Deloitte’un hazırladığı Dönüm Noktası başlıklı analiz, küresel ısınmanın ekonomileri nasıl etkileyeceğini ortaya koyuyor.
Deloitte’un Türkiye’nin de aralarında bulunduğu 23 ülkede küresel ekonomiye yön veren şirketlerin CEO’ları ile yapılan Sürdürülebilir Hareketler Endeksi Araştırması’ndaki veriler analiz edildi. Araştırmaya katılan üst düzey yöneticilerin yüzde 49’u son 6 ayda kuraklık, orman yangınları, aşırı sıcak ya da şiddetli fırtına gibi iklim kaynaklı olaylarla karşılaştıklarını ifade ettiler. Üst düzey yöneticilerin yüzde 89’u iklim konusunda acil önlem alınması gerektiğini düşünürken yüzde 79’u da iklim krizi konusunda kritik noktaya gelindiğine inandıklarını belirtti.
Deloitte’un araştırma sonuçlarından yararlanarak iklimle ilgili yaptığı Dönüm Noktası başlıklı analiz raporu, yaklaşan tehlikenin boyutlarına dikkat çekiyor. Deloitte, hazırladığı analizle, dünyadaki ortalama hava sıcaklıklarının artması konusunda iki senaryo üzerinden değerlendirme yapıyor. İlk senaryoda, dünyanın ortalama sıcaklığının 3 derece arttığı, ikinci senaryoda ise Paris İklim Anlaşması uyarınca küresel ısınmanın 1,5 derece ile sınırlandığı öngörülüyor.
En çok Asya-Pasifik zarar görecek
Buna göre, 2070 yılına kadar dünyadaki ortalama hava sıcaklıkları 3 derece arttığında, küresel ekonomi 178 trilyon dolarlık zararla karşı karşıya kalacak. Bu tutar, iş dünyasındaki birçok şirketin kapanması ve yatırımların durması, insanların evlerini ve işlerini kaybetmeleri, yeterli gıdaya ve sağlık hizmetlerine ulaşılamaması anlamına geliyor.
Ortalama sıcaklığın 3 derece artmasının en çok etkileyeceği bölge, Asya–Pasifik olacak. Analize göre, bölge ekonomisi 96 trilyon dolar seviyesinde zarar edecek. Aynı dönemde Amerika kıtasında 36 trilyon dolar, Avrupa’da 10 trilyon dolar zarar olması beklenirken dünyanın geri kalanındaki zararın ise yaklaşık 40 trilyon dolara ulaşacağı düşünülüyor. Ayrıca sadece Avrupa’da 110 milyon kişinin işini kaybedeceği öngörülüyor.
Avrupa sadece 2070’te 1 trilyon dolar kaybederken sonraki 10 yıl boyunca kıtanın ekonomisinde yalnızca yüzde 1’lik bir büyüme gerçekleşebilecek. Avrupa’nın en son bu oranda büyüme kaydettiği dönem 2010–2020 arası küresel finansal krizin, Avrupa borç krizinin ve COVID-19 pandemisinin birlikte yaşandığı dönemdi.
Amerika kıtasındaki kayıpların da 2070’e gelindiğinde 36 trilyon dolara ulaşması bekleniyor. Sadece 2070’te 4 trilyon dolarlık bir kayıp öngörülüyor. Bu dönemde tüm Amerika kıtasındaki ülkelerin zararlarına bakıldığında ABD’nin tek başına kaybı 14,5 trilyon dolar olacak. Bu da her bir Amerikalının hayatı boyunca kazandığı toplam paradan 70 bin dolar kaybetmesi anlamına geliyor.
Ortalama hava sıcaklığının artması ekonominin yanı sıra, dünyadaki yaşamı da doğrudan etkileyecek. Sıcak dönemlerin uzaması insanlar üzerindeki stresi artırırken işteki verimliliklerini de düşürecek. Deniz seviyesi yükselirken gerek verimli tarım alanları gerekse de kıyılardaki yerleşim alanları su altında kalacak. Üretim ve yatırımlar ertelenirken değişen iklim şartları yüzünden hastalıklar ve ölüm oranları artacak. Ülkelerin tarımsal üretimleri değişecek ve birçok kıyı ülkesi için çok önemli bir gelir kaynağı olan turizm de bu şartlardan olumsuz etkilenecek.
1,5 derece senaryoları
Deloitte’un yaptığı analizde uygulanan ikinci senaryoda ise dünyadaki ortalama hava sıcaklıklarının Paris İklim Anlaşması’nda belirtilen kriterlere uyacağı öngörülüyor. Bu anlaşma uyarınca küresel ısınma 1,5 derece ya da daha azla sınırlanır ve dünya yüzyılın ortasına kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşabilirse 2070’e kadar dünya ekonomisinin 43 trilyon dolar daha fazla büyüyeceği tahmin ediliyor.
Bu dönemde en büyük büyümeyi 47 trilyon dolar ile Asya–Pasifik bölgesi gösterecek. Avrupa ve Amerika kıtalarının ekonomileri ise sırasıyla 1 ve 3 trilyon dolar zarar edecek.
Araştırmayı değerlendiren Deloitte Türkiye Sürdürülebilirlik Lideri Murat Günaydın, tüm bu veriler ışığında zamanlamanın çok önemli olduğunu vurgulayarak “Bu değerlendirme durumun ciddiyetini ortaya koyuyor. Dünya bir an önce harekete geçmeli, herkes üzerine düşeni eksiksiz yapmalı. Bu paralelde, karbonsuzlaşmaya gidilen yolda yapılması gerekenleri 4 adımda özetleyebiliriz: Tüm hükümetler, şirketler ve insanlar iklim konusunda cesur kararlar almalı, hızla net sıfıra ulaşmaya yönelik adımlar atılmalı, ülkeler, ekonomilerini Paris İklim Anlaşması’nda belirlenen kriterlere uyacak şekilde dönüştürmeli ve düşük emisyonlu bir gelecek için gereken tüm yatırımları bir an önce hayata geçirmeli. Bu konuda gerekli adımlar atılmazsa, 2040’lı yıllara geldiğimizde geri dönülecek noktayı geçmiş olacağız. Artık kaybedilecek aylarımız ya da yıllarımız yok” şeklinde konuştu.