Lidio Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ece Berkol ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü özelinde gerçekleştirdiğimiz röportaj şimdi yayında. 

Cumhuriyetimizin 100. yılı sebebiyle daha da önemli hale gelen 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü için sektörümüzün kadın liderlerinin duygu ve düşüncelerini bir araya getirdiğimiz özel dosya konusu ile sizleri buluşturuyoruz. Lidio Satıştan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Ece Berkol ile 8 Mart Dünya Kadınlar Günü özelinde Fintechtime Mart 2023 sayısı için gerçekleştirdiğimiz röportajı aşağıda bulabilirsiniz.

  

Kadınların daha az bulunduğu fintech sektörüne girmeye nasıl karar verdiniz? Ekosistem ile kesişen kariyer öykünüzü sizden dinleyebilir miyiz?  

Benim zihnimde hiç kadın işi erkek işi diye bir ayrım yok açıkçası. Sektör değiştirirken de fintechte hiç erkek olmadığı aklıma bile gelmedi. Bu sanırım şu ana kadar çalıştığım veya staj yaptığım, okuduğum yerler de dahil her yerde erkeklerle aynı muameleyi gördüğüm için oldu. Kadınım diye bana hiç ayrıcalık yapılmazken geriye de atılmadım. Zihnimde kadın olduğum için geriye düşeceğime dai ya da bana adil davranılmıyor gibi bir düşünce hiç olmadı. Bu alanda ülkemizin genel durumuna bakıldığında elbette kendimi şanslı sayıyorum. Burada “kurban olmayı seçmemek” anlayışımın da büyük etkisi var. Geçmişte Garanti Bankası Kurumsal Bankacılık’ta 17 yıl çalıştım. Bu uzun sürenin son iki yılında, kendimi tekrar etmeye ve körleşmeye başladığımı hissettiğim için kariyerime yeni bir yön vermek istedim. Fintech benim çok önceden ilgilendiğim alanlardan birisiydi. Mesela 2011 yılında e-ticaret sertifikası aldım, önemli sektörel etkinliklere kendi imkanlarımla girmeye çalıştım. Hayatta bir şey olacaksa önünüze bütün fırsatlar kendiliğinden çıkıyor. Bankadan ayrılmaya karar verdiğim anda çok eskiden beri yine aynı kurumdan tanıdığım Emre Güzer’in bir ekip arkadaşı aradığını öğrendim ve şimdi buradayım. Şu an muhtemelen hayatımda en yoğun çalıştığım dönem ancak bu sektörde olmaktan çok memnunum. Konfor alanımdan çıkarak yeniliklere ve gelişmeye açık bir yola girdiğim, risk almaya da gönüllü olduğum bir karardı. Hayatta her an her şey olabilir. Geleceğe de ”bakalım beni neler bekliyor?” diyerek bakıyorum.

 

Şirketinizin kadın çalışan ve yöneticilere bakışı nasıl? Oran veya rakam paylaşırsanız sevinirim.

Günümüzde pek çok şirketin bu alanda kendi verilerini yalnızca kişi sayısı üzerinden verdiğini gözlemliyorum. Bence esas altı çizilmesi gereken konular yönetici seviyesinde kaç kadının çalıştığı ve maaş konusundaki eşitlikçi yaklaşım. Lidio’da yönetici seviyesindeki kadın sayısı erkek sayısını geçti. Çoğu karar alıcımız kadın. En üst yöneticimiz dahil herkes kadın hakları ve eşitlik konularında çok hassas ve özenli. İşi bir kadının mı yoksa bir erkeğin mi yaptığına değil, hangi kalitede yapıldığına bakan adil bir anlayış hâkim. Lidio olarak bu konuda tüm sektöre de örnek olduğumuzu düşünüyorum.

 

Sektörde çalışmak isteyen kadınlar nasıl bir yol izlemeli, kendilerine neler önerirsiniz? 

