Şekerbank Dijital Bankacılık Birim Müdürü Deniz Kara, Fintechtime Mayıs sayısı için yazdı “2024 Sonu ve 2025 Başı İtibarıyla Fintech-Banka Etkileşimi Analizi”.

“Finans sektöründe yeni bir denge dönemi yaşanıyor. 2024’ün son çeyreği ile 2025’in ilk çeyreği arasındaki gelişmeler, fintech şirketleri ile bankalar arasındaki etkileşimin olgunlaştığını ortaya koyuyor. Rekabetten çok iş birliğinin öne çıktığı bu yeni dönemde, müşteri deneyimini zenginleştiren, erişilebilir ve yenilikçi finansal hizmetler geliştiriliyor.
Makaleme, bankalar ve fintech’ler arasında güçlenen bu ekosistem ortaklıklarının dinamiklerini ve geleceğe yönelik yansımalarını ele alıyorum.”

 

Açık Bankacılığın Etkisi ve Fintech’lerin Modele Dahil Oluşu

Açık bankacılık, finansal hizmetlerde veri paylaşımını ve iş birliğini teşvik ederek bankalar ile fintech’ler arasındaki etkileşimi derinden etkilemektedir. Düzenleyici adımlar sayesinde bankalar, müşteri hesap verilerini ve ödeme altyapılarını güvenli API’lar aracılığıyla üçüncü taraf fintech şirketlerine açmaktadır. Bu model, fintech’lerin banka sistemlerine entegre olarak inovatif hizmetler sunmasına olanak tanımıştır. Örneğin, Türkiye’de açık bankacılık ekosistemi 2024 ortasından bu yana hızlı bir şekilde ilerlemektedir. Sektör verilerine göre sistemde halihazırda 34 kuruluş aktif olup günlük 10,5 milyon API çağrısı gerçekleşmektedir ve yıl sonuna kadar katılımcı kuruluş sayısının 100’e ulaşması beklenmektedir *1. Bu sayede fintech şirketleri, müşteri hesap bilgisi görüntüleme veya ödeme başlatma gibi hizmetleri bankaların altyapısını kullanarak kendi uygulamaları içinde sunabilmektedir. Açık bankacılığın getirdiği bu açık API modeline fintech’lerin dahil oluşu, bankacılık ürünlerinin daha geniş kitlelere ve farklı platformlara ulaşmasını sağlamıştır. Sonuç olarak, 2024 sonunda hem bankalar hem de fintech’ler için açık bankacılık, rekabet yerine iş birliğini öne çıkaran kritik bir alan haline gelmiştir.

Açık bankacılığın küresel etkisi de giderek artmaktadır. Avrupa Birliği’nde PSD2 regülasyonu sonrası hemen tüm bankalar API’larını açmış durumdadır ve milyonlarca kullanıcı, fintech uygulamaları üzerinden hesaplarını yönetmeye başlamıştır. İngiltere gibi erken adapte olan pazarlarda açık bankacılık kullanıcı sayısı 2023 itibarıyla birkaç milyon seviyesini aşmıştır. Benzer şekilde Türkiye’de de 6493 sayılı Ödeme Hizmetleri Kanunu kapsamındaki düzenlemeler, fintech şirketlerine hesap bilgisi hizmet sağlayıcı ve ödeme emri başlatma hizmet sağlayıcı lisansları alma imkânı tanıdı. Bu lisanslar sayesinde fintech’ler, müşteri onayıyla banka hesap verilerine erişip işlem yapabiliyor. 2024 sonu itibarıyla ilk lisanslı fintech dalgası piyasaya girerken, hem bankalar hem fintech’ler için yeni iş modelleri oluşmaya başladı. Kısacası, açık bankacılık modeli fintech’lerin geleneksel finans sistemine entegrasyonunu hızlandırarak sektörde daha rekabetçi ve müşteri odaklı bir ortam yaratmıştır.

