Sipay SR. Proje ve Kart Direktörü Meltem Yüksek, Fintechtime Ekim sayısı için yazdı “Kaynak mısın? Kıymet mi?”.
“Makalemde iş dünyasında yıllardır kullanılan “insan kaynağı” tanımının ötesine geçerek, asıl farkı yaratanın “insan kıymeti” olduğunu anlatıyorum. Çünkü kaynak tükenir, kıymet ise fark edildiğinde çoğalır. Ben’den Biz’e uzanan yolculukta güven, aidiyet ve kolektif ruhun dayanıklılığın gerçek temeli olduğunu vurguluyorum. Liderliğin kartvizitteki unvandan çok kıymeti görünür kılma sanatı olduğunu, ekiplerin sadece görev yapan değil, markanın ruhunu taşıyan birer kolektif güç haline gelebildiğini öne çıkarıyorum. Ve en nihayetinde iş dünyasında kalıcı iz bırakanların, kaynakları planlayan yöneticiler değil; kıymeti işleyen, çoğaltan ve kanatlandıran liderler olduğunu düşünüyorum.”
Kaynak mısın? Kıymet mi?
Bu yalnızca bir soru değil; iş dünyasının aynasında duran en keskin yansıma.
Kendinden Kıymetine Yolculuk
Finansal teknolojilerde entegrasyonlar, işlem hacimleri, ölçeklenme stratejileri… Bunlar olmadan rekabet etmek mümkün değil, evet. Ama hiçbirisi tek başına yeterli değil. Çünkü hızın ve teknolojinin ötesinde, bütün dengeleri belirleyen yegâne bir gerçek var:
İnsan.
Ve belki de zaman zaman bilinmeyen, ötelenen, görmezden gelinen, bastırılan ama her şeyi taşıyan tek şey:
İnsanın kıymeti.
Ben artık “insan kaynağı” demiyorum. “İnsan kıymeti” diyorum.
Çünkü kaynak er geç tükenir.
Ama kıymet, fark edildiğinde çarpan etkisiyle büyür.
Ben’den Biz’e: Güvenin ve Aidiyetin Ekonomisi
İş dünyasında insan, yıllarca “kaynak” olarak tanımlandı. Bütçelerde bir kalem, tabloların içinde bir sayı, planlarda bir satır olarak konumlandırıldı. Oysa benim deneyimlerim bana başka bir gerçeği gösterdi:
Bazı insanlar yetki almaz, sorumluluk hisseder.
Bazıları unvanla değil, duruşla yönetir.
Ve bazıları yalnızca görev yapmaz, bir kurumun ruhunu taşır.
Bireyin kıymetini fark etmeden ekip ruhu inşa edemezsiniz. Bu nedenle yolculuk her zaman “ben” ile başlar. Ama orada bitmez, bitemez. Çünkü bireysel kahramanlıkların ömrü sınırlıdır; kalıcı başarıyı getiren şey, “Ben’den Biz’e” dönüşebilme cesaretidir.
Üstelik, sadece cesaret de yetmeyebilir; bazen o dönüşümü gerçekleştirmek için cüreti de cebinizde taşımanız gerekir. Çünkü kıymeti açığa çıkarmak, çoğu zaman konfor alanını yıkmayı, alışılagelmiş ezberleri bozmaya kalkışmayı, beklentilere meydan okumayı ve hatta tüm bunlara göz kırpabilmeyi ister.
Ben’den Biz’e uzanan bu yol, kendi kıymetini fark etmenin yanı sıra ekibinin kıymetini görmek ve o kıymeti ortaya koyabilmeleri için açtığınız ve aştığınız yollardaki kıvılcımı sahiplenmekle mümkündür.
Kolektif Ruh: Dayanıklılığın Gizli Gücü
Benim iş hayatımda öğrendiğim en büyük gerçek şu: Ortaya koymadığın değer, kaybolmaya mahkumdur. Bir ekibin gücü, görev listelerinin ya da iş planlarının ötesinde; aidiyetin, güvenin ve değerlerin birbirine tutunmasında saklıdır.
Bin bir rengimiz var bizim; mühendis, tasarımcı, finansçı, satışçı… Farklı karakterler, farklı bakış açıları alanda buluştuğunda, her kurum kendi rengini doğuruyor, belki de buluyor. Ne güzeldir ki renkler hep birbirine bulaşıyor. Ve bizi başarıya taşıyan daima teknoloji ya da metrikler değil; asıl esnek dayanıklılığı kazandıran şey yani kolektifin ruhu oluyor.
Kolektif akıl, bireysel zekânın ve hatta yapay zekânın ötesinde bir güçtür.
Çünkü algoritmalar hız sağlar.
