CBOT Kurucu Ortağı & CMO’su Çiler Ay ileFintekte İnsan Kaynağı” dosya konusu özelinde Fintechtime Ekim sayısı için gerçekleştirdiğimiz röportaj yayında.

CBOT’ta Dijital Çalışan Ekosistemi: Hibrit LLM, İzlenebilirlik ve İnsan–Ajan Ortaklığı!

Fintekte büyüme hızı teknoloji kadar insanın esnekliğine bağlı hale geliyor. Otomasyon iş yükünü azaltırken, kararların kalitesi insanın sezgisi ve açıklanabilir uygulamalarla güç kazanıyor. Şirketler yeni unvanlar açıyor, ekiplerini yeniden kurguluyor ve iç mobiliteyi stratejik bir araç olarak görüyor. Bu dosya, yükselen rolleri, aranan becerileri ve önümüzdeki on iki ayın işe alım yol haritasını somut örneklerle ortaya koyuyor. Bu ay kaleme aldığımız “Fintekte İnsan Kaynağı” dosyasında, CBOT Kurucu Ortağı & CMO’su Çiler Ay’ın görüşleri teknoloji cephesinden güçlü bir resim sunuyor: 2025’te üretken YZ finans kurumlarında kurumsal zekâyı artıran stratejik aktöre dönüşürken, veri egemenliği ve regülasyon uyumu için hibrit mimariler (lokal CBOT LLM + bulut LLM) ve izlenebilirlik/denetlenebilirlik katmanları öne çıkıyor. CBOT’un “Dijital Çalışan Ekosistemi” vizyonu; tahsilattan hasar yönetimine uzanan ajan tabanlı akışlar (“Tahsildar”, “Güven”), API-first entegrasyonlarla CRM–çağrı merkezi–core bankacılık sistemleri arasında kesintisiz çalışabilen mimari, masking ile veri güvenliği ve caching ile maliyet/performans optimizasyonu gibi uygulamalarla somutlaşıyor. Ay, yakın vadede GenAI Analist/Mühendisi, YZ Operasyon Yöneticisi ve YZ Uyum Sorumlusu gibi hibrit unvanların yaygınlaşacağını; ajanın “destek”ten gerçek iş arkadaşına evrildiği kırılma anına hazır kurumların yetenek yarışında öne geçeceğini vurguluyor.”

 

İlk olarak genel değerlendirmeniz ile başlayalım. Nasıl bir yıl oldu, son çeyreğe girerken tabloyu nasıl görüyorsunuz? CBOT cephesinde ve fintek ekosisteminde yapay zekâ yatırımları, veri egemenliği, regülasyon ve verimlilik başlıklarında öne çıkan eğilimleri nasıl özetlersiniz?

 2025’i üretken yapay zekanın merkezi konuma yükseldiği bir dönüm noktası olarak değerlendiriyorum. Özellikle ciddi bir pazar payına sahip olduğumuz finans sektöründe veri egemenliği ve regülasyona uyum temel gündemimiz haline geldi. Finans kurumları üretken yapay zekayı kullanmak istiyor, çözüm arıyorlar ve veri mahremiyeti kaygılarını yok edecek bulut stratejilerini köklü bir şekilde yeniden değerlendiriyorlar. Bu tablo içerisinde biz risk bazlı bir yaklaşım ile veriyi kabul edilemez, yüksek, sınırlı ve minimal riskli gibi kategorilere ayırarak CBOT Platform üzerinde hibrit yapılar kuruyor, her senaryo için en uygun dil modeli ve yapıyı seçerek çalışıyoruz.

Dünyada büyük finans kurumlarının kendi özel modellerini eğitmeye yöneldiği bu dönemde, Türkiye’de de bu eğilimin yadsınamaz olduğunu söyleyebilirim. Bankalar ve sigorta şirketleri bizden artık sadece müşteri hizmetleri alanındaki sanal asistanları talep etmiyor; kurumun DNA’sını öğrenen, iş süreçlerini içselleştiren, risk parametrelerini gözeten ve kurumsal bilgi birikimine dayalı çalışan ve kendilerine özel sistemler istiyor. CBOT’un lokal sunucularda çalışan özel dil modelinin bu kadar hızlı benimsenme sebebi tam da bu ihtiyaçtan kaynaklanıyor.