 

Gömülü Finans ve BaaS İş Birlikleri

Gömülü finans (embedded finance), finansal hizmetlerin banka veya fintech tarafından sağlanıp başka bir sektörün ürününe entegre edilmesi anlamına gelir. 2024 sonu itibarıyla gömülü finans trendi güçlenerek devam etmektedir; fintech’ler ile bankalar bu alanda yakın iş birlikleri kurmaktadır. Özellikle Banking as a Service (BaaS) modeli, bankaların kendi lisans ve altyapılarını API üzerinden üçüncü taraflara açmasını sağlayarak fintech’lerin veya fintech dışı şirketlerin kendi markaları altında finansal ürünler sunmasını mümkün kılmaktadır. Örneğin, geleneksel bir banka ile teknoloji firması arasında yapılan BaaS anlaşması sayesinde bir e-ticaret platformu, arka planda bankanın sağladığı mevduat hesabını veya krediyi kendi uygulamasına gömülü bir şekilde müşterilerine sunabilir. Bu tür iş birlikleri geleneksel bankaların sektörel değişime ayak uydurmasında önemli etkenlerden biri olarak karşımıza çıkmaktadır.

BaaS ve gömülü finans alanındaki büyümeyi bazı veriler de ortaya koymaktadır. Küresel ölçekte bankalar, API portalları aracılığıyla çok sayıda fintech ile entegrasyon kurmaya başladı. Artık yeni bir fintech girişiminin sıfırdan banka altyapısı kurması gerekmiyor; birkaç ay içinde hazır hesap veya kart hizmeti sunabilir hale geliyorlar *2. Bu durum, fintech-banka ilişkisini geleneksel dağıtıcı-sağlayıcı modeline doğru evriltmiş durumda. Bankalar beyaz etiket ürün sağlayıcısı rolü üstlenirken fintech’ler ve hatta perakende, telekom gibi banka dışı firmalar son kullanıcıya dokunan arayüzler olarak öne çıkıyor. 2024 yılında pek çok büyük banka, kendi BaaS platformlarını oluşturarak fintech’lerle anlaşmalar yaptı ve bu sayede örneğin bir fintech uygulaması içinde o bankanın alt yapısını kullanan ödeme, kredi veya sigorta ürünleri gömülü olarak sunuldu.

Türkiye özelinde de Servis Modeli Bankacılık Yönetmeliği (2021) sonrası ilk uygulamalar görülmeye başlandı. Bazı bankalar API portallarını devreye alarak fintech’lere pilot ortamlar sundu. Ödeme kuruluşları ve elektronik para şirketleri de bankalarla yaptıkları anlaşmalarla gömülü finans hizmetleri sağlıyor. Örneğin, anonim bir örnek vermek gerekirse bir perakende şirketi mobil uygulamada, arka planda bir bankanın API’ları üzerinden çalışan taksitli alışveriş kredisi seçeneği sunulabiliyor. Bu sayede tüketiciler uygulamadan çıkmadan finansman sağlarken, bankalar da geleneksel kanallar dışında müşteri kazanıyor. 2024 sonu itibarıyla gerek globalde gerek Türkiye’de gömülü finans ve BaaS, fintech-bankacılık ekosisteminin en dinamik ve iş birliğine açık alanlarından biri haline gelmiştir.

 

Bankaların Fintech’lere Yatırımları ve Satın Almaları

Geleneksel bankalar, fintech ekosistemindeki yenilikçi çözümleri sadece uzaktan izlemekle kalmayıp doğrudan yatırım yaparak veya satın alarak bünyelerine katma yoluna gitmektedir. 2024’te dünya genelinde finansal devlerin fintech yatırımlarına dair trend, seçici ancak stratejik adımların atıldığı yönündedir. Bankalar, özellikle kendi dijital dönüşümlerine katkı sağlayacak veya rekabetçi tehdit oluşturabilecek fintech’lere stratejik yatırımlar yapıyor. Birçok büyük banka, girişim sermayesi (VC) birimleri kurarak fintech girişimlerine ortak oldu ve olmaya devam ediyor. Bunun yanında, olgunlaşmış ve müşteri tabanı oturmuş bazı fintech şirketleri de doğrudan bankalar tarafından satın alınıyor.

