EY Türkiye Finansal Risk Hizmetleri Müdürü Utku Baştuğ, Fintechtime Haziran sayısı için yazdı “Türkiye’de yatırım potansiyeli ve büyüme: Finansal dönüşümün genç yüzü”.
Finteklerin sürdürülebilir bir büyüme için yenilikçi çözümler sunmaya devam etmeleri ve müşteri deneyimine odaklanmaları gerekiyor. Ayrıca, küresel pazarlara açılma ve uluslararası ortaklıklar kurma stratejileri de kritik önem taşıyor.
Türkiye’de yatırım potansiyeli ve büyüme: Finansal dönüşümün genç yüzü
Bankacılık sektöründe son yılların en önemli trendleri arasında olan dijital finansal hizmetler, kullanıcıların yanı sıra birçok yatırımcının da ilgisini çekiyor. Türkiye Bankalar Birliği (TBB) tarafından yayımlanan rapora göre, son yıllarda özellikle genç ve orta yaş gruplarında dijital bankacılığa olan ilgi giderek artıyor. Bunu aynı zamanda ülkemizin, genç ve teknolojik gelişmelere kendini hızlı bir şekilde adapte eden bir popülasyona sahip olduğu şeklinde de yorumlayabiliriz. Giderek hız kazanan bu trend, bu alandaki girişimciliği ve inovasyonu da destekliyor. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi tarafından yayımlanan Türkiye Fintek Rehberi’ne göre, özellikle 2021 yılı itibarıyla önceki dönemlere göre yatırımların 10 katından fazla arttığını söylemek mümkün. Bu da Türkiye’de tüm zamanların en büyük yatırım rekoru anlamına geliyor.
Biraz daha geriye gittiğimizde, 2019 yılında Türkiye’de henüz 1 milyar dolar üzerinde yatırım alan bir teknoloji şirketinin olmadığını görüyoruz. Ancak 2020’de bir oyun firmasının 1,8 milyar dolar karşılığında satın alınması, hedefi aşan ilk satın alma işlemi oluyor. 2021 yılında gerçekleşen trajik artışın çok büyük bir kısmı ise iki farklı şirketten geliyor. Bunlardan biri yine oyun şirketi olarak karşımıza çıkıyor. Önceki dönemlerden süregelen yatırımlar ve 2023 yılında alınan mega yatırımlarla iki e-ticaret şirketi ekosistemde decacorn olarak kendine yer buluyor. Aynı yıl içerisinde dört unicorn şirketi; e-ticaret, oyun ve SaaS (hizmet olarak yazılım) sektörlerinden geliyor. 2024 yılında ise Türkiye’de bir ödeme kuruluşunun küreselleşme girişimleri karşılık buluyor ve aldığı yatırımlarla unicorn şirketler arasında yer alıyor.
Yatırımların yüksek bir ivme yakaladığı bu dönemler her ne kadar pandemi dönemine denk gelse de bu durumun fintek şirketlerine olumsuz anlamda pek etki etmediğini görüyoruz. Bunu birkaç nedenle açıklamak mümkün. Bunlardan biri, pandemi döneminde uzaktan hizmetlere olan talebin artması ve teknolojiye yönelik ilginin yükselmesi sayesinde dijitalleşme gereksinimlerinin birçok yeni fintek kuruluşuyla karşılanmış olması. Türkiye’de 2020 yılı, 2018’den sonra (90 fintek şirketi) bir yıl içerisinde 88 adet ile en fazla fintek şirketinin kurulduğu yıl oldu. E-ticaret, lojistik ve oyun sektörlerinin açılan bu şirketlere liderlik etmesiyle finansal çözümlere yönelik alternatifler daha da çoğaldı. Kullanıcılar bu dönem içerisindeki bu gelişmelere çok hızlı bir şekilde adaptasyon sağladı. Bir diğer neden, daha önce de değindiğim gibi henüz pandemi döneminin başında bir oyun firmasının 1 milyar doların üzerinde yatırım almasıyla kurulduğu 2019 yılından sonra 6 ay gibi kısa bir sürede Türkiye’nin en hızlı unicorn şirketi ünvanını kazanması oldu. Yine başka bir oyun firmasının 180 milyon dolar karşılığında %80’inin satın alınması da fintek ekosistemine bir canlık kazandırdı.
