Paycell Bireysel Ürünler ve Büyüme’den sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gülçin Aytemizel Telatar, Fintechtime Aralık sayısı için yazdı “2023 Son Fintech Trendleri ile Yılı Kapatırken”.
2023’ün ilk yarısındaki gerçekleşme rakamları art arda açıklanırken, Fintech sektöründeki hem küresel hem de yerel gelişmelerin ve trendlerin yayınlandığı bazı araştırmaları okuma fırsatım oldu. Bu sektörü hem yerel hem de küresel pazarlarda deneyimleyen ve gözlemleyen biri olarak benzer yorumladığımı kesinlikle paylaşmak isterim.
2023 Son Fintech Trendleri ile Yılı Kapatırken
2023’ün ilk yarısındaki gerçekleşme rakamları art arda açıklanırken, Fintech sektöründeki hem küresel hem de yerel gelişmelerin ve trendlerin yayınlandığı bazı araştırmaları okuma fırsatım oldu. Bu sektörü hem yerel hem de küresel pazarlarda deneyimleyen ve gözlemleyen biri olarak benzer yorumladığımı kesinlikle paylaşmak isterim.
Buna göre 2023 yılındaki gelişmelerin, global oyuncularda olduğu gibi, Türkiye’de de benzer seyrettiğini söylemek yanlış olmaz. İlk yarıyıl global anlamda finansal teknoloji şirketleri için gerek finansman miktarında gerekse anlaşma sayısı açısından zor geçen bir dönem olduğunu söyleyebiliriz. Ancak iyi haberler de yok değil, bazı pozitif haberlerin olduğunu da görüyoruz. Bu gelişmeler ışığında yarı yıl özetini yıl kapanmadan şu şekilde özetleyebiliriz;
Küresel makroekonomik belirsizlikler, coğrafi gerilimler, değerlemelerdeki büyük inişlerin etkisiyle piyasayı saran belirsizlik ortamı yatırımcıları negatif etkilemeye devam etti. Sene başında özellikle ABD bankalarında yaşanan kriz ortamı da birçok yatırımcı açısından durgun bir döneme neden oldu.
Bu belirsizlik ortamına rağmen olumlu giden konuların başında ise finansman çekmeyi başaran bazı sektörler öne çıktı. Her ne kadar finansman turları bir önceki yıla göre yaklaşık 5-6 ay daha uzun sürse de özellikle tedarik zinciri ve lojistik odaklı fintech’ler bu yılın ilk yarısında finansman desteği almayı başardı. Bunların başında, özellikle ‘sürdürülebilirlik’ son dönemin öne çıkan konu başlıkları arasında olduğunu görüyoruz. Devamında bu temanın en öne çıkanı ise yeşil fintech’ler oldu. Bu alana yapılan yatırımlardaki hızlanma oldukça dikkat çekici.
Ülkemizde ise; Nisan ayında T.C. Cumhurbaşkanlığı Finans Ofisi tarafından yayınlanan fintech raporuna göre, bu yıl kurulan şirket sayısında iştah azalırken, ödemeler dikeyinin öne çıkan sektör olarak liderliğini koruduğunu görüyoruz. Alınan yatırımlar ya da çıkış yapan sayısı ise bir önceki yıla göre oldukça düşük seyretmiş diyebiliriz.
Tüm bu küresel gelişmeleri göz önüne aldığımızda önümüzdeki döneme ait sinyal veren trendleri kendi yorumlarımla şu şekilde sıralayabilirim;
Sürdürülebilir Büyüme: Artık ne kadar müşteri kazandığınızdan daha çok, içeri giren müşterinin ne kadar karlı olup olmadığı konuşuluyor-Customer Life Time Value. Bu bağlamda portföyünüzün büyüme dengesinin ya da sağlıklı büyüme olarak tabir edeceğimiz büyümenin daha önem kazanacağı bir döneme girdiğimizi söyleyebiliriz. Son 2 senedir devam eden X çarpanlı büyüme ya da pazar payında birinci olmanın yerini müşteri karlılık rakamları, dip toplamdaki gelir rakamını oluşturan ürün ya da servis iş modelinizin daha dengeli bir şekilde büyütebileceğiniz bir yapıyı konuşacağız. Bu noktada fintech’lerin kısa vadeli iş modelleri yerine müşteri nezdinde anlamlı iş modelleri ortaya çıkarması daha da önemini arttırdı.
