KPMG’nin “Voices on 2030” araştırma serisi kapsamında yayımladığı “Devletlerin Dijitalleşmesi” raporuna göre 2030 yılına kadar devletlerin dönüşümünde beş alan öne çıkacak.
KPMG’nin “Voices on 2030” araştırma serisi kapsamında yayımladığı “Devletlerin Dijitalleşmesi” raporuna göre 2030 yılına kadar devletlerin dönüşümü şu beş alanda öne çıkacak: Devletler teknoloji sayesinde kendilerini büyük ölçüde görünmez hissettirecek, devletler merkezi olmayan bir dünya için yeni modeller tasarlayacak, veriler merkezi olmaktan çıkacak ve güç bireylere kayacak, kodlama demokratikleşecek ve sürdürülebilir büyüme sağlanacak.
Dijitalleşme her alanda olduğu gibi kamu sektörünü ve devletlerin hizmet sunma yöntemlerini de dönüştürüyor. Peki tarihler 2030’u gösterdiğinde dijitalleşme devletleri nasıl şekillendirmiş olacak? KPMG’nin “Voices on 2030” araştırma serisi kapsamında yayımladığı “Devletlerin Dijitalleşmesi” raporunda bu konuda çarpıcı öngörülere yer veriliyor.
Konuyla ilgili açıklamada bulunan KPMG Türkiye Danışmanlık Bölüm Başkanı, Kamu Sektörü Lideri Alper Karaçar, “Dijitalleşme, insanların çevrelerindeki dünyayla etkileşim kurma biçimlerini kökten değiştiriyor. Devletler de özellikle COVID-19 salgınının yarattığı yıkımın ardından, vatandaşlara hizmet sunumunu iyileştirmek için yoğun bir şekilde teknolojiye başvurmaya başladı. Yeni kavramlar ve teknolojiler vatandaşlar tarafında ortaya çıkan beklentilerin karşılanmasını sağlayan unsurlar haline geldi. Daha sekiz yıldan az bir süre var ama 2030’a yönelik beklentiler şimdiden çok yüksek. Sosyal, siyasi, ekonomik ve diğer pek çok alanda dijital dönüşüm devam ediyor ve büyük hedefler belirleniyor. 2030 yılında devletleri nasıl dünya bekliyor? Kamu sektörü bu beklentileri karşılayabilmek için ne yapabilir? Hazırladığımız rapor, 2030 yılına kadar kamu hizmetlerinde dijital dönüşümle ilgili birçok soruya yanıt veriyor.” dedi.
Dünyanın dört bir yanındaki kamu sektörü liderlerinin ve vizyonerlerin görüşlerinin yer aldığı raporda dünya genelinde hükümetlerle birlikte çalışan KPMG’nin bu alanda edindiği deneyim ve içgörülerden yola çıkarak paylaştığı öngörüler de bulunuyor. Rapora göre 2030 yılına kadar devletlerin dönüşümü şu beş alanda öne çıkacak: Devletler teknoloji sayesinde kendilerini büyük ölçüde görünmez hissettirecek, devletler merkezi olmayan bir dünya yeni modeller tasarlayacak, veriler merkezi olmaktan çıkacak ve güç bireylere kayacak, kodlama demokratikleşecek ve sürdürülebilir büyüme sağlanacak.
Vatandaşlarla daha kesintisiz bir şekilde etkileşim sağlanacak
Kamu hizmetlerinin fiziksel devlet dairlerinden sanal ortamlara geçmesi ile 2030’da devletler kendilerini büyük ölçüde görünmez hissettirecek. Gelecekte en dikkat çekici değişikliklerden biri, devlet ile vatandaş arasındaki ilişkilerin çoğunun artık sanal gerçeklikte gerçekleşebilecek olması. Web 3.0 ve metaverse, birçok vatandaşın artık devlet ve sağlık uzmanlarının yanı sıra özel şirketler ve topluluklarla etkileşime girdiği alanlar yarattı. Sanal dünyalar hem tüketici-müşteriler hem de vatandaşlar-hükümetler için giderek daha sık tercih edilen bir kanal haline geliyor.
