Prof. Dr. Cumhur Coşkun Küçüközmen ile gerçekleştirdiğimiz röportaj ve görüşleri Fintechtime Mayıs sayısında yer aldı.

Financial Times tarafından yapılan habere göre Türkiye, 2028 yılında dünyanın en büyük 9. ekonomisi olabilir. Financial Times’ın öngörüsü ile ilgili olarak, ülkemizin önde gelen ekonomistleri ve sektör liderlerinin katılımıyla gerçekleşen özel bir dosya konusu hazırladık. 

Türkiye, 2028 yılında dünyanın en büyük 9. ekonomisi olabilir mi?

 

Prof. Dr. Cumhur Coşkun Küçüközmen’in dosya konusu hakkında görüşlerini aşağıda bulabilirsiniz. 

 

Türkiye Ekonomisinin Dönüşümü: Temel İlkeler ve Yeni Yol Haritasına Doğru!

Financial Times tarafından öne sürülen iddiada, Türkiye’nin 2028 yılında dünyanın en büyük dokuzuncu ekonomisi olabileceği öngörüsü yer almıştır. Bu hedefe ulaşma ihtimal ve potansiyelini değerlendirirken, Türkiye’nin mevcut ekonomik durumunu, sahip olduğu fırsatları ve karşılaşabileceği zorlukları dikkate alırken yakın geçmişi de hatırlamakta fayda olduğu düşünülmektedir.

 

Mevcut Ekonomik Durum

Türkiye ekonomisi, özellikle 1960-1980 ve 1980-2000 arası dönemlerde birbirinden farklı ve uç (ekstrem) olarak değerlendirilebilecek dönemler ve olaylar yaşamıştır. Bu olayların çoğu siyaset kaynaklı olup ekonomiyi birinci dereceden etkilemiştir. Her iki dönemin başı birer askeri darbeye maruz kalınarak sonraki yirmi yılı etkilemiştir. Türkiye bu dönemlerde iç siyaset ve yerel ekonomik güçlüklerle mücadele ederken gelişmişlik seviyesini yakalama açısından dış gelişmelere yeterince odaklanamamış ve 1963 Ankara Anlaşması ile başlayan AB hayalini hâlâ hayal olarak sürdürmeye devam etmiştir. İki darbenin yanı Kıbrıs Barış Harekâtı, ABD ambargosu, Yunanistan ile olan gerilim ve dış politikada artan baskılar Türkiye’yi adeta hareket alanını büyük ölçüde sınırlayan bir kıskaca almıştır. Jeopolitik coğrafya açısından SSCB’nin bölünmesi, İran’da rejim değişikliği, İran-Irak savaşı, Azerbaycan-Ermenistan, Rusya Gürcistan gerilimi, Yugoslavya’nın bölünmesi, Bulgaristan’dan gelen soydaş göçmenler, Güneydoğu sorunu ve 2000 yılı başında yaşanan 2000 Kasım ve 2001 Şubat ev yapımı krizleri, 20’den fazla bankanın kapatılması ve milli gelirde yaşanan %25’lik küçülme ülkeyi bir dönüm noktasına getirmiştir. IMF reçeteleri ile adeta baştan tasarımlanan ekonomi yeni iktidara temiz bir sayfa ve sorunsuz olarak sunulurken Türkiye’nin AB üyeliği ve istikrarlı bir ülke olması yönünde kamuoyunda olumlu bir hava esmeye başlamıştır.

Ne var ki hazırdan yemenin de sonu gelmiş, yabancı sermaye girişleri azalmış, döviz kurlarında yaşanan dalgalanmalar, öngörüden yoksun ekonomi yönetimi, verimli ve gerekli kamu kurumlarının dönüşüm adı altında kapatılması, kamu denetiminin azaltılması, vergi ve denetim konularında keyfiyete yönelik düzenlemeler enflasyon oranındaki yükselişleri beraberinde getirirken dış borç ödeme kapasitesi azalmış, hiç gerek yokken düşürülmeye çalışılan faiz oranları ekonomiyi toparlanması zor bir dönemece sokmuştur. Adeta seçimlerle anılacak son 15 yıl ciddi bir demografik dönüşüme yol açmış ve ülkemizi dünyada en fazla göç alan ülke konumuna sokmuştur. Bunun giderek artan olumsuz etkileri her alanda görülmekle birlikte gelecekte nasıl bir hâl alacağı hususunda ortaya net bir yaklaşım konulamamaktadır.

