Gedik Yatırım, Türkiye ve dünya piyasalarını mercek altına alan 2021 Yılı Strateji Raporu’nu açıkladı.
Banka kökenli olmayan yatırım kuruluşları arasında en fazla yatırımcıya sahip Gedik Yatırım, 2021 Yılı Strateji Raporu’nu açıkladı. “Daha sağlıklı bir yıla girerken…” başlıklı raporda, 2021 yılında ekonominin dünyada ve Türkiye’de nasıl seyredeceği yönündeki beklentiler, pazara ilişkin tahminler ve riskler ortaya konarak piyasaların değerlendirmesi yapıldı.
Covid-19 aşısının uygulanmaya başlaması, ABD’deki seçimlerin sonuçlanması gibi etkilerle global piyasalarda 2021 yılına ilişkin toparlanma beklentisinin olduğu kaydedilen raporda, küresel piyasalardaki risk iştahının güçlü seyrettiği belirtildi.
Rapora göre, Kasım ayıyla birlikte ekonomi politikalarına ilişkin söylem değişikliği, ortodoks politikalara dönüş sinyali, güçlenen fiyat istikrarı ve sıkı para politikası vurgusu ile Türk finansal varlıklarına karşı oluşan iyimserliğin, 2021 yılında genel hatlarıyla korunacağı belirtiliyor. Önceki yıllarda oluşmuş negatif algının özellikle kur tarafındaki iyileşmeleri, daha da önemlisi ileriye dönük iyileşme beklentilerini sınırlandırdığı kaydedilirken, bunun da enflasyon ve büyüme konusundaki olumlu beklentileri törpülediği dile getirildi.
Sıkı para politikasıyla Türk Lirası daha stabil olabilir
2021 Yılı Strateji Raporu’na göre, Merkez Bankası’nın 2021’in Temmuz ayına kadar politika faizini mevcut yüksek seviyelerinde tutmasının ardından TL’deki istikrar korunabilirse, bir faiz indirim süreci başlayabilir. Bunun da politika faizini sene sonuna kadar %12,5-13 seviyelerine indirebileceği düşünülüyor. Para politikasında sıkı duruşun korunması, cari açıktaki gerileme ve reel kurun tarihi diplerine yakın seyretmesi nedeniyle, kısa vadede TL’deki güçlenme eğiliminin devam edebileceği ve 2021 yılında görece daha stabil bir yıl geçirebileceği belirtiliyor. Raporda gecikmeli kur etkileri ve olumsuz baz etkisi nedeniyle TÜFE enflasyonunun Mart/Nisan aylarında %15’li seviyelere yaklaşması beklenirken, TL’deki istikrarın korunmasına bağlı olarak, özellikle yılın ikinci yarısında düşüş trendine girmesi mümkün. Böylece TL’nin yılı %11-11,5 civarında tamamlayabileceği dile getiriliyor.
Raporda öne çekilmiş talep ve son dönemde devreye alınan sokağa çıkma yasakları nedeniyle, özellikle 2021’in ilk iki çeyreğinde ekonomik aktivitede önemli bir yavaşlama olabileceği ifade ediliyor. Ancak büyüme beklentisi olarak ikinci çeyrekte olumlu baz etkisi kaynaklı çift haneli büyüme görülmesinin mümkün olduğu da belirtiliyor. Buna karşın, yüksek faiz ortamında iç talebin büyümeye desteğinin yılın ikinci yarısında görece sınırlı kalması ve tüm yıla ilişkin GSYH büyümesinin %2,5-3 civarında gerçekleşmesi bekleniyor.
