KPMG Türkiye Fintech ve Dijital Finans Lideri Sinem Cantürk, Fintechtime Mayıs sayısı için yazdı “Türkiye Fintech Ekosisteminin 2024 Yolculuğu: Büyüme, Uyum ve Küresel Açılım Arasında”.

“Türkiye fintech ekosistemi artık “büyüyen” bir sektör olmaktan çıkarak, “olgunlaşan ve dönüştüren” bir aktöre dönüşme yolunda ilerliyor. KPMG Türkiye olarak, Finansal İnovasyon ve Teknoloji Derneği (FINTR) iş birliğiyle gerçekleştirdiğimiz Türkiye Fintech Araştırması kapsamında bu dönüşüm sürecine ışık tuttuk. Makalemde, ülkemizin fintech alanındaki gelişimini daha yakından gözlemleyebilmek ve geleceğe yönelik yol haritasını belirleyebilmek amacıyla hazırlanan bu akademik derinliğe sahip çalışmanın bulgularını sizlerle paylaşıyorum.”

 

Türkiye Fintech Ekosisteminin 2024 Yolculuğu: Büyüme, Uyum ve Küresel Açılım Arasında

Türkiye’de finansal teknolojiler sektörü, birkaç yıl öncesine kadar sadece dijital ödemelerden ibaret bir görünüm sergilerken, bugün geldiği noktada çok daha bütünsel ve çok boyutlu bir yapıya evrildi. Sektör artık yalnızca finansal hizmetleri teknolojiyle buluşturan bir arayüz değil; finansal katılımı yeniden tanımlayan, kullanıcı deneyimini dönüştüren ve Türkiye’nin küresel ekonomik rekabet gücüne katkı sağlayan stratejik bir alan.

KPMG Türkiye olarak Finansal İnovasyon ve Teknoloji Derneği (FINTR) iş birliğiyle gerçekleştirdiğimiz Türkiye Fintech Araştırması kapsamında, bu dönüşüm sürecine ışık tutarken, ülkemizin fintech sektöründeki gelişimini daha yakından gözlemlemek ve gelecek yol haritasını belirleyebilmek adına akademik derinliği olan bir çalışma yürüttük.

 

Ölçeklenme Yolunda Dengeli Büyüme

Araştırmaya katılan 43 fintech şirketinin yüzde 55’i kârlı, yüzde 40’ı büyüme aşamasında, yüzde 5’i ise hala kuruluş sürecinde. Bu oranlar, girişimcilik döngüsünün olgunlaşmaya başladığını ve ekosistemin sürdürülebilirlik yönünde ivme kazandığını gösteriyor. Ancak yatırım alma oranlarının yalnızca yüzde 56 seviyesinde kalması, erken aşamadaki birçok girişimin sermaye erişimi konusunda hala belirgin bariyerlerle karşı karşıya olduğunu ortaya koyuyor. Sadece büyümek değil, sağlıklı büyümek için daha öngörülebilir yatırım ortamına ihtiyaç duyulduğu açık.

 

Hizmet Yelpazesinde Darlaşma ve Dikey Fırsatlar

Fintech’lerin en yoğun faaliyet gösterdiği alan dijital ödemeler (yüzde 53), bunu dijital krediler (yüzde 25) ve dijital sermaye artırımı (yüzde 9) izliyor. Insurtech ve wealthtech gibi daha kompleks dikeyler, toplam katılımcıların sadece yüzde 3 ila yüzde 6’sı tarafından temsil ediliyor. Bu durum, Türkiye’de fintech girişimlerinin hâlen daha kısa vadeli nakit akışı üretebilecek hizmet modellerine yöneldiğini ve yüksek regülasyon bariyerleri nedeniyle katma değeri yüksek ancak uzun vadeli dönüşüm vadeden dikeylerde yeterince derinleşemediğini gösteriyor. Önümüzdeki dönemde sermaye piyasası teknolojileri ve dijital varlık çözümleri gibi alanlarda daha fazla kurumsallaşmış oyuncuya ihtiyaç var.

 

Teknoloji Entegrasyonunda Pratik Odaklılık

Fintech’lerin teknoloji kullanımı dijital platformlar (yüzde 20), ödeme sistemleri yönetimi (yüzde 15) ve yapay zekâ destekli karar mekanizmaları (yüzde 12) etrafında şekilleniyor. Blok zinciri gibi daha yenilikçi çözümlerin oranı ise yalnızca yüzde 7,6 seviyesinde. Bu veriler, şirketlerin ağırlıklı olarak operasyonel verimlilik ve işlem hızına odaklandığını gösteriyor. Ancak inovasyonun salt uygulama verimliliğiyle sınırlı kaldığı bu yapı, uzun vadede rekabet avantajı üretmede yetersiz kalabilir. Daha fazla AR-GE yatırımı ve teknoloji çeşitliliği, özellikle dış pazarlarda farklılaşma için kritik olacak.

