunduğumuz bu dönemde siber güvenlik konusu da önemsenmesi gereken en önemli konulardan birisi.

Finansal hizmetler sektörü son yıllarda önemli ölçüde gelişme katetti ve bu sayede farklı ürün ve hizmetlerin geniş bir alanda hizmet sunmaya başladığını görüyoruz. Bu alanda ilerlemek isteyen tüm kurumların kendi yetkinliklerine uygun çözümler bularak büyüme hedeflerine daha kolay ulaşabilecekleri düşüncesindeyim.

 

Türkiye’deki Fintech şirketleri çözümleri, erişim güçleri ve yapabilecekleri hakkında neler söylemek istersiniz?

Türkiye’deki Fintech sektörü umut veriyor. Burada Fintech pazarında 300’ün üzerinden şirket var. Ödeme sistemlerinin yaygınlaşması ve mobil teknolojilerin yoğun biçimde kullanımı, ülkemizde FinTech start-up’larına ciddi fırsatlar sağlamaya başladı. Bu durum, ülkemizin uzun vadede FinTech konusunda önemli bir yere sahip olacağının da öncü göstergesi. Tabii ki altyapı konusunda hepsinin eksikleri ve ihtiyaçları var. Bu konuda da finansal teknoloji sektörünün temelini oluşturan sermaye, talep, regülasyon ve insan kaynağını kapsamlı olarak değerlendirerek; markaların yanında olduğumuzu belirtmek isteriz.

 

İleriki dönem hedeflerinizde neler var? Müşterilerinizi hangi yenilikler bekliyor? Yerel ve global sektörde hangi yönde planlarınız bulunuyor?

Başından beri global bir çözüm sağlayıcı olma vizyonuna sahip olduk. Tüm standartlarımızı global ölçekte oluşturduk. PSD2 düzenlemesi ve açık bankacılık ile tüm Avrupa’da güçlü bir bakış açısına sahip olduğumuzdan emin olmak, Avrupa ve Türkiye’deki müşterilerimize en optimize ve sağlam teknolojiyi getirmeyi planlıyoruz.

 

Sizin yolunuzdan gitmek ve başarılı olmak isteyen şirketlere / girişimcilere neler önerirsiniz? Nasıl bir yol izlemeliler?

Söylediğim gibi bu işe 23 yıl önce başladım. Kariyer hayatım boyunca hep daha fazlasını istedim. Teknoloji her gün gelişiyor. Dolayısıyla her gün öğrenmeniz gereken yeni şeyler oluyor. Onlar için en önem vermeleri gereken şeyin “Güncel Kalmak” olduğunu söyleyebilirim. Özellikle yapacağınız işte farklılaşmak ve vurucu stratejiler geliştirip cesur kararlar almak için güncel kalmak çok önemli. Bu altyapı olduğu sürece, benim önerim, kesinlikle cesaret edip vakit kaybetmeden harekete geçmeleri.

Bu işte en çok duyduğum cümle “Aa bu fikir benim daha önce aklıma gelmişti”. Eğer tecrübesine güvendiğiniz arkadaşlarınız varsa fikrinizi onlarla paylaşın ve kendinizden emin olduğunuzda harekete geçin. Erteleyip durmak veya sonradan pişman olmak istemiyorsanız cesaret edin ve bugün başlayın.