Regülasyon alanında dünya genelindeki gelişmeler BDDK, KVKK ve SEDDK ekseninde Türkiye’de de benzer beklentileri tetiklese de, uyum sürecinde göreli bir yavaşlık yaşanıyor. Kurumlar için şeffaflık, açıklanabilirlik ve denetlenebilirlik artık zorunluluk haline geldi. Bu durum bizi de yeni izlenebilirlik mimarileri geliştirerek iş ortaklarımıza bu konuda güvence sağlama noktasına getirdi.

En büyük paradigma değişiminin iş yapış biçimlerinde yaşandığını görüyorum. Yapay zeka artık sadece maliyetleri optimize eden bir teknoloji değil, kurumsal zekayı artıran stratejik bir aktör haline geldi. Fintek kurumlarıyla gerçekleştirdiğimiz projelerde dijital çalışanların müşteri deneyimini köklü biçimde dönüştürdüğünü, karmaşık işlemleri saniyeler içinde sonuçlandırabildiğini, belirsizlik dönemlerinde bile kurumsal hafızayı koruyarak tutarlı yaklaşım sergileyebildiğini deneyimliyoruz. Bu, verimliliği aşan, kurumsal DNA’yı güçlendiren bir evrim.

Bu küresel dönüşümün Türkiye’ye yansıma hızı gerçekten heyecan verici. Son çeyreğe girerken bu ivmenin daha da güçleneceğini, 2026’da yapay zekaya sahip olmanın stratejik bir yetkinlik olarak konumlandıracağını ve CBOT için inovasyon odağında yeni cepheler oluşturacağına inanıyorum.

CBOT özeline gelirsek, 2025 bizim için gerçekten verimli ve gurur verici bir yıl oldu. Çalıştığımız banka sayısını 15’e çıkardık; sigorta şirketleri ve fintekleri de eklediğimizde toplamda 30’a yakın finans kuruluşuyla iş birliği yapıyoruz. Üretken yapay zeka alanında önemli projeler hayata geçirdik. Bugün artık yalnızca sanal asistanlar değil, farklı görevlerde sorumluluk alan ve şirketlerin iş gücüne entegre olan bir ‘dijital çalışan ordusu’ kuruyoruz. Ayrıca global ölçekte de finans sektöründe önemli bir oyuncu olma konumumuzu koruyoruz. Gartner tarafından yayınlanan 2025 Competitive Landscape raporunda, dünyada ön plana çıkan 27 şirket arasında listelenmek bizim için büyük bir gurur oldu. Bu, hem yaptığımız işin küresel ölçekte değerini gösteriyor hem de önümüzdeki dönemde daha iddialı hedefler koymamız için bize güç veriyor.

 

Yapay zekâ ajanları kurumlarda “dijital iş arkadaşı” rolünü üstleniyor. Bu yaklaşımı nasıl çerçeveliyorsunuz; ekiplerin iş yükü, yönetişim ve karar süreçlerinde nasıl bir dönüşüm yaratıyor?

Fintek dünyasında yaşadığımız GenAI dönüşümü gerçekten büyüleyici. CBOT olarak bu önemli paradigma değişimini “CBOT Dijital Çalışan Ekosistemi” vizyonu ile teoriden pratiğe taşıyoruz.

Bu vizyonun gerçek hayattaki yansımalarını müşterilerimizde görmek beni her seferinde heyecanlandırıyor. Mesela “Tahsildar” adını verdiğimiz dijital çalışanımız var; vadesi geçen alacaklar için gerçek bir tahsilat uzmanı gibi borçluyu arıyor, durumunu dinliyor, ödeme planı alternatifleri sunuyor ve ödeme sözü alıyor. Konuşma sırasında gerekirse süreci legal ekibe ya da başka birimlere sorunsuz devredebiliyor. Bunu artık klasik otomasyon olarak nitelendirmek mümkün değil; içinde anlama, yorumlama ve aksiyon barındıran yeni bir olgu. Biz adına “Dijital Çalışan” dedik.

