Erciyes Anadolu Holding Bilgi Teknolojileri Operasyon Direktörü Mert Çakar, Fintechtime Kasım sayısı için yazdı “Türkiye Fintek Ekosisteminde Strateji ve Yatırım Eksenli Dengelenme Dönemi”.

“Türkiye fintek ekosistemi, artık hızlı büyümeden çok sürdürülebilir kârlılığa odaklanıyor. Yatırımcıların seçiciliği arttıkça, güçlü sermaye yapısına sahip girişimler öne çıkarken zayıf oyuncular birleşme ya da yeniden yapılanma arayışına giriyor. Bankalarla fintekler arasındaki ilişkiler rekabetten iş birliğine evriliyor; açık bankacılık ve dijital ödeme servisleri bu dönüşümün temelini oluşturuyor. Regülasyon, siber güvenlik ve veri yönetimi finteklerin öncelikli gündemi haline gelirken, KOBİ finansmanı, dijital tahsilat ve BNPL gibi alanlar hâlâ ciddi fırsatlar barındırıyor. Geleceğin fintekleri, kişiselleştirilmiş hizmetleriyle müşterisine değer sunan, veri temelli ve güven odaklı yapılardan doğacak.”

 

Türkiye Fintek Ekosisteminde Strateji ve Yatırım Eksenli Dengelenme Dönemi

Türkiye fintek ekosisteminde, kabul görmüş olan büyüme temelli stratejilerin yerini yavaş yavaş gelir yaratma ve sürdürülebilirlik eksenli stratejilere terk ettiği bir dönüşüm dönemine girildi. Stratejik hedefler, bilinen yöneylem olan hacim döngüsünden uzaklaşmaya başlayınca, şirketlerimizin birçoğu için bu süreci yönetmek tahmin edilen kadar kolay olmayacak gibi görünüyor.

Zira son dönemlerde çok fazla strateji hatası yapılarak finteklerin, yatırım hacmindeki daralma nedeniyle ek kaynak bulamaması ve sınırlı olan sermayeleri nedeniyle “cash burn” dönemine dayanamayarak faaliyet sonlandırmalarını ya da daha güçlü sermaye yapısına sahip olan gruplarla alelacele ve plansız şekilde konsolide olmalarını üzülerek takip ediyoruz. Tabi aslında her yeni gelişen sektörde olduğu üzere, öğrenmenin bir maliyeti olarak bakmak sanırım daha doğru olacaktır. Zira çok büyük şirketlerin birçoğunun benzeri süreçlerden geçtikten sonra sağlıklı yapılara kavuştuğu bilinenin malumudur.

Ekosistemin yeni bir denge arayışına girdiği bu dönemlerde, doğal olarak sektördeki fintek şirketleri sayısında bir azalma ve/veya güçlü sermayedarlar ile birleşme sonuçlarını bir süre daha takip edeceğimizi düşünüyorum.

Yazımda, fintek şirketlerini dönüşüme zorlayan temel etkenleri aşağıdaki alt başlıklar dahilinde ele almaya ve bunun akabinde yeni dönem için odaklanılması gereken alanlar için yön göstermeye çalışıyor olacağım.

1. Yatırımcının Yeni Mottosu : Sürdürülebilirlik ve Kârlılık

Ülkemizde 2025 yılının ilk yarısı ele alındığında, fintek yatırımları yaklaşık 201 Milyon $ ile önceki yıla göre artış göstermiş olmakla birlikte, bu yatırımcıların neredeyse tamamı sadece   4-5 girişime yatırım yapmayı hedefledi.[1]

Aslında bu durum yatırımcının artık seçiciliği öne çıkardığını ve daha fazla uygulanabilirliğe odaklandığını net olarak göstermektedir.

Yatırımcılar bir anlamda büyüme eşiğinin tek indikatör olamayacağını ve artık hedeflerinin kârlılık eksenli sürdürülebilirlik olduğuna işaret ediyor. Zira sektörel ölçeklenebilirlik kapsamında kârlılık eksenli pay alma mottosu nedeniyle, sanıyorum artık temelleri nispeten daha fazla oturmuş finteklere yatırımı öne çıkaracaktır.

2. Konsolidasyon ve Birleşmeler: Ekosistemin Yeniden Yapılanması

Fintek sektöründe ürün geliştiren şirket sayısının artması ile mevcut ürün yelpazesinde sektörel dikeyde önemli ölçüde doygunluk yaşandığı gözlemlenmektedir. Özellikle 2025 yılıyla birlikte doygunluğa ulaşan bu yapıların, ürün/hizmet çeşitlendirmesine gidilememesi ve işlem hacminin de artmaması nedeniyle kaçınılmaz şekilde sürdürülebilirlik sorunlarının yaşanmaya başladığı bir dönem oldu.

Sermayesi sınırlı sektörel oyuncular, büyük ölçekli sermayeye bir şekilde ulaşmış oyuncular ile birleşerek maliyet avantajı ve müşteri tabanının genişletilmesi adına girişimlerde bulunarak sürdürülebilir yaşam döngüsüne girmeye çalışıyorlar. Bu durumun doğal sonucu olarak, ortaklıklar aslında rekabeti yeniden dizayn ediyor ve çözüm sağlayıcıların kendi arlarında müşteriye hissettirmeden yaptıkları başarılı entegrasyonlar sayesinde kullanıcı deneyimi pürüzsüzleşiyor.

