Türkiye Finans Katılım Bankası Açık Bankacılık Yönetimi ve Dijital Stratejisti

Dilek Taşhanlı

 

Türkiye Finans Katılım Bankası Açık Bankacılık Yönetimi ve Dijital Stratejisti Dilek Taşhanlı Fintechtime okurları için kaleme aldı, “Mesele Rekabet Değil Artık, Mesele Olmak ya da Olmamak…” 

“Daha çok bankacılık olarak bilinen para-kredi sisteminin derin mimarisi, Francis Baring’in son borç veren hakkında yazmaya başladığı 18. yüzyıldan beri değişmedi.” Paul Tucker, İngiltere Merkez Bankası Eski Başkan Yardımcısı

 

Öyle bir dönemdeyiz ki bankacıların bankacılık sektörünü domine etmesi geçmişte kaldı. Yazılım sektörünün durdurulamaz ilerleyişi ile otomasyonun birçok bankacılık işini yok edeceği düşünülüyor. Bu hangi hızla gerçekleşecek göreceğiz ancak ne 90’lara ne de 2000’lerin başına benzemeyeceğini hepimiz son 2 yıldır olan gelişmelerden anlamışızdır sanırım.

 

Son günlerde çıkan bir haber bu gelişmeleri destekleyecek nitelikte Amerika’da 4. Büyük, dünyada 30. Büyük banka olduğu söylenen Wells Fargo’nun analistlerine göre önümüzdeki 5 yıl içerisinde 100 bin bankacılık işi teknolojik ilerlemeler ve otomasyon sayesinde sona erecek. Yeni iş alanı adaptasyonları iş kaybında tabi ki belli bir denge sağlasa da yine de görüşler Amerika tarihinin bankacılık sektöründe en büyük iş kaybı olacağı yönünde. Kaybın en fazlasının da az ücretli işlerde yani müşteri hizmetleri merkezlerinde olacağı düşünülüyor. Tabi bu görüşe karşı olan birçok kişi de bulunuyor. Yapay Zeka’nın müşteri hizmetleri işlerini yok edemeyeceği, insanların karşısında insan bulmak isteyeceği gibi görüşler de mümkün. Ama aslında tam olarak mesela o değil. Mesele teknolojinin ilerleyişi ile verimliliğin artması, işlerin otomatize edilmesi. Yani bilgisayarların yapabileceği işleri artık insanların yapmasına gerek olmayacağı.

 

Bundan ötesi, teknolojinin ilerleyişi sadece bankacılığın daha efektif yapılmasına fayda sağlamayacak, bir yandan da müşteri tercihleri ile bankacılık sadece banka kanallarından olmamaya başlayacak. Telekom şirketleri, e-ticaret şirketleri ödemenin olduğu her yerde artık bankacılık hizmetlerine ulaşmak mümkün gözüküyor. İşte bu belki sektör için daha büyük bir tehlike. Bankacılık için bir tehlike olmasa da bankacılık sektörünün bir geleceği olacak mı belli değil. Economist dergisinin de bu konuda bir makalesi çıktı. Onlar da teknoloji şirketlerinin çok kolay ve basit ödeme yöntemleri ile bankacılık sektörünün elindeki ödeme işlemlerini teknoloji platformuna çektiğini düşünüyorlar. Hatta gelecek için şöyle bir önerme ile geliyorlar: Merkez Bankaları tarafından sağlanacak mevduat ve dijital paralar, teknoloji şirketleri tarafından sağlanan ödeme işlemleri, sermaye piyasaları tarafından sağlanan krediler. Tabi hemen ardından bunun risklerinden de bahsediyorlar. Devlet tarafından yönetilen dijital paralar siber saldırılarda tek bir hedef olmasına neden olabilir. Ayrıca bu durum tekelleşme olduğundan halk ile ilgili bilginin tek elde toplanmasına neden olurken, devletteki idarecilerin baskıcı tutumuna göre izlenen alışverişler sonrası insanların özel hayatlarına müdahaleye kadar gidebilir.