Ama dayanıklılığı yalnızca ekip ruhu taşır. Ekip değil, ekip ruhu. Ruhu oluşturamadığınız, sahiplen(e)mediğiniz her noktada ekip ruhunuz değil yalnızca ekibiniz olacaktır.
Benim için en değerli deneyim, bu ruhu yaşatan bir ekibi kurmak ve her gün yeniden bu kıymeti deneyimlemek oldu. Çünkü bir kurum, insanı “kaynak” değil “kıymet” olarak gördüğünde; ekip artık yalnızca iş yapan bir grup olmaktan çıkar, bir kültüre, bir markaya, bir kolektife dönüşür.
Ve en nihayetinde: Rekabet yalnızca yarıştırır, kolektif ruh daima yaşatır.
Liderlik: Kıymet Yönetimi Sanatı
Bugünün iş dünyasında liderlik, artık benlik yanılsamalarından değil; kolektif değerlerin gücünden besleniyor. Gerçek liderlik, değerleri görünür kılabilme becerisidir. Çünkü liderlik, kartvizitteki unvanın ötesinde yarattığınız etkiyle tanımlanır.
Yeni nesil için parametreler değişti. Artık liderlik, sadece ne kadar kâr sağladığınızla ya da kaç kişiyi yönettiğinizle ölçülmüyor. Liderlik, kıymeti açığa çıkarma ve bunu sürdürülebilir kılma sanatıdır.
Bir yönetici kaynakları planlar.
Ama bir lider, kıymeti hayata geçirir.
Ve en kritik fark şuradadır; lider, ekibine şunu hissettirebilir:
“Sen bu yapının sadece bir kaynağı değilsin; sen, bu yapının kıymetisin.”
İş dünyasında sıkça dile getirilen kalıpları hepimiz duyduk:
“Yapamazsın.” “Senden olmaz.” “Yeni nesil sabırsız.” “Eski kuşak uyumsuz.”
Bunlar birer etiket olmaktan öteye gitmez. Oysa biz biliyoruz ki sahiplenilmeyen hiçbir etiket insanın üzerine yapışmaz.
Gerçek liderin görevi, bu etiketleri tekrarlamanın ötesinde; ekibine kendi değerlerini gösterecek aynaları tutmaktır. Çünkü ekipler, yalnızca iş üreten birimler değildir. Doğru liderlikle, kültür taşıyıcılarına, markanın ruhuna, kolektifin gücüne dönüşürler.
Ve unutmayalım:
Kaynağı yönetmek mümkündür. Ya kıymetini yönetmek?
Evrensel Perspektif: Shackleton’dan Harvard’a
Harvard Business School’da işlenen Resilient Leadership dersinde, kutup kâşifi Ernest Shackleton’ın yolculuğu üzerinden çıkarılan üç temel ders aslında evrensel bir liderlik reçetesidir:
1.Tutum, beceriden önemlidir. Krizde en çok bilen değil, en çok direnen ayakta kalır.
2.Amaç sabit, yol esnek olmalı. Lider, hedefte kararlıdır ama yöntemlerde esnektir.
3.Enerjiyi yönet. Hem bireysel hem kolektif enerjiyi. Çünkü enerji düştüğünde, en iyi plan bile kâğıt üzerinde kalır.
Shackleton’ın adı bu yüzden efsaneleşti. Sir Raymond Priestley’nin sözleri hâlâ kulaklarımızda yankılanıyor:
“Bilim için bana Scott’ı verin, hız için bana Amundsen’i verin; ama felaket geldiğinde ve tüm umutlar tükendiğinde, Shackleton için dua edin.”
Bu cümle, aslında yönetim ile liderlik arasındaki farkı özetler:
Yönetim düzen kurar, liderlik ise hayatta tutar.
Yarının Ajandası: Kıymet Yönetiminin Çağı
Gerçek liderlik, aslında büyürken küçülmeyi bilmektir. Çünkü hakiki güç, her şeyi bilen görünmekten değil; bilmediğini kabul etmekten ve sessizliğin kendi hakikatini fısıldamasına izin vermekten doğar. Bir ekibin kıymetini ortaya çıkarmak, onu kalıplara hapsetmekle değil; kendi ışığını bulabileceği alanı açmakla mümkündür. Hafıza bize hep aynı şeyi öğretmiştir: İnsan, yönetildiği anların ötesinde kendisi olmaya izin verilen anları hatırlar. Bugün kalıcı iz bırakacak olanlar, sadece kaynak planlayanlar değil; kıymeti işleyen, görünür kılan, çoğaltan liderlerdir. O liderler; kalkanlarını, yer yer de kanatlarını küçültmeyi bilir. Bugün aynadaki tüm liderlere tek bir soru bırakıyorum.
Kaynaklarınızın kalkanı mı, kıymetinizin kanatları mı?
