AlbarakaTech Global Proje ve İş Geliştirme Müdürü Nuh Coşkun Yağmur, Fintechtime okurları için kaleme aldı “Bir Hayalim Var!”.

1963 yılında Amerikalı aktivist Martin Luther King’in Washington’da yaklaşık 200.000 kişinin yer aldığı meydanda yaptığı ikonik konuşmada sıkça vurgulamış olduğu “I Have a Dream” (Bir Hayalim Var), sözü ırkçılığa gösterilen en büyük tepkilerden birisi olarak tarihe geçti. Daha sonra bu meşhur söz, farklı platformlarda farklı kişilerce kullanılagelen bir slogan olarak yerleşti. Bazen bir şarkı sözü içerisinde, bazen bir spor müsabakasında bazen de iddialı sunum ve pazarlama aktivitelerinde kullanılan bir tercih oldu. Bugünlerde ise hayatımıza bir ucundan dahil olmaya çalışan ve herkesin ne ifade ettiği üzerinde tam anlamıyla mutabık olamadığı Metaverse kavramı bize birtakım hayaller kurdurmaya başladı.

Metaverse, meta(ötesi) ve universe(evren) kelimelerinin birleşimi ile türetilmiş sanal ve artırılmış gerçekliğin harmanlanarak sunulduğu yeni bir dünya olarak tanımlanabilir. Ancak şu anda tam olarak nasıl tasvir edilmesi gerektiği o kadar muğlak ki, sokaktan geçen bir kişiye Metaverse’in ne olduğu konusunda bir soru sorulsa büyük ihtimalle İhsan Oktay Anar’ın “Puslu Kıtalar Atlası” kitabındaki düşleme soslu tiradı** gibi karmaşık bir söylem ortaya çıkar. Nitekim, kimisi sanal toplantı odalarında görüşme yaparak, kimisi avatar kimlikleriyle oyun oynayarak, kimisi de(genelde bizim vatandaşlarımız) yatırım amaçlı sanal arsa alımı yaparak Metaverse iklimine girdiğini düşünüyor. Ancak realite şu ki, tamamen gerçeklikle irtibatı koparılmış sanal dünya şimdilik insanlara ürkütücü geldiğinden, Metaverse’e yönelik verilen örneklerin çoğu artırılmış gerçekliğe daha yakın görünüyor. Veya en azından birkaç yıl fiziki ve dijital gerçekliğin bağlantısını koparmayan hibrid bir yapı bize Metaverse diye sunulmaya devam edilecek gibi duruyor.

Gartner’ın Ocak ayı sonunda yayımladığı son makalede, Metaverse teknolojisinin halen erken aşamalarda olduğundan ve iş insanlarının bu alanda yatırımını sınırlı tutması gerektiğinden bahsediyor. Öte yandan, 2026 yılına kadar, insanların %25’inin iş, alışveriş, eğitim, sosyal medya ve eğlence için Metaverse’de günde en az bir saat geçirmelerini beklediklerini de ifade ediyor. Aynı makalede Metaverse’in işlevsel hale gelebilmesi için öncelikli olarak artırılmış gerçeklik(AR), nesnelerin interneti(IoT), 5G, yapay zeka(AI) gibi teknoloji ve yeteneklerin yeterince gelişmesi gerektiği belirtiliyor. Anlayacağımız üzere, yolumuz hiç de kısa değil ve oldukça pahalı; ancak hayal kurmak ise bedava.

Bir röportajda Elon Musk, Metaverse’i bir pazarlama hilesi olarak gördüğünü iddia etse de sanal dünya, artırılmış ve sanal gerçeklik teknolojileriyle beraber yıllardır hayatımıza bir yerinden dahil olmaya çalışan bir olgu. Bazen kaba ve büyük gözlüklerle yaşanan deneyimlerle bazen de sanal oyunların gerçek hayatla entegre olmuş senaryolarıyla olsun, farklı şekillerde bunu tecrübe etme fırsatı bulduk. Sanal oyun demişken, facebook üzerinden oynanabilen çiftlik temalı simülasyon türü meşhur oyun “Farmville”i hepimiz hatırlarız. Zaten Türk milletinin genetiğinde tarım ve hayvancılığa var olan ilgi, oyunun ülkemizde patlamasına sebep olmuştu. Bu ilgiyi gören genç girişimci milli tosun, sanal ortamda çiftlik kurarak topladığı yatırımcılara gerçek hayatta hayvan sahibi olacaklarını vaat etti ve belki de ülkemizdeki ilk ticarete dayalı Metaverse oyununu kurmuş oldu. Gerçekten bu proje tutmuş olsaydı, şu anda global business dergilerinde bir başarı hikayesi olarak bolca Mehmet Aydın portreleri görebilirdik.

Metaverse dendiğinde insanların aklına ilk gelen, avatar kimliklerle toplantı yapma fikri de oldukça mantıklı. Teams, zoom gibi bulut tabanlı platformlarda aranan fiziki sosyalliği avatarlarla da olsa sağlamak mümkün hale gelebilecek. Her ne kadar online platformlar toplantıların verimliliğini artırmış olsa da artık sıradan hale gelen katılımcıların ses ve kamerayı kapatmaları, toplantıyı ve eğitimi monologa dönüştürebiliyor. Bu teknolojinin eğitim dünyasını oldukça modernize edeceği de bir gerçek. Oturduğumuz yerden dünyanın tüm üniversitelerinin kampüsünde gezmek, amfisinde dersi dinleyip diploma almak ve mezuniyet balosuna katılmak çok yakında gerçek olacak. Sporumuzu evin salonunda yapmakla kalmayıp Beşiktaş formasıyla Sergen’in yetenekleriyle donatılmış bir oyuncu olarak İnönü Stadı’nda(Beşiktaş stadyumunun eski ismi)) Galatasaray ile şampiyonluk maçına çıkabileceğiz. Tarih severler için İstanbul’un fethini bir yeniçeri olarak, Fransız İhtilali’ni bir isyankar olarak deneyimlemek mümkün olacak. Diğer taraftan, tüm tarihi olayları gerçeğine uygun simule ederek Metaverse’e aktarmayı düşünen şirketler için de ayrı bir iş fırsatı doğmuş olacak.