 

Geleceği tahmin etmek için insanın varoluşunu, sosyolojisini bilmek gerekir. Görülen o ki, geçmiş bizi yanıltmıyor. Bankacılığın kuruluşu ticaretin ilk başladığı Viyana’daki yıllara dayanır. Yani bir nevi ticaret finansı şekillendirmiştir. Şimdi yine aynısı oluyor, insanların ihtiyaçları, bunların doğurduğu ticaret paranın yönetimini şekillendiriyor. İnternetin çıkışı, mobil telefonlar ile erişilebilirliğinin artması sonrasında ticaretin internet ortamına geçişi ile finansal sistemlerin reformu hızlandı. Müşteri ihtiyaçlarına odaklanan ticaret de “açık bankacılık” gibi bir ihtiyacı doğurdu. Şu anda tüm ülkelerde merkezi otoritelerin bu ihtiyacı görmezden gelmesi adeta imkânsız hale geldi.

 

Açık bankacılık bir ihtiyaç ama regülasyonların dengeli güncellenmesi ile rekabet sürdürülebilir kılılabilir. Bankalar şu anda güçlü olduğu için hantal eski sistemleri yıkabilecek yenilikçi firmaların önünü açmak isteyen düzenleme otoritelerinin bir yandan da bankaların karşısındaki gücü yadsınamayacak e-ticaret ve Telekom firmalarının da gücünü dikkate alması gerekiyor sanki. Trendyol’un değerlemesinin 4 özel bankanın değerlemesinden daha fazla olan 16 milyar dolar olduğu bir dönemdeyiz, bu rakam bankaların e-ticaret karşısındaki durumunu gösteriyor. Sadece Türkiye için değil globalde de aynı durum söz konusu Lightyear Capital gömülü finansın önümüzdeki 4 yıl içerisinde 10 kat büyüyerek 2025 yılına 230 milyar dolara ulaşacağını öngörüyor. Bain Capital Ventures, 2030 yılına kadar bu segmentin hacminin – yalnızca ABD pazarında – yaklaşık 3,6 trilyon dolara ulaşabileceğini tahmin ediyor. Bu öngörüleri takiben Walmart’ın bu yılın başında Silikon Vadisi merkezli risk sermayedarı Ribbit Capital ile ortaklaşa bir fintech startup’ı kurduğunu duyurması tesadüf olmasa gerek. Globalde Amerika, İngiltere Fintek regülasyonlarında öncü olurken sadece açık bankacılık değil açık finans ve platform bankacılığı gibi iş modellerinin de önünü açmış durumda.

 

McKinsey’in perakende bankacılığının gittiği rota ile ilgili yazdığı makalede 4 maddede değişimin nedeni özetleniyor:

  • Şube ağı ve mevduat ilişkisinin ortadan kalkması

2007 krizine kadar bir bankanın mevduattaki payı şube ağının genişliğine bağlı iken sonradan son 10 yılda şube ağı ve mevduat büyümesi arasındaki ilişkinin zayıfladığı gözlenmiş.

  • Müşteri deneyiminin büyümede kritik nokta olması

Müşteri yolculuğunu dikkate almak, müşteri ile iletişim kurma yöntemlerini değiştirmek (AI tabanlı hizmetler sunmak), kişiselleştirilmiş ve gerçek zamanlı teklifler sunmak

  • Verimliliğin büyümeye etkisi

RPA, Makine öğrenmesi, bilişsel yapay zeka yöntemlerini uygulamak

  • Perakende bankacılığındaki ürünleri ayrıştırma ve yeniden ayrıştırma yöntemleri

Bu modellere baktığımızda gidişat bize Açık Finans’ı işaret ediyor.

Otoritelerin açık finansa geçmekte endişe duyduğu Fintek’lerin ezilmesi, rekabetin adaletsiz olması konusunda içlere su serpen bazı gelişmeler gözden kaçmıyor. Şu anda Türkiye’de sektörde birçok banka Fintek’lerle işbirliği yapıyor, onların yenilikçi iş modellerini ölçeklendirmek için hızlandırma merkezlerini koordine ediyor. Bu gelişmeler çerçevesinde vizyonunu akıllıca belirleyen, uygulamada hızlı ve çevik olan bankalar sektörde öncü olurken, global açılımlarda da bulunabileceği gözlemleniyor. Tabi global açılımlar olması için global oyuncular karşısında güçlü iş modelleri üretebilen bir ekosistem de gerekiyor. Bu ekosistem için de denetim otoritelerinin özgürlükçü liderliği şart gibi gözüküyor.

 

Kaynak: Rewriting the Rules of Retail Banking