Veriler, bankaların fintech satın alma iştahının son yıllarda sınırlı ama kararlı bir şekilde arttığını gösteriyor. Avrupa’da yapılan bir incelemeye göre, son on yılda (2014-2024) geleneksel bankalar toplam 70 fintech şirketini satın aldı. Bu satın almaları gerçekleştiren banka sayısı ise 39 ile sınırlı kaldı *3. Bu veri, her ne kadar fintech’ler finans sektöründe önemli bir yer edinmiş olsa da bankaların doğrudan satın alma yolunu nispeten temkinli kullandıklarını ortaya koyuyor. Kıyaslamak gerekirse, aynı dönemde büyük küresel ödeme şirketlerinin (banka dışı aktörler olarak) toplam 23 fintech satın alması gerçekleştirdiği belirtiliyor ve bu da bankaların satın alma konusunda seçici davrandığını gösteriyor. Bankalar genellikle fintech’leri satın alırken üç ana motivasyonla hareket ediyor: birincisi, dijital müşteri deneyiminde geri kalmamak ve yeni nesil teknolojileri bünyeye katmak (örn. mobil ödeme, yapay zekâ tabanlı kredi skorlaması gibi alanlar); ikincisi, potansiyel rekabeti kendi tarafına çekmek (yani tehdit olabilecek bir fintech’i erken dönemde ortak yapılarına dahil etmek); üçüncüsü ise yeni pazarlara veya müşteri segmentlerine hızlı erişim sağlamak.

2024’ün özellikle son çeyreğinde fintech tarafında önemli birleşme ve satın almalar (M&A) gerçekleşti. Makroekonomik dalgalanmalar ve yatırımcıların temkinli tutumu nedeniyle genel fintech yatırımları yavaşlasa da, yılın ikinci yarısında büyük fintech satın almalarında artış gözlemlendi. Global olarak 2024 üçüncü çeyreğinden dördüncü çeyreğine geçilirken fintech şirketlerini hedef alan birleşme/satın alma işlemlerinin toplam değeri yaklaşık iki katına çıktı *9. Bu durum, bankalar ve büyük finansal oyuncuların uygun fırsatlar buldukça fintech’leri bünyelerine katma stratejisini hızlandırdığını gösteriyor. Öte yandan, gerçekleştirilen bazı fintech satın almalarının istenen sonucu vermediği de görülebiliyor; 2014-2020 arasındaki bankaların satın aldığı fintech’lerin %40’ının ya kapandığı ya da tekrar el değiştirmek zorunda kaldığı raporlanmıştır *8. Bu deneyimler, bankaların fintech yatırımlarında temkinli davranma eğilimini açıklıyor. Yine de 2024 sonu itibarıyla bankaların, fintech ekosistemine sermaye aktarma ve seçilmiş oyuncuları satın alma yönündeki ilgisi devam etmekte, bu da finans sektöründe konsolidasyon eğiliminin bir göstergesidir.

 

Hızlandırma Programları ve Karşılıklı Fayda

Bankalar sadece yatırım veya satın alma ile değil, aynı zamanda hızlandırma (accelerator) programları ve inkübasyon merkezleri aracılığıyla da fintech ekosistemini desteklemektedir. 2024 yılında birçok banka, kendi bünyesindeki inovasyon merkezlerine veya ortak programlara fintech girişimlerini dahil etti. Türkiye’de de birkaç büyük banka, fintech odaklı hızlandırma programlarını sürdürerek girişimleri mentorluk, API erişimi, teknoloji desteği ve hatta tohum yatırımı ile buluşturdu. Bu programlara 2024 içinde dahil edilen fintech sayısı kayda değer bir seviyeye ulaştı; önde gelen bankaların hızlandırıcı programlarında yıl boyunca toplam birkaç düzine fintech girişimi yer aldı. Her bir banka programı tipik olarak yılda 5-10 arası fintech’i kabul ederken, fintech’ler de bu programlar sayesinde finans sektörü uzmanlarına erişim ve gerçek banka verileriyle pilot çalışma imkânı buldular.

Hızlandırma programlarının tüm taraflar için karşılıklı fayda sağladığı görülmektedir. Bankalar, bu programlar sayesinde startup dünyasının yenilikçi yaklaşımını ve teknolojik çözümlerini yakından tanıma fırsatı yakalıyor. Özellikle bankaların hantal olabilecek inovasyon süreçleri, dışarıdaki girişimlerle iş birliği yaparak hız kazanıyor. Fintech girişimleri ise bankaların geniş müşteri tabanına, finansal verisine ve altyapısına erişim elde ederek ürünlerini gerçek dünyada test edebilme şansı buluyor. Örneğin, anonim bir fintech girişimi, bir hızlandırma programı kapsamında bir bankanın API’larını kullanarak kendi ödeme uygulamasını geliştirebilir ve mentorluk desteğiyle regülasyonlara uyumunu güçlendirebilir. Bu tür programlar, fintech’lere itibar ve network kazandırırken, bankalar da dijital stratejilerini destekleyecek taze fikirleri ve yetenekleri ekosistemlerine dahil etmiş oluyor.

