Ödeme Stratejileri ve İnovasyon Lideri Mehmet Evirgen, Fintechtime Nisan sayısı için yazdı “Finansal Kapsayıcılık ve Mikrofinans: Fintech ile Toplumsal Dönüşüm”.

Banka hesabı, tasarruf, kredi ve sigorta gibi temel finansal araçlardan mahrum kalan kesimler, ekonomik kalkınmanın dışında kalma riskiyle karşı karşıya. Dünyada yetişkin nüfusun halen %24’ü – yaklaşık 1,4 milyar insan – bir finansal hesabı olmadığı için “bankasız” durumda. İşte tam bu noktada mikrofinans ve fintech çözümleri devreye girerek finansal kapsayıcılıkta devrim yaratma potansiyeli sunuyor. Mikrofinans, geleneksel bankacılığın erişemediği kesimlere küçük ölçekli kredi, birikim hesabı, mikro sigorta gibi hizmetler sunarak bireyleri ve girişimcileri güçlendirmeyi amaçlıyor​.”

 

 

Finansal Kapsayıcılık ve Mikrofinans: Fintech ile Toplumsal Dönüşüm

Finansal hizmetlere erişimin toplumların refahında kritik bir rol oynadığı artık iyi bilinen bir gerçek. Banka hesabı, tasarruf, kredi ve sigorta gibi temel finansal araçlardan mahrum kalan kesimler, ekonomik kalkınmanın dışında kalma riskiyle karşı karşıyadır. Dünyada yetişkin nüfusun halen %24’ü – yaklaşık 1,4 milyar insan – bir finansal hesabı olmadığı için “bankasız” durumdadır​.

Bu kesimler ağırlıklı olarak yoksul haneler, kırsal bölgelerde yaşayanlar, kadınlar ve küçük işletmeleri kapsamaktadır​

Finansal kapsayıcılık, bu dışarıda kalan grupların uygun maliyetli finansal hizmetlere erişimini sağlayarak yoksulluğu azaltmayı, ekonomik fırsatları artırmayı ve toplumsal dönüşümü hızlandırmayı hedefler.

 

Finansal Kapsayıcılığın Önemi

Finansal sisteme dahil olmanın bireyler ve KOBİ’ler için çok boyutlu faydaları vardır. Araştırmalar, banka hesabı sahipliğinin artmasının yoksulluk oranlarını düşürdüğünü, hanehalkı tasarruflarını yükselttiğini ve beklenmedik giderlere karşı dayanıklılığı artırdığını göstermektedir. Özellikle kadınların kendi banka hesaplarına sahip olması, ekonomik bağımsızlıklarını güçlendirmekte ve iş hayatına katılımlarını teşvik etmektedir. Hindistan’da 100 milyondan fazla kişi üzerinde yapılan bir çalışma, hükümet destek ödemelerinin kadının kendi hesabına yatırılması halinde kadınların istihdama katılımının belirgin şekilde arttığını ortaya koymuştur​.

Bununla birlikte, finansal kapsayıcılığı sağlamada geleneksel bankacılık her zaman yeterli olamamaktadır. Bankalar, düşük gelirli veya kredi geçmişi olmayan müşterilere ulaşmakta isteksiz davranabilir ya da kırsal bölgelerde şube açmak kârlı olmayabilir. Sonuç olarak, halen dünya genelinde milyonlarca insan banka hesabı açmamalarının nedenleri arasında gelir yetersizliği, yüksek hizmet maliyetleri, bankalara duyulan güvensizlik ve kimlik belgesi eksikliği gibi engelleri sıralamaktadır​.

​İşte tam bu noktada mikrofinans ve fintech çözümleri devreye girerek finansal kapsayıcılıkta devrim yaratma potansiyeli sunmaktadır. Mikrofinans, geleneksel bankacılığın erişemediği kesimlere küçük ölçekli kredi, birikim hesabı, mikro sigorta gibi hizmetler sunarak bireyleri ve girişimcileri güçlendirmeyi amaçlar​. Mikrofinans kuruluşları sayesinde düzenli geliri veya teminatı olmayan kişiler dahi küçük krediler alarak kendi işlerini kurma ve gelir yaratma şansı bulur. Finansal teknolojiler (fintech) ise bu süreçte ölçeklenebilir ve hızlı çözümler sunarak, cep telefonu uygulamaları, dijital ödemeler ve yapay zeka destekli kredi değerlendirmeleri ile kapsayıcılığı daha önce görülmemiş seviyelere taşıyabilir.

