Echo Bilgi Yönetim Sistemleri A.Ş. Genel Müdür Yardımcısı Nevzat Aslan, Fintechtime Nisan sayısı için yazdı “Hangimiz Daha Yapay!”.
Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” eseri, bir aşk hikayesinin yanı sıra bireysel ve evrensel sorunlar üzerine derinlemesine düşünceler içerir. Kahramanın fiziksel ve psikolojik acılarla dolu yaşam mücadelesi, varoluşun anlamı üzerine felsefi bir sorgulama sunar. Eser, insan deneyiminin karmaşık doğasını ele alırken, aynı zamanda hastalık, aşk ve yalnızlık gibi evrensel temalarla insan ruhunun derinliklerine iner. Roman, bir genç adamın kemik tüberkülozu ve varoluşsal sıkıntıları arasında sıkışıp kalışını, aşk ve ölüm üzerine düşüncelerini içeren felsefi bir eserdir. Yapay zekânın yazılım geliştirme alanında insanların yerini alabileceğini ve insanların bu teknolojiyi nasıl kullanacaklarını keşfetmeleri gerektiğini vurgulayan bir gelecek senaryosu sunar.
Hangimiz Daha Yapay
Korkunun Felsefesi
Peyami Safa’nın “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu” romanı, yalnızca bir aşk hikayesi olarak değil, aynı zamanda derin felsefi sorgulamaları barındıran bir eser olarak öne çıkar. Roman, I. Dünya Savaşı’nın zorlukları içinde bir genç adamın, yani kahramanımızın, fiziksel ve ruhsal acılarla dolu dünyasına odaklanır. Bir yandan kemik tüberkülozuyla mücadele ederken, diğer yandan varoluşsal sıkıntılar ve kimlik arayışı içindeki genç bir adamın hikayesini anlatır.
Kahraman, hastalığı ve acıları aracılığıyla, insan ruhunun derinliklerine yolculuk eder ve varoluşun anlamı üzerine düşünür. Fiziksel acıları, onu hem hayata bağlayan hem de hayattan uzaklaştıran birer element olarak karşımıza çıkar. Hastalık yatağındaki bu genç adam, hastanenin dokuzuncu hariciye koğuşunda, hayatı, aşkı, ölümü, yalnızlığı ve insan olmanın getirdiği acıları felsefi bir bakış açısıyla ele alır.
Roman, sadece bir dönemin sosyal ve kültürel atmosferini yansıtmakla kalmaz, aynı zamanda insan ruhunun derinliklerine inen, evrensel soruları ve temaları işleyen bir başyapıttır. Eserdeki karakterler, insanın kendi içsel yolculuğunda karşılaşabileceği çelişkiler, tutkular ve arayışlar aracılığıyla hayatın karmaşık dokusunu sergiler.
Peyami Safa, “Dokuzuncu Hariciye Koğuşu”nda, hem bireysel hem de evrensel düzeyde, insan olmanın getirdiği zorlukları ve güzellikleri, aşkın ve acının, yaşam ve ölümün iç içe geçtiği bir tablo çizer. Bu eser, biz okuyucularını, kendi varoluşsal sorgulamalarına davet ederken, zaman zaman hüzünlü, zaman zaman umut veren bir edebi yolculuğa çıkarır.
Peyami Safa’nın korkusu öyle anlamlıdır ki: “Görülecek, işitilecek, tadılacak, okunacak, yazılacak, yapılacak o kadar çok şey birikiyor ki, bundan sonra hayatımın bütün bunlara yetişmeyeceğinden korkuyorum.”