Tüm bunlara rağmen Türkiye jeostratejik konumu, genç ve dinamik nüfusu, çeşitlendirilmiş sanayi yapısı ve hızlı büyüyen teknoloji sektörü gibi önemli avantajlara sahiptir. Bu unsurlar, ülkenin orta ve uzun vadeli ekonomik büyümesine katkı sağlayabilmekle birlikte dijitalleşme ve yapay zekâ gelişmelerini ıskalamanın maliyetinin de her geçen gün arttığını vurgulamamız gerekir.

 

Potansiyel Fırsatlar ve İhtimaller

  1. Jeostratejik Konum: Türkiye, Avrupa, Asya ve Afrika arasında bir köprüdür. Son derece önemli ve stratejik bir kesişim noktasıdır. Özellikle Rusya Ukrayna krizi nedeniyle Asya-Avrupa arasında hem ticaret, hem enerji konusunda önemli bir rol oynamaktadır. Bu gelişmeler Türkiye’yi lojistik ve taşımacılık sektörleri için stratejik bir merkez haline getirmiştir.
  2. Genç Nüfus (ve bozulan demografik yapı): Türkiye’nin genç ve dinamik nüfusu, iş gücü piyasası için önemli bir potansiyel sunmaktadır. Ancak Dünya Bankası kredilerinde göçmen (mülteci) çalıştırma koşulu, karın tokluğuna çalışacak yabancı sayısı ve ilintili diğer gelişmeler nedeniyle eğitim ve beceri geliştirme yatırımları noktasında ekonomik büyümenin desteklenmesinde nitelik yoksunluğu büyük sıkıntılar getirebilir.
  3. Yenilenebilir Enerji ve Yüksek Teknoloji Yatırımları: Yenilenebilir enerji kaynakları açısından son derece gelişmiş yatırım ve üretimi destekleyen iş piyasası üretimini büyük ölçüde ihraç etmektedir. Ancak doğalgaz ve petrole ve dolaylı olarak elektriğe dış kaynaklar yoluyla bağımlı olmamız halen bir risk teşkil etmektedir. Yüksek teknoloji olarak 5G ve 6G alanlarına yatırım çok önemlidir. Ancak yaşanan F16 ve F35 savaş uçağı krizleri ile birlikte drone teknolojisine yapılan yatırımlar kaynakların farklı yöne akmasına neden olmuştur ve neticede yabancılara şehir hastaneleri, vatandaşlık ve arazi ve konut satışları tavan yapmıştır.
  4. Turizm Sektörü: Eşsiz tarihî ve kültürel mirası ile Türkiye, turizm sektöründe önemli bir potansiyele sahip olmakla birlikte bu alandaki potansiyelini arzu edilen seviyeye getirememiştir.  Turizm gelirlerinin nitelikli işgücü ve doğal zenginliklerin korunması yoluyla artırılması, ekonomik büyümeye ciddi katkı sağlayabilir.

 

Karşılaşabileceğimiz Olası Ekonomik Güçlükler

  1. Enflasyon ve Döviz Kuru Dalgalanmaları: Yüksek enflasyon artık kalıcıdır ve yapısal reformalar olmadan çözümlenmesi güçtür. Ücretliler üzerine getirilen yüklerle bu iş çözülmeye çalışılmakta, temel ihtiyaçlara ve kamu hizmetlerine yapılan zamlarla çözümler aranmaktadır. Bu politikanın sonuçları 31 Mart seçimlerine yansımıştır.
  2. Dış Borç Düzeyi: Yüksek dış borç düzeyleri, borcun finansmanı ve çevrilmesinin maliyeti giderek artmaktadır.
  3. Eğitim ve İnovasyon: Ekonomik büyümenin istenilen seviyeye ulaşması ve sürdürülebilirliği için eğitim kalitesinin artırılmasına ilişkin söylemler sıkça dile getirilirken bu konuya gerekli önemin verilmemesi ve nitelik ve çağdaşlıktan kopuk eğitimle durum daha da kötüleşmektedir. Ar-Ge yatırımlarının teşvik edilmesi gerekirken yerli ve milli söylemi altında her geçen gün üst sıralara çıkma ihtimalimiz giderek azalmaktadır. İnovasyon ve teknolojik gelişme bir süre sonra ülke sınırlarını terk etmektedir.
  4. Siyasal ve Bölgesel İstikrar: Bölgesel çatışmalar, PKK sorunu, İsrail-Hamas savaşı, İsrail-İran gerginliği ve iç siyasi istikrar, ekonomik büyüme üzerinde baskı oluşturmaktadır.