Bir örnek de sigorta sektöründen vermem gerekirse, “Güven” dijital çalışanımız yıllardır alışılagelmiş süreçlerin nasıl baştan yazılabileceğine mükemmel bir örnek oldu. Hasar ihbarını alan Güven, sadece ilk kaydı açarak dosyayı oluşturmakla kalmıyor, tüm hasar sürecini yönetiyor. Müşterinin gönderdiği fotoğraflardan hasarı analiz ediyor, eksper ataması yapıyor, evrak kontrol ederek eksik doküman varsa onu tamamlayıp dosya kapanışına kadar her aşamayı sahipleniyor. Bir yandan kusursuz şekilde müşteri ile iletişimi yönetirken arka planda karmaşık bir iş akışını da hatasız işletiyor.

Bu dijital çalışanların getirdiği asıl devrim bana göre organizasyonel zeka seviyesinde yaşanacak. Her etkileşimin değerli veriye dönüştüğü bu kurumsal hafızaların MASAK uyumluluğundan KVKK süreçlerine, açık bankacılık altyapılarından risk yönetimi protokollerine kadar her alanda ciddi önem taşıyacağına inanıyorum.

Bu noktada biz CBOT olarak kendimizi sadece teknoloji sağlayıcısı olarak görmüyoruz. Biz ve bizim gibi şirketler artık kurumsal evrimleşme ortağıyız, çünkü dijital çalışanlar ekiplerin vazgeçilmez üyesi olacak. Bu geçişi tasarlayan, hayata geçiren ve sürdürülebilir kılan mimarinin önemli bir parçası olmaktan gerçekten mutluyuz.

 

Yeni roller gündeme geliyor: konuşma tasarımcısı, ajan operasyon yöneticisi, veri ürünü sahibi, yapay zekâ etik sorumlusu… Fintek tarafında hangi unvan ve yetkinlikler en hızlı yaygınlaşıyor?

Fintek dünyasında yaşanan yetkinlik dönüşümü gerçekten de çarpıcı boyutlarda seyrediyor. BT departmanlarında geleneksel analist profillerinin yerini “Üretken Yapay Zeka Analisti” unvanlarına bırakması, sektörün ne denli hızlı bir transformasyon geçirdiğinin en somut göstergesi.

CBOT olarak biz fintek iş ortaklarımız için özel ekip yetiştirme modeli uyguluyoruz, bunun arkasında pragmatik bir gerçek yatıyor: Piyasada hem dil modellerini etkin kullanan hem de bunları mevcut sistemlere sorunsuz entegre edebilen hibrit yetenekler son derece az. Bu nedenle seçimi kendimiz yapıyor, kapsamlı eğitim süreçlerinden geçirdikten sonra hazır ekip olarak bankalara devrediyoruz.

Sahadan aldığımız en yoğun talep GenAI Analist ve GenAI Mühendisi pozisyonlarına. Bu profesyonellerden kurumsal dinamikleri yansıtan dijital çalışanlar yaratmaları, müşteri davranışlarını derinlemesine anlayıp kuruma ya da konuya uygun dil modellerini özelleştirmelerini bekliyoruz. Fintek sektöründe deneyimin kritik öneme sahip olması nedeniyle, bu roller teknik uzmanlığın ötesinde neredeyse sosyoloji ve psikoloji bilgisi gerektiriyor yani artık salt teknik yetkinlikler yeterli olmayacak. 

Gelecekte dijital çalışanların performansını sürekli izleyen, optimize eden ve gerçek anlamda liderlik eden Yapay Zeka Operasyon Yöneticileri pozisyonları olacağını değerlendiriyorum.  Ayrıca, finans alanında regülasyonların oldukça sıkı olması nedeniyle Yapay Zeka Uyum Sorumlusu gibi unvanların da çok yakında standart hale geleceğini düşünebiliriz. Prompt Mühendisleri ise şimdiden CV’lerde karşımıza çıkmaya başladı bile. Yapay zekadan maksimum verim elde etme sanatını bilen bu uzmanlar kritik önem kazandı ve bu unvanın kapsamının ileride daha da genişleyeceğini düşünüyoruz.