Karşılıklı fayda yapısı yalnız somut çıktılarla değil, kültürel etkileşimle de ortaya çıkmaktadır. Bankaların tecrübesi ve güvenilirliği ile fintech’lerin çevikliği birleştiğinde ortaya çıkan sinerji, finansal hizmetlerde inovasyonu hızlandırıyor. Nitekim sektör paydaşları, bankaların yıllara dayanan deneyimi ile fintech’lerin hızlı hareket kabiliyetinin bir araya gelerek güçlü bir ekosistem oluşturduğunu vurgulamaktadır *6. Bu sinerji, hem bankaların hem de fintech’lerin öğrenme eğrilerine olumlu yansıyor: Banka ekipleri startup çalışma yöntemlerini, yalın inovasyonu tecrübe ederken; fintech ekipleri de finans sektörü dinamikleri, müşteri beklentileri ve düzenleyici gereklilikler konusunda derinlemesine bilgi ediniyor. Sonuç olarak, 2024 boyunca hızlandırma programlarına katılan fintech sayısındaki artış ve elde edilen başarı hikayeleri, bankacılık sektöründe fintech iş birliklerinin kalıcı ve verimli bir model olarak benimsendiğini göstermiştir.

 

Fintech Ekosistemine Banka Dışı Yatırımlar

Fintech ekosisteminin büyümesi büyük ölçüde banka dışı aktörlerin yaptığı yatırımlarla da desteklenmektedir. Venture capital (girişim sermayesi) fonları, özel sermaye şirketleri, hatta büyük teknoloji firmaları ve ödeme şirketleri fintech sektörüne ciddi miktarda sermaye akışı sağlamıştır. 2024 yılının genel tablosu, fintech yatırımlarında bir önceki yıllara kıyasla nispi bir durgunluğa işaret etse de hacim olarak halen oldukça yüksektir. Küresel ölçekte 2024 yılında fintech şirketlerine yapılan toplam yatırımlar 95,6 milyar dolar seviyesinde gerçekleşmiştir *4. Bu tutar, işlem adedi bakımından da (~4.600 anlaşma) son yedi yılın en düşük seviyesine işaret etmektedir. Makroekonomik belirsizlikler, artan faiz oranları ve jeopolitik riskler nedeniyle yatırımcılar 2024’te temkinli davranmış, özellikle geç aşama ve büyük çaplı yatırımlarda frene basmıştır. Bununla birlikte, erken aşama fintech girişimleri için kaynak akışı tamamen kesilmemiş; temel finansal teknolojilere yönelik ilgi sürmüştür.

Türkiye fintech ekosistemine baktığımızda, 2024 yılında banka dışı yatırımlar açısından önemli gelişmeler yaşandığı görülmektedir. Startups.Watch verilerine göre 2024 yılında Türkiye’de fintech şirketlerine toplam 32 yatırım işlemi yapılmış ve fintech’ler yıl boyunca yaklaşık 196 milyon dolar fon toplamıştır *5. Bu rakam, Türkiye fintech ekosistemi için tüm zamanların rekor seviyesidir. 2025 yılının ilk çeyreğinde ise küresel trendlere paralel olarak bir yavaşlama yaşanmıştır: İlk 3 ayda sadece 8 fintech yatırımı gerçekleşmiş ve toplam yatırım tutarı 18 milyon dolar civarında kalmıştır *5. Geçen yılın aynı dönemiyle karşılaştırıldığında bu düşük seyir, yatırımcıların bekle-gör moduna geçtiğini yansıtmakla birlikte, yılın ilerleyen dönemlerinde büyük işlemlerin tekrar hareketlenebileceği öngörülmektedir. Nitekim 2025’in ikinci çeyreğinde açıklanması beklenen bazı büyük yatırım turları olduğuna dair sektörde beklentiler mevcuttur.

