2016 Accenture Teknoloji Vizyonu çalışması ile bu yıla yön verecek beş teknoloji trendi belirlendi. Trendlerin hepsinin temel bileşeni teknoloji olsa da tümünün özünde ‘Önce İnsan’ yaklaşımı yer alıyor. Şirketlerde asıl farkı ve başarıyı getirenler insanlar olacak.
Teknoloji Vizyonu 2016 kapsamında hayata geçirilen rapor da küresel ekonominin yüzde 33’ünün halihazırda dijitalden etkilendiğini gösteriyor.
Strateji, yönetim danışmanlığı, dijital, teknoloji ve operasyon alanlarında geniş hizmet ve çözümler sunan uluslararası profesyonel danışmanlık şirketi Accenture’ın gelenekselleşen ‘Teknoloji Vizyonu’nun 2016 yılı çalışması, dijital dönüşümün hız kesmeden devam ettiği, yeni dünyayı şekillendiren beş teknoloji trendini belirledi.
Şirketlerin hâlihazırda hayata geçen veya kısa vadede etkisini hissettirecek olan dinamikleri öngörmelerine yardımcı olan Accenture Teknoloji Vizyonu trendlerinin özünde ‘Önce İnsan’ yaklaşımı yer alıyor. Hızla gelişen teknolojik gelişmeler, iş gücünde de dönüşümü beraberinde getiriyor. Çalışmada, her ölçekteki şirketin; çalışanlarının dijital yetkinliklerini güçlendirecek yeteneklerini belirlemeyi, bu yetenekteki kişileri işe almayı onların sürekli gelişimlerine destek vermeyi önceliklendirmesi gerektiğinin altı çiziliyor.
Accenture Türkiye Teknoloji Grubu Ülke Lideri ve Yönetici Ortağı Emre Hayretci, 2016 teknoloji trendlerini değerlendirerek; “Geçtiğimiz yılın Teknoloji Vizyonu trendlerinde dijital işletmeye dönüşmek isteyen şirketlerin tek başına değil, ekosistemler şeklinde çalışıp ‘Biz Ekonomisi’ni yaratarak fark ve kar yaratma alanında büyük potansiyel gördüklerini belirtmiştik. Bu yıla yön verecek teknoloji trendlerinin özünde ise “Önce İnsan” yaklaşımı yer alıyor. Çünkü her ne kadar dijitalleşmenin temelinde alt yapı teknolojilerinin gelişimi yatıyor gibi görünse de şirketlerde asıl farkı yaratacak ve başarıyı getirecek olan insan… Şirketler, hem çalışanlarını hem de diğer paydaşlarını teknolojiyi daha etkin kullanmaya yönlendirebildiği, onların bu alandaki kabiliyetlerine yatırım yapabildikleri takdirde dijital dönüşüm içinde var olabilecek” dedi.
Teknoloji sayesinde verinin hızlı üretilir, ulaşılabilir olması, internete erişimin ve bilgi işlem gücünün artması ile farklı sektörlerdeki şirketlerin işlerinin bir bölümünü dijital işe dönüştürdüklerinin görüldüğünü belirten Hayretci; “Büyük bir teknoloji devriminin ortasındayız. Dijitalin artık şirketlerin DNA’larında olması kaçınılmaz. Küresel ekonominin yüzde 33’ü halihazırda dijitalden etkilenmiş durumda. Araştırmaya katılanların yüzde 86’sı da önümüzdeki üç yıl içinde teknolojideki değişim hızının çok yüksek ve beklenmedik düzeyde artış göstereceğine inanıyor. Biz de Accenture olarak, ortaya koyduğumuz, hepsi somut gerçekliğe odaklanan ve işletmelerin dijitale dönüşmesi ortak zemininde buluşan Teknoloji Vizyonu 2016 trendlerini uygulayabilen şirketlerin geleceğin liderleri olacağına ve dijital avantaj elde edeceğine inanıyoruz” açıklamasında bulundu.
Diğer yandan Teknoloji Vizyonu 2016 kapsamında, 11 ülkede ve 12 endüstri dalında faaliyet gösteren 3.100’ün üzerindeki işletme ve IT yöneticisinin katılımıyla yapılan araştırmaya katılanların da yüzde 70’i, son iki seneye göre teknolojiyle ilgili yatırımlarını önemli ölçüde artırdıklarını söylerken yüzde 55’i yapay zeka platformlarını kullanmayı planladıklarını belirtti.
İş ve ekonomi dünyasına yön verecek 2016 yılının ‘Teknoloji Trendleri’:
Trend 1: Akıllı Otomasyon: Lider şirketlerin, rekabet avantajı sağlayacak yeni bir dijital dünya yaratmak için akıllı otomasyondan faydalanmaları gerekiyor. Bu dönemde makineler ve yapay zeka iş gücü ise vazgeçilmez unsurlar haline gelecek. Makinalar, insanların güvenini kazanacak. Akıllı otomasyon yeni dünyada büyümenin ve inovasyonun başlangıç noktası olacak. Yapay zeka tarafından desteklenen çözümler, farklı sistemlerden muazzam miktarda veriyi elde etme ve işleme yeteneği sağlayarak şirketlerin iş modellerini ve iş yapma biçimlerini önemli ölçüde değiştirecek. 2020 yılında 44 zetabayttan fazla verinin olması ve bunların yüzde 33’ünün analizler için kullanılabilir durumda olması bekleniyor. Bugün sadece ABD’de yapay zeka konusunda çalışan startupların sayısı son dört yılda 20 katına çıktı. Bu doğrultuda, 2015 – 2018 yılı için profesyonel hizmetlere yönelik robotların 152.400 adetle 19,6 milyar dolarlık, kişisel hizmetlere yönelik ise 35 milyon adetlik 12,2 milyar dolarlık bir hacim oluşturacağı tahmin ediliyor.