Bu konu benim de sosyal medya hesaplarımda paylaştığım bir konu. Kadınlar birbirine destek olmalı, ilk ve en önemli şey bu. Hataları işaret etmek yerine deneyim paylaşımı yapılmasını daha faydalı buluyorum. Networking de bu işin olmazsa olmazı. Sektörü izleyen arkadaşlarıma öncelikle kendilerine yatırım yapmalarını, ilgili eğitimleri takip etmelerini, kurumların bu alandaki raporlarını incelemelerini öneririm. Burada en önemli noktanın, herkesin sevdiği alanlara yönelmesi olduğunu düşünüyorum. Kendimizi tanıyıp yeteneklerimizi keşfettikten sonrası kendiliğinden gelecektir.

 

 

Kadınlara yönelik beklentiler hem iş hem de sosyal yaşamda oldukça yüksek, teşvik ise yok denecek kadar az. Bu konuda neler yapılabilir?

Benim hikayemdeki dönüm noktası mükemmeliyetçiliğin yıpratıcı olduğunu keşfetmemdir. Toplumsal hafızamızda kadınların kendilerini erkeklere kanıtlamaya çalıştığı derin izler var. Kadınlar patronlarına, eşlerine, ailelerine kendilerini kanıtlamak zorunda bırakılmış. Sonsuz bir onaylanma, kendini beğendirme ve takdir görme sarmalına girilmiş. Oysa ki kimsenin onayına da takdirine de ihtiyaçları yok, oldukları gibi mükemmel, başarılı ve özeller zaten. Burada çözüm dışarıda değil maalesef. Biz kadınlar olarak öncelikle şunu kabullenmeliyiz ki çocuklarımıza bakım vermek yalnızca bizim işimiz değil. Tıpkı market alışverişinin, ev işlerinin de yalnızca bize ait görevler olmaması gibi. Aile hayatının sağlıklı sürebilmesi, eşlerin katkılarını eşit derecede sunmasıyla mümkün. Burada sıkça duyduğum kaçış noktası ”Benim yaptığım gibi yapamaz” cümlesi oluyor. Bu da babaya alan tanımayan, “nasılsa yapamaz” diyerek kısıtlanan bir tabloya dönüşüyor. Bir baba akşamları çocuğun banyosunu yaptırıyor, ödevlerine yardım ediyorsa ona mükemmel baba deniyor, anne bunları yapınca zaten olması gerekeni yaptığının altı çiziliyor. Burada çözümü kişinin kendisine verdiği değeri hatırlamasında görüyorum. Siz kendinize ne kadar değer veriyorsanız etrafınız da ancak o kadar değer veriyor. Teşviklerin kadını iş hayatından uzaklaştırmaya değil yaklaştırmaya yönelik olması gerektiğine inanıyorum. Bu da yine fırsat eşitliği ile mümkün.

 

Hem Dünya Kadınlar Günü hem de Cumhuriyetimizin 100. yılını kutlayacağımız bu özel yıl vesilesi ile duygularınızı öğrenebilir miyiz?

Benim en sevdiğim ve en coşkulu olduğum bayram kesinlikle Cumhuriyet Bayramı. 100. yıl olması beni çok umutlandırıyor. O kadar üst üste felaketler yaşadık ki, akıl sağlığımızı zor toparlıyoruz. Gerçekten birliğe, iyiliğin üstünlüğüne, parçalanmaya değil birleştirilmeye ihtiyacımız var. 2002 yılında aldığımız Dünya Kupası üçüncülüğümüzün hepimize nasıl bir ruh hali sunduğunu, beraberliğin gücünü ve coşkusunu dün gibi hatırlıyorum ve o duyguları çok özlüyorum. 100. yılın bu anlamda sihirli bir gücü olacağını düşünüyorum. 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün kadınlara çiçek alınarak kutlanan bir gün olmasını değil, emekçi kadınların önünün açılması için ortak aklın geliştirildiği bir gündemle geçmesini diliyorum.