3. Ortaklık ve Rekabet Dengesi : Bankalarla Yeni İlişki Biçimleri

Öncesinde başlamak ile birlikte; tarafların birbirlerini daha iyi tanımaları, birbirlerinin çalışma alanlarını ve stratejilerini biraz daha keşfetmeleri ile birlikte özellikle son dönemlerde bankalar ile fintekler arasında iş birliği düzeylerinin önemli ölçüde arttığını söyleyebiliriz.

Dünyada başlayan ve ülkemizde de uygulanmakta olan açık bankacılık hizmetleri ile özellikle dijital ödeme servisleri sayesinde bahsini etmekte olduğumuz iş birliklerini öne çıkardı.

Satın almalar ve birleşmeler neticesinde oluşan stratejik ortaklıklar; bankaların dijitalleşme süreçlerini hızlandırırken, fintekler içinse entegrasyonlar ile erişmekte oldukları artan müşteri kitleleri sayesinde iş modellerini yeniden yapılandırabilmelerine imkan sağladı. Bu birliktelikler vasıtasıyla başlayan dönüşümün doğal sonucunda, fintekleri rekabet edilecek pozisyonlardan çıkararak, rekaberlik tarafında tamamlayıcı aktör olarak konumlanmaları sağlanmıştır.

4. İnovasyonun Sınırları Yeniden Belirleniyor : Regülasyon ve Siber Dayanıklılık

Düzenleyici ve denetleyici kurumlar tarafından yönetilen finansal sektörlerde (Bankacılık, Aracı Kurum vb.) proaktif mevzuat gereksinimlerinin karşılanması ve akabinde gerekli denetim faaliyetleri ile bilgi teknolojileri hizmet altyapısının ve siber güvenlik mimarisinin gayet olgun bir düzeye kavuşturulduğu bilinmektedir. Bu noktada sektörel düzenleyiciler arasında işletilen hizalanma ile her ne kadar bu yapılar finansal teknoloji şirketlerini etkilediyse de hızlı ürün çıkarmak adına bu unsurlara gerektiği kadar özen gösteremeyen finteklerin bu alanda yol alması gerektiği bilinmektedir.

Önümüzdeki dönemde finteklerin kendi teknoloji altyapılarını mevzuata uyum, siber güvenlik ve teknoloji eksenlerinin değişimi çerçevesinde elden geçirmeleri gerekecek olup, bu maliyetli yapıları barındırmak zorlaşacaktır. Özellikle düşük sermayeli yatırımcılar bu yatırımları yapma hususlarında zorlanacak olup, bu yapıları yönetecek ekipleri uhdelerinde bulundurmaları konusunda ise sıkıntılar yaşanabilecektir. Bu noktada sektörel bulut yapıları ve servis modeli uygulama/altyapı hizmet sunum platformlarının gelişeceğini ve sektörel kullanım oranlarının artacağını öngörüyorum.

Gerekli yatırımların yapılması ve önemli profesyonellerin kadrolara katılması adına farkındalığı oluşan birtakım finteklerin, halihazırda bu çalışmalara başladığını yakın çevremden gözlemliyorum. Zira büyük yatırımcılar, yatırım yapması öncesinde kendileri repütasyon yaşamamak adına ya öncesinde bu dönüşümü tamamlayan şirketleri radarlarına aldığı ya da yatırımı şartlara bağlayıp bunların gerçekleşmesi halinde sürecin akışını planladıklarını gözlemliyoruz. Zira burada temel unsur olan “güven kazanmak” için bu durumu mutlaka tamamlanması gereken bir süreç olarak dikkate aldıklarını söyleyebiliriz.

Tabi büyük resimde proaktif düzenleyicilerin sektörde önemli bir farkındalık yarattıklarını ve bu anlamda yatırımcıların bunu dikkate aldığını ifade etmek doğru olacaktır. Bunun en güzel örneği ise, 13.03.2025 tarihinde SPK tarafından yayımlanan “III-35/B.1 Sayılı Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıların Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Tebliğ ve III-35/B.2 sayılı Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıların Çalışma Usul ve Esasları ile Sermaye Yeterliliği Hakkında Tebliğ Basın Duyurusu” dur. Zira SPK bu duyuruda geçen “Kripto Varlık Hizmet Sağlayıcıları” nezdinde 2 Tebliğ yayımlamış olup, yatırımcıların sektörel regülasyon oluşması ile birlikte önceleri mesafeli durdukları bu dikey kapsamında çalışabilecek olan hizmet sağlayıcılara yatırım yapması muhtemel hale gelmiştir.

5. Mevcut Fırsatlar ve Geleceğin İnşası

Pandemi ile başlayan ve sonrasında önemli ölçüde kalıtsal hale gelen elektronik ticaretteki ivmelenme ve finteklerin lisansları kapsamında erişebildikleri açık bankacılık servisleri finansal teknoloji sathında birtakım fırsatları beraberinde getirdi.