 

Sektörel Yaklaşım

  • Yeşil ve Döngüsel Ekonomiye Geçiş: Sürdürülebilir kalkınma ve yeşil ve döngüsel ekonomiye geçiş, uzun vadeli ekonomik büyümeye ciddi katkısı olan hamlelerdir. Avrupa Yeşil Mutabakatını son dakikada imzalayarak bir taahhüt altına girmiş olduğumuzu ve gereklerini yerine getirmemizin önemini vurgulamalıyım. Ancak demografik değişim ve dönüşümüm bu sürecin önündeki en büyük engel olduğunu vurgulamak gerekir.
  • Dijital Dönüşüm: Dijital altyapının güçlendirilmesi her şeyden önce eğitim, kaynak ve nitelikli işgücü sorunudur. Türkiye bölgesel anlamda mükemmel bir dijital altyapıya ve e-ticaret hacmine sahiptir. Bu sürecin teşviki ve dijital becerilerin geliştirilmesi, ekonomik faaliyetlerin genişletilmesi verimliliğin artırılması için kritik önemi haizdir.
  • 2028 yılında dünyanın en büyük ilk 10 ekonomisi arasında yer alması için öncelikle tutarlı bir iç siyaset, Cumhuriyet kazanımlarına sahip çıkma ve ekonomik politikaları 1923 İktisat Kongresi esaslarını gözeterek belirlemesinde sonsuz fayda vardır. Kongrede belirlenen hedeflere ulaşabilmek için ekonomik yapılanma ve gelecek projeksiyonları çerçevesinde izlenmesi gereken stratejik yol haritası, tutarlı iç ve dış politika, ülke kaynaklarının har vurup harman savrulmasının önüne geçecektir. Bu da ekonomik büyümeyi hızlandıracak, ihracat kapasitesini artıracak ve küresel bazda saygınlığı artırarak yabancı yatırım akışını teşvik edecek ve ülkeyi bir cazibe merkezi haline getirecektir.
  • Serbest Ticaret Anlaşmaları ve Uluslararası Piyasalara / Pazarlara Erişim: Mevcut ve potansiyel ticaret ortakları ile serbest ticaret anlaşmalarını genişletmek ve uluslararası pazarlara erişimi kolaylaştırmanın önemi küreselleşmenin bölgeselleşmeye dönüştüğü günümüzde büyük önem taşımaktadır. Hayata geçirilemeyen TTIP, TPP ve RCEP gibi bölgesel ortaklık girişimleri yerini daha kısıtlı ama etkili oluşumlara bırakmaktadır. Teknoloji ve üretim faktörleri (sermaye ve doğal kaynaklar) bu dönemde ön plana çıkmaktadır. Bu konuda ortaya çıkacak tüm siyasi gelişmelerde Türkiye avantajlı konumda olduğunu ve bunu kullanabilecek sağduyuya sahip olduğu takdirde durumunu tahmin edilenin ötesinde iyileştirebileceğini asla aklında çıkarmamalıdır.
  • Yabancı Yatırım Akışı ve Yatırım Ortamının İyileştirilmesi: Güven, istikrar ve tutarlı iç ve dış siyaset, iş yapma kolaylığı ve benzeri endekslerde yukarı tırmanma gayreti, hukukun üstünlüğünü ilk sıraya koymak ve ekonomik istikrar ile şeffaflık, yabancı yatırımcılar için Türkiye’yi daha cazip hale getirecektir. Top of Form

 

SONUÇ: Geçmiş dönemlere ve yaşanan çalkantılara bakıldığında, Türkiye ekonomisinin karmaşık ve dönüşüm dolu bir yolculuk geçirdiği görülmektedir. İki askeri darbe, ekonomik krizler, jeopolitik değişiklikler ve demografik dönüşümler, ekonominin ve toplumun dokusunu belirgin şekillerde etkilemiştir. Ancak, mevcut durumdan çıkarılabilecek dersler ve geleceğe yönelik atılacak adımlar vardır. Hukukun üstünlüğünün sağlanması, etkin bir vergi reformunun gerçekleştirilmesi, kayıt dışı ekonominin önlenmesi ve laiklik esaslarına bağlı kalınması gibi temel ilkeler, ekonomik istikrarın ve toplumsal düzenin korunmasında kritik öneme sahiptir. “Yurtta sulh, cihanda sulh” ilkesi ile dış politikada sağlanacak denge ve istikrar, ekonomiye olan güveni artırabilir. Vatandaşların bu ülkeyi yurt olarak görmelerinin sağlanması ve sosyal adaletin tesis edilmesi, herkes için eşit fırsatlar yaratabilir ve ekonominin sağlıklı büyümesine katkıda bulunabilir. Bunlar, mevcut ekonomik zorlukların üstesinden gelmek ve sürdürülebilir bir refah yolunda ilerlemek için elzemdir.