Dengage Ülke Direktörü Çağdaş Tanrıöver, Fintechtime Mayıs sayısı için yazdı “On-premise mi yoksa on-cloud mu?”.
“Teknoloji seçimleri, günümüzde şirketlerin başarı yolculuğunda çok önemli bir kavşak haline geldi. Bu yazıda, işletmenizin teknoloji altyapısını seçerken karşılaştığı kritik soruya odaklanıyorum: On-premise mi yoksa on-cloud mu? Her iki modelin avantajlarını, güvenlikten maliyete, ölçeklenebilirlikten operasyonel verimliliğe kadar farklı açılardan değerlendirecek ve işiniz için en doğru kararı vermenize yardımcı olacak pratik öneriler sunuyorum.”
Güvenlik ve Kontrol Arayanlar İçin: On-Premise
Özellikle bankacılık ve sigortacılık gibi regülasyonların sıkı olduğu sektörlerde, veri kontrolü ve güvenlik ilk sırada yer alır. Bu yüzden birçok kurum, dijitalleşme yolculuğunu kendi altyapısı üzerinde kurmayı tercih ediyor. Sunucuların fiziksel kontrolünün tamamen şirketin elinde olması, kurumsal bilişim stratejilerinin merkezinde yer alan güvenlik ilkesine hizmet ediyor.
Üstelik gelişmiş entegrasyon yeteneklerine sahip bazı platformlar, mevcut sistemlerle uyumu kolaylaştırarak iç kaynak ihtiyacını azaltabiliyor. Bu da uzun vadeli operasyonel maliyetleri düşürme açısından önemli bir avantaj sunuyor. Örneğin bazı şirketlerde mesajlaşma ve etkileşim altyapısı, 7/24 çalışabilirlik sağlarken sistem kesintilerini minimumda tutabiliyor. Özellikle kredi başvurusu ya da anlık müşteri bilgilendirmeleri gibi zaman hassasiyeti olan süreçlerde bu tür performans göstergeleri kritik öneme sahip.
Esneklik ve Hızın Adresi: On-Cloud
Diğer yanda, dijital doğan fintech girişimleri ya da hızlı büyüme hedefleyen KOBİ’ler için bulut altyapılar adeta biçilmiş kaftan. İlk yatırım maliyetlerinin düşüklüğü, ölçeklenebilirlik ve esnek kullanım olanakları bu modeli oldukça cazip kılıyor.
Bulut tabanlı sistemler sayesinde, müşteri davranışlarını analiz eden yapay zekâ modülleriyle zamanlaması ve içeriği doğru kurgulanmış etkileşimler sunmak mümkün hale geliyor. Bu sadece bir pazarlama avantajı değil; aynı zamanda müşteri sadakati ve memnuniyetinde fark yaratabilecek bir strateji.
Ayrıca, üçüncü parti servislerle kolay entegre olabilen altyapılar sayesinde veri analizi, kampanya optimizasyonu ve çok kanallı iletişim gibi karmaşık operasyonlar merkezi bir noktadan yönetilebiliyor. Bu da organizasyonel çevikliği güçlendiren önemli bir unsur.
Global Perspektifte Stratejik Uyumluluk
Uluslararası arenada faaliyet gösteren büyük ölçekli şirketler için bu seçim çok daha çok katmanlı bir hale geliyor. Sadece maliyet veya güvenlik değil, aynı zamanda uzun vadeli büyüme planları, yasal uyum, ülke bazlı veri yönetimi gibi konular da göz önünde bulundurulmak zorunda.
Bu şirketlerin büyük bir kısmı, yapay zekâ destekli kampanya yönetimi ve gerçek zamanlı müşteri etkileşimi gibi özellikleri bulut altyapılarla sağlamanın operasyonel verimliliklerini artırdığını görüyor. Ancak yine de hassas verilerin lokal tutulması gereken durumlarda hibrit çözümlere yöneliyorlar. Bu tür yapılarda, veri güvenliği ile yapay zekâ odaklı analitik işlemler bir arada yürütülerek, işin her iki yönünde de optimum sonuç alınabiliyor.
Hibrit Modeller: Yeni Nesil Yaklaşım
Artık birçok teknoloji sağlayıcısı, şirketlerin bu ikilemi yaşamasına gerek bırakmadan hem güvenlik hem de esneklik sunan hibrit modeller geliştiriyor. Bu sayede örneğin:
- Hassas müşteri verileri şirket içindeki sunucularda korunurken,
- Kapsamlı veri analizleri ve kampanya hesaplamaları gibi yüksek işlem gücü isteyen işler bulutta yürütülebiliyor.
Böylece kurumlar, regülasyonlara uyumu riske atmadan çevik hareket kabiliyetine de sahip oluyor. Özellikle teknolojik dönüşümünü sürdüren fintech şirketleri için bu tür yaklaşımlar, ölçeklenebilirliğin yanı sıra müşteriye “doğru anda, doğru mesajla” ulaşabilme kabiliyeti açısından stratejik değer taşıyor.
Sonuç: Tek Doğru Yok, Doğru Seçim Sizin Sektörünüzde Gizli
- Bankacılık gibi sıkı denetimli alanlarda faaliyet gösteriyorsanız, On-Premise yaklaşım sizin için güvenli liman olabilir.
- Hızlı büyüme hedefleyen dijital girişimciler için On-Cloud modeller, kaynak tasarrufu ve çeviklik sağlayabilir.
- Global ölçekte çalışan markalar ise genellikle hibrit yapılarla her iki dünyanın avantajını bir arada yaşar.
Unutmamak gerekir ki teknolojik altyapınız sadece bugünü değil, aynı zamanda yarının müşteri deneyimini de taşıyabilmeli. Stratejinizi belirlerken bunu göz önünde bulundurmak, rekabette sizi bir adım öne geçirecektir.