Lidio Pazarlama Müdürü Gonca Çin ile Fintechtime Nisan 2025 sayısı için gerçekleştirdiğimiz özel röportaj yayında.

Finansal teknolojiler dünyasında rekabetin her geçen gün kızıştığı bir dönemde, doğru pazarlama stratejileri yalnızca fark yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda sürdürülebilir başarıyı da beraberinde getiriyor. Biz de “Fintek Sektöründe Pazarlama Devrimi” başlıklı dosya konumuz kapsamında, alanın deneyimli isimlerinden biri olan Lidio Pazarlama Müdürü Gonca Çin ile bir araya geldik.”

 

Sizi tanıyabilir miyiz? Çalıştığınız marka ile yolunuz nasıl keşişti?

Merhaba, Gonca ben. Fintech sektöründe 10. yılımın içindeyim. 6 sene bir finansal teknoloji girişiminde pazarlama ekibinde çalıştıktan sonra, konfor alanımdan çıkıp yeni deneyimler edinme arzusu ile doluyken yolum Lidio Kurucu Ortağı ve CEO’su Emre Güzer ile kesişti. O zamandan bugüne Lidio’da 4 senedir Pazarlama Müdürü rolünde Lidio’nun tüm pazarlama faaliyetlerinden sorumluyum. Lidio’nun ilk kurulduğu günlerden bu yana geçen serüveninde yer almak benim için çok keyifli bir yolculuk ve inanılmaz bir gurur kaynağı.

 

Geride bıraktığımız 2024 yılı, markanız için nasıl bir dönüşüm süreci sundu? Pazarlama stratejilerinizde hangi ana trendleri ve tüketici içgörülerini merkeze aldınız? Marka bilinirliği, müşteri etkileşimi ve gelir artışı açısından en büyük kazanımlarınızı hangi alanlarda gözlemlediniz?

2024 yılı, Lidio için istikrarlı büyümenin yanında, sektörde fark yaratan projelerle daha da görünür hale geldiğimiz bir yıl oldu. Her geçen gün büyüyen marka bilinirliğimizi, sadece hacimle değil, pazara kazandırdığımız yeniliklerle pekiştirdik. Bugün, Türkiye’de eşi benzeri olmayan birçok projeye imza atıyor olmak, bu dönüşümün en net göstergesi. Bu yıl odağımıza aldığımız üç temel başlık vardı: Sınır ötesi ödeme çözümleri, çok kanallı tahsilat yapıları ve görünmez ödeme deneyimi. Tüm bu başlıkların ortak noktası, farklı sistemleri birbirine bağlayarak işletmelere uçtan uca kontrol imkânı sunabilmekti. Bu yaklaşımımızı, geniş orkestrasyon kabiliyetlerine sahip bir sanal POS sağlayıcısı olarak konumlamamızla birleştirdik. Sadece ödeme alanın dışında, ödeme süreçlerini sadeleştirme, uyarlama ve dönüştürme becerimizle öne çıktık. Bu sayede müşteri etkileşimi tarafında da büyük bir sıçrama yaşadık. Özellikle dijitalleşmesini hızlandırmak isteyen prestijli ve büyük ölçekli markaların radarına girerek iş birliklerimizi niteliksel olarak da büyüttüğümüz bir yılı geride bıraktık.

 

Geride kalan yıl boyunca pazarlama stratejinizde hangi kampanyalar öne çıktı ve hedeflenen başarı metriklerine ulaştı? Öte yandan, beklentinizin altında performans gösteren ya da beklediğiniz büyümeyi sağlayamayan kampanyalar oldu mu? Bu süreçten çıkardığınız temel öğrenimler nelerdi ve 2025 yılı stratejilerinize nasıl yön verecek?

2024 yılı boyunca pazarlama stratejimizin merkezine sadece ürünlerimizi değil, o ürünlerin işletmelere sağladığı gerçek faydayı koyduk. Bugün işletmelerin önceliği sadece yeni bir ürünle tanışmanın ötesinde, neden o ürüne ihtiyaç duyduklarını net şekilde anlayabilmek. Bu anlayışla kurguladığımız iletişimlerde, “içgörü ve çözüm” dengesini korumaya özen gösterdik. Özellikle sahtecilik önleme, kart saklama, çoklu ödeme yöntemleri ve entegre tahsilat altyapıları gibi konularda, teknik detaylara boğmadan, neden bu çözümlere ihtiyaç duyduklarını hedef kitlemize gösterdik. Müşteri deneyimini odağımıza alan bu yaklaşımımızı iletişimi çalışmalarımızın yanı sıra ürün geliştirme süreçlerimizde de benimsedik. Müşterilerimizden gelen geri bildirimleri ve ihtiyaçları, ürün ekiplerimizle düzenli olarak değerlendirdik ve bu veriler ışığında çözümlerimizi sürekli geliştirdik. Bu da bize doğru iletişim ile birlikte doğru ürünü sunma fırsatı da yarattı. Bu strateji sadece kısa vadeli dönüşüm oranlarında değil, marka algısında da uzun vadeli bir güven duygusu oluşturdu. 2025 yılında bu stratejiyi daha da rafine hâle getirmeyi planlıyoruz. Ürün anlatımı yerine, fayda odaklı ve sektörel örneklerle zenginleştirilmiş kampanyalarla ilerleyeceğiz. Özellikle sektörel başarı hikâyeleri, müşterilerimizin sesini daha çok duyurduğumuz içerikler ve uçtan uca çözüm anlatımları, bu yaklaşımın en önemli araçları olacak.