Banka dışı yatırımların kompozisyonu incelendiğinde, çoğunluğunun girişim sermayesi fonlarından geldiği anlaşılmaktadır. Yabancı yatırımcılar da Türk fintech pazarına ilgi göstermeye devam etmektedir; 2024’te gerçekleşen birkaç büyük yatırım turunda uluslararası fonlar yer aldı. Öte yandan, devlet destekli girişim fonları ve kurumsal yatırımcılar (bankalar hariç büyük holdingler, telekom firmaları vb.) da fintech ekosistemine sermaye ayırıyor. Bu yatırımlar genellikle ödeme sistemleri, dijital bankacılık, kredi hizmetleri ve blokzincir/kripto alanlarındaki fintech’lere odaklanmıştır. 2024’te Türkiye’de toplanan 196 milyon dolarlık yatırımın önemli bir kısmı ödeme sistemleri dikeyindeki girişimlere giderken, globalde de benzer şekilde ödemeler ve dijital varlıklar en çok fon çeken dikeyler oldu.

Fintech ekosistemine akan bu banka dışı yatırımlar, sektörün gelişimi için kritik bir rol oynuyor. Sağlanan fonlar sayesinde fintech şirketleri Ar-Ge’lerini hızlandırabiliyor, ürün yelpazelerini genişletebiliyor ve kullanıcı tabanlarını büyütebiliyorlar. Bankalar açısından bakıldığında ise, ekosisteme dışarıdan giren sermaye dolaylı bir fayda sağlıyor: İyi fonlanmış fintech’ler daha sağlam çözümler geliştirip bankalarla ortak çalışmaya daha hazır hale geliyor. Bu durum, finansal hizmetlerde genel inovasyon düzeyini yükseltiyor. Sonuç olarak, 2024 sonunda fintech alanına yapılan banka dışı yatırımlar hem globalde hem Türkiye’de ekosistemin sürdürülebilir büyümesine katkı sunmuş, ancak 2021-2022 dönemindeki zirve seviyelerinden bir miktar aşağıda seyretmiştir.

 

Fintech ve Bankaların Kesiştiği ve Rekabet Ettiği Noktalar

Fintech’ler ve bankalar, finansal hizmetler değeri zincirinin pek çok noktasında kesişmekte, birbirlerini tamamlayıcı rol oynarken bazı alanlarda da rekabet içine girmektedir. Fintech ekosisteminin ilk yükseliş yıllarında genel kanı, bu yeni oyuncuların geleneksel bankaların payını alacağı yönündeydi. 2024 itibarıyla görünen tablo ise daha dengeli bir ilişkidir: Pek çok alanda fintech-bank iş birliği söz konusu olsa da belirli segmentlerde rekabet kızışmıştır.

Kesiştiği ve birbirini tamamladığı noktalar: Bankalar ve fintech’ler farklı güçlü yanlara sahip olduğundan, birlikte çalıştıklarında karşılıklı tamamlayıcılık ortaya çıkıyor. Bankalar büyük bir müşteri güveni, sermaye ve geniş düzenleyici uyum tecrübesine sahip. Fintech’ler ise teknolojik inovasyon, hız ve esneklik konularında öne çıkıyor. Örneğin, bir bankanın sağlam risk yönetimi altyapısı ile bir fintech’in yenilikçi kullanıcı deneyimi birleştiğinde ortaya üstün bir dijital ürün çıkabiliyor. Günümüzde birçok banka, fintech’lere servis sağlayıcı olarak destek veriyor (örneğin altyapı sunmak, beyaz etiket ürün geliştirmek) ve fintech’ler de bankalara çözüm ortağı olarak teknoloji sunuyor (örneğin yapay zekâ destekli fraud tespiti, müşteri analitiği yazılımları). Bu anlamda, müşteri deneyimini iyileştiren pek çok bankacılık uygulamasının arka planında bir fintech çözümü bulunduğu söylenebilir. Fintech’ler bankaların eksik olduğu niş alanları doldurarak hizmet çeşitliliğini artırıyor; bankalar da fintech iş birlikleri sayesinde yeni nesil trendlere daha hızlı adapte olabiliyor. Nitekim, sektörde “bankaların deneyimi ile fintech’in çevikliğinin birleşimi” finans sektörünü ileri taşıyan bir sinerji olarak değerlendirilmektedir *6. Özellikle ödemeler, kişisel finans yönetimi, dijital cüzdanlar ve kredi skorlaması gibi alanlarda bankalar ve fintech’ler birbirini tamamlayan roller üstlenmiştir. Sonuçta müşteri, daha entegre ve zengin bir finansal hizmet deneyimi yaşamaktadır.

