TSPB Kongresi’ne katılan Hakan Aran, burada bir konuşma gerçekleştirdi. Konuşmasında, ülkemizde sermaye piyasalarına dair bazı bilgiler paylaşan Aran, makroekonomiye ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
Türkiye İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, faiz ve kur konusunda eğer sonuç almak isteniyorsa enflasyondaki beklentilerin iyileştirilmesi ve enflasyondaki beklentilere paralel olarak faiz indirimlerine devam edilmesi gerektiğini belirterek, “Faizler kesinlikle inmelidir, ama mutlaka enflasyon beklentilerine paralel inmelidir. Enflasyonun yüksek olduğu bir yerde faizin tek başına inmesi, bizi arzu ettiğimiz noktaya götürmez” dedi ve makroekonomiye ilişkin de değerlendirmelerde bulundu.
“İstikrarlı bir duruşla enflasyon beklentilerini aşağı çekmeli öngörülebilirliği tesis etmeliyiz”
Enflasyonist ortamda belirsizliğin, risklerin ve gelir adaletsizliğinin arttığını, öngörülebilirliğin bozulduğunu, sabit ücretlilerin gelir dağılımından aldığı payın ve yatırımcı iştahının azaldığını söyleyen Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Enflasyonist ortamdan bir an evvel çıkmak ve enflasyonu kontrol altına almak bence birinci yapılması gereken şey. Faiz ve kur konusunda da eğer sonuç almak istiyorsak, enflasyondaki beklentileri iyileştirmemiz ve enflasyondaki beklentilere paralel olarak faiz indirimlerine devam etmemiz gerekiyor. Yüksek faiz, sermaye piyasalarının gelişiminin önünde de engel teşkil ediyor. Reel faizlerdeki artış, işsizlikte artış ve istihdamda azalma anlamına geliyor. Ayrıca, yatırım iştahını da aynen enflasyonda olduğu gibi düşürüyor. Faizler kesinlikle inmelidir, ama mutlaka enflasyon beklentilerine paralel inmelidir. Enflasyonun yüksek olduğu bir yerde faizin tek başına inmesi, bizi arzu ettiğimiz noktaya götürmez. Acele etmeden, sabırlı bir şekilde, istikrarlı bir duruş sergileyerek hem enflasyon beklentilerini aşağı çekmeli hem de öngörülebilirliği tesis etmeliyiz.”
Hakan Aran, cari açık vermeyen uzun dönemli sürdürülebilir büyüme modeli için tasarrufların artırılması, bu tasarrufların borsa üzerinden sanayicilere ve üreticilere aktarılması, sermaye mülkiyetinin tabana yayılması, üretilenin hem içeride hem dışarıda satılması ve üretim verimliliğinin artırılmasının önemine dikkat çekti.
“Cari açık vermeden yüzde 5’lik büyüme, Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken önemli bir motivasyon olacak”
Aran, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Üretmediğimiz ve aynı zamanda kredi kullanarak tükettiğimiz bir büyüme modeli, daha fazla cari açık anlamına geliyor. Bugüne kadarki alışkanlıkları değiştirerek hedeflerimize ulaşabiliriz. Tüm bunları değiştirme konusunda önemli bir aşamaya geldik. Dikkatli ve sabırlı olmamız durumunda, önümüzdeki yıl ilk defa belki cari açık vermeden yüzde 5’e yakın bir büyümeyi başarabilecek noktada olduğumuza inanıyorum. Bunun, başarılması durumunda Cumhuriyetimizin 100. yılına girerken bizlere önemli bir moral ve motivasyon olacağını düşünüyorum. Ülke olarak, ülke insanları olarak bunu hak ettiğimize inanıyorum. Tek yapmamız gereken sabırla, istikrarla doğru olan şeyleri ısrarla yapmaya devam etmek.”
“Sürdürülebilir büyüme için sermaye piyasalarının da büyümesi ve derinleşmesi gerekir”
Ülkemizde sermaye piyasalarının gelişimine de vurgu yapan Aran, uzun yıllardır 1 milyon eşiğini geçemeyen yatırımcı sayısının Ekim 2021 itibarıyla 2,5 milyon seviyesine yaklaştığını söyledi.
Pandemi döneminde piyasalardaki belirsizlik ve oynaklığa karşın yükselen endeks seviyeleriyle yurtiçinde gerçekleşen şirket halka arz sayılarında ciddi artışlar yaşandığını belirten Aran, Borsa İstanbul’un istenilen derinliğe ulaşması için halka arzların sayısının ve şirketlerin halka açıklık oranının artması gerektiğini ifade etti.
Bu yılki halka arzlara bakıldığında yılın toplamında büyüklüğü 19.5 milyar TL olan 46 halka arz gerçekleştirildiğine değinen Aran, ulaşılan halka arz sayısının bugüne kadar yıllık bazda ulaşılan en yüksek seviye olduğunu söyledi. Aran, “Bu gelişme, şirketlerin özkaynaklarını güçlendirmeleri adına oldukça kıymetli. Ancak küresel ölçekte değerlendirildiğinde, bu alanda kat edilecek, gidilecek çok daha fazla mesafe olduğunu görüyoruz. Sermaye piyasalarımız henüz arzu edilen derinliğe ve büyüklüğe sahip değil. Nitekim ülkemizin 500 sanayi kuruluşunun sadece 67’si borsada işlem görüyor. Sürdürülebilir büyüme için ekonomiye kaynak sağlayan sermaye piyasalarının da büyümesi ve derinleşmesi gerekiyor” diye konuştu.
“Borsadaki fiyat oynaklığının öngörülebilir olmasıyla birlikte yatırımcı sayısı artacaktır”
Hakan Aran, ülkemizde yatırımcıların tasarruflarının yaklaşık yüzde 78’inin ortalama vadesi 40 günü aşmayan mevduatta oluştuğunu, hisse senetlerinin payının ise yüzde 10’un altında olduğunu söyledi. Borsadaki fiyat oynaklığının yüksek ve kalıcı olmasının, özellikle riskten kaçınan yatırımcıların hisse senetlerinden uzak durmasına neden olduğuna dikkat çeken Aran, 2,5 milyona yaklaşan yatırımcı sayısının bunun artık kırıldığının bir göstergesi olduğunu ifade etti. Aran, fiyat oynaklığının öngörülebilir seviyeye inmesiyle birlikte yatırımcı sayısının ve niteliğinin daha da artabileceğini vurguladı.
Aran, konuşmasında yapay zekânın hayatımızın içine girdiği, algoritmaların sermaye piyasalarında alım-satım yaptığı, robofonların birikimleri yönlendirdiği, akıllı finansal sözleşmelerin imzalandığı ve dijital paraların alınıp satıldığı bir ortamda teknolojinin hızına yetişme zorunluluğu bulunduğunun da altını çizdi. Hakan Aran, iş gücünün teknolojiyle uyumunun sağlanması, iş gücü ile iş ihtiyacı arasındaki eğitim seviyesi açığının kapatılması, finansal ve teknoloji okuryazarlığının arttırılmasının sermaye piyasaları için de son derece yararlı olacağını söyledi.
Kadınların iş gücüne katılımının artırılmasının da önemine işaret eden Aran, “Kadınların iş gücüne katılımını, girişimciliği ve girişimleri desteklemek de öngörülebilirliği tesis etmek kadar kıymetli. Bunları başardığımızda sermaye piyasalarımızın sanayicilerimiz ve yatırımcılarımız için büyük fırsatlar barındırdığını söyleyebilirim” dedi.