 

 

Türkiye’de Finansal Kapsayıcılık ve Mikrofinans

Türkiye, dinamik ve genç nüfusu ile fintech uygulamalarını benimsemeye hazır bir demografiye sahip olsa da finansal kapsayıcılık açısından iyileştirmeye açık yönler barındırıyor. 2017 verilerine göre Türkiye’de her 10 yetişkinden 3’ünün bir banka hesabı yoktu​.

Üstelik finansal sistemin dışında kalan bu unbanked kesimin %60’ından fazlasını kadınlar oluşturmaktaydı​. Bu göstergeler, gelir düzeyi açısından üst-orta gelir grubundaki diğer ülkelere kıyasla Türkiye’nin geride kaldığını işaret ediyor; zira aynı dönemde benzer ülkelerde banka hesabı sahipliği ortalama %78 civarındayken Türkiye’de bu oran %68’de kalmıştı​. Finansal hizmetlere erişimdeki bu boşluk, özellikle kırsal bölgelerde yaşayanlar, düşük gelirli haneler ve küçük ölçekli işletmeler için önemli bir engel teşkil ediyor.

Fintech girişimleri son yıllarda Türkiye’de bu boşluğu doldurmak için çeşitli çözümler geliştirmeye başladı. Örneğin, dijital cüzdan ve ödeme platformu Papara, 2016 yılında finansal kapsayıcılığı artırma misyonuyla kurulmuş ve milyonlarca kullanıcıya hızlı, kolay erişilebilir finansal hizmetler sunmuştur​. Bankada hesabı olmayan veya geleneksel bankacılığı kullanmak istemeyen bireyler, Papara gibi elektronik para kuruluşları aracılığıyla ücretsiz hesap açarak para transferi, fatura ödeme, ön ödemeli kart ile alışveriş gibi işlemleri gerçekleştirebiliyor. Nitekim Papara, yenilikçi ürünleriyle kısa sürede 20 milyondan fazla kayıtlı kullanıcıya ulaşıp 2023’te Türkiye’nin ilk fintech “unicorn”u haline gelerek finansal hizmetlerin kapsayıcılığını kanıtlamıştır​. Benzer şekilde, mobil operatör tabanlı ödeme çözümleri (Turkcell Paycell gibi) ve elektronik para lisanslı diğer fintech şirketleri de özellikle gençler ve bankalarla çalışmakta zorlanan kesimler için alternatif kanallar oluşturuyor. Bu şirketlerin sunduğu kullanıcı dostu uygulamalar ve düşük maliyetli işlemler, geleneksel bankacılıkta karşılaşılan bürokrasi ve ücretler nedeniyle sisteme dahil olmayan kişileri çekebilmektedir.