Sürdürülebilir büyümeyi tetikleyen unsurların başında; maliyet odaklı disiplini ortaya koyabilmek listenin en önemli konu başlığı haline geldi. Çok değil, bundan 1-2 yıl öncesine kadar sürreel haberlerle birlikte dalga dalga yayılan büyüme ve değerleme haberleri hepimizi oldukça etkilemişti. Nakite ve fonlamaya erişimin bol olduğu bu dönemlerde birçok fintech şirketi için büyüme rakamları oldukça önemli ve havalıydı. Günümüze geldiğimizde bu hızlı büyümenin getirdiği bir takım operatif ve finansal detayların alarm verdiğini gözlemliyoruz. Karlılık tartışmasındaki en büyük farklılaşan ayrım ise maliyetlerini sıkı bir şekilde kontrol eden ve yöneten şirketlerin başarılı olduğu da oldukça ortadaydı. McKinsey’in fintech’lerle ilgili yayınladığı bu son raporda farkı şu rakamla aktarıyor; %13’lük gelir büyümesi elde eden iki tip şirket düşünün, karlı olan ve olmayan bu şirketlerin maliyet tarafına baktığımızda karlı fintech’lerin maliyetlerinde ortalama %3’lük bir azalma görülürken, karlı olmayan fintech’ler de ise %27 maliyet artışının olduğu görülüyor. Bu da elbette karlılık marjlarının etkilenmesi anlamına geliyor. Özellikle Hindistan merkezli PayTM gibi maliyet disiplinini öncelikli takip eden bir yönetim sergilediğini görüyoruz.
Devamında dip toplamdaki net büyüme ya da müşteri başına karlılığı tetikleyen unsurlarda ise ölçülebilir metriklerle finansallarının takibini yapabilmek oldukça kritik bir bakış açısı. Yeni müşteri kazanmaktan daha çok eldeki müşterinin tutundurması ve gitmemesini sağlamak ya da müşteri başına marjinal getiriye odaklanacak şekilde metrikleri takip ederek aksiyon almak çarpanlı önem kazandı.
Bununla birlikte iş modellerinin gözden geçirilmesi de cabası. Küresel pazarda çok iyi çalışan bir modelin yerel pazara adapte edilerek sunulması her zaman başarılı bir sonuç getirecek anlamına gelmiyor. Kimi piyasalarda çapraz satışla büyüme daha önemliyken kimilerinde ana iş modeli üzerinden büyüme önceliklidir.
Devamında yerel pazarlarda sağlam adım atan fintech’lerin bundan sonraki adımında globalleşmesi de devam hareketi oluyor. Son dönemde sadece fintech’ler değil, neobanklar ve diğer finansal kuruluşlar bulundukları coğrafya dışında çıkarak büyüme stratejilerini güçlendirme amacı içerisindeler. Fakat bu strateji her zaman başarılı olmayabilir. Nasıl ki iyi gitmeyen bir projenin kapatılma ya da durdurulma kararı verilebiliyorsa, birçok fintech’de başarılı olmayan yayılım stratejisinin sonlandığını da görüyoruz.
Örnek olarak Kanadalı Whealthsimple’ın İngiltere ve Amerika’dan çekilerek yerel pazara odaklandığını gördük ya da San Francisco merkezli LendingClub’ın 2020 sonlarında perakende platformu Notes’u kapatıp başka ürünlere odaklanmaya karar vermesi gibi…
Tüm bu yayılma ya da kapatma kararları ile birlikte stratejik olan diğer bir karar ise birleşme ya da satın almalar. Özellikle Şimdi Al Sonra Öde modellerinin 2018-2020 yılları arasında ciddi bir hype yapması sonrasında değerleme düşüşleriyle birlikte sektör genelinde Afterpay gibi satın alımlar görülmüştür. Görünen o ki ekonomik gidişata göre bundan sonraki dönemde daha fazla satın almanın da devam edeceği ön görülüyor.
Bu gelişmeler ışığında düzenlemelerin el verdiği ölçüde geleneksel finansal kuruluşlardan farklılaşmaya çalışan bu teknoloji şirketleri için olmazsa olmaz nokta ise inovasyon. Son beş yılda herkesin dilinden düşürmediği dijitalleşme süreci tamamlanmış, yerini yıkıcı teknolojilerle tetiklenen müşteri ihtiyaçlarına yönelik inovasyonlara bırakmıştır. Bu dönemle birlikte şubesiz bankacılığın yerini, geleneksele daha hızlı ve daha müşteri odaklı çözümler sunan dijital bankalar ya da neobanklar kendini göstermeye başlamıştır. Her ne kadar müşteri kazanımında iyi, karlılıkta sıkıntı yaşasalar da inovasyonu kendilerine görev eden bu kurumlara güven probleminin çözülmesiyle daha da güçlendiklerini gözlemliyoruz. Tabii ki bu kurumların artık yeni gündemi ise yapay zeka teknolojileri. 20’den fazla yapay zeka platformunun farklı finansal servislere çözüm sunuyor olması ile birlikte; kişiselleştirme, risk yönetimi, açık bankacılık, gömülü hizmetler, yurtdışı ödemelere kadar uzanan farklı noktalarda karşımıza çıkacak servisleri göreceğiz.