 

Markanızın pazarlama stratejisini belirlerken hangi temel prensipleri dikkate alıyorsunuz?

Pazarlama stratejimizi belirlerken en temel önceliğimiz, müşterilerimizin masa başında değil, gerçek hayatın içinde karşılaştıkları sorunlara gerçek çözümler sunabilmek. Bugün bir işletmenin en büyük ihtiyaçlarından biri, finansal süreçlerini sadeleştirmek, gelirini artırırken kayıplarını da minimize edebilmek. Biz bu ihtiyaçlara yanıt verirken yalnızca bir ürün sunmuyoruz; all-in-one (hepsi bir arada) bir teknoloji altyapısı üzerinden entegre çözümlerle, onların dedike finans ekipleri gibi çalışıyoruz. Bu yaklaşımımız, pazarlama iletişimimize de doğrudan yansıyor. Anlattığımız şey bir ürünün çok ötesinde, işletmelere sağladığımız rahatlık, hız, kontrol ve güven. Kendimizi bir çözüm sağlayıcısından çok, “iş ortaklarının ödeme stratejilerine katkı sağlayan uzun soluklu bir ekip arkadaşı” olarak konumlandırıyoruz.

 

Pazarlama çalışmalarınızda en çok yatırım yaptığınız alanlar neler? 

Pazarlama yatırımlarımızı planlarken odağımız hep aynı: Doğru kitleyle anlamlı bir bağ kurmak. Bu amaç doğrultusunda son dönemde en çok yatırım yaptığımız alanlar; pazarlama içerikleri, sosyal medya paylaşımları ve dijital reklam kampanyaları. Bu kapsamda pazarlama içeriklerimizde özgün başarı hikâyelerine, sektör odaklı içgörülere, ürünlerimizin faydalarına  yer veriyoruz. Sosyal medyada ise özellikle LinkedIn üzerinde uzmanlığımız gösteren, güven veren bir duruş sergilediğimiz paylaşımlar yapıyoruz. Dijital reklam kampanyalarımız ise segment bazlı, ölçülebilir ve dönüşüm odaklı içeriklerden oluşuyor. Bunlara ek olarak, sektöre yön veren etkinliklerde yer almayı da son derece önemsiyoruz. Bu etkinlikler, marka görünürlüğünden fazlası olup, aynı zamanda doğru hedef kitleyle yüz yüze temas kurma ve sıcak satış fırsatları yaratma açısından oldukça değerli. Ekiplerimizin burada kurduğu birebir bağlantılar hem markaya duyulan güveni artırıyor hem de uzun vadeli iş birliklerinin önünü açıyor.

 

Sosyal medya stratejinizde hangi platformlar sizin için daha kritik? Hangi tür içerikler en iyi etkileşimi sağlıyor?

B2B odağımız doğrultusunda LinkedIn, sosyal medya stratejimizin merkezinde yer alıyor. Buradaki önceliğimiz sadece görünür olmak değil, sektörün nabzını tutan, içgörü ve deneyim paylaşan bir bilgi platformu yaratmak. Bu amaçla özellikle başarı hikâyeleri, sektör analizleri, ürünlerimizin sağladığı faydayı anlatan ve ekiplerimizin uzmanlığını gösteren içerikler en yüksek etkileşimi sağlıyor. Bununla birlikte sosyal medya, artık yalnızca takipçi kazanmaktan fazlasını sunuyor. Bu medya arama motorları ve yapay zekâ destekli sistemlerde görünür olmak açısından da kritik bir alan. Kullanıcılar artık ChatGPT, Deepsek gibi araçlar üzerinden arama yaparak bilgiye ulaşıyor. Bu nedenle içeriklerimizin sosyal medya dışında, arama ve içerik optimizasyonu açısından da doğru kurgulanmasına özen gösteriyoruz. Ayrıca sosyal medyaya ek olarak, blog içerikleri ve bilgi merkezleri aracılığıyla da sektörel gelişmeleri ve yeni teknolojileri düzenli olarak paylaşıyoruz. Amacımız, bizi takip edenlerin yalnızca kampanyalarımızı değil, fintek dünyasında olup bitenleri bizim kanallarımızdan takip eder hale gelmeleri. Bu sayede Lidio yalnızca bir ödeme altyapısı sağlayıcısı olmakla kalmıyor, sektörel bir bilgi kaynağı olarak da önemli bir konumda bulunuyor.

