SHERPA Başkanı
Yakup Bayrak
SHERPA Başkanı Yakup Bayrak, Fintechtime okurları için kaleme aldı, “DesignOps ile tanışın!”.
Kurumların yıllardır anlamakta çok zorlandıkları dijital transformasyon, teknik altyapılar, yazılım geliştirme süreçleri ve iş yönetim süreçleri kadar, çalışanların “tasarım”la ilgili algılarını da kökten değiştirmeye başladı. Tasarımın sanatla olan bağı, (olması gerektiği) gün be gün akrabalık seviyesine inerken, tasarım serpildi, kendini bambaşka bir yere konumladı ve etki alanını geliştirdi. Biraz zaman aldı ama olsun. Kendisiyle ilgilenenlerin kulaklarına “İçinden çıkamadığınız kompleks problemleriniz mi var? Beni, onları çözmek için de kullanabilirsiniz. Tasarım sadece form, renk ve simgelerden oluşan bir kompozisyon ya da dışavurumdan ibaret değildir. Tasarım, insanları ve onların yaşadıkları problemleri anlamanızı, onlarla birlikte çözüm yaratmanızı ve tabi ki böylelikle daha fazla değer yaratmanızı mümkün kılar.” diye fısıldamaya başlayalı nereden baksak 40 yıl oluyor.
Peki ya dijital transformasyon nasıl oldu da tasarıma kol kanat germeye başladı?
IDC’nin ders niyetine hatim edilebilecek, “3. Platform” infografiği, dijital transformasyonun (adeta çerçevetilip toplantı odası duvarına asılabilecek kadar) şahane bir özetini sunuyor.
Bilgi çağının çileli emekçileri “sunucu”lar ile onların “uygulamalar” aracılığıyla bilgi sundukları kullanıcıların, dijital transformasyonun evrimindeki ilişkisini aktaran bu grafikteki 3. Platform, milyarlarca kullanıcın mobil cihazlar ile milyonlarca uygulama üzerinden, bulut bilişime, büyük veriye ve her saniye biraz daha artan sosyal etkileşim platformlarına bağlanabilmek için nasıl bir mental dönüşümün zorunlu olduğunu gösteriyor. Grafik, zamanında “Sarsılmaz Bekir” diye özel isimler dahi verebildiğiniz, ellerden kıskandığınız, yere göğe sığdıramadığınız, gürültülü ama asla sarsılmayacağından emin olduğunuz, yerinden kaldırmaya çalıştığınızda bel fıtığı hediyesi garantili olan emektar sunucunuzun, 3. Platform düzleminde, her biri 0’dan 100 km’ye 3 saniyenin altında çıkabilen rakipleriyle gireceği bir yarışta, start düzlüğünde kalp krizi geçirip hayatına bir bitki olarak devam edebileceğini garantiliyor. Çünkü Sarsılmaz Bekirimiz’e artık bir web sitesi ve onun 10bin kullanıcısı değil, 15 farklı servis, her biri anlık, milisaniyeler içerisinde 1 milyon bağlantı talebiliyle bağlamak istiyor. Bekir sarsılıyor. Travmalardan travma beğenemiyor ve çözülüveriyor. Dönem değişti. Bekir de değişmeli 🙂
DesignOps’un doğumuna zemin hazırlayan DevOps’un ortaya çıkışı da Bekir ile ilgili… Ve bana lütfen inanın, DevOps’un 3. Platform’a kattıklarını anlamaksızın DesignOps’u anlayabilmek mümkün değil. Milyarlarca kullanıcının, milyonlarca uygulama üzerinden bilgi servisi talep ettiği bir dünyada bilgi yönetim sistemlerinin ölçeklenebilirlik adına otomasyonları, hızlı entegrasyonu ve teslimatı önceliklendirmeleri, bu amaçla da üretim çarkında yer alan insanların arasındaki bilgi dolaşımını kolaylaştırması, bilgiye erişimin önündeki engelleri kaldırıp, şeffaflığı artırması kadar doğal bir tercih olamaz, öyle değil mi? Şimdi bunları İngilizce bir de kısaltma ile yazayım: “Scalability, Automation, CI/DC (Continuous Integration/Continuous Delivery), Open Culture, Transparency.” “Haaa, yahu ben bunları biliyordum.” diyorsanız, şahane. “Haaa, bu kavramları bir türlü cümle içerisinde kullanamıyordum. Şimdi oldu.” diyorsanız, şahane ötesi. İşte AWS, Azure, Docker ve Kubernetes anahtar kelimelerinin envai çeşit cümlesine özne olduğu DevOps kavramı böyle, bu ihtiyaçtan ve rasyonelle ortaya çıktı. İyi ki ortaya çıktı çünkü çok uzun zamandır, köşesinden, sahneye doğru adım atmak için sırasını bekleyen “Design”, nihayet sahne ışıklarının kendisine dönebildiği anı yakalayabildi. Nasıl ki dijital transformasyondaki 3. Platform, DevOps’un doğumunu hızlandırdıysa, DevOps da aynı asisti DesignOps için yaptı.