Peki bankacılığı yakın gelecekte neler bekliyor? Eğer 10 sene sonra bankacılığın halen bugünkü gibi fiziki şubeler üzerinden yapılmaya devam edeceğini düşünüyorsak çok iyimser bir bakış açısına sahibiz demektir. Bu kadar kısa sürede mümkün değil diyenlerimiz için, birkaç sene öncesine kadar fütüristik makalelerin konusu olan uzaktan çalışma modelinin nasıl da iş hayatının merkezine oturduğunu hatırlatmak gerek. Şubeye gitmeden, ıslak imzalı evrak olmadan banka müşterisi olunmaz kural ve önyargısının geçtiğimiz aylarda alınan bir resmi karar ile bir anda alt üst olduğunu gördük. Artık herhangi bir bankanın müşterisi olmak veya hesap açmak isteyen insanlar, şubeye hiç uğramadan, müşteri temsilcisiyle yapacağı görüntülü görüşme ve kimlik tespitiyle bunu başarabiliyorlar.

Bankacılık ve finans, yıkıcı inovasyonu merkeze alarak sürekli kendini yenileyen sektörlerin belki de başında geliyordur. Gerek insanların parasal konulara yüzyıllardır ihtiyaç duyması gerekse de deneme yanılmayla en doğruyu bulmaya yetecek kadar sermaye, zaman ve insan kaynağına sahip olması açısından bankacılık sektörü, teknolojinin son yıllardaki üstel artışına bir şekilde yanıt vermeyi başarmıştır. Bu sebepledir ki birçok banka, yeni trend ve teknolojileri bir an önce kendi ürün ve hizmetlerine entegre edebilmek için birbirleriyle yarışırlar. Hem çalışanlarının tecrübelerinden faydalanmak amacıyla kurum içi girişimi destekleyerek hem de fintech eksosisteminin nimetlerinden faydalanarak bankacılık faaliyetlerine inovasyon eklemeyi başarırlar.

Bankacılığı kısa vadede bekleyen teknoloji nedir, nasıl bir gelecek hayal etmek lazım diye sorsak yanıtı sanırım açıktır: METAVERSE! Açık Bankacılık ve Servis Modeli Bankacılığı ile birlikte bankacılık ürün ve hizmetlerinin farklı ekosistemlerde yer alan fintechler tarafından sunulduğu bir dünyada, blockchain’in oyunun merkezinde daha çok yer aldığı ve NFT ile işlemlerin tekliğinin(unique) sağlandığı bir bankacılık hiç de hayal değil. Meta(verse) Bankacılığı yaygınlaştıkça(MetaBank da olabilir) bankalar, fiziki şubelerin, genel merkezin ve çalışanların getirdiği maliyetlerden çok büyük oranda tasarruf edecek ve bu sermayeyi iyileştirilmiş, güçlendirilmiş, kişiselleştirilmiş bir dijital ve sanal altyapı deneyimine harcayacak. Bankacılık işlemleri, büyük oranda dijital kanallar yerine Metaverse’de hizmet veren temas noktalarında gercekleşecek. Sahilde güneşlenirken, bir portföy işlemi gerçekleştirmek veya bilgi almak için bir anda sanal ortamda gerçek bir çalışanın avatarıyla etkileşimli bir bankacılık deneyimi yaşayabilmek mümkün hale gelecek. Veya Metaverse’de açılan mağazalara sağlanacak sanal API’lerle kredi süreçleri daha kolay hale gelebilecek. Roblox vb. platformlarda oyun oynayan çocuklar, kazandıkları coin’leri dijital banka kumbarasında saklayabilecek.

Kısacası, Metaverse teknolojisi gördüklerimizden ve duyduklarımızdan çok daha fazla sayıda ve çeşitlilikte fırsat üretebilir. Sadece kripto dünyasında değil, oyunlarda, eğlence sektöründe, eğitimde, iş dünyasında ve sosyal medyada hayallerin gerçeğe dönüşeceği günler oldukça yakın. Özellikle, finans ve bankacılık dünyasında kurulan hayaller her zaman iş yapar ve vizyon “Sky is the Limit” seviyesindedir.

 

 

** Düşünüyorum, o halde ben varım. Düşünen bir adamı düşünüyorum ve onun, kendisinin düşündüğünü bildiğini düşlüyorum. Bu adam düşünüyor olmasından varolduğu sonucunu çıkarıyor. Ve ben, onun çıkarımının doğru olduğunu biliyorum. Çünkü o, benim düşüm. Varolduğunu böylece haklı olarak ileri süren bu adamın beni düşlediğini düşünüyorum. Öyleyse, gerçek olan biri beni düşlüyor. O gerçek, ben ise bir düş oluyorum.

Puslu Kıtalar Atlası, İhsan Oktay Anar