Genç profesyonellere en büyük önerim hibrit yetenekler geliştirme yönünde yatırım yapmaları. Sadece kod yazabilmek artık yeterli değil, hatta belki de yakın gelecekte hiç kod yazmayacağımız bir döneme doğru ilerliyoruz. Teknik bilgi temelini korurken, iş anlayışı, müşteri psikolojisi ve yaratıcı problem çözme becerilerini geliştirmek, bu yeni dönemde öne çıkmanın anahtarı olacak.

 

 

Mevcut ekiplerin yeniden yetkinleştirilmesi için nasıl bir yol haritası önerirsiniz; kısa vadede kritik beceriler hangileri olur?

 

Ben bu yeniden yetkinleştirmeyi üç aşamalı bir yol haritası üzerinden ele almayı doğru buluyorum. Öncelikle şunu söylemem lazım: Burada sadece BT ekiplerinin değil, tüm iş birimlerinin yapay zekayı anlaması ve kendi işlerine nasıl uygulayabileceklerini keşfetmesi çok kritik. Çünkü AI artık sadece teknoloji departmanının konusu değil, pazarlamadan müşteri hizmetlerine, risk yönetiminden insan kaynaklarına kadar tüm fonksiyonları dönüştüren bir güç haline geldi.

Kısa vadede, yani ilk 3-6 ayda odaklanılması gereken en kritik beceriler AI araçlarını profesyonel şekilde kullanabilme, “prompt engineering” yani yapay zekadan doğru sonuç almayı öğrenme, doğru soruları sorabilme becerisi ve AI çıktılarını doğru yorumlayarak iterasyon yapabilme yetisi olabilir çünkü bu temel beceriler olmadan ileriye gitmek oldukça zor.

Orta vadede daha uygulamalı alanlara geçilebilir. API entegrasyonları, CBOT gibi no-code platformlar üzerinden yapay zekanın iş süreçlerine entegre edilmesi, departmanlara özel çözümler geliştirebilme becerileri önem kazanır. Burada CBOT bizim stratejimiz şu: projenin ilk fazını ekiplerle birlikte hayata geçirirken onlara CBOT platformu kullanmayı öğretiyoruz, sonrasında yönetimi tamamen onlara devredip kendi başlarına devam etmelerini sağlıyoruz. Böylece gerçek bir öğrenme ve sahiplenme oluyor.

Uzun vadede ise işin stratejik boyutuna odaklanmak önemli. Hangi süreçlerin AI ile nasıl dönüştürülebileceğini görebilme, ROI hesaplamalarını yapabilmek ve etik AI kullanımında liderlik üstlenebilme becerilerilerini geliştirmek kritik olacaktır. 

Son olarak şunu da eklemek isterim: Bu süreçte ortaya çıkan yeni roller ve pozisyonların kurumun içinde nerede konumlanacağını da yeniden yetkinleştirme planlarken mutlaka hesaba katmak gerekiyor. Organizasyon şemaları da bu dönüşüme ayak uydurmak zorunda kalacak. 

 

ATS/HRIS’in yanı sıra çekirdek bankacılık, CRM, çağrı merkezi, ticketing, ERP ve mesajlaşma kanallarıyla nasıl ortak çalışıyorsunuz; kurumsal veri kaynaklarıyla uyumlu mimariyi nasıl tasarlıyorsunuz?

Şöyle söyleyeyim, CBOT olarak fintek alanında öne çıkmamızı sağlayan en önemli faktör, bence gerçek anlamda her sistemle konuşabilen bir teknolojiye sahip olmamız. Biz Dijital çalışanlarımızı hiç bir zaman ‘gel de şuraya bir yazılım daha kur’ mantığıyla bağımsız bir araç olarak kurgulamadık. Onları kurumun mevcut tüm sistemlerinin doğal bir uzantısı, dijital bir takım arkadaşı olarak tasarlıyoruz. Müşteri ilişkileri yönetim yazılımları, ödeme sistemleri, çağrı merkezleri… Bu karmaşık yapıların tamamıyla anında iletişim kurabilir, veri alışverişi yapabilirler. Sonuçta müşteri ister telefonda arasın ister mobil uygulamaya yazsın, arka planda her şey eş zamanlı çalışıyor ve müşteriye son derece hızlı, kişiselleştirilmiş ve sorunsuz bir deneyim sunabiliyoruz.