Mikrofinans tarafında ise Türkiye’deki gelişimin daha sınırlı kaldığını belirtmek gerekir. 2003 yılında Türkiye İsrafı Önleme Vakfı tarafından başlatılan Türkiye Grameen Mikrofinans Programı (TGMP), ülkedeki ilk ve tek yaygın mikrofinans modelini oluşturmuştur. TGMP, teminat veya kefalet aranmaksızın dar gelirli kadınlara küçük sermayeler (mikrokredi) sağlayarak onların gelir getirici faaliyete başlamasına destek oluyor​​. Bugün TGMP, 69 ilde 85 şube aracılığıyla 40 binden fazla girişimci kadına mikro kredi desteği sağlamış durumda​. Bu kredilerle pek çok kadın ev içinde üretim yaparak veya küçük işletmeler kurarak aile bütçesine katkı sunuyor. Ancak Türkiye nüfusu ve ihtiyaç düşünüldüğünde, 40 bin kişi oldukça sınırlı bir kapsama işaret ediyor. Mikrofinansın bankacılık dışı bir model olarak yaygınlaşamamasında, uzun yıllar yasal altyapı eksikliği ve finansman yetersizlikleri önemli rol oynadı. Türkiye’de mikro kredi faiz oranlarının tavan sınırları ve bankaların mevduat toplamadaki tekel konumu, mikrofinans programlarının ölçeklenmesini zorlaştıran faktörler oldu. Yine de son yıllarda fintech destekli bazı girişimler KOBİ’ler ve bireyler için alternatif finansman modelleri geliştirmeye başladı. Örneğin, e-ticaret satıcılarına gelir temelli finansman, fatura karşılığı avans (faktoring) platformları ve alternatif kredi skoru üreten startup’lar ortaya çıkıyor. Bu yenilikler, bankadan kredi alamayan küçük işletmelerin ve bireylerin finansmana erişimini kolaylaştırma potansiyeli taşıyor. Son dönemde yasal olarak da hareketlilik mevcut: Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK), 2021’de aldığı kararla dijital (şubesiz) banka lisanslarının önünü açtı. Bu sayede, tamamen dijital kanallar üzerinden faaliyet gösterecek yeni bankalar kurulabilecek, ki bu da fintech şirketlerine bankacılık lisansı alarak daha geniş kitlelere hizmet verme imkanı sunuyor. Örneğin, bir elektronik para şirketi olan Papara’nın bir yatırım bankası ile iş birliğine giderek dijital bankacılık lisansı hedeflediği biliniyor​.

Bu gelişmeler, önümüzdeki dönemde Türkiye’de fintech kaynaklı finansal kapsayıcılık atılımının hızlanabileceğine işaret ediyor.

 

 

Avrupa’da ve Küresel Ölçekte Başarılı Modeller

İspanya’da MicroBank mikrokredisi desteğiyle kurulmuş bir küçük işletme (bebek spa). Avrupa’daki mikrofinans programları, benzer şekilde finansmana erişimi olmayan girişimcilere sermaye desteği sağlayarak istihdam yaratıyor​.

Finansal kapsayıcılık sorunları sadece gelişmekte olan ülkelere özgü değildir. Avrupa’da nüfusun büyük bölümü bankacılık sistemine dahil olsa da, geleneksel finansmanda “boşluk grupları” diyebileceğimiz kesimler bulunur. Özellikle düşük gelirli göçmenler, uzun süre işsiz kalanlar veya kırsal bölgelerdeki mikro girişimler, bankalardan kredi almakta zorlanabilir. Bu ihtiyaca cevap vermek üzere Avrupa’da mikrofinans sektörü yıllardır aktif bir rol oynuyor. Avrupa Mikrofinans Ağı (EMN) verilerine göre 2022 itibarıyla Avrupa genelinde mikrofinans kuruluşlarınca aktif durumda olan mikro kredi bakiyesi 5,3 milyar avroyu bulmuş ve 1,2 milyon kişi bu mikro kredilerden faydalanmıştır​. Üstelik bu kredilerin önemli bir kısmı toplumsal açıdan kırılgan kesimlere yönelmiştir: Mikro kredi kullanıcılarının %42’si kadınlardan, %40’ı kırsal kesimde yaşayanlardan oluşurken, müşterilerin dörtte biri de göçmenlerden meydana gelmektedir​. Bu istatistikler, Avrupa’da mikrofinansın finansal sistemde yeterince hizmet alamayan grupları hedefleyerek sosyal içerme sağlama misyonunu yansıtmaktadır.

Avrupa’da başarılı mikrofinans modellerine örnek olarak İspanya’daki MicroBank ve Fransa’daki ADIE gibi kurumlar verilebilir. İspanya, yıllık 2,1 milyar avroyu aşan mikro kredi hacmiyle Avrupa’da lider konumdadır ve bu kredilerin büyük bölümü ihtiyaç sahibi bireylere ve küçük ölçekli girişimlere hayat vermektedir​. MicroBank tek başına 2023 yılında İspanya’daki mikrokredilerin yarısından fazlasını sağlayarak on binlerce yeni işletme ve istihdam imkanı yaratmıştır​.

Doğu Avrupa’da da Bosna Hersek, Romanya gibi ülkelerde mikrofinans sektörünün geliştiği ve küçük işletmelere önemli miktarda fon sağlandığı görülmektedir​.