Rekabet ettiği noktalar: Buna karşılık, fintech’lerin özellikle ödeme hizmetleri ve dijital cüzdan alanları olmak üzere bazı alanlarda bankalarla doğrudan rekabete girdiği de bir gerçektir. Örneğin, mobil ödeme ve P2P para transferi uygulamaları, bankaların EFT/havale gibi klasik hizmetlerine alternatif oluşturarak milyonlarca kullanıcıyı kendine çekti. Benzer şekilde kredi tarafında, P2P lending (eşler arası kredi) platformları veya dijital mikro kredi fintech’leri, küçük ölçekli kredilerde bankalara rakip oldular. Neo-banka olarak adlandırılan ve tamamen dijital faaliyet gösteren fintech girişimleri de bireysel bankacılık müşteri tabanında rekabeti artırdı. Ancak bu rekabet ortamında bankaların halen bazı avantajları sürmektedir. Özellikle mevcut müşteri alışkanlıkları ve düzenlemelerin getirdiği giriş engelleri düşünüldüğünde, geleneksel bankacılık konumunu tamamen sarsmak kolay olmuyor. Örneğin, gelişmiş ülkelerde her yıl bankasını değiştiren müşteri oranının %5’in altında kaldığı görülmüştür *7. Bu tür yüksek müşteri bağlılığı (inertia) ve bankaların marka güveni, fintech’lerin müşteri kazanımını zorlaştıran etkenlerdir. Ayrıca bankalar, geniş şube ağları ve çok kanallı hizmet imkanlarıyla özellikle daha az dijital kesimler için vazgeçilmez konumunu koruyor.

Rekabet ve iş birliğinin iç içe geçtiği bu dönemde, bazı durumlarda fintech’ler bankalara rakip olmaktansa onların müşterilerine ulaşan aracı servisler olarak konumlanmayı tercih ediyor. Örneğin bir finansal yönetim fintech’i, kendi mobil uygulamasında kullanıcıların birden çok bankadaki hesaplarını göstermeye odaklanarak aslında bankaların yerine geçmek yerine onların verisini derleyen bir katman oluyor. Diğer taraftan, bankalar da rekabeti iş birliğine çevirmeye odaklı stratejiler güdüyor; potansiyel rakip fintech’lerle ortak ürün geliştirme veya çapraz pazarlama anlaşmalarına gidiyorlar. Bunun bir yansıması olarak, 2024’te birçok banka, rakip olabilecek fintech’leri bünyesine katmak ya da onlarla ortak girişimler kurmak suretiyle rekabeti yönetilebilir hale getirmeye çalıştı (yukarıda değindiğimiz satın almalar bu stratejinin parçasıdır). Sonuç olarak fintech ve bankaların kesişim noktaları, finans sektöründe hem verimli bir iş birliği zemini hem de sağlıklı bir rekabet ortamı yaratmıştır. Bu durum, müşterilere daha yenilikçi ürünler olarak geri dönmekte, sektör genelinde hizmet kalitesini yükseltmektedir.

 

Türkiye’de Regülasyon: Açık Bankacılık ve Servis Modeli

Türkiye’de fintech sektörünün gelişiminde düzenleyici çerçeve belirleyici bir rol oynuyor. Son birkaç yıl içinde yapılan kritik düzenlemeler, bankalar ve fintech’ler arasındaki etkileşimi artıracak zeminleri hazırlamıştır. Özellikle açık bankacılık ve servis modeli bankacılık konularında Türkiye’de önemli adımlar atılmıştır.

Öncelikle, Aralık 2021’de Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu tarafından yayımlanan Servis Modeli Bankacılık Yönetmeliği, 2022 başından itibaren yürürlüğe girdi. Bu düzenleme, bankaların bilgi sistemleri aracılığıyla fintech gibi üçüncü taraflara servis sunabilmesinin yolunu açtı. Uygulamada bu, bankaların API’lar üzerinden fintech’lere belirli bankacılık hizmetlerini sunması (örneğin bir bankanın altyapısıyla başka bir firma kendi müşterisine ödeme hesabı açabilmesi) anlamına geliyor. Söz konusu yönetmelikle beraber ayrıca “arayüz sağlayıcı” kavramı da tanımlandı: Banka dışı şirketlerin, bir banka ile anlaşarak onun servislerini kendi arayüzleri üzerinden müşteriye ulaştırabilmesinin hukuki çerçevesi çizildi. Bu yönetmelik çıktıktan sonra, 2022 ve 2023 yıllarında ödeme hizmetleri alanında da art arda değişiklikler yapıldı *1. Bu değişiklikler, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) yetki alanındaki ödeme kuruluşları ve elektronik para kuruluşları için açık bankacılık faaliyet izinlerini kapsıyordu. Sonuç olarak Türkiye’de açık bankacılık, düzenleyici temel anlamında sağlam adımlarla ilerlemeye başladı *1.

