2016’da gerçekleşen birleşme ve satın alma işlemlerine bakıldığında genelde küçük ve orta ölçekli işlemlerin gerçekleştiği gözüküyor. Yatırımcıların profiline baktığımızda büyük ölçekli bir yabancı sermaye yatırımlarının ve özel sermaye fonları (Private Equity) aktivitesinin sınırlı kaldığı gözüküyor. 2015 yılı ilk çeyreğinde 70 işlem gerçekleştiği göz önünde tutulursa, 2016 yılı 2015 yılına nazaran işlem adedi bakımından çok zayıf başlamış gibi duruyor. İşlem hacmi açısından bir karşılaştırma yapmak zor zira birçok işlemin tutarı açıklanmıyor.

Satış ağırlıklı işlemlerde hem küresel gelişmeler (gelişmekte olan ülkelerin kriz sonrası daha aktif ve çekici M&A imkânları sunması) hem de Türkiye özelinde makroekonomik ve politik sıkıntılar etki ediyor. Ancak yabancı yatırımcıların Türkiye ile uzun vadeli ilgisi devam ediyor ve koşullar uygun olduğunda Türkiye’ye yatırım iştahları tekrar artacak gibi gözüküyor. Türkiye’de M&A veya doğrudan yabancı yatırım düşünen sermayenin kaynağının da batıdan doğruya doğru kaymakta olduğunu gözlemliyoruz. Son yıllarda Türkiye pazarında M&A imkânlarına bakan yabancı kaynaklı yatırımcılar içinde Japonya, Çin, Kore ve Hindistan gibi Asya-Pasifik sermayesinin giderek daha aktif olduğunu buna karşılık Amerika ve Batı Avrupa kaynaklı yatırımcıların ilgisinde bir azalış olduğunu söyleyebiliriz.

Yabancıların işlem adedi artıyor

Türkiye’de birleşme ve satın alma (M&A) işlemlerinin durumunu analiz eden KPMG Vergi Bölümü Şirket Ortağı Ayhan Üstün 2015 yılında yabancı yatırımcıların pazardaki payının tekrar yükselişe geçtiğini ve finansal yatırımcıların daha aktif rol oynamaya başladığını belirtti. 2016 yılının ilk çeyreğinde gerçekleşen 33 işlemden 12’sinde alıcıların yabancılar olduğunu belirten Üstün, “2015 yılının ilk çeyreğindeki 22 yabancı alımı olduğu göz önünde tutulduğunda geçen seneye göre yabancıların işlem adedi bakımından da bir miktar azalma var” dedi.

“Bu ve benzeri faktörleri dikkate aldığımızda 2016 yılına ilişkin M&A Pazar tahminlerimizde aşağıdaki öngörülere yer verebiliriz” şeklinde konuşan Üstün, şu konulara dikkat çekti:

M&A pazarında 2016 yılı işlem hacminin geçen yılın biraz üstünde ancak son 5 yılın ortalama değerlerinden çok uzakta olmayacağını öngörüyoruz. Bu doğrultuda 15 – 20 milyar dolar arası bir işlem hacmi beklenebilir.

M&A işlemlerini ve dağılımını etkileyecek en önemli kalemler özelleştirmeler olacak. Siyasi ve ekonomik istikrar sağlanabilirse ve bu sayede bazı kamu bankalarının (veya iştiraklerinin), enerji santrallerinin ve limanlar, otoyollar gibi özel projelerin özelleştirmesi başarıyla tamamlanabilir ve 2016 yılı M&A rakamlarının 2015’in üstüne çıkması mümkün olabilir. Aksi takdirde 2015 yılı rakamı olan 16 milyar doların yakalanması bile güç olacaktır.

Özelleştirmelerin hız kazanması halinde piyasada yerli yatırımcının işlemlerinin payının da geçmiş yıllarda olduğu gibi yükselişe geçmesini ve ortalama işlem büyüklüğünün görece olarak artmasını bekliyoruz.
Türk yatırımcıların birçok sebeple yurtdışında yatırım olanaklarına da baktığı bilinen bir olgu; bu sebeple elindeki finansman kaynaklarının bir kısmını yurtdışındaki fırsatlar için ayıran Türk yatırımcıların taraf olacağı işlemlerin 2015’deki 30% oranından yüksek olsa da önceki dönemler kadar baskın olmasını beklemiyoruz.

2015’i satışa hazırlanarak geçiren birçok şirkete bakarak 2016’da satıcılar tarafından başlatılan M&A süreçlerinin artacağını söyleyebiliriz ancak bu süreçlerin olumlu şekilde sonuçlanması cazip bir fiyat teklifi sunabilecek yatırımcıların (alıcıların) ilgisine bağlı olacak.

2016’nın ilk çeyreğinde enerji, Gıda Sanayi, sigortacılık, mobilya/yatak sanayi ve plastik sanayi sektörleri öne çıkmış gibi gözüküyor. Bunlara ilave olarak, özellikle döviz borcu olan sektörler, siyasi sorunlar sebebiyle ihracat pazarları daralan veya turizm gibi doğrudan etkilenen sektörlerde satış veya ortaklık beklentisi daha yüksek. Yılın geriye kalan kısmına bakarsak enerji, plastik sanayi ve gıda sanayi yine en aktif sektörler olacak gibi gözüküyor. . Finansal sektörde büyük bir işlem olması (bazı kamu bankaları veya iştirakleri dışında) şu anda çok olası gözükmese de olması halinde finansal sektör işlemleri toplam rakamı ciddi anlamda etkileyecektir. Karlılık ve borçluluk sorunu yaşayan gayrimenkul ve turizm gibi sektörlerde de satıcı kaynaklı M&A işlemlerinin artacağını öngörüyoruz.

Türkiye’ye gelen yatırımcıların dağılımı bakımından, yine körfez ve uzak doğu kaynaklı sermaye akışının yabancı yatırımlar içinde önemli bir pay tutacağını, gelişmiş batı ekonomilerinden Türkiye’ye gelen M&A yatırımcılarının sınırlı sayıda olacağını söyleyebiliriz. Ancak düşen petrol fiyatlarının etkisiyle körfez ülkeleri kaynaklı M&A işlemlerinde önceki yıllara göre düşüş görülebilir.

Yatırımların finansmanı için gerekli olan kredi kaynaklarının azalması özellikle yerli yatırımcıların M&A potansiyelini azaltıyor. Bankacılık sektörünün de son dönemde yaptığı uyarılar dikkate alındığında, proje finansmanı veya satın alma kredisi gibi olanakların azalması Türk yatırımcısının hem yurtiçi hem yurtdışı M&A işlemlerinin artmasına engel teşkil ediyor.”