Çok yaygın kullanılan müşteri hizmetleri sanal asistanlarını örnek verelim. Dijital müşteri temsilcisi oluşturulduktan sonra, tıpkı gerçek bir çalışan gibi tüm sistemlere erişim yetkisi tanımlanabiliyor. Müşteri ‘Bakiyem ne?’ diye sorduğunda, dijital çalışan sadece bakiyeyi söylemekle kalmıyor, aynı anda geçmiş harcama verilerini analiz edip ‘Şu mağazada sizin ilginizi çekebilecek bir indirim kampanyası var’ gibi kişiye özel, akıllı önerilerde de bulunabiliyor. İşi insan müdahalesi olmadan çözebiliyorsa çözüyor, gerektiğinde Avaya veya Genesys gibi sistemler üzerinden en uygun uzman kişiye, o ana kadar olan tüm konuşma geçmişiyle birlikte yönlendirme yapıyor. Böylece müşteri hiçbir zaman baştan başlamak, kendini tekrar anlatmak zorunda kalmıyor.

Mimari açıdan da ‘API-first’ yaklaşımını benimsiyor, yani her şeyin birbiriyle sorunsuzca iletişim kurabildiği esnek bir yapı kuruyoruz. Bu sayede aynı dijital çalışan bir yandan müşteriye kredi hesaplarken, diğer yandan şirketin iç sistemlerinde ilgili işlemi başlatabiliyor. Kurumlardaki projeden sorumlu ekipler CBOT platform üzerindeki dijital çalışanları farklı departmanların farklı ihtiyaçlarına göre kolayca çoklayabiliyor, ölçeklendirebiliyorlar.

Kısacası CBOT olarak amacımız karmaşık teknoloji altyapısını, müşterinin arkasında sessizce çalışan bir orkestra şefine dönüştürmek ve son kullanıcıya sadece o mükemmel deneyimin kendisini yaşatmak.

 

 

Büyük teknoloji sağlayıcıları, LLM tedarikçileri, bulut ve güvenlik ortaklarıyla yaklaşımınız nasıl şekilleniyor; yakında göreceğimiz yeni entegrasyon başlıkları neler olabilir?

CBOT olarak yaklaşımımız, teknoloji bağımsızlığı ve esneklik. İster dev küresel bulut devleri, ister büyük dil modelleri tedarikçileri, ister güvenlik partnerlerimiz olsun… Onlarla ilişkimiz, müşterilerimize maksimum seçenek sunma üzerine kurulu. 

Fintek dünyası özeline gelirsek, bu alanda regülasyonların getirdiği kısıtlamalar nedeniyle CBOT’un hem GPU hem de CPU’da çalıştırılabilen lokal dil modeli CBOT LLM yaygın olarak kullanılıyor. CBOT LLM’i kurum içi sunuculara veya bulutlara kurabiliyoruz. 

Platformumuzun en güçlü yanlarından biri, aynı dijital çalışanın A senaryosunda CBOT LLM lokal model, B senaryosunda bulut LLM’i, C senaryosunda CBOT NLP, D senaryosunda ise bunların kombinasyonlarını birlikte çalıştırabilmesi. O senaryo hangi modelde daha iyi sonuç veriyorsa ona göre dinamik olarak yapılandırılabiliyor.  

Platformumuz ayrıca kurumların kendi geliştirdiği modelleri de destekliyor. Kurumlarla konuşurken hala şu kafa karışıklığıyla karşılaşıyoruz: ‘Benim kendi LLM’im varsa ya da bulut LLM kullanacaksam neden CBOT’a ihtiyacım var?’ Aslında LLM’e sahip olmak işin çok küçük bir kısmı. Asıl önemli olan, onu hızlı, kolay ve esnek bir şekilde gerçek iş sonuçlarına dönüştürebilecek bir altyapı üzerinde çalıştırmak. İşte biz o noktaya konumlanıyoruz. 