Borçlanma yükü yüksek seyredebilir
Borçlanmaya ilişkin olarak raporda 2021 yılında artan faiz yükü ve kısıtlamalardan olumsuz etkilenen sektörlere yapılması gereken kamu destekleri nedeniyle, bütçe açığının GSYH’nin %5’ine yakın seviyelerde kalabileceği ifade edildi. Bu kapsamda kamu borçlanma ihtiyacının yüksek seyretmeye devam edebileceği vurgulanırken, 2021 yılı için zaten çok yüklü bir iç borç geri ödeme takvimi olduğuna dikkat çekildi. Raporda, “Bu durum da faizler üzerinde yukarı yönlü baskı yapabilir. Yurtiçinde 2021 yılı ve sonrası için risk oluşturabilecek bir diğer unsur, potansiyelin altında büyüme ve yüksek faizlerle birlikte, tahsili gecikmiş alacaklarda hızlı bir yükseliş görülmesi olabilir. Bunun da kredi arzını kısması mümkün” ifadesi kullanıldı.
Cari açıkta kayda değer gerileme bekleniyor
Raporda 2020 senesini 39 milyar dolar bir açıkla kapatması beklenen cari dengenin, 2021 yılında altın ithalatı ve turizm gelirlerindeki normalleşmeyle birlikte kayda değer bir düşüş trendine girebileceği ifade ediliyor. Bu doğrultuda cari açığın sene sonunda 20 milyar doların altına inebileceği belirtiliyor. Bu durum, TL’deki stabilizasyonu destekleyici bir faktör olarak öne çıkıyor.
Kurdaki gelişmeler belirleyici faktör olacak
Öte yandan, rapora ilişkin bilgiler veren Ekonomist Serkan Gönençler, Kasım ayı başından beri yaşanan piyasa fiyatlamasının, kalıcı bir şekilde doğru adımlar atıldığı takdirde fiyatlamalarının hangi noktalara gidebileceğinin önemli bir göstergesi olduğunu belirtti. “Ekonomide doğru adımlar atılırsa piyasa da ileriye dönük makro beklentilerini olumlu yönde güncelleyebilir” diyen Gönençler, “Biz kur tarafındaki gelişmelerin, makro görünümün ve enflasyon, büyüme, cari açık vs. gibi göstergelerin şekillenmesi için en belirleyici faktör olduğunu düşünüyoruz. Bu nedenle, 2020’nin son döneminde oluşan pozitif algılamayı pekiştirecek adımların atılması, öncelikle kur üzerinde etkili olarak, makro beklentilerde önemli iyileşmeleri beraberinde getirebilir. Bu aynı zamanda, Borsa İstanbul’un uzun yıllardır süregelen negatif ayrışmasının tersine dönmesinde de en önemli etken olacaktır” şeklinde konuştu.
Yatırımcıya tavsiye: Seçici yatırıma gidin
Hisse senetlerinin durumu konusunda değerlendirmelerde bulunan Gedik Yatırım Araştırma Direktörü Ali Kerim Akkoyunlu ise, 2020 yılında yatırımcıların, yaptıkları yatırımlarda seçici olmaları gerektiğini dile getirdi. Akkoyunlu, “Son yıllarda üst üste yaşanan şoklar nedeniyle TL varlıklar, benzer ülke varlıklarına kıyasla iskontolu kalmaya devam etti. Ancak, uzun süredir devam eden bu iskontoyla birlikte ekonomi ve adalet reformu beklentilerinin yanında, gelişmekte olan piyasalara artan ilgi TL varlıklara yönelik 2 aylık bir katalist sağladı ve bu koşullar günümüzde devam etmekte. Bu doğrultuda Türkiye hisse senetleri halen gelişmekte olan hisse senetlerininden %33 iskontoda işlem görmekte ve risk priminin düzelme trendi devam ettiği taktirde Türk varlıklarındaki olumlu havanın devam etmesini bekleyebiliriz.
