Dijital Pazarlama ve Marka Yöneticisi

İbrahim Alan

 

Dijital Pazarlama ve Marka Yöneticisi İbrahim Alan, Fintechtime okurları için kaleme aldı “#Fintech Sektöründe Kullanıcı Deneyimi”.

Fintech endüstrisi son birkaç yılda muazzam bir şekilde büyüdü ve yeni arayüz teknolojisinin gelişimi, kullanıcı deneyimi ve müşteri etkileşiminin de ayrılmaz bir parçası oldu diyebilirim. Fintech uygulamalarının gittikçe yaygınlaşması, odağımızı katlanarak fiziksel işlemlerden daha çok dijital ödemelere doğru kaydırdırdı. Rekabet ve öne çıkma isteği ise; fintech markalarını Eski Roma’da seyirci önünde gösteriye çıkan gladyatörler gibi kullanıcıların önüne attı. Fintechler arasında şu anda ciddi bir savaş başlamış durumda ve bu durum da aslında her geçen gün bu sektörün gelişimine yol açıyor; çünkü ne kadar fazla rekabet olursa fintechler de pastadan pay almak için hizmetlerini aynı hızda yenileme gayretine giriyor.

Bu noktada markanızın birbirini gösteren Spiderman gibi görünmesini istemiyorsanız, fintech sektöründe kullanıcı deneyimine önem vermeniz gerekmekte. Özellikle finansal teknoloji alanında, birbirinin kopyası standartlaştırılmış iletişim odaklı yaklaşımlar sunan markalar hızla ivme kaybetmekte. Son yıllarda yeni jenerasyonu yakalamak ve anlamak, diğerlerinden ayrışmak için oldukça önemli bir case, çünkü tüketiciler artık kişiselleştirilmiş deneyimlere alışıyor. İster masaüstü ister mobil aracılığıyla, potansiyel müşterilerinizin harika bir kullanıcı deneyimine sahip olmasını sağlamak, birçok fintech işletmesi için başarının anahtarı diyebiliriz.

 

Peki iyi kullanıcı deneyimini için fintech markanız nasıl konumlanmalı?

Sorunun cevabı çok açık: Kullanıcılar web sitenizi veya uygulamanızı can sıkıcı veya sinir bozucu bulursa, müşteriniz olmayacaklardır çünkü günümüzün rekabetçi fintech pazarında, doğru kullanıcı deneyimi yaratmak, başarı ile başarısızlık arasındaki en önemli farkı ortaya çıkarıyor.

Örneğin; mobil uygulamanızı geliştirirken, kimin için geliştirdiğinizi, uygulamanızın hangi sorunu çözmeye çalıştığını ve kullanıcıların uygulamanızla nasıl etkileşime gireceğini anlamak oldukça önemli bir durum. UX araştırmasının devreye girdiği yer de tam olarak burası ve bu aşamayı iyi kavrayan markalar hızlı bir şekilde rakiplerinin önüne geçecek diyebilirim. UX araştırmanızı, “farklı gözlem ve geri bildirim toplama yöntemleri kullanarak kullanıcı davranışını, ihtiyaçlarını ve tutumlarını anlama süreci” olarak değerlendirebilirsiniz. UX araştırmasının birincil amacı, uygulamanızı bir kullanıcının bakış açısıyla görüntülemek ve eğlenceli kullanıcı deneyimleri yaratmak için bilinçli tasarım kararlarını vermektir.

Hedef kitlenizin uygulamanızı kullanırken yorucu bir deneyim yaşamalarına neden olacak bilgilerden ve detaylardan arındırışmış, kullanıcıları sıkmayan bir yapıda olmasına özen göstermeniz markanızın organik olarak büyümesine doğrudan etki edecektir. Örneğin, bir kullanıcının sadece ödeme yapması gerekiyorsa, kafalarını karıştıracak ve sonunda uygulamanızdan çıkmasına neden olacak dikkat dağıtıcı bilgiler yerine, doğrudan işlemlerini yapabilecekleri bir deneyimi onlara yaşatmalısınız.

Bu konuda globalde başarılı bir örnek gözümüzün önünde durmakta. Benim de yakından takip ettiğim, İngiltere’nin en değerli fintech şirketlerinden Revolut, yakın zamanda uygulamasını yeni özellikleri için yeniden tasarlandı. Bunu yaparken, kullanıcıların mali durumlarını tek bir yerden yönetmelerini sağlayan sezgisel kullanıcı deneyimi odaklı arayüzlerini korudu. Sundukları bu tasarım, uygulama indirmelerinde pazar paylarının artmasına ve değerlerinde ise %500’lük bir artışa katkıda bulundu. Kullanıcı deneyiminin ne denli önemli olduğunu tek bir done ile bile anlayabiliyoruz diyebilirim.

Genel olarak özetlemem gerekirse; içeriklerini basit tutan, etkili içeriğe ve tipografiye önem veren, hap bilgi şeklinde aşamalı açıklamalar sunan ve bildirimlerini kişiselleştiren fintech markaları, günümüzün kullanıcı deneyimi savaşında rahatlıkla ön plana çıkacaktır.