Pandemi döneminin ardından dünya genelinde gözlemlenen ekonomik durgunluk ve daralma yönünde atılan adımlarla birlikte dünyada birçok önemli kuruluşun değerlemesinde ciddi düşüşler yaşandı. Forbes tarafından yayımlanan bir makalede; pandemi sonrasında, özellikle dijital bankacılık, ödeme işlemleri ve kripto para birimleri gibi alanlarda faaliyet gösteren fintek şirketlerinin değerlemelerindeki önemli düşüşler buna örnek gösteriliyor. “First Page Sage” firmasının analistleri tarafından hazırlanan bir rapor da bu gerilemeyi destekliyor. Fintek şirketlerinin gelir değişimlerini analiz eden rapora göre finteklerin 2021 ve 2022 yılları içerisinde gelir ve EBITDA çarpanları keskin bir şekilde düşüyor. Ancak 2023 yılının ilk çeyreği itibarıyla toparlanma evresine geçtikleri görülüyor. Türkiye’de ise durum biraz farklı. Türkiye’de 2018 yılında start-up firmaları, oluşumları sonrasında pandemi döneminde yeni yeni yatırım almaya başlayarak, Latin Amerika, Orta ve Doğu Avrupa ülkeleri ile birlikte yatırımcılar için büyüyen bir pazar haline geldi. Bu yüzden şirket değerlemeleri pandemi sırasında çok artmadığı gibi sonrasında da çok fazla değişmedi.
Fintek şirketlerinin artışı ve bu şirketlerin hızlı bir ivmeyle büyümesi yeni düzenlemeleri de beraberinde getiriyor. Özellikle mikro yerel fonlar bu sayede rekor artışlar yakaladı. Ar-Ge firmalarının projelerinden elde edilen gelirlerin %2’lik bir kısmının, Türkiye’de SPK onayıyla kurulan Girişim Sermayesi Yatırım Fonlarına (GSYF), Girişim Sermayesi Yatırım Ortaklıklarına (GSYO) veya teknoparklarda yer alan kuluçka firmalarına yatırım olarak aktarılması zorunluluğu, bu kapsamda yapılan önemli düzenlemelerden biri. Böylelikle 2022 ve sonrasında birçok GSYF’nin kurulmasının önü açılmış oldu. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi tarafından yayımlanan Türkiye Fintek Ekosistemi Durum Raporu’na göre, 2020 ve sonrasında toplam 770 milyon dolar ile 40 fon kuruldu. Bununla birlikte özellikle lisanslama, veri koruma, gizlilik ve denetim gereklilikleri kapsamında yapılan düzenlemeler, fintek kuruluşlarının belirli bir çerçevede, sağlam temeller üzerine kurulmasına olanak sağladığı ve riskin minimize edilmesini temin ettiği için bu durum, yatırımcıların risk algısını olumlu yönde etkiledi.
Geldiğimiz noktada artan mobil penetrasyon, dijitalleşme eğilimleri ve bunun tabanını oluşturan genç ve dinamik nüfus, fintek şirketlerinin büyümesini destekler nitelikte. Bunun üzerine regülasyonların da giderek uyumlu hale gelmesi sektördeki yatırımı ve inovasyonu daha da artıracak gibi görünüyor. Ancak, rekabetin de giderek arttığı bir gerçek. Türkiye’de fintek şirketlerinin hayatta kalma oranı şu an için bir hayli yüksek olsa da rekabet ortamının artması ve sürdürülebilirlik riskleri nedeniyle çıkış yapan şirketleri de görmek sürpriz olmayacaktır. Nitekim “Global Fintech Series” sitesinde yayımlanan bir analize göre, yeni kurulan şirketlerin %20’sinin ilk iki yılda çıkış yaptığı gözlemleniyor. Giderek artan bu oran, 15 yıl içerisinde %75 seviyelerine geliyor. Bu anlamda finteklerin sürdürülebilir bir büyüme için yenilikçi çözümler sunmaya devam etmeleri ve müşteri deneyimine odaklanmaları gerekiyor. Ayrıca, küresel pazarlara açılma ve uluslararası ortaklıklar kurma stratejileri de kritik önem taşıyor.