Hukuk ve Dijital Dönüşüm Danışmanları Av. Yunus Emre Berk ile Av. Oğuzhan Kundak, Fintechtime Haziran sayısı için yazdı, “Ülkemizde Sigortacılığın Bugünü, Yarını ve Yükselen Değer Insurtech”.

İlk sigorta poliçesi kabul edilen ve İtalya’nın Cenova limanından hareket eden “Santa Clara” adlı geminin taşıdığı yükü sigortalamak için 1347 yılında kesilen sigorta poliçesinden bugüne sigortacılık, dünyanın en büyük finansal hizmetlerinden biri haline geldi. Ülkemizde de sigortacılık her geçen gün gelişiyor ve hatta gelişmekle kalmayarak, ciddi yatırım çekiyor. Bugün ülkemizin en büyük finansal sektörlerinden olan bu iş kolunun yarın daha da büyüyüp gelişeceğini kestirmek güç değil. Biz de bu sayıda ülkemizde sigortacılığın bugününü, yarınını ve son yılların yükselen trendi insurtech’i ele aldık.

 

Ülkemizde Sigortacılığın Bugünü

Bilindiği üzere, Türk Ticaret Kanunu’na göre sigorta sözleşmesi, “sigortacının bir prim karşılığında, kişinin para ile ölçülebilir bir menfaatini zarara uğratan tehlikenin veya rizikonun meydana gelmesi hâlinde bunu tazmin etmeyi ya da bir veya birkaç kişinin hayat süreleri sebebiyle ya da hayatlarında gerçekleşen bazı olaylar dolayısıyla bir para ödemeyi yükümlendiği “sözleşme”dir.  Tanımdan da anlaşıldığı üzere sigortanın temelinde güven ilişkisi yatmaktadır. Yani aslında baktığınızda hayat dışı sigortalarda sigortacıların sigortalılara verdiği söz, sigortalanan mal veya menfaatin başına gelecek zararların tazmin edilmesidir. Sigorta kapsamında satılan hizmetin soyut bir hizmet yani bir “söz” olması ürünün özellikle tüketicide karşılık bulmasını zorlaştırmaktadır. Hal böyle olunca sigortanın tüketicilerin almak istediği bir üründen daha ziyade tüketicilerin ikna ve edilerek onlara satılan bir ürün olduğunu söyleyebiliriz.

Sigorta, bir mal veya menfaatin bugünkü değerinin yarın da korunmasını amaçlamadığından sigorta bilincinin artması hem vatandaşların ürün ve menfaatlerinin korunması hem de bir ülkenin finansal hizmetlerinin gelişmesi için önem arz etmektedir. İşte bu da noktada özellikle sigorta bilincinin düşük olduğu ülkemizde tüketicileri ikna etmek her zaman zor olmuştur. Son yıllarda yaşanan döviz kurlarında istikrarsızlığın ve alım gücünün düşmesinin vatandaşları hali hazırda sahip oldukları mal ve menfaatleri koruma düşüncesine ittiğini ve bunun da sigortalılık oranını arttırdığını söyleyebiliriz. Ancak buna rağmen son yıllarda artan oranlar, gelecek için umut verse de yeterli değil. Sigortalılık oranının artması için ise yapılabilecek çok şey var. Örneğin Avrupa’ya baktığımızda birçok iyi uygulama görüyoruz. Bu iyi uygulamaların başında ise eğitim geliyor. Finlandiya, İzlanda, İtalya ve Hollanda’da sigorta farkındalığı eğitim programları bulunuyor. İtalya ve Finlandiya’da ayrıca ulusal çapta finans ve sigorta bilgisi yarışmaları düzenleniyor. Bu iyi uygulama örneklerinin ülkemizde de hayata geçmesi adına hem devlete hem de sigorta şirketlerine büyük görev düşüyor.

