İstanbul Bilgi Üniversitesi, uluslararası ve multidisipliner bir platform yaratmak amacıyla “2. İstanbul Gizlilik Sempozyumu”nu düzenledi.
Farklı disiplinlerden uluslararası konuşmacıların bir araya geldiği sempozyumda hukuk, etik ve teknoloji kavramları ele alındı. Etkinlikte vatandaşların gözetim altında tutulmasının haysiyet hakkına aykırı olduğu ve veri gizliliğinde en önemli kuralın etik değerler olduğu vurgulandı.
İstanbul Bilgi Üniversitesi Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü tarafından bu yıl ikinci kez düzenlenen “İstanbul Gizlilik Sempozyumu”nun teması hukuk, etik ve teknoloji olarak belirlendi. Yirmiden fazla uluslararası konuşmacının yer aldığı etkinliğin açılış konuşmasını BİLGİ Hukuk Fakültesi Dr. Öğr. Üyesi ve Bilişim ve Teknoloji Hukuku Enstitüsü Direktörü Mehmet Bedii Kaya yaptı. Geçen yıl düzenlenen ilk sempozyumda hukuk, teknoloji ve etik arasındaki ilişkiyi aramak için ilk adımı attıklarını söyleyen Dr. Kaya, “Veri gizliliğine mahremiyetin temelini oluşturan, insani değerler perspektifinden yaklaşmak gerekir. Mahremiyet, etik ve hukukla da ilintilidir” dedi.
“Kişisel veriler aracılığıyla yönlendirme yapmak mümkün”
Etkinlikte söz alan Edinburgh Üniversitesi Bilişim Hukuku Kıdemli Öğretim Üyesi Judith Rauhofer de kişisel verilerin kontrolünün kişinin kendi elinde olması gerektiğini ama gerçeğin bunun tam tersi olduğunu belirtti. Rauhofer, “Genel Veri Koruma Yönetmeliği’nde (GDPR) verinin kişiden çıktıktan sonra kontrol edilebilmesi için, düzeltme hakkı, sildirme hakkı, hatalı datanın kullanımını sınırlama hakkı ve veri taşıma hakkı tanımlanmıştır” dedi. Devletlerin vatandaşları gözetim altında tuttuğuna da değinen Rauhofer, bu durumun Avrupa İnsan Hakları Bildirgesi’nin haysiyet hakkına aykırı olduğunu vurguladı. Rauhofer konuşmasını “Kişisel reklamlar ortaya çıktığında algılayamadık ama olayın iç yüzü Cambridge Analytica ile ortaya çıktı. İnsanları kişisel verileri aracılığıyla sadece bir ürünü almaya değil, birçok konuya yönlendirmek mümkün” sözleriyle tamamladı.
“Dengeleyici unsur etiktir”
Veri tedariki ve veri ekonomisi arasındaki dengeye dikkat çeken BİLGİ Bilişim ve Teknoloji Hukuku Yüksek Lisans Program Direktörü Doç. Dr. Leyla Keser Berber, “Hukuk için, veri ekonomisinin mahremiyetini ve güvenliğini dengelemek için en önemli araç etiktir. Avrupa Birliği’nin sürdürülebilir teknoloji ve insan haklarına odaklandığını görüyoruz. Bizler artık Blockchain, IOT, makine öğrenimi gibi algoritmik karar verme sistemlerinin çağındayız. Dengeyi kurmak için Giovanni Buttarelli’nin Privacy 2030 Manifestosu’nu dikkate almalıyız almalıyız” dedi.
“Mülteciler veri çağında savunmasız”
Etkinliğin uluslararası konuşmacılarından Localization Lab’ten Dragana Kaurin ise kişisel verilerin korunmasına farklı bir açıdan yaklaşacak bilgi çağında mülteciler üzerinden değerlendirmelerde bulundu. Mültecilerin kendi elektronik verileri üzerinde sahip olma ve kontrol etme, bağımsız olarak erişilebilen bir veri yaratma ve bilgi alma gibi haklarının güvence altında olmadığını belirten Dragana Kaurin şu ifadeleri kullandı; “Mülteciler veri çağında en savunmasız olan kitlelerden biri. Mültecileri fiziksel ve dijital olarak bir bilgi olmadan gezinmeye zorlayan, rızası olmadan veri toplayan Avrupa Sınır Gözetleme Sistemi gibi programlar var. Mültecilerin tüm verilerine göz ve parmak izi, bilgilerine toplanıyor. Tüm bunlar veri ihlali olarak öne çıkıyor.”
“Liberal fikir birliği şart”
Genel Veri Koruma Yönetmeliği’nin 22.maddesine dikkat çeken Tilburg Üniversitesi’nden Emre Bayamlıoğlu; “Maddede bahsedilen kararların sadece otomatik olması gerektiğine dair bir ifade var. Herhangi bir insan müdahalesine yer bırakılmıyor. Bizler yasal yetkilerden bahsederken sözleşmeleri göz ardı ediyoruz. Aslında temel disiplinlerde çözüm bulmaya çalışıyoruz. Elbette adalet veya eşitliğin bir tanımını yapabiliriz ama unutmayın, bu ancak liberal fikir birliğine vardığımız takdirde mümkün olur. Verilerin hukuki güvencesini bu şekilde sağlayabiliriz” dedi.
“Yeni bir düzenleyiciye ihtiyaç var”
Sempozyumda söz alan Google’dan Pelin Kuzey, sosyal faydadan sorumlu inovasyon ve yapay zekâ konseptinden bahsetti. Dünyanın yarısının çevrimiçi olduğunu belirten Kuzey, “Popülasyonun en az yüzde ellisinin sosyal ağlardan en iyi şekilde nasıl yararlanacağını ve güvenli bir şekilde nasıl bir arada yaşayacağımızı görmek için yeni bir düzenleyiciye ihtiyacımız var. Google’ın temel ilkeleri, sosyal açıdan faydalı olmak, haksız önyargı oluşturmaktan kaçınmak, güvenlik için mutlaka testler yapmak ve insanlara karşı saygılı olmaktır. Gizlilik tasarım ilkeleriyle, bilimsel mükemmelleştirme için tasarım ilkesi olarak gizlilik kullanılmalı” dedi.