2021 Yılı Strateji Raporu’yla beraber Gedik Yatırım’ın gerçekleştirdiği çalışmalara ilişkin değerlendirme yapan Gedik Yatırım Genel Müdürü Metin Ayışık ise, “Gedik Yatırım olarak ülkemizde sürdürülebilir büyümenin ancak sermaye piyasaları yoluyla gerçekleşeceğine gönülden inanıyoruz” dedi. 2019 yılında pay piyasası halka arzlarında yüzde 50 ile pazar lideri olduklarını hatırlatan Ayışık, “Bu dönemde online hesap açma uygulamamızı iyileştirerek yatırım hesabı açma sürecini de kolaylaştırdık. Yatırımcıları memnun eden başarılı halka arzlarımıza 2020 yılında da devam etik” dedi. Ayışık, sözlerine şöyle devam etti: “2020 yılı pandemi nedeniyle belirsizliklerle geçmiş olmasına rağmen, Gedik Yatırım olarak yıl boyunca 2 halka arzı büyük bir başarıyla gerçekleştirdik. 2021 yılında piyasa koşulları ne olursa olsun, özverili çalışmalarımıza devam edecek ve ekonomimize katkı sunmaya devam edeceğiz.”
Türkiye ekonomisi
- TL’deki istikrarın korunması enflasyonda yeniden bir düşüş trendine girilmesi açısından kritik önemde olacak.
- Gecikmeli kur etkileri ve olumsuz baz etkisi nedeniyle enflasyonun Mart/Nisan aylarına kadar yükselmeye devam etmesi ve %15’li seviyelere ulaşması bekleniyor.
- TL’deki istikrar korunabilirse, TÜFE enflasyonu özellikle yılın ikinci yarısında düşüş trendine girerek yılı %11,0-11,5 civarında tamamlayabilir.
- Para politikasında sıkı duruşun korunmasıyla, reel kurun tarihi diplerine yakın seyrettiği de göz önüne alındığında, en azından kısa vadede TL’deki güçlenme eğiliminin devam edebileceği söylenebilir.
- Dolar/TL kuru 2021 sonunda 8,25, yıl ortalaması olarak da 7,90 seviyelerinde gerçekleşebilir.
- TCMB’nin 2021’in Temmuz ayına kadar politika faizini %17-18 seviyelerinde tutması bekleniyor. Bu süreçte TL’deki istikrar korunabilirse, sonrasında bir faiz indirim süreci başlayabilir ve politika faizi sene sonuna kadar %12,5-%13,0 seviyelerine inebilir.
- Yüksek faizler, önceki aylarda düşük faizler nedeniyle öne çekilmiş talep ve son dönemde devreye sokulan kısıtlamalar ve sokağa çıkma yasakları, özellikle 2021’in ilk iki çeyreğinde ekonomik aktivitede önemli bir yavaşlama yaratabilir.
- İkinci çeyrekte, olumlu az etkisi kaynaklı çift haneli büyüme görülmesi mümkün. Buna karşın, yüksek faiz ortamında iç talebin büyümeye desteğinin yılın ikinci yarısında da sınırlı kalması ve tüm yıla ilişkin GSYH büyümenin %2,5-3,0 civarında gerçekleşmesi bekleniyor.
- Güçlü iç taleple artan vergi gelirleri, 2020’de bütçe açığı/GSYH oranını %4,2 civarında sınırlandırıyor. Ancak iç talepteki (buna bağlı olarak da vergi gelir performansındaki) potansiyel yavaşlama ve 2020’den devreden ciddi faiz yükü, bütçe açığı/GSYH oranını 2021 yılında %5,0’e doğru yükseltebilir.
- 2021 yılı için zaten çok yüklü bir iç borç geri ödeme takvimi olduğu düşünüldüğünde, bu durum faizler üzerinde yukarı yönlü baskı yapabilir.
- Son revizyonların ardından, cari açığın 2020 sonunda yaklaşık 39 milyar dolara (GSYH’nin %5,6’sı), Şubat/Mart ayı itibariyle de 40-41 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
- 2021’de turizm gelirleri ve altın ithalatında bir miktar normalleşmeyle birlikte, cari açığın kayda değer bir gerilemeyle, 2021 sonunda 20 milyar doların altına (kabaca GSYH’nin %2,5’i) düşebileceği öngörülüyor.
- Aşının yaygınlaşmasıyla virüste ikinci dalganın neden olduğu işyeri kapanışlarının çok uzamaması ve belirli hizmet sektörleri ile sınırlı kalması bekleniyor.