 

2025 ve sonrası için pazarlama stratejinizde hangi yeni teknolojileri ve trendleri benimsemeyi planlıyorsunuz?

2025 ve sonrası için pazarlama stratejimizde temel önceliğimiz, teknolojiyi yalnızca “kullanan” değil, işimizi kolaylaştıran, hızlandıran ve ölçeklenebilir hâle getiren bir asistana dönüştürmek. İçerik üretiminden kampanya analizine kadar uzanan birçok alanda artık daha fazla veriye, daha fazla ihtiyaca ve daha hızlı aksiyona ihtiyacımız var. Bu da bizi, yapay zekâ destekli içerik üretim araçları, otomasyon robotları ve gelişmiş segmentasyon sistemleri ile daha entegre çalışmaya yöneltiyor. Amacımız, operasyonel yükleri azaltmak ve pazarlama ekiplerimizin enerjisini daha yaratıcı, stratejik ve insana dokunan alanlara yönlendirmek. Kısacası: Daha az eforla daha yüksek etki yaratabileceğimiz bir yapı kurmak istiyoruz.

 

Kişiselleştirilmiş pazarlama (hyper-personalization) ve müşteri deneyimi optimizasyonu için nasıl bir yol haritası izliyorsunuz?

Kişiselleştirme, artık bir tercih olmaktan çıkıp kullanıcı beklentisinin temel bir parçası haline geldi. Biz bu yaklaşımı yalnızca son kullanıcı için uygulamayıp iş ortaklarımız için de benimsiyoruz. Bugün Lidio olarak sunduğumuz çözümler, her sektöre ve iş modeline göre farklılaştırılabiliyor. Pazarlama tarafında da aynı yaklaşımı sürdürüyoruz: Her işletmeye, kendi büyüme motivasyonlarına uygun hikâyelerle, ürünlerle ve çözümlerle ulaşıyoruz. Ayrıca dijital kampanyalarımızda segmentasyon yapısını daha da derinleştirerek işletmelerin bulunduğu sektöre, büyüklüğüne ve dijitalleşme seviyesine göre özelleştirilmiş içerikler sunuyoruz. Kullanıcı tarafında ise ödeme deneyimini görünmez hâle getirmek, sadece hız değil; kişisel beklentilere duyarlı, “kullanıcıyı tanıyan” bir akış tasarımı kurmak anlamına geliyor. Bu sebeple, ürün ekiplerimizle birlikte çalışarak hem kullanıcı yolculuğunu sadeleştiriyor hem de bu sadeleşmeyi pazarlama kurgularımıza entegre ediyoruz.

 

Müşteri sadakatini artırmak için hangi programları veya ödüllendirme sistemlerini kullanıyorsunuz?

Müşteri sadakati bizim için bir “yeniden kullanım” metriğinden daha fazlası, birlikte büyüme inisiyatifidir. Lidio olarak çok büyük kampanya bütçeleriyle sadakat programları sunmaktansa iş ortaklarımızın kendi kullanıcılarına sadakat yaratmasını kolaylaştıracak teknolojiler sunmayı önceliklendiriyoruz. Örneğin, kart saklama çözümlerimiz sayesinde ödeme süreçlerini hızlandırıyor, tekrar eden alışveriş deneyimlerini kolaylaştırıyor ve kullanıcı sadakatini artırmalarına destek oluyoruz. Ayrıca sunduğumuz Puan Kullandırma altyapımızla, markaların kendi sadakat programlarını ödeme adımına entegre etmelerine imkân tanıyoruz. Böylece müşteriler, biriken puanlarını kolayca harcayarak alışveriş deneyimlerini kişiselleştiriyor; markalar ise hem memnuniyeti hem de tekrar alışveriş oranlarını artırabiliyor. Uzun süreli iş ortaklıklarında ise ürün geliştirme süreçlerinde onları dinliyor, ihtiyaçlarına öncelik veriyor ve böylece güvene dayalı, sürdürülebilir sadakat ilişkileri kuruyoruz.

 

Marka bilinirliği ve güven oluşturmak için ne tür içerikler ve iletişim stratejileri kullanıyorsunuz?