Özellikle, Küçük ve Orta Büyüklükteki İşletmelerin (KOBİ) iş modellerindeki ticaretin finansal yönetimini merkeze alan B2B işlemler ile büyük perakende işletmelerinin iş modellerindeki ödeme altyapısını merkeze alan B2C işlemler fintek çözümleri adına hâlâ oldukça büyük bir potansiyel taşımaktadır. Zira Nakit Akışı Yönetimi, Dijital Tahsilat, BNPL (Buy Now Pay Later), Alacağın Finansmanı ve Tedarikçi Finansmanı vb. alanlarında inovasyon yaratılarak hacimlerin arttırılabileceği, hacim artışları sağlanırken de alternatif kredi/ödeme/tahsilat yöntemleri geliştirilerek ve/veya bu işlemlere aracılık ederek karlılığın arttırılabileceği son derece geniş bir pazar olduğunu düşünüyorum. Zira önümüzdeki dönemde büyük perakende firmalarının kendi ticaretlerini yönetmek üzere finansal teknoloji şirketi kurmayı gündeme alabilecekleri bir dönem yaşıyor olacağız.

Aslında finteklerin bugüne kadar finans sektöründeki hizmetleri yine benzeri şekillerde sunduğu ve kanımca olması gerektiği gibi kişisel/sektörel ihtiyaç analizleri odağında hizmet sunmanın bir kuple gerisinde kalındığını söyleyebilirim. Bu noktada benim en büyük beklentim daha çok veri ile hareket eden, müşteri segmentlerini klasik tanımlama kurallarının dışına çıkarıp güncel senaryolara dayandırarak farklı hizmet sunumları, kampanya yönetimleri, loyalty uygulamaları sunan bir nevi kişiselleştirme servisleri oluşturan platformlara dönüşmeleridir. Zira bu yapıya evrilmeleri ile birlikte SuperApp’lerin içerisinde servis modeli ile hizmet verebilen silolara dönüşerek ölçek sayılara çıkabilecekler ve gerçekten sürdürülebilir gelir yaratabileceklerdir. Bahsini ettiğim stratejiyi gerçekten iyi çalışan ve ufak ufak gerekli aksiyonları almaya başlayan perakende kökenli finansal teknoloji şirketlerini son dönemde görmeye başladığımı büyük bir mutluluk içerisinde söyleyebilirim.

6. Gelişen İşlem Piyasaları ve Öngörüler

Ülkemizin emsallerine göre oldukça genç nüfusu, demografik yapısı ve dijitalleşme yetenekleri nedeniyle ortaya çıkardığı girişimcilik potansiyelleri, önümüzdeki dönemde de fintek sektörünün ivme yaratması için güçlü bir zemin sunmaktadır.

2025 yılının sonuna gelirken, önceki yazılarımda oldukça detaylı yazmış olduğum “Dijital Türk Lirası” sürecinin hızlanmaya başladığını söyleyebilirim. Zira 03.09.2025 tarihinde 2025-46 Numaralı “Dijital Türk Lirası Projesi Ekosistemine Katılım Çağrısına İlişkin Basın Duyurusu” yayımladı. Duyurunun ana teması ise Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), özel sektörü Merkez Bankası Dijital Türk Lirası Araştırma ve Geliştirme Projesi (Dijital Türk Lirası Projesi) ekosistemine davet etmektedir.” şeklinde ele alındı. Açıklamanın hemen devamında ise Dijital Türk Lirası Projesi ekosistemine katılım çağrısı ile belirlenen kategorilerde yeni kullanım senaryoları geliştiren projeler eşliğinde, ikinci faz çalışmalarını zenginleştirmenin amaçlandığı ve yürütülecek süreçte bankalar, ödeme kuruluşları, elektronik para kuruluşları ve teknoloji çözüm sağlayıcılarıyla birlikte yenilikçi projelerini sunabilmelerinin önü açıldığı ifade edilmiştir. Sürece katılanlar ile bir nevi “regulatory sandbox” içerisinde ortak çalışmalar ve geliştirmeler/denemeler yapılabileceği ifade edilmiştir.

Finansal teknoloji sağlayıcıları, Dijital Türk Lirası çalışmalarına mutlaka zaman ayırmalı ve sürecin gelişimine destek olarak yenilikçi yaklaşımlarda bulunmalıdır. Zira önümüzdeki dönemde; artık hizmet farklılaşmalarının bu yeni dikeyde olabileceği, veriyi merkeze alan, regülasyon ile birlikte gelişen, iş birlikleri ile büyüyen, sürdürülebilir yapıda kişiselleştirme araçları ve yapay zeka yeteneklerini kullanarak gerçekten müşteri eksenli ürün geliştirilebilen kapının sonuna kadar açıldığını ifade etmek yanlış olmayacaktır.

 

[1] https://www.invest.gov.tr/tr/news/news-from-turkey/sayfalar/fintech-investments-in-turkiye-surge-to-record-usd-201.3-million-in-2025.aspx