Diğer yandan sigorta şirketleri penceresinden sigortacılığın bugününe bakacak olursak; sektör, özellikle döviz kurları ve asgari ücretin yükselmesi sebebiyle ciddi maliyet artışları ile mücadele ediyor. Döviz kurları yedek parça bedellerini ve doğal olarak hasar tazminat bedellerini arttırıyor. Diğer yandan asgari ücrette yaşanan yüksek artışlar, personel maliyetlerinden, hasar gören araçların tamir işlemlerinde işçilik maliyeti artışına ve hatta bedeni hasar sebebiyle ödenen tazminatlara kadar geniş bir yelpazede sigorta şirketlerin giderlerine negatif etki etmekte. Bu durum da doğal olarak prim artışlarıyla tüketicilere yansıyor. Bu bakımdan sektörel veriler incelendiğinde her ne kadar prim üretimleri artsa da hasar tazminatları ve diğer maliyetler daha fazla arttığından bu sektörde teknik kar elde edebilmek sigorta şirketleri için bugün oldukça zor ancak bir o kadar da önemli. Bunu başarabilmek için de doğru zamanda doğru adımları atmak ve doğru yaklaşımla maliyetleri sigortalılar lehine minimize etmek gerekiyor. Doğal olarak bunun yolu da “insurtech” yani sigortacılık teknolojilerine yatırım yapıp, şirketin dijitalleşen dünyada gereken yerini almasından geçiyor. Bu vesileyle hep söylediğimizi bir kez daha tekrarlayalım; her şeyin başı günün şartlarına hızlıca uyum sağlamak ve aynı zamanda geleceğin teknolojisine de yatırım yapmak.

 

Ülkemizde Sigortacılığın Yarını, Insurtech ve Trendler

Ülkemizdeki sigorta pazarının her geçen yıl büyüdüğünü, sektöre sürekli yeni oyuncular katıldığını söyleyebiliriz. Sigorta sektörüne yeni eklenen oyuncularla beraber sektörde rekabetin kızışması ise doğal olarak sigortalıların lehine bir husus. Zira, artan rekabet şartları içerisinde zorunlu sigortaları bir kenara bırakırsak kıyasıya bir yarış sürdüğünü; Türkiye Sigorta, Reasürans ve Emeklilik Şirketleri Birliği tarafından her ay yayınladığı istatistiklerden görebiliyoruz. Diğer yandan hepsi olmasa da özellikle bazı sigorta şirketleri gelenekçi yapılarını daha çevik bir yapıya dönüştürmeye başladılar. Böylece sigortacılıkta dijitalleşme oranı giderek artıyor. Bu oran arttıkça sigortacılıkta inovatif ve teknolojiye dayalı çözümler öne çıkıyor. Bu çözümlerin başında ise genele hitap eden standart sigorta ürünleri değil, özel müşteri gruplarına hatta özel ürün/hizmetlere hitap eden kişiselleştirilmiş sigorta ürünleri piyasaya sürülmesi geliyor.  Çocuklu ailelere özel sigorta ürünleri, gençlere yönelik sigorta ürünleri, dijital hayata yönelik sigortacılık çözümleri, siber güvenlik ve sanal dolandırıcılığa karşı geliştirilen sigortalar akla ilk gelen özel grup ürünleri. Bu yeni ürün gamlarının da sigortacılık sektörüne yeni bir soluk getirdiğini söylemek yanlış olmaz. Ek olarak birçok sigorta şirketinin çevrimiçi platformları, mobil uygulamaları ve hatta yapay zekayla çalışan çevrimiçi asistanları var. Teknolojiye dayalı müşteri odaklı yaklaşım ise her sektörde olduğu gibi sigorta sektöründe bu yaklaşımı benimseyen şirketleri rakipleri karşısında bir adım ileriye taşıyor. Bu anlayışla büyümek isteyen şirketler için insurtech teknolojileri, çok büyük fırsatlar sunuyor.

Dünya sigortacılığında en başta gelen trend olan insurtech, ülkemizde daha çok satış kanalları üzerinde yoğunlaşmış konumda. Ancak aslında insurtech, içerisinde API ile bağlanılan “açık sigortacılık” uygulamalarını, teminat altına alınan risklerin hesaplanmasını ve hatta prim-risk oranlarının hesaplanarak prim tarifesinin belirlenmesine yardımcı olan teknolojileri içeren geniş bir ekosistem. Özellikle Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri’nde geliştirilen ve IoT tabanlı insurtech teknolojileri sigortacılığın geleceğinin nereye gittiğini bizlere gösteren en güzel örnekler konumunda. Kasko gibi sigortalardan sağlık sigortalarına kadar geniş bir yelpazede uygulama alanı bulan bu teknolojiler sayesinde dünyada bazı sigorta şirketleri kişiye özel prim çalışması yapabilir konumuna gelmek üzere. Bu teknolojilerin daha da yaygınlaşmasıyla beraber sigorta şirketlerinin geleceğe yönelik risk değerlendirmelerini daha yüksek tutarlılıkla yapabilmesi, kişiye özel daha detaylı prim çalışmalarının yaygınlaşması ve böylece de sigortacılıkta maliyetlerin düşmesi bekleniyor. Bilindiği üzere rekabetin yüksek olduğu sektörlerde maliyetlerin düşmesi doğrudan son kullanıcıya etkileyen bir artıya dönüyor. Sigortacılıkta da gelecekte yaşanması beklenen bu gelişmeler neticesinde sigortalıların çok daha ucuza sigorta poliçesi alabilmelerinin önü açılacak ve sigorta bilincine çok ciddi olumlu katkı sağlayacak. Diğer yandan, konuya kişisel veriler açısından bakacak olursak her teknolojik uygulamada olduğu gibi yine “büyük veriye” dayalı bir gelişme alanı olduğu için, bu tür uygulamaların getireceği en büyük risk yine kişisel veri güvenliğinde olacaktır. Finansal veriler gibi, sigortalamaya yönelik bazı kategorilerdeki kişisel veriler de birçok ülkede hassas ya da özel nitelikli kişisel veri olarak kabul edilmekte ve dolayısıyla da işlenmesi, “açık rıza” şartına bağlanmaktadır. Sigorta şirketlerinin de en az diğer hassas veri işleyen sektörler gibi sürecin en başından sonuna dek veri güvenliği tasarımına sahip bir iş yapısını barındıran; “privacy by design” yani “asli tasarım olarak mahremiyet” yaklaşımında olmaları kaçınılmaz ve kritiktir.