Genişleyen evrenin içinde daralan iskeletle devam…
Beklenen an, tahminlerden daha hızlı geldi. Geçtiğimiz günlerde Jensen Huang, yazılım geliştiricilerinin yapay zekâya dönüşmesini öngörerek, insanların artık kodlama öğrenmek yerine diğer alanlarda uzmanlaşmaları gerektiğini ifade etti ve bu yorumuyla çeşitli tepkiler aldı. Bu süreçte, geliştiriciler zaten yapay zekâyı yardımcı olarak kullanmaya başlamıştı, fakat Huang’ın bu sözlerinin ardından henüz bir ay geçmişken sahneye Devin AI çıktı. Devin AI, dünyanın önde gelen yapay zekâ şirketlerinin mühendislik mülakatlarını geçebilen ve freelance platformlar üzerinden projeler alıp tamamlayabilen ilk otonom yapay zekâ programcısıdır. Devin, otonom olarak tüm yazılım mühendisliği görevlerini tamamlamanın ötesinde kendi yapay zekâ modellerini de eğitebiliyor. Yapay zekâlı yapay zekâ programcısı! Kendi yapay zekâsını yapabilen bir yapay zekâ modeli! Adına her ne derseniz… Bu durum, yapay genel zekânın ilk demolarından biri olarak kabul ediliyor ve yapay zekânın gelişiminin ne denli ileri bir seviyeye ulaştığının kanıtı. Sonun başlangıcı…
“Özgürlük!” diye bağırdı babası haksızca esir edilmiş punk
Devin, kendi işletim sistemiyle çalışan ve mühendislik problemlerini otonom şekilde çözebilen bir rehber platform aslında. Geliştiricisi Cognition tarafından yayınlanan demolar, Devin’in program ara yüzlerini karşılaştırıp, kod yazarak analiz yapabilme yeteneğini gösteriyor. İlginçtir ki, Devin aynı zamanda hata ayıklama (debugging) işlemini de yapabiliyor. Yazılım odaklı yapay zekâ asistanı GitHub Copilot’u bilenleriniz vardır. Devin, bu yetenekleri daha ileriye taşıyan hayli yetenekli bir asistan ya da yanınızda oturan mühendis iş arkadaşınız!.. Bir hata ile karşılaştığında, hatayı tespit edip düzeltebiliyor ve sonuçları web sayfası üzerinden görsel ve grafik destekli olarak sunuyor. Bu durum, Devin’in sadece bir asistan değil, tam zamanlı bir yazılım geliştirici gibi çalıştığını gösteriyor aslında. Sokrates dedi de dinlemedik. Merak. Yapay Zeka’da karşılaşınca bi kanımız ısınır oldu! Sokrates Öğretmenlere der ki; öğrencilerinize bir şey öğretmeyin, onların düşünmelerini sağlayın. Çünkü onlar düşünmeye başlarsa zaten kendi çabalarıyla öğrenirler. Ve çaba sonucu öğrenilen bilgi, en kalıcı bilgi olur. Asla silinmez!..
“Fırsat”ın “Tehdit” ile imtihanı
Her ne kadar bu durum kimi insanlar için endişe verici olsa da bilinçli olanlar için büyük bir devrim ve fırsat anlamına geliyor. Pek tabii bu durumu her anlamda tehdit olarak görenlerimiz de var ve hep var olacaktır da. Bu nedenle tehdit ve fırsat kavramları üzerine de birkaç şey söylemek isterim. Diyor ki Devin (tamamen uydurdum ben diyorum); Eyy insan, hatalar ya da neden olduğun problemler senin bakış açına göre değişir ya tehdit olur ya da fırsat. Tercih sende bakış açında. Sorunun bir parçası olmak mı çözümün bir parçası olmak mı bütün mesele bu.
Şans dediğimiz şey de hazırlığın fırsatla buluşmasından doğmaz mı? Hazır mıyız peki?
Unutmayalım ki hazır olmak çok büyük bir çaba gerektirir. Distopik senaryolar geliştirerek mevzudan kaçmak, uzaklaşmak, mazeretler üretmek değil. Paulo Coelho’nun sözlerinin tam yeri.
İnsan fırsatların gelmesini bekler, fırsatlar da insanın gelmesini.
Fırsatlar bekler,
İnsanlar bekler,
Kazanan hep Mazeret olur.
Hep dersi kaynatmaya teşne ben. Tekrar dönecek olursam konuya…
Devin, kendi terminaline, kod editörüne ve tarayıcısına sahip. İleri düzeyde uzman yazılımcıların kapasitesini artırabilirken, yazılım bilgisi olmayanların bile gelişmiş yazılım projelerini tamamlamasına olanak tanıyor. Devin’in Upwork gibi platformlarda elde edebileceği gelir potansiyeli, işte tam da hazır olanlar ve teknolojiyi doğru kullananlar için yeni fırsatlar yaratıyor. Alın size fırsat…
Münzevi
Devin, her şeyi yapabilen tek bir yapay zekâ modeli değil, farklı sektörlerde ve alanlarda özelleşmiş birden fazla gelişmiş yapay zekâ modelinin ilk örneklerinden biri. Bu modelin, yalnızca mühendislik performansı değil, aynı zamanda karmaşık sorunları parçalara ayırıp çözme yeteneği de bulunuyor. Bu, birçok alanda çalışan profesyoneller için yine hem bir meydan okuma hem de bir fırsat sunuyor.