Avrupa’daki bu deneyimler, finansal kapsayıcılığın geliştirilmesinde mikro kredilerin sadece gelişmekte olan ülkelerde değil, gelişmiş ekonomilerde dahi halen geçerli ve gerekli bir araç olduğunu ortaya koyuyor. Bankacılık sistemine formel olarak dahil olsa bile, kredi geçmişi olmayan veya teminat sunamayan girişimciler için mikrofinans bir basamak işlevi görüyor. Fintech şirketleri de Avrupa’da bu alana inovasyon getiriyor. Örneğin, peer-to-peer (P2P) lending platformları bireylerden KOBİ’lere doğrudan borç verilmesini sağlarken, dijital mikro-kredi yazılımları kredi değerlendirme süreçlerini otomasyona bağlayarak mikrofinans kuruluşlarının daha hızlı ve esnek hizmet sunmasına imkan tanıyor​.

Almanya merkezli Able Platform gibi fintech girişimleri, mikro kredi veren kurumlara beyaz etiketli altyapı sunarak kredi başvurularının anında değerlendirilmesi ve skorlanmasını mümkün kılıyor​. Yine Berlin çıkışlı Bling ve FinMarie gibi uygulamalar, sırasıyla aileler/çocuklar ve kadınlar için özelleşmiş finansal eğitim ve mikro yatırım çözümleri sunarak finansal kapsayıcılığı farklı boyutlarda ele alıyor​.

Küresel ölçekte baktığımızda, fintech destekli finansal kapsayıcılığın en çarpıcı başarı hikâyelerinden biri Kenya’da yaşandı. Mobil para platformu M-Pesa, 2007 yılında cep telefonu üzerinden para gönderip alma hizmeti olarak başladığında Kenya’da yetişkinlerin sadece %26’sının bir finansal hesabı vardı. Bugün ise M-Pesa sayesinde finansal kapsayıcılık oranı %84’e yükselmiş durumda​.

Yani on yıldan biraz fazla bir sürede, nüfusun çok büyük bir bölümü temel finansal işlemleri cep telefonları aracılığıyla yapabilir hale geldi. M-Pesa’nın başarısının ardında, ülkede yaygın bir acente ağı kurarak banka şubesi olmayan yerleşimlerde bile nakit para ile dijital para arasında köprü kurması yatıyor. Kırsal bir köyde yaşayan biri, yakındaki bir M-Pesa acentesine (bakkal dükkanı vb.) giderek nakit parasını cep telefonuna yükleyip dijital olarak uzak bir akrabasına gönderebiliyor veya faturasını ödeyebiliyor.

Kenya’da bir dükkân üzerindeki M-Pesa logosu, mobil para acentesi olarak hizmet veriyor. M-Pesa gibi mobil finansal hizmetler, banka şubelerinin olmadığı kırsal bölgelerde bile milyonlarca insana para transferi, ödeme ve küçük kredi imkânı sunarak Kenya’da finansal kapsayıcılığı %23’lerden %84’e çıkardı.

Benzer şekilde, gelişmekte olan ülkelerde mobil finansal hizmetler ve mikrokredi birleşiminin etkileyici örnekleri bulunmaktadır. Bangladeş’te Grameen Bank tarafından başlatılan mikrokredi modeli, dünyanın pek çok yerine ilham vermiş ve milyonlarca yoksul ailenin kendi işini kurmasına vesile olmuştur. Hindistan’da hükümetin 2014’te başlattığı Jan Dhan Yojana programı ile yüz milyonlarca insan ilk kez bankada hesap sahibi yapılmış, bunu desteklemek için Aadhaar dijital kimlik sistemi ve mobil ödeme altyapıları devreye alınmıştır​. Sonuç olarak Hindistan’da finansal erişim oranı 2011’de %35’ten 2021’de %78’e fırlamıştır​.

Bu artışın önemli bir bölümü, dijital ödemeler ve sübvansiyonlu hesap kampanyaları sayesinde gerçekleşmiştir. Türkiye de bu ülkelerden dersler çıkararak kendi çözümlerini geliştirebilir. Örneğin, görece finansal dışlanmanın yüksek olduğu güneydoğu illerinde veya mülteci topluluklarında, mobil para ve mikrofinans projeleri bir arada uygulanarak hem yerel halkın hem de kırılgan grupların ekonomik hayata katılımı artırılabilir.