DesignOps, milyarlarca kullanıcının, milyonlarca uygulama üzerinden, üstelik stabil olmayan bağlantılarla mobil olarak (unutmayalım, mobil olan kullanıcıdır, uygulama değil) bilgi alışverişi yapmak istediği bir dünyada, bambaşka bağlamlarda, bambaşka deneyim taleplerine yanıt vermek isteyen tasarımcıların seslerini duyurabilecek bakış açısına verilen isim. Tasarımla değer yaratma eforlarına getirilen bir “yeniden pozisyonlama” önermesi: “Eğer ki daha fazla değer yaratabilmek aracılığıyla, iş hedeflerimizin ve hizmet sağladıklarımızın masaya getirdikleri problemleri çözümleyebilmek için “tasarımı” bu problemleri çözme yöntemimiz olarak ele alacaksak, tasarım süreçlerinde yer alan kaynaklarımızın birlikte nasıl çalıştıklarına, işlerini nasıl yürüttüklerine ve tamamladıklarına, son olarak da bu yeni modelin nasıl bir etki alanı yarattığını ölçümlemeye odak ayırmalıyız. Ayıracağımız odakla elde edeceklerimizin, 3. Platform’un bizden beklentilerini karşılamakta elimizi kuvvetlendireceğini gösteren oldukça güçlü örnekler mevcut: Apple, Tesla, AirBnB, Atlassian, Amazon.
“Yahu biz kim Applelar, Teslalar kim? Yakup, kendine gel.” demeyin aşağıdaki yeteneklere sahip ekiplerinizi, sadece arayüz tasarlayan takım arkadaşlarınız olarak görmekten vazgeçin ve DesignOps’un temellerinin önce insana verilen değer olduğunda benimle lütfen hemfikir olun:
- Empati kurabilme (ki araştırma dogmatik olmaktan çıksın)
- Sentezleri hikayelendirebilme (ki veri, kendine daha kolay dolaşıma çıkabilecek araçları bulabilsin)
- Görsel düşünme (ki birlikte düşünebilmek, tartışabilmek mümkün olsun)
- Çalıştay (ki ünvanların arkasından çıkabilin ve her fikir değerli olabilsin)
- Prototipleme ve simüle edebilme (ki üretime maliyetleri optimize edilebilsin, yatırıma geri dönüşler artsın)
Nasıl ki Dostoyevski’nin bir dünya klasiği olan Suç ve Ceza’sını “Biraz bunalımlı kahramanımız bir kadını öldürür. Kendini çok kötü hisseder. Dayanamaz, suçunu itiraf eder. Hapse girer. Kendini daha iyi hissetmeye başlar.” diye özetleyemiyorsak, DesignOps’u da bir makale anlatabilmek çok mümkün değil. Devam edeceğim… Çünkü 2022’de çok daha fazla DesignOps konuşacağız.