Enqura Genel Müdürü Hasan Emre Özgür, Fintechtime Nisan sayısı için yazdı “Fintech Sektöründe Pazarlama İletişimi”.
“Dijital çağda, teknolojinin rüzgarını arkasına alan her sektör gibi fintech dünyası da fırtına gibi esiyor. Artık fintech dünyasında “bir kere yaptım, oldu” devri çoktan kapandı; yeni dönem sürekli ölç, anla, geliştir döngüsünde yaşanıyor.”
Basın Milletin Müşterek Sesidir.
Mustafa Kemal ATATÜRK
Fintech Sektöründe Pazarlama İletişimi
Bundan yıllar yıllar evvel Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK, basının, iletişimin ve aslında fikirleri topluma yaymanın önemini işaret etmiş. Basını milletin sesi ve aslında algının yönetildiği aklı olarak tanımlamış. O zamanın “basın” kelimesi, günümüzde her türlü yazılı, görsel ve dijital mecrayı ifade ediyor.
Dijital çağda, teknolojinin rüzgarını arkasına alan her sektör gibi fintech dünyası da fırtına gibi esiyor. Ancak bu rüzgarın yönünü doğru ayarlamak, sadece iyi bir ürün geliştirmekle değil, o ürünün doğru kitleye, doğru zamanda, doğru şekilde ulaşmasıyla mümkün oluyor. İşte tam da burada devreye pazarlama iletişimi giriyor. Satışın dostu, markanın sesi, güvenin mimarı pazarlama. Özellikle fintech gibi hızın ve kullanıcı deneyiminin başrolde olduğu bir sektörde, pazarlama ve marka iletişimi başarıya giden yolda en önde yürüyen rehberiniz oluyor.
Satış ekipleri kapıları çalabilir, aramalar yapabilir, yüz yüze görüşmeler gerçekleştirebilir. Ama eğer potansiyel müşteriniz sizi daha önce hiç duymadıysa, markanızı tanımıyorsa, sektörde nasıl bir yeriniz olduğunu bilmiyorsa, satış yalnız kalır. Ya da markanız bilinir olsa da, faaliyetlerinizle ilgili pazarınızı ve kullanıcılarınızı düzenli olarak haberdar edemiyorsanız günün sonunda algı zayıflar ve rakipleriniz üzerinize çıkar. Oysa ki pazarlama, kapılar açılmadan önce ışıkları yakar, tabelaları asar, içeri davet eder. Pazarlama sayesinde bir marka; sesini, rengini, vaadini kitlelere duyurur. Özellikle fintech gibi rekabetin gökyüzüne taştığı, kullanıcıların onlarca seçeneğe bir tıkla ulaşabildiği bir pazarda, fark yaratmak ancak akıllı ve yaratıcı pazarlama stratejileriyle mümkün hale gelir.
Bugünün pazarlama dünyasında sihirli sözcük: yapay zeka. Fintech şirketleri, AI destekli araçlarla hedef kitlelerini mikroskobik hassasiyetle analiz ediyor, kişiselleştirilmiş kampanyalarla kullanıcılarının tam da ihtiyaç duyduğu anda karşılarına çıkıyor. Örneğin, Revolut’un yapay zeka destekli müşteri segmentasyonu sayesinde sunduğu dinamik kampanyalar; kullanıcıların harcama alışkanlıklarına göre şekillenen teklifler ve öneriler, pazarlamanın kişisel bir asistan gibi çalıştığı yeni bir çağın işareti. Benzer şekilde, Brezilyalı fintech devi Nubank, kullanıcı davranışlarını analiz ederek proaktif öneriler sunuyor, böylece kullanıcı yalnızca bir müşteri değil, adeta markanın ortağı gibi hissediyor kendini.
Dijital pazarlama tarafında ise artık yalnızca banner reklamlarla değil, içerik pazarlaması, sosyal medya hikayeleri, influencer iş birlikleri ve hatta TikTok videolarıyla rekabet ediliyor. Klarna’nın genç kullanıcıları hedefleyen ve eğlenceli, mizahi bir dille oluşturduğu TikTok kampanyaları, kullanıcıyla kurulan bağın ne kadar organik olabileceğini gösteriyor. Kullanıcıya eğlence sunarken ürünü de tanıtmak akıllıca değil mi? Yine Square, küçük işletmeleri hedefleyen içerik serileriyle onların yanında olduğunu gösterirken aslında kendi markasını o işletmelerin hayat hikâyesine yazıyor.
Bu dijital dansın koreografisinde veri, yani data, başrolü üstleniyor. Akıllı fintech pazarlamacıları, veriyi yalnızca sayılar yığını olarak görmüyor; onu anlamlı hikâyelere dönüştürüyor. Google Analytics’ten CRM sistemlerine, heatmap araçlarından AI tabanlı A/B testlerine kadar uzanan geniş bir yelpazede, hangi görselin daha çok tıklanacağını, hangi başlığın daha fazla etkileşim alacağını test ediyorlar. Ve burada sadece test değil, sürekli öğrenen bir pazarlama motoru çalışıyor. Artık fintech dünyasında “bir kere yaptım, oldu” devri çoktan kapandı; yeni dönem sürekli ölç, anla, geliştir döngüsünde yaşanıyor.
Peki tüm bunlar neden bu kadar önemli? Çünkü fintechler üründen çok; bir deneyim, bir kolaylık, bazen bir kurtuluş satıyor. İnsanlar parasını, kimliğini, güvenliğini dijital platformlara emanet ediyor. İşte bu güven duygusu, yalnızca teknolojik güvenlik sertifikalarıyla değil, marka iletişimiyle, içerik stratejileriyle, doğru mesajlarla inşa ediliyor. “Senin için buradayım, seni anlıyorum, sana değer veriyorum” diyebilen bir pazarlama dili, rakiplerinden bir adım önde başlamanın en sihirli yolu bence..
Devrimsel nitelikte örnekler de yok değil. Çinli Alipay, yıllar boyunca yalnızca bir ödeme platformu değil, sosyal bir ekosistem inşa etti. Uygulama içi mini programlarla kullanıcıyı platformda tutarken, oyunlaştırma ve ödüllendirme sistemleriyle kullanıcı davranışlarını hem eğlenceli hem de veri odaklı hale getiriyor. Pazarlama yalnızca görünür olmak değil, aynı zamanda hissedilir olmakla ilgili.
Kullanıcılar, ürününüzü satın almadan önce markanızı yaşamak ister; onun hikâyesini duymak, değerlerini tanımak, yüzünü görmek ister. Yaptığınız iletişim, tıpkı bir fintech uygulamasının arayüzü gibi sezgisel, kullanıcı dostu ve güven verici olmalı; ama aynı zamanda merak uyandırmalı, heyecanlandırmalı, bağ kurmalı.
Şu anda mensubu olduğum şirketim ile uzun yıllardır bankacılık ve fintech pazarına teknoloji hizmeti veriyoruz, harika ürünler geliştiriyoruz ama bana inanın bu pazarda başarıya giden yol, sadece kodlarla, algoritmalarla, işlem hacmiyle değil; anlamlı bir marka diliyle, güçlü bir hikâyeyle, kolay anlaşılır ve akılda kalıcı bir iletişimle ve bunu yapmayı asla bırakmamakla döşeniyor.