 

Gelecek Trendleri ve Öneriler

Finansal teknolojilerdeki gelişim, önümüzdeki yıllarda finansal kapsayıcılıkta yeni atılımlar yapılabileceğine işaret ediyor. Yapay zeka (AI) ve blokzincir gibi teknolojiler, doğru kullanıldığında finansal hizmetlere erişimi daha da demokratikleştirebilir. Özellikle yapay zeka destekli çözümler, geleneksel kredi değerlendirme yöntemlerini kökten değiştirerek krediye erişimi genişletiyor. Örneğin, geleneksel bankalar kredi verirken genellikle gelir belgesi, kredi geçmişi gibi sınırlı verilere bakarken; fintech şirketleri AI tabanlı alternatif kredi skorlama modelleriyle çok daha zengin veri kaynaklarını analiz edebiliyor. Bir kişinin akıllı telefon kullanım alışkanlıkları, fatura ödeme düzeni veya e-ticaret geçmişi gibi “alternatif veriler”, kredi geçmişi olmayan birinin ödeme kabiliyetine dair önemli ipuçları sunabiliyor​.

Nitekim araştırmalar, bir bireyin telefonunda finans uygulaması yüklü olmasının bile geri ödeme davranışını anlamada faydalı bir değişken olabildiğini gösteriyor​. Kenya ve Tanzanya gibi ülkelerde faaliyet gösteren Tala gibi dijital kredi sağlayıcıları, mobil cihazlardaki SMS ve arama kayıtlarını dahi inceleyerek kredi notu oluşturuyor ve bankaların riskli bulup kredi vermediği binlerce müşteriye küçük krediler sağlayabiliyor​. AI ile güçlendirilmiş bu tür modeller, insan değerlendirmelerinin önyargılarını da (tamamen ortadan kalkmasa da) azaltarak kadınlar ve gençler gibi grupların kredi onayı almasını kolaylaştırabilir. Ancak burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da algoritmik önyargı riskidir; eğer yapay zeka modelleri uygun şekilde tasarlanmazsa, toplumsal cinsiyet veya etnik köken gibi özellikler dolaylı olarak skorlara yansıyabilir ve mevcut eşitsizlikleri pekiştirebilir​. Dolayısıyla, yapay zekanın finansal kapsayıcılıkta etkin rol oynaması için şeffaf ve adil AI sistemlerinin geliştirilmesi kritik olacak.

Blokzincir teknolojisi ve kripto varlık ekosistemi de finansal kapsayıcılık açısından büyük bir potansiyel barındırıyor. Merkeziyetsiz finans (DeFi) uygulamaları, aracılara ihtiyaç duymadan kullanıcıların küresel ölçekte finansal işlemler yapabilmesini mümkün kılıyor. Özellikle istikrarsız ekonomilerde, yerel paranın yüksek enflasyonla eridiği ülkelerde stablecoin denilen değerini koruyan dijital varlıklar halkın sığındığı bir liman haline gelmeye başladı. Örneğin Arjantin’de bazı dijital cüzdan uygulamaları, tasarruf sahiplerine enflasyona karşı değerini koruyan stablecoin’ler sunarak onların birikimlerini güvence altına almalarını sağlıyor​. Benzer şekilde, yurt dışında çalışan göçmen işçilerin evlerine para göndermesi (havale) süreçlerinde kripto tabanlı çözümler işlem maliyetlerini ve süresini ciddi ölçüde azaltabiliyor. Geleneksel para transfer şirketleri ile kıyaslandığında, blokzincir üzerinden dakikalar içinde ve çok düşük masrafla para göndermek mümkün olabiliyor. Örneğin, sınır ötesi ödemelerde Stellar veya Ripple gibi blokzincir ağlarının kullanımı, gelişmekte olan ülkelerde ailelerine para yollayan bireylere hem zaman kazandırıyor hem de daha fazla miktarın karşı tarafa ulaşmasını sağlıyor​. Dünya genelinde finansal hizmetlere erişimi olmayan 1,4 milyar insanın önemli bir kısmı, dijital ödeme altyapılarının henüz gelişmediği bölgelerde yaşıyor​. Blokzincir tabanlı mobil uygulamalar, bu popülasyona doğrudan cep telefonlarından uluslararası finansal ağlara katılma şansı sunabilir.