 

Değer Önerilerinde Müşteri Merkezli Yaklaşım Yükselişte

Şirketlerin öne çıkan değer önerileri; parasal değer (yüzde 17), kişiselleştirme (yüzde 14) ve kolaylık (yüzde 13) gibi kullanıcı deneyimi odaklı unsurlar. Ancak güvenlik, şeffaflık ve veri odaklı müşteri içgörüleri gibi stratejik konular hâlâ yüzde 5 bandında. Bu durum, fintech’lerin kullanıcıyı merkeze alan çözümler üretme konusunda olumlu bir evrim geçirdiğini ancak müşteri sadakati yaratacak derinleşmiş stratejilere geçişte yeterince olgunlaşmadığını gösteriyor. Özellikle dijital güven ve etik veri kullanımı, küresel standartlarla rekabet edebilmek için hayati önem taşıyor.

 

İş Gücü ve Yetkinlik Alanında Genişleme Beklentisi Yüksek

Şirketlerin yüzde 67’si 2024 yılında iş gücünü artırmayı planlıyor. Katılımcıların yüzde 33’ü büyük ölçekli (100+ çalışan) şirketlerden oluşurken, yüzde 46’sı 10 ila 99 çalışan aralığında yer alıyor. Bu veriler, sektörün hem talep hem istihdam tarafında büyümeye devam ettiğini ve fintech’in Türkiye’de sürdürülebilir istihdam yaratma kapasitesi barındırdığını gösteriyor. Ancak yetenek havuzunun derinliği tartışmalı: Özellikle yazılım ve pazarlama gibi stratejik alanlarda dış kaynak kullanım oranları (yüzde 15 ve yüzde 13) yüksek. Üniversite-sanayi iş birlikleri ve yetenek dönüşüm programları, buradaki boşluğu kapatmak için öncelikli alanlar arasında yer almalı.

 

Uluslararasılaşma Arzusu Güçlü, Yapısal Zorluklar Devam Ediyor

Katılımcıların yüzde 54’ü hem Türkiye’de hem yurt dışında faaliyet gösteriyor. En çok hedeflenen pazarlar Batı Avrupa (yüzde 63), Orta Doğu (yüzde 61) ve Doğu Avrupa (yüzde 53) olarak sıralanıyor. Türkiye fintech’leri, özellikle jeopolitik konumu sayesinde bölgesel oyuncu olma potansiyeline sahip. Ancak bu potansiyelin realize olabilmesi için hem regülasyon uyumu hem de teknolojik ürünlerin farklılaşma kapasitesi artırılmalı. Özellikle dış pazarlarda başarılı olmanın yolu, sadece teknoloji ihraç etmek değil, aynı zamanda güven, açıklanabilirlik ve veri sorumluluğu gibi değerlere yatırım yapmaktan geçiyor.

 

Regülasyon Uyumu ve Yapay Zekâ: Farkındalık Var, Eylem Sınırlı

Şirketlerin yüzde 75’i yapay zekâyı operasyonlarında kullanıyor, ancak yalnızca yüzde 65’i bu sistemlerin çıktılarını doğrulayan roller oluşturmuş durumda. Daha önemlisi, yapay zekâ çıktılarının müşterilere nasıl açıklandığına dair sistematik bir yaklaşım geliştirenlerin oranı oldukça düşük. AB Yapay Zekâ Yasası’na ilişkin farkındalık yüzde 70’in üzerinde olsa da bu düzenlemelere uyum için adım atanların oranı yalnızca yüzde 40. Bu tablo, sektörün teknolojik kabiliyet açısından ileri düzeyde olduğunu ancak etik kullanım, şeffaflık ve uluslararası regülasyonlara hazırlık açısından gelişime açık olduğunu gösteriyor.

Buna karşın Kişisel Verilerin Korunması Kanunu’na (KVKK) uyum oranı yüzde 95’in üzerinde. Bu sonuç, Türkiye’de fintech sektörünün yerel veri güvenliği regülasyonlarına yüksek düzeyde hassasiyet gösterdiğini ortaya koyuyor. Ancak küresel uyumluluğun da aynı ciddiyetle ele alınması gerekiyor.

 

Fintech’in Geleceği: Büyümeden Olgunlaşmaya Geçiş

Genç, teknolojiye yatkın nüfus, mobil cihaz penetrasyonu ve güçlü mühendislik yetkinlikleriyle Türkiye, fintech açısından bölgesel ölçekte ciddi bir rekabet avantajına sahip. Ancak bu avantajın sürdürülebilir başarıya dönüşebilmesi için stratejik bütünlük şart. Finansmana erişim, öngörülebilir regülasyon, yapay zekâ ve veri yönetiminde küresel standartlarla uyum ve nitelikli insan kaynağı; sektörün geleceğini belirleyecek temel bileşenler. İstanbul Finans Merkezi gibi projelerin sadece fiziksel bir yapı değil, aynı zamanda dijital ve regülasyonel bir cazibe merkezi hâline getirilmesi gerekiyor.

Türkiye fintech ekosistemi artık “büyüyen” bir sektör olmaktan çıkıp, “olgunlaşan ve dönüştüren” bir aktöre dönüşmek üzere. Bu dönüşümün başarısı, yalnızca teknolojiye değil; stratejiye, vizyona ve sürdürülebilirliğe yapılan yatırımlarla mümkün olacak.