Bugün müşterilerimiz Google Cloud, Microsoft Azure, AWS ya da yerel bulut sağlayıcılar üzerinden CBOT platformunu rahatlıkla çalıştırabiliyor. Küresel LLM sağlayıcılarını – OpenAI, Google, Anthropic gibi kullanabiliyorlar. Özellikle Microsoft’un OpenAI ana iş ortaklarından biri olarak ekosistemde güçlü konumdayız ve birlikte önemli projelere imza attık.

LLM tedarikçileriyle çalışırken en kritik konu, veri kullanımı ve silme politikalarının net olması. Hizmetler kullanılsa bile müşteri verilerinin model eğitimine kesinlikle dahil edilmemesi konusunda taviz vermiyoruz. Bu hem yasal gereklilikler hem de güven açısından vazgeçilmez. Özellikle vurgulamak istediğim bir konu da; CBOT olarak bulut LLM kullanımında iki kritik konuyu çözdük: Birincisi “masking” ile güvenlik, ikincisi “caching” ile token optimizasyonu. Bu sayede hem maliyetleri düşürüyor hem de performansı artırıyoruz. 

Yakında göreceğimiz yeni entegrasyon dünyasının, ses, görüntü ve metin işlemenin birleştiği multi-modal çözümler olacağını düşünüyorum. Online ve offline dünyada birlikte çalışan avatar benzeri çözümler karşımıza çıkacak. Yani bir ATM ile konuşmamıza gerçekten çok az kaldı. Bu tür çözümlerde de hibrit altyapı yaklaşımımız büyük avantaj sağlayacak.

 

Önümüzdeki iki yılda fintekte yetenek rekabetini ve yapay zekâ kullanımını en çok hangi üç gelişme etkileyecek? CBOT kendini bu tabloda nerede konumluyor; kurumlar için hangi kırılma anlarını bekliyorsunuz?

Önümüzdeki iki yılın fintek dünyasında birkaç önemli gelişmeyle şekillenebileceğini düşünüyorum. İlk olarak, yapay zeka model maliyetlerinin düşmesi ve yerel modellerin bulut modellerine yaklaşan performans göstermesi, pazarda ciddi bir demokratikleşme yaratabilir. Bu alanlarda çalışan yetenekler için büyük fırsatlar var. 

İkinci olarak, regülasyonların netleşmesiyle birlikte yapay zeka kullanımının ‘opsiyonel’ değil, giderek ‘zorunlu’ hale gelmesi muhtemel. Avrupa’daki AI Act’in tam anlamıyla devreye girmesi ve ülkemizde benzer düzenlemelerin uygulanması, kurumları hem uyum konusunda zorlayabilir hem de standart bir çerçeve sunabilir.

Üçüncü eğilim olarak da agentic AI, yani otonom karar alabilen yapay zeka sistemlerinin giderek daha fazla sahaya inmesini bekliyorum. Bu teknolojiler, müşteri hizmetlerinden risk değerlendirmesine kadar pek çok alanda dijital çalışanların bağımsız görev üstlenmesine imkan tanıyabilir.

CBOT olarak kendimizi burada bir ‘köprü’ rolünde konumluyoruz. Yani kurumların mevcut sistemleriyle yeni nesil yapay zeka çözümlerini buluşturan, hibrit altyapı sayesinde hem regülasyona uyumlu hem de en güncel teknolojilere erişebilir halde olan dijital çalışanlar ordusuna sahip olacağımızı düşünüyorum. 

Beklediğim kırılma anına gelince… Dijital çalışanların insan çalışanlarla tam entegrasyonu; yani yapay zekânın artık ‘destek’ değil, ‘iş arkadaşı’ olması. Bu kırılma anına hazır olacak kurumlar, sadece teknolojiye yatırım yapanlar değil, doğru stratejiler ile ilerleyerek, doğru yetenekleri istihdam edenler ve doğru teknolojik ortaklarla çalışanlar olacak. Çünkü bu artık bir ekosistem oyunu.