Önümüzdeki dönemde merkez bankası dijital paraları (CBDC) da finansal kapsayıcılığın artırılmasında rol oynayabilir. Birçok ülkenin merkez bankası dijital para projeleri bulunuyor (örneğin, Avrupa Merkez Bankası’nın dijital euro projesi, Çin’in dijital yuan pilotu, Nijerya’nın eNaira’sı vb.). Dijital paraların doğru kurgulanması halinde, bankacılık sistemine güvenmeyen veya erişimi olmayan kesimlerin doğrudan merkez bankasında dijital cüzdan sahibi olması sağlanabilir. Bu, özellikle yoksul ve bankasız nüfusun kamusal güvenceli bir ödeme aracına erişmesi anlamına gelecektir. Ancak burada da teknolojik altyapı, dijital okuryazarlık ve mahremiyet konularına dikkat edilmesi gerekiyor.

Son olarak, finansal kapsayıcılığın geleceğinde dijital finansal eğitim ve müşteri farkındalığı önemli bir yer tutacak. Fintech çözümleri sunmak tek başına yeterli değil; bu çözümlerin hedef kitle tarafından benimsenmesi ve etkin kullanılması gerekiyor. Bu nedenle hem Türkiye’de hem dünyada, finansal okuryazarlık programlarının fintech uygulamalarıyla entegre edilmesi tavsiye ediliyor. Örneğin, bir mobil bankacılık uygulaması üzerinden kullanıcılara bütçe yönetimi eğitimi verilmesi, birikim yapmaya teşvik eden oyunlaştırma tekniklerinin kullanılması gibi yöntemler yaygınlaşabilir. Türkiye’de de yakın zamanda bazı bankalar ve fintech’ler, gençlere ve KOBİ’lere yönelik dijital finansal okuryazarlık içerikleri üretmeye başladı. Bu çabaların devlet politikalarıyla desteklenmesi, örneğin ulusal eğitim müfredatında dijital finans konularına yer verilmesi, uzun vadede kapsayıcılığı pekiştirecektir.

 

Öneriler ve Sonuç: Finansal kapsayıcılık, sadece ekonomik bir hedef değil aynı zamanda toplumsal eşitlik ve kalkınma meselesidir. Fintech sektörünün gelişimi, bu alanda yıllardır çözülemeyen sorunlara yenilikçi çözümler sunmak için tarihi bir fırsat yaratıyor. Türkiye, genç nüfusu ve teknolojik adaptasyon becerisi yüksek toplumu sayesinde fintech ile kapsayıcılıkta bölgesel bir başarı hikayesi yazabilir. Bunun için önerilerimizi şu şekilde özetleyebiliriz:

Kamu-Strateji Uyumu: Finansal kapsayıcılık, ekonomi yönetiminin merkezi bir gündemi haline getirilmeli ve yarım kalan 2014 Ulusal Stratejisi güncellenerek uygulanmalıdır. Kamu kurumları, fintech girişimleri ve sivil toplum arasında işbirliği mekanizmaları kurulmalıdır.

Regülasyon ve Teşvik: Mevzuat, yeni teknolojilere uyum sağlarken tüketici korumasını ihmal etmemelidir. Regülatörler, AI ve blokzincir tabanlı ürünler için kılavuzlar yayımlayarak sektörün önünü açabilir. Mikrofinans kuruluşlarına ve kapsayıcılık odaklı fintech’lere vergi teşviki, sübvansiyonlu fonlama gibi destekler düşünülebilir.

Altyapı Yatırımları: Özellikle kırsal ve dezavantajlı bölgelerde internet erişimi ve dijital altyapı güçlendirilmelidir. Mobil penetrasyonun yüksekliği Türkiye için avantaj; bunu finansal hizmet sunumu için kullanan yenilikler desteklenmelidir.

Eğitim ve Farkındalık: Halkın dijital finansal ürünlere güvenini artırmak için eğitim kampanyaları ve başarılı kullanıcı hikayeleri paylaşılmalıdır. Fintech şirketleri de arayüzlerini sade ve anlaşılır tutarak, müşteri destek hatlarıyla özellikle ilk kez finansal sistem kullanacak kişilere rehberlik etmelidir.

