Enqura Genel Müdürü Hasan Emre Özgür, Fintechtime Mart sayısı için yazdı, “Kadınsız Bilim, Kadınsız Sanat, Kadınsız Ekonomi”.
“Kadınlar yüzyıllar boyunca baskılara, engellere, yasaklara, özellikle kimi toplumlarda sadece belirli rollere indirgenmeye zorlanmalarına rağmen eğitim aldı, çalıştı, üretti ve dünyayı dönüştürdü. Ne kadar şanslıyız ki Emekçi Kadınlar, sadece evde anne ve eş olarak değil, insanlığın gelişiminin her anında ve alanında yolumuzu aydınlatan ışıklar gibi parladı. Parlamaya da devam edecek…”
Kadınsız Bilim, Kadınsız Sanat, Kadınsız Ekonomi
“Kadınların ilerlemesi olmadan insanlığın ilerlemesi mümkün değildir.”
John Stuart Mill
Gölgesiz Dünya
Bir düşünün… Dünya tarihinin en başından beri, kadınlar hiç iş gücüne katılmamış, sadece erkekler çalışmış olsaydı ne olurdu? Bilimin, sanatın, keşiflerin, savaşların ve ekonominin sadece bir cinsiyetin omuzlarında yükseldiği bir dünya nasıl olurdu?
Eksik yazılmış bir destan. Tek kanatlı bir kuş gibi, sürekli havalanmaya çalışırken yere çakılan bir medeniyet…
Kadının Hiç Çalışmadığı Çağlar
Bir sabah, insanlık tarihini yazan kalemlerin yalnızca erkek ellerde olduğunu hayal edelim. Kadınların hiç bir meslek dalında yer almadığı bir dünyada, Mısırlı Hypatia bilimle uğraşmamış, Kleopatra siyaset yapmamış, Marie Curie laboratuvarına hiç girmemiş olurdu. Sümerler’in ilk yazılı kanunları kadınların adını bile anmaz, Orta Çağ Avrupası kadın doktorları, yazarları, tüccarları hiç tanımazdı.
Kadın eli değmemiş bir tarihte, kütüphaneler yarı dolu, keşifler yarım, yenilikler eksik olurdu. Florence Nightingale savaş meydanlarında yaralı askerleri kurtaramamış, Ada Lovelace bilgisayar programcılığının temellerini atmamış, Rosalind Franklin DNA’nın sırrını çözememiş olurdu.
Ticaret yolları inşa edilirken, yalnızca erkeklerin taşıdığı yük daha ağır, savaş meydanları daha yıkıcı, hastaneler ise daha boş olurdu. Kadınların icat ettiği antibiyotikler, tıbbi cihazlar, eğitim reformları ve sanatsal devrimler gerçekleşmezdi. İnsanlık, tıpkı gökyüzüne çıkmaya çalışan bir kuş gibi, tek kanadıyla çırpınıp dururdu.
Kadınsız Bilim, Kadınsız Sanat, Kadınsız Ekonomi
Bir üniversite düşünün… Dersliklerinde yalnızca erkek öğrenciler var. Kadınların eğitime katılmadığı, akademik dünyada hiç yer almadığı bir evren. Tıp, mühendislik, fizik, kimya, biyoloji, astronomi… Bu alanların hiçbirinde kadınların adı anılmıyor.
Sanayi Devrimi’ni hatırlayın… Erkeklerin fabrikalarda çalıştığı, kadınların ise yalnızca evde oturduğu bir çağ. Küresel üretim yavaşlar, çünkü iş gücünün yarısı kaybolur. Dünya Savaşları’nda cephe gerisinde çalışan, fabrikalarda üretimi sürdüren kadınlar olmadığında, ordular yiyeceksiz, mühimmatsız, desteksiz kalırdı.
Sanat dünyasında da durum farklı olmazdı. Kadınların şiir, roman ve tiyatroda kalem oynatmadığı bir dünyada, Jane Austen’in kitapları asla yazılmamış, Emily Dickinson’ın dizeleri hiç okunmamış olurdu. Sanatın yarısı, toplumun yarısı gibi, yok olurdu.
Yavaşlayan Teknoloji ve Çöküşün Eşiğindeki İnsanlık
Kadınların hiç çalışmadığı bir dünyada ekonomi nasıl olurdu? 19. ve 20. yüzyıldaki kadın iş gücü olmasaydı, ülkelerin üretim kapasitesi en az %50 düşerdi. Çalışan nüfus azaldıkça, toplumun ilerleyişi yavaşlar, icatlar geç keşfedilir, refah seviyesi düşerdi.
Ya Teknoloji? NASA’nın Ay’a insan göndermesini sağlayan matematikçiler arasında Katherine Johnson’ın olmadığını düşünün. Uzay çağının başlangıcı ertelenir, keşifler geri kalır, insanlık belki de hâlâ uzaya çıkamamış olurdu.
Daha da önemlisi, modern dünyanın temeli olan yapay zeka, bilgisayar bilimi ve genetik araştırmaları, kadın bilim insanlarının katkıları olmadan eksik olurdu. Günümüzün gelişmiş sağlık sistemleri, sürdürülebilir tarım teknolojileri, yenilenebilir enerji kaynakları gibi alanlarda inovasyon yarım kalırdı.
İnsanlığın Uyanışı
Neyse ki, tarih böyle yazılmadı. Kadınlar yüzyıllar boyunca baskılara, engellere, yasaklara, özellikle kimi toplumlarda sadece belirli rollere indirgenmeye zorlanmalarına rağmen eğitim aldı, çalıştı, üretti ve dünyayı dönüştürdü. Marie Curie, elementleri parçalamaktan korkmadı. Amelia Earhart, gökyüzünü fethetmekten çekinmedi. Halide Edip Adıvar Sultanahmet mitinginde güçlü sesiyle konuşmaktan kaçmadı, Sabiha Gökçen, savaş uçağını kullanmaktan vazgeçmedi. Türkan Saylan, eğitimle devrim yapmaktan geri durmadı. Türk Milli Kadın Voleybol takımı hem Milletler Ligi hem Avrupa hem de Dünya şampiyonu olurken onları kimse durduramadı. Ne kadar şanslıyız ki Emekçi Kadınlar, sadece evde anne ve eş olarak değil, insanlığın gelişiminin her anında ve alanında yolumuzu aydınlatan ışıklar gibi parladı. Parlamaya da devam edecek…