Marka bilinirliğini artırmak bizim için sadece daha çok kişiye ulaşmak anlamına gelmiyor. Aynı zamanda doğru hedef kitleyle doğru bağ kurmak anlamına da geliyor. Güven oluşturmak ise bu bağı sürdürülebilir kılmanın en temel yolu. Bu nedenle içerik stratejilerimizi, “biz ne anlatmak istiyoruz?” değil, “karşımızdakiler ne duymak istiyor, neye ihtiyaç duyuyor?” sorusuyla kurguluyoruz. Öne çıkan içerik türlerimiz arasında; gerçek başarı hikâyeleri, sektörel içgörü ve yorumlar,  ürünlerin çözdüğü problemleri sade bir dille anlatan içerikler ve ekip üyelerimizin uzmanlığını yansıtan paylaşımlar yer alıyor. Ayrıca güvenin tek seferlik bir iletişimle oluşmayıp tutarlı bir duruşla inşa edildiğine de inanıyoruz. Bu nedenle yalnızca ürün anlatmıyor, değer üretmeye odaklanıyoruz. Blog içeriklerimiz, LinkedIn paylaşımlarımız ve stratejik etkinliklerdeki görünürlüğümüzle, markamızı yalnızca bir ödeme altyapısı sağlayıcısı değil, sektörde söz söyleyen bir uzman olarak konumlandırıyoruz.

 

Global pazarlara açılma stratejiniz var mı? Uluslararası pazarlama stratejiniz hangi kanallara ve yöntemlere odaklanıyor?

Lidio, sadece Türkiye pazarıyla sınırlı kalmayan, ölçeklenebilir ve entegre çözümler sunan bir fintech şirketi. Bu nedenle, global pazarlara açılmak bizim için bir vizyonun ötesinde bugünün gerçekliği. Geçtiğimiz yıl itibarıyla hayata geçirdiğimiz Worldline iş birliği, bu vizyonun en somut adımı oldu. Bu ortaklık sayesinde Türkiye’deki işletmeler, Avrupa başta olmak üzere birçok pazarda lokal bir işletmeymiş gibi faaliyet gösterebiliyor; farklı para birimleriyle ödeme alabiliyor ve operasyonel ya da regülasyonel bariyerlerle vakit kaybetmeden büyümeye odaklanabiliyor. Aynı şekilde, yurt dışındaki işletmeler de Türkiye’deki kullanıcılarından yerel ödeme yöntemleriyle, güvenli ve sorunsuz tahsilat yapabiliyor. Bu çift yönlü entegrasyon modeli, bizi sektördeki diğer tüm fintech oyuncularından ayrıştıran en güçlü kaslarımızdan biri hâline geldi. Global pazarlama stratejimizde ise bu altyapısal avantajları hedef kitlemize anlatmak için stratejik iş birlikleri, segment bazlı dijital kampanyalar ve uluslararası etkinliklerde görünürlük gibi kanalları kullanıyoruz. Bugün, global pazarlarda faaliyet göstermek isteyen şirketler yalnızca ödeme almak istemiyor, sınır ötesi ödeme süreçlerini kendi ülkesindeki kadar kolay yönetebileceği bir partner de istiyor. Lidio olarak bu boşluğu dolduruyor ve “globalleşmenin teknik değil stratejik ortağı” olmayı hedefliyoruz.

 

Önümüzdeki yıllarda fintek pazarlamasında en büyük dönüşümün hangi alanlarda olacağını öngörüyorsunuz?

Fintek pazarlamasında en büyük dönüşümün, ürün anlatımından deneyim inşasına geçiş alanında olacağını öngörüyoruz. Kullanıcılar artık bir ürün ya da özelliğin  kendilerine yaşattığı kolaylığı, güveni ve hızı önemsiyor. Bu da pazarlama ekiplerini, teknik detaylardan çok gerçek faydaya ve kullanıcı yolculuğuna odaklanmaya yönlendiriyor. Ayrıca yapay zekâ destekli sistemlerin gelişmesiyle birlikte, pazarlamanın çok daha fazla otomasyon, kişiselleştirme ve tahmine dayalı analiz üzerine kurulacağını düşünüyoruz. İçgörüye dayalı, öngörücü ve ölçülebilir stratejiler, pazarlamanın karar alma süreçlerindeki rolünü daha da güçlendirecek. Son olarak, sektördeki büyüme rekabeti yalnızca ürünle sınırlı kalmayacak, marka güveni ve ilişki yönetimiyle kazananların öne çıkacağı bir döneme de giriyoruz. Bu nedenle önümüzdeki yıllarda, fintek pazarlamasında en değerli varlık “güven veren iletişim” olacak.