Veri ve Takip: Finansal kapsayıcılık alanındaki ilerlemeyi ölçmek için düzenli veriler toplanmalı (örneğin, hesap sahipliği, mobil ödeme kullanımı, mikro kredi sayıları gibi) ve bu veriler şeffaf şekilde kamuoyuyla paylaşılmalıdır. Böylece politika müdahalelerinin etkisi izlenebilir.

Sonuç olarak, finansal kapsayıcılık ve mikrofinans alanında fintech destekli dönüşüm gerçekçi ve ulaşılabilir bir hedef olarak karşımızda duruyor. Hem Türkiye’de hem de Avrupa’da, uygun vizyon ve işbirliğiyle, milyonlarca insanı ekonomik hayata tam anlamıyla dahil etmek ve fırsat eşitliğini güçlendirmek mümkün olacak. Fintech sektöründeki profesyoneller, girişimciler ve politika yapıcılar el ele vererek yenilikçi çözümleri toplumsal faydaya yönlendirdiğinde, finansal hizmetler bir ayrıcalık olmaktan çıkıp herkesin temel hakkı haline gelecektir. Bu da sürdürülebilir kalkınmanın ve refahın en önemli anahtarlarından biri olacaktır.

 

 

KAYNAKLAR
  1. Jagani, A. (2023). Global banking in 4 infographics – ADP Rethink Quarterly. Dünya Bankası Global Findex 2021 verilerine göre küresel yetişkin nüfusun %76’sı finansal hesap sahibidir; hala 1,4 milyar kişi finansal sistemin dışındadır. [25][19].
  2. IBS Intelligence (2024). 5 Microfinance platforms empowering the underbanked in Europe. Mikrofinansın dezavantajlı kesimler için önemini vurgulayan makale; Avrupa’da finansal kapsayıcılığı artıran fintech girişimlerinden örnekler sunuyor. [9]
  3. MFC (2020). The Fintech Market in Turkey – Case Study. Türkiye’de yetişkinlerin %30’a yakınının bankasız olduğu bilgisi; 2014 Finansal Erişim Stratejisi. [7][13]
  4. TGMP (2022). Türk Grameen Mikrofinans Programı Tanıtım Bilgileri. 69 ilde 85 şube, 40 binden fazla dar gelirli kadına mikrokredi sağlandığı bilgisi. [15]
  5. Endeavor Türkiye (2024). Papara, Dünyanın En İyi 250 Fintech Şirketi Arasında. 2016’da kuruluşu, 20 milyondan fazla kullanıcıya ulaşması, Türkiye’nin ilk fintech unicorn’u olması. [17]
  6. CaixaBank (2023). European Microfinance Network Survey 2023 sonuçları. Avrupa genelinde aktif mikro kredi portföyü 5,3 milyar €; 1,2 milyon faydalanıcı, %42 kadın, %25 göçmen. [31]
  7. McKinsey (2022). Driven by purpose: 15 years of M-Pesa’s evolution. M-Pesa’nın Kenya’da finansal kapsayıcılığı %26’dan %84’e çıkardığı bilgisi. [29]
  8. Safaricom News (2023). M-PESA: 17 years of transforming lives. 2023 itibarıyla Kenya nüfusunun %61’i M-Pesa kullanıyor, finansal kapsayıcılık %84’e ulaştı. [39]
  9. ICLG (2024). Fintech Laws and Regulations – Turkey. 2024 itibarıyla Türkiye’de ~691 fintech şirketi, çoğu ödeme alanında, yasal çerçevenin yenilikçi oluşu. [33]
  10. EIF (2023). Open banking and inclusive finance in the EU. PSD2 ve açık bankacılığın finansal kapsayıcılığa etkisi, düzenleyicilerin teşvik edici rolü. [34]
  11. J-PAL (2024). Using alternative data and AI to expand financial inclusion. Yapay zekâ ve alternatif verilerin krediye erişimi artırmadaki rolü. [23]
  12. Finextra (2025). AI and Financial Inclusion: How Smart Algorithms Are Transforming Access to Credit. Bankasız kesimler için AI destekli kredi sistemleri; Tala örneği. [35]