Trend 2: Akışkan İş gücü: Şirketler sürekli değişen dijital çağa ayak uydurmak için gerekli teknolojilere ve araçlara yatırım yapıyor. Ancak tüm bunların arkasında çok kritik bir unsur daha var: İş gücü, yani çalışanlar… Akışkan iş gücü, şirketin yetenek havuzunu sürekli güncel ve değişen ihtiyaçlara uyumlu tutmasına yönelik bir yaklaşım. Şirketler doğru teknolojiyi seçmekten daha fazlasını yapmalı. Bu teknolojileri kullanarak doğru kişilerin doğru adımları atmalarına imkan sağlamalı. Diğer yandan 10 yıl içinde Global 2000 listesinde yer alan ve tepe yöneticileri dışında tam zamanlı çalışanı olmayan bir şirketin doğması bekleniyor. Ayrıca, 2015 yılında milenyum kuşağı iş gücündeki en büyük kitle haline gelirken, 2025’te bu oranın yüzde 76’ya çıkması bekleniyor. 2020 yılında ABD’deki iş gücünün ise yüzde 43’ünün freelance olacağı öngörülüyor.
Bu trendin insan kaynakları iç değerlendirme süreçlerini de değiştirmesi bekleniyor. Beyin avcıları için de kişilerin online’da gösterdikleri bireysel başarı ve etkililikle oluşturdukları dijital itibar özgeçmişten daha belirleyici olması öngörülüyor. Diğer yandan işletmelerin yavaş işleyen eğitim programlarına karşılık kendi eğitim programlarını yaratacakları tahmin ediliyor.
Trend 3: Platform Ekonomisi: Yıkıcı inovasyonun bir sonraki aşaması, şu anda farklı endüstrilerde filizlenen, teknolojiyi kullanan ve platformlar tarafından desteklenen dijital ekosistemler tarafından oluşturulacak. Dijital şirketler yaratmak için teknolojinin nimetlerinden başarıyla yararlanan liderler şimdi de ekosistem temelli dijital ekonomide başarıyı getirecek, birbiriyle bağlantılı, ölçeklenebilir ve uyumluluk özellikleri güçlü bir platform ekonomisi ortaya koyuyorlar. Günümüzde platformlar iş dünyasındaki en büyük dönüştürücü unsurlardan biri olarak dikkat çekiyor. İş yapma biçimlerini yeniden tanımlayan ve yepyeni büyüme fırsatları oluşturan bu platformlar etrafında kurgulanan ekosistemler ve yeni modeller, Sanayi Devrimi’nden bu yana iş dünyasında yaşanan en büyük değişimlerden birini gerçekleştiriyor. Halka açık olan en büyük 15 platform temelli şirketin piyasa değeri 2,6 trilyon dolara erişirken henüz halka açılmamış Unicorn (piyasa değeri 1 milyar dolar ve üstü startup) şirketlerin toplam değeri 500 milyar doları aşıyor. Platform tabanlı şirketler bugün 3 trilyon dolardan daha fazla bir piyasa değerini temsil ediyor. Teknoloji temelli ve doğuştan dijital şirketler rekor piyasa değerlerine ulaşarak dijital ekonomiyi domine etse de farklı endüstrilerden teknoloji odaklı olmayan şirketlerin de artık platform stratejileri geliştirerek önümüzdeki dönemde geleceğin inovasyon devleri olması mümkün.
Trend 4: Öngörülebilir Yıkım
Günümüzde her şirket dijital dünyanın dönüştürücü gücünü anlamış durumda. Ancak bunlar arasında yeni, platform temelli ekosistemlerin ne kadar güçlü ve sürekli bir değişim yarattığını özümseyenlerin sayısı çok da fazla değil. Sadece iş modelleri tepetaklak olmakla kalmayacak. Bu ekosistemler güçlü ve önceden tahmin edilebilir bir yıkım başlattıkça endüstrilerin ve ekonomik segmentlerin tamamı yeniden tanımlanmak zorunda kalacak. Bu durumda, önümüzdeki beş yıl içinde endüstriler arasındaki sınırların yok olarak bugünkü sınırların yarısı kadar olacağı tahmin edilirken, on yıl içinde ise geleneksel endüstriler arasındaki sınırların tüm sektörler için tamamen yok olacağı öngörülüyor. Fortune 500 listesinde yer alan şirketlerin çoğu da 2025 yılında listede olamayacak.
Trend 5: Dijital Güven: Yeni teknolojiler yeni ve potansiyel risk alanları doğuruyor. Dijital ekonominin temelini güven oluşturuyor. Dijital şirketler, güven oluşturmadan veri toplayamayacağı ve kullanamayacağı için şirketlerin güvenlik ve etik unsurlarını öncelik haline getirmeleri gerekiyor.Şirketler, güven ortamı sağlamadan, verileri toplama ve işleme şansına sahip olamayacak. İşte bu nedenle günümüzün en gelişmiş güvenlik çözümleri sadece alan savunması yapmakla kalmıyor, veri konusunda en güncel etik standartlara uyumu da sağlıyor. Dijital ekonomide yaşanan bu hızlı değişim aynı zamanda bazı riskleri de beraberinde getiriyor. Dijital şirketler, geleneksel şirketlerin karşı karşıya kalmadığı birçok riskle yüzleşmek zorunda.