- Merkez Bankası’nın politika faizi Ağustos/Eylül aylarına kadar mevcut yüksek seviyelerinde tutarak, sıkı para politikası duruşunu koruyacağı varsayılıyor.
- Erken seçim ihtimali halen masada olsa da, kısa vadede erken seçim beklenmiyor.
- Brent petrol varil fiyatının 2021’de de genel olarak 50-55 dolar seviyelerinde kalacağı varsayılıyor.
- İç jeopolitik gelişmeler (Suriye, Libya ve Akdeniz’de doğal gaz arama faaliyetleri vb) piyasalarda dönemsel dalgalanma yaratma potansiyeli taşısa da, AB, ABD ve Rusya ile ilişkilerde önemli gerilimler olmayacağı varsayılıyor.
Küresel ekonomi
- Neredeyse tüm strateji raporlarına iyimserlik hakim.
- Covid-19 aşılamasının genele yayılmasıyla, global ekonomik aktivitede hızlı ve senkronize toparlanma bekleniyor.
- ABD’de Biden yönetiminde jeopolitik gerginliklerde azalma ve uluslararası ilişkilerde daha öngörülebilir bir dönem.
- Para ve maliye politikaları tüm dünyada ultra gevşek kalmaya devam edecek.
- Merkez Bankaları’nın tahvil alımlarına devam etmelerinin yardımıyla, uzun vadeli faizlerde potansiyel yükselişler sınırlı kalacak.
- ABD’de çifte açıklarda (bütçe açığı ve cari açık) bozulma ve küresel risk algısının güçlü kalması sayesinde doların zayıflamaya devam etmesi.
- Zayıf dolar temasıyla, gelişmekte olan piyasalara fon akımlarının güçlü seyretmesi.
- Ekonomilerin halen tam istihdam seviyelerinin çok uzağında olması nedeniyle, enflasyonun ancak sonraki yıllarda ortaya çıkabilecek bir risk unsuru olabileceği değerlendiriliyor.
- Global borç/GSYH oranı sadece 2021 yılında 30 puanlık bir artış gösterdiyse de, ülkelerin yüksek borçluluk seviyeleri düşük faizler nedeniyle şimdilik göz ardı ediliyor.
- Covid-19’da ikinci dalganın beklentilerden kötü gelişim göstermesine ve virüsün mutasyona uğrayarak bulaş oranının arttığı haberlerine rağmen, küresel risk iştahında kısa vadede çok önemli bir bozulma olması da beklenmiyor.
2021’de Fırsatlar ve Riskler
Gedik Yatırım, 2021 Yılı Strateji Raporu’nda global ekonomiyi ve piyasaları konsensüs senaryosundan saptırabilecek fırsatları ve riskleri değerlendiriyor:
Riskler
- Aşıların genele yayılmasının beklenenden uzun sürmesi, beklenenden daha kısa süreli bağışıklık sağlaması ya da virüsün mutasyona uğramasıyla aşıların etkisiz kalması gibi ihtimaller.
- Hızlı parasal ve mali genişleme sonucu global enflasyonda (özellikle de ABD’de) beklenilenden önce ve beklentilerin ötesinde artışlar görülmesi.
- Yurtiçinde para politikasında beklenenden önce ve/veya enflasyonun izin verdiğinden daha büyük oranlı bir parasal gevşemeye gidilmesi.
- Yurtiçinde tahsili gecikmiş alacaklarda görülmesi muhtemel yükseliş, bunun da kredi arzını kısması.
Fırsatlar
- Aşılamanın beklenenden daha etkili olmasıyla salgının 2021 yılı içinde tamamen kontrol altına alınması, 2020’deki mali teşviklerin de yardımıyla artan tasarrufların hızlı bir şekilde tüketime yönlendirilmesi.
- Yurtiçinde para politikasındaki sıkı duruşun makul bir süre korunması, atılan yapısal reform adımları ve en önemlisi kurumların bağımsızlığına yönelik algının güçlenmesiyle, TL’de istikrarlı bir değerlenme eğilimi görülmesi.