Devletler merkezi olmayan bir dünya için yeni modeller tasarlayacak
Devletler, merkezi olmayan bir dünyadaki rollerinin geçmişten oldukça farklı olduğunun farkına vardı. Bu da onları, endüstrileri düzenleme biçimlerinden hizmet geliştirme ve sunma biçimlerine kadar her şeyi yeniden tasarlamaya zorluyor. Örneğin 2030’da kimse karmaşık vergi formlarını doldurarak zaman kaybetmeyecek. Bunun yerine hükümet, vergi yükümlülüklerini gerçek zamanlı olarak hesaplamak ve değerlendirmek için vatandaş ve işletme veri akışlarını kullanacak. Bu ise vatandaşı merkeze alan bir değişim gerektiriyor. Devletler, merkezi olmayan bir dünyadaki rollerini yeniden tasarlamak zorunda kalırken aynı zamanda varlıklarını da yeniden tasarlayacak.
Veriler merkezi olmaktan çıkacak, güç bireylere kayacak
Web 3.0 mimarileri insanlara verilerinin sahipliğini üstlenmeleri için ihtiyaç duydukları araçları sağladı. Büyük bulut veri göllerindeki güvenlik ihlalleri, kişisel verilerin nasıl yönetildiğine dair endişeleri artırdı. Bu da vatandaş ve işletmelerin verilerini şeffaf olmayan merkezi göllerden geri almak istemesini hızlandırdı. Devletler için bu; süreçlerin radikal bir şekilde yeniden tasarlanması anlamına geliyor. Veri gizliliğine odaklanan hükümetler, vatandaşların ve müşterilerin talep ve beklentilerine yanıt veren yenilikçi çözümler ve platformlar yaratmaya başladı. Hükümetler vatandaşların sürece katkıda bulunmasına olanak tanıyan merkezi olmayan özerk kuruluşları (DAO) gündemlerine aldı. Hizmet sağlayıcıların inovasyon yapabilmeleri için kendi verilerini onlara açtı.
Kodlama demokratikleşecek
2030 yılında, bir kişiden sıkıcı ve sıradan bir iş istendiğinde o kişi muhtemelen bunu kod kullanarak otomatikleştirecek. Az kod veya kodsuz platformlar sayesinde neredeyse her vatandaş bir uygulama geliştirmek ya da bir uygulamayı özelleştirmek için ihtiyaç duyduğu araçlara ve yeteneklere sahip olacak. Sürükle-bırak kullanıcı arayüzleri ve önceden oluşturulmuş bileşenler, satır satır kodlamayı neredeyse ortadan kaldırıyor, gelecekte vatandaşlar da geliştirici olarak her yerde olacak. Az kod veya kodsuz platformlar sayesinde birçok kamu çalışanı da becerilerini, büyük kurumsal çözümleri kendilerine özgü ihtiyaçlara veya koşullara uyacak şekilde özelleştirmek için kullanacak.
Dijitalleşme ESG hedeflerine ulaşılmasına yardımcı olacak
ESG (Çevresel, sosyal ve yönetişim – ÇSY) alanındaki ilerleme, Web 3.0 ve nesnelerin interneti (IoT) cihazları aracılığıyla doğru bir şekilde ölçüleniyor. Dijital ikizler ve sanal dünyalar, insanların kararların etkisini anlamalarına olanak tanıyor. Devletlerin yeni teknolojilere ve modellere yaptığı yatırımlar sürdürülebilir büyümeyi tetikliyor. Dijitalleşme ve yeni teknolojiler sayesinde gelecek planlaması ve kalkınma da çok daha sürdürülebilir oluyor. Günümüzde şehir planlamacıları ve varlık geliştiricileri, yeni transit sistemlerin geliştirilmesinden küçük bireysel bileşenlerin tasarımına kadar her şeyi simüle etmek için dijital ikizleri ve sanal dünyaları kullanıyor. Sonuç olarak, kamu yatırımları çok daha verimli, etkili ve çevresel açıdan sürdürülebilir hale geliyor.