Dünya üzerinde konuşulmaya başlayan bir başka trend de aylık abonelik benzeri sigortalının kararına göre aktif veya pasif olabilecek sigortalar. Ülkemizde sigorta poliçeleri başlangıçta belirlenen prim miktarı ile genellikle yıllık olarak tanzim ediliyor. Ancak dijitalleşen dünyada sigortacılıkta da abonelik benzeri bir yöntem konuşulmaya başlandı bile. Ne demek istediğimizi biraz daha açmak gerekirse, özellikle bazı bölgelerde araç kullanımları mevsimsel etkiye bağlı olarak artıp azalabiliyor. Özellikle ülkemizde kasko sigortalarında artan prim tutarları dikkate alındığında sigortalıya aynı dijital aboneliklerde olduğu gibi bazı aylarda teminatın devrede olduğu bazı aylarda sigortalının kararına göre teminatın ve doğal olarak primin de durduğu bir sistemden bahsediyoruz. Örneğin, bu sistem ile kışın 3 ay aracınızı hiç garajdan çıkarmıyorsanız yılın dokuz ayı aylık olarak prim ödeyip, aracınızın garajda olduğu kış aylarında kasko sigortanıza ara verebilirsiniz. Böylece sigortalı olarak siz hem mali olarak tasarruf sağlayabilir hem de kullanım yaptığı aylarda yaptığı kullanımları teminat altına alacak şekilde kasko sigortası alma imkanına sahip olabilirsiniz. Ülkemizde bugün bunu sağlayabilecek bir yasal altyapı henüz mevcut değil. Ancak bu sistemin ileride gerçekleşmesi durumunda normalde prim miktarlarını yüksek bulduğu için sigorta yaptırmaktan imtina eden kesimi ikna edip onları sigortalı yapabileceği ve sigortalık oranına olumlu katkı sağlayacağı kuşkusuz.

Yazımızı tamamlarken özellikle değinmek istediğimiz bir konu daha var. Sigortacılık sektörü ile ekonomik büyüme ile arasında doğrudan ve çift yönlü bir bağ bulunmakta olup sigortacılık ekonominin büyümesinde önemli bir role sahip olduğunu söyleyebiliriz. Bilindiği üzere özünde sigortacılık sektörü yarattığı uzun dönemli fonlar ile ekonomiye kaynak oluşturmaktadır. Bu uzun dönemli fonlar ise yatırıma dönüşerek ekonominin gelişmesinde önem kazanmaktadır. Ekonomi de büyüdükçe bu büyüme sigorta sektörüne kaynak oluşturmaktadır. Özetle sigortacılığın gelişip büyümesi hem bir yandan ekonominin de büyüyüp geliştiğine işaret ederken yaşanan bu büyüme sigortacılığa yine katkı olarak dönmektedir. Hal böyle olunca sigortacılığın büyüyüp gelişmesinin ülkemiz ekonomisi için oldukça önemli ve vazgeçilmez bir konumda olduğunu belirtmemiz gerekiyor.

Bu topraklarda Osmanlı döneminde başlayan sigortacılık dün’den bu yana çok yol kat etti, değişti ve gelişti. “Bugün”, tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de dijital devrim sigortacılığı etkisi altına almaya başladı. Yarının ise sigortacılığının daha teknolojik ve çok daha dijital olacağı kesin.