Türkiye Finans Katılım Bankası Açık Bankacılık Yönetimi ve Dijital Stratejisti Dilek Taşhanlı, Fintechtime Aralık sayısı için yazdı “Finansta Yeni Paradigmaya Uyum”.
Ülkemizde ardı ardına çıkan mevzuatlarla dijital bankaların da önü açılmışken yaygın şube ağı olan bankalarda sektördeki yeni katılımcılardan geri kalmamak için dijital yatırımlarını sürdürüyor. Artık bireylerin bile hayatını etkileyen ChatGPT gibi Ön Eğitimli Üretken Dönüştürücü teknolojileri varken finans şirketlerinin Yapay Zeka’ya yatırımı operasyonel maliyetlerde vazgeçilmez kalem haline geliyor.
Finansta Yeni Paradigmaya Uyum
2008 krizi ile tetiklenen ve teknolojik ilerlemenin de faydaları ile fintek sektörü finansal hizmetlerin odağı haline gelmişti. Finansal kapsayıcılığı artıran çözümlerle hızlı dijitalleşmenin de getirdiği rüzgârı arkasına alan fintek sektörü hızlı büyüdü. Temmuz 2023 itibariyle halka açık fintek’ler 550 milyar dolarlık bir hacme sahip iken yine aynı dönemde 272 adet fintek unicorn’u 936 milyar dolarlık bir değerlemeye sahip idi. 2022’de pazardaki fintek değerlemelerindeki düşüş ise piyasada bir süre yavaşlamayı tetikledi. Makro ortamdaki belirsizlik korunurken artık finteklerde deneysel yaklaşıp risk aldıkları zamanları geride bırakıp rekabet ortamında var olabilmek için yavaş ve istikrarlı bir tempoda ilerliyorlar. Girişim sermayesi finansmanı da küresel olarak ve sektörler arasında sert bir şekilde etkilendi ve 2021’de 683,1 milyar dolardan 2022’de 459,6 milyar dolara düştü. Fintek finansmanı, 92 milyar dolardan 55 milyar dolara düşerek yıllık bazda yüzde 40’lık bir finansman düşüşü yaşandı. Yatırımcılar, risk değerlendirmelerini değiştiren yüksek enflasyonla yeni bir finansal paradigmaya uyum sağlıyorlar. 2022-2028 arasında ise fintek sektörünün geleneksel bankacılık sektöründen 3 kat fazla gelirlerinin artması bekleniyor. Bankacılık endüstrisi 2022’de 6.5 trilyon dolar gelir üretmiş. 2022’de fintek’ler ise 150 milyar’dan 205 milyara kadar bir gelir oluşturmuş. Finteklerdeki yıllık bazda %15’lik büyüme ile bu rakamın 2028’de 400 milyara ulaşması bekleniyor. Yine bölgesel olarak da büyümede farklılık olması öngörülüyor. Gelişmekte olan ekonomilerde Afrika, Orta Doğu, Latin Amerika ve Asya Pasifik fintek gelirlerinde toplam %15’lik paya sahipken 2028 itibariyle bu oranın da dünya çapında %29’a çıkması, tabi paralelde Kuzey Amerika’nın %48’den %41’e düşmesi bekleniyor.
Finans şirketleri şu zamanlarda sadece enflasyon ve düşen yatırımlarla değil önüne geçilemez bir teknoloji dönüşümü ile de karşı karşıya bulunuyor. Bir yandan finansallarının stabil kalmasını sağlarken bir yandan da teknolojiden geri kalmamaya çalışıyorlar. Örneğin dünyanın bankalarla etkileşimi yaklaşık %73 oranında dijital kanal aracılığıyla yapılıyor. Dijital kanallarda böyle bir penetrasyon varken finans şirketlerinin de dijitale yatırım yapmaması düşünülemez. Ülkemizde ardı ardına çıkan mevzuatlarla dijital bankaların da önü açılmışken yaygın şube ağı olan bankalarda sektördeki yeni katılımcılardan geri kalmamak için dijital yatırımlarını sürdürüyor. Artık bireylerin bile hayatını etkileyen ChatGPT gibi Ön Eğitimli Üretken Dönüştürücü teknolojileri varken finans şirketlerinin Yapay Zeka’ya yatırımı operasyonel maliyetlerde vazgeçilmez kalem haline geliyor. Yapay zeka bireyler gibi kurumların da öngörü sağlama ve karar verme sürecini yönetir duruma gelecek gibi duruyor. Yapay zeka’nın uygulanması ise ilk aşamada odaklanacak iş değerinin belirlenmesi ile başlayıp yetenek yönetimi, altyapının güçlenmesi, API’lerin tasarlanması gibi birçok adımdan oluşuyor.
Yapay Zeka teknolojileri arasında en çok göze çarpan Üretken Yapay Zeka (Generative AI) $2.6 trilyondan $4.4 trilyona geleceğin bankacılığına finansal katkı sağlayabileceği potansiyelde ilerliyor. Özellikle pazarlama alanında yüzde 2.8’den 4.7’ye kadar fark edilebilir gelir beklentilerinin olacağı, verimliliğe de katkısının olacağı iletiliyor. Örneğin finansal yazılım konusunda uzmanlaşmış Intuit, Generative AI işletme sistemi üretmiş. Bu işletim sisteminin özel olarak eğitilmiş finansal modellerde uzmanlaşmış, vergi, muhasebe, nakit akışındaki problemleri çözebilecek altyapıya sahip olduğu tahmin ediliyor. Bu sayede verimliliğin 2040’ya kadar 01’den 0.6’ya çıkabileceği de öngörülüyor. Bu teknoloji ile hedeflenen son nokta ise işlerin hızlandırılması ve inovasyon döngüsünü kısaltmak.
Tüm bu göstergelere baktığımızda makroekonomik göstergelere uyum sağlayan finans şirketlerinin bulundukları coğrafi bölgeye, kurumun sektördeki pozisyonuna göre aksiyon alması kritik gözüküyor. Ana ürüne odaklanma, kar sağlayan segmentlerde büyürken karsız segmentlerden çıkma, stratejik birleşme ve şirket alımları, yerel pazarlarda güçlenme ve pazara göre satış modeli oluşturma gibi stratejilerle operasyonel maliyetleri düşürmeye odaklanırken teknolojik gelişmeleri de kaçırmadan oyunun içinde kalmaya devam etmek gerekiyor.