Devin, kendi kodunu yazabiliyor, koddaki hataları düzeltebiliyor ve kodu test edebiliyor. Aynı zamanda araç, ilerlemesini gerçek zamanlı olarak raporlayabiliyor. Böylece kullanıcılar, aracın kaydettiği ilerleme hakkında düzenli olarak bilgi edinebiliyor. Kullanıcılar, süreçte yanlış atılan adımlar olduğunu görürse, sohbet kutusuna başka bir komut ekleyebiliyor. Bu sayede kullanıcılar, Devin’den söz konusu yanlışı düzeltmesini isteyebiliyor. Ez cümle; yapay zekâ ile değişen iş gücüne yazılım departmanlarının da katılacağını söylemek gayet mümkün gözüküyor. Ve bu birliktelikte; beraber çalışabilmenin potansiyel hızından ziyade, götürebileceği yerin uzaklığının merakıdır bence aslolan.
Devin, diğer yapay zekâ asistanlarına göre çok daha performanslı çalışıyor. Şirketin belirttiğine göre, görevlerin tamamlanması için diğer asistanlara ne yapılacağı komutlar aracılığıyla belirtilirken, Devin, süreci tamamen bağımsız bir şekilde yönetiyor. Yani bu konuda da şirketler arasında inanılmaz bir rekabet var. Yakından takip etmek gerek. Henüz geçtiğimiz ay GitHub, kurumsal şirketler için yapay zekâ asistanı GitHub Copilot Enterprise’ı kullanıma açmıştı. Evet, inanılmaz olaylar çağına denk geldik, doğru. Tam uçan arabalar, Mars’a yerleşme hayalleri kurarken kapattı covid-19 bizi bir garip ütopya içinde evlerimize, bırak Mars’ı Kadıköy’e gidemedik. Sıkıştık kaldık tüm hayallerimizle bir şişe kolonya içinde… Umut bir çıkış, bir strateji değildi, umut etmeyi bırakmayarak ihanet ettik yaşamımıza. Yolu adımlarımız şekillendirdi ve beton bloğa çarpan toplumsal değişim safsataları arasında kafa tropik akvaryum balıkları misali alacalandı. Bakalım biz fanileri daha neler bekliyor. Ben büyük bir heyecanla yakından takip ediyorum gelişmeleri… Şirketi X’de (nam-ı diğer twitter) de takibe aldım. Sadece 108.263 (benimle 108.264 oldu) çok az takip edeni var. Bunu da kayıt düşmüş olalım. İleride yazıya döner bakarız.
Bu arada, Cognition Şirketi tüm bu gelişmeler ışığında yeni bir büyük oyuncu olarak karşımıza çıkıyor ve kısa sürede önemli bir yatırım alıyor. Cognition’ın Peter Thiel’in Founders Fund’ı liderliğinde gerçekleşen A serisi yatırım turunda 21 milyon dolar yatırım aldığını da belirtmeden geçmeyelim. Ray Kurzweil’in yapay genel zekânın 2029’a kadar geleceğini ve Elon Musk’ın ise birkaç ay içinde yapay zekâ modellerinin insan zekâsını aşacağını, 2029 da ise tüm insanlığın toplam zekâsını geride bırakacağını öngördüğünü söylediği bir dönemde, Devin AI gibi modeller bu öngörülerin gerçekleşme potansiyelini gözler önüne seriyor.
Devin’e
Sorunumuz anlaşamamak değil. Konuşsak, anlaşırız. Dinlesek, çözeriz. Ama anlamaya, dinlemeye, sorunları çözmeye gerek duymuyoruz. Bütün ilişkileri mücadele haline getirip, haklı olmayı, mutlu olmaya tercih ediyoruz. Yani anlamaktan kaçıyoruz. Anlamak eylem gerektiriyor çünkü. Sonra sen geliyorsun duygudan, magazinden uzak. Bize işlerin nasıl yapılacağını gösteriyorsun. Bizler de seni uzaktan izliyoruz…
Kendime
Sabah uyanmak için sebebinin olmasıyla işe gitmek için uyanmak farklı şeyler.
Ya da ne uyu ne uyan 7/24 sana çalışsın zaman, senin için düşünsün üretsin sorgulasın…
Prometheus’a
Gerçeklik Dali’nin saatlerinden bu yana epey epridi. Eskiyen duyularımı ödünç verdiğim o cosplay’ci kız da delirdi. “Ateşi uzatır mısın” dedi “yakacağım tüm binayı.”