TCMB, 2020 yılında çıkardığı yönetmeliklerle fintech şirketlerine Hesap Bilgisi Hizmeti Sağlayıcısı (AISP) ve Ödeme Emri Başlatma Hizmeti Sağlayıcısı (PISP) lisanslarını vermeye başladı. 2024 yılına gelindiğinde bu alanda lisans alan fintech şirketlerinin sayısı iki haneli rakamlara ulaştı (yukarıda belirtildiği gibi yıl ortasında 21 kuruluş aktif olarak açık bankacılık hizmeti sunuyordu *1). Bu kuruluşlar, genellikle ödeme sistemleri kökenli fintech’ler veya yeni kurulmuş veri toplayıcı fintech’ler olup, bankalar ile teknik entegrasyonlarını tamamlayarak müşterilerden aldıkları yetkiyle banka hesaplarına erişim sağlamaktadır. Türkiye’de bankalar da açık bankacılık düzenlemelerine uyum için kendi altyapılarını hazırladılar; hemen hemen tüm büyük bankalar API portallarını 2023’e kadar devreye almıştı. Bu portallar üzerinden fintech’ler güvenli şekilde ilgili bankanın API servislerine bağlanarak müşteri verisi çekebiliyor ya da ödeme başlatabiliyorlar. TCMB’nin belirlediği standartlar gereği, bankalar bu API çağrılarını gerçek zamanlı izliyor ve risklere karşı önlemler uyguluyor.

Düzenleme tarafındaki bu gelişmeler, sahada da etkisini gösterdi. 2023 boyunca açık bankacılık kapsamında ilk gerçek uygulamalar hayata geçti: Bazı bankalar, arayüz sağlayıcı fintech’lerle anlaşarak müşterilerine farklı bankalardaki hesaplarını tek bir uygulamada görme imkânı verdi. Ayrıca birkaç ödeme fintech’i, müşterilerinin çeşitli banka hesaplarından doğrudan ödeme yapabildiği çözümlerini piyasaya sürdü. Servis modeli tarafında ise yıl sonuna doğru ilk örnekler belirmeye başladı; örneğin bir elektronik para şirketi, bir bankanın servis bankacılığı altyapısını kullanarak kendi mobil uygulamasında kullanıcılara bankada tutulan mevduat hesapları sunmaya başladı (anonim bir senaryoyla açıklarsak, fintech kullanıcı adına bankada hesap açıyor ve erişimi sağlıyor). Bunlar, Servis Modeli Bankacılık Yönetmeliği’nin somut çıktıları olarak görülebilir.

Türkiye’de regülasyon ortamı genel olarak fintech ve banka iş birliğini destekleyen, yeniliklere açık bir çerçeve çizmektedir. KVKK (Kişisel Verilerin Korunması Kanunu) ve ilgili ikincil düzenlemeler de finansal verilerin paylaşımında gerekli güvenlik ve gizlilik standartlarını sağlamak üzere devrededir. Ayrıca, 2022’de yayımlanan Dijital Banka Lisansı yönetmeliği ile tamamen şubesiz dijital bankaların kurulabilmesinin önü açıldı; bunun sonucu olarak birkaç yeni nesil dijital banka lisansı tahsis edildi. Bu dijital bankalar da fintech ekosistemiyle entegre çalışarak pazara girmeye hazırlanmaktadır. 2024 sonunda BDDK, servis modeli bankacılığı ve açık bankacılık uygulamalarını yakından izlemekte, gerek gördüğü noktalarda rehber ilkeler yayımlamaktadır. TCMB ise ödeme hizmetleri alanında fintech şirketlerine lisans vermeye devam ederek rekabeti ve inovasyonu teşvik etmektedir. Tüm bu düzenleyici adımların ortak noktası, finans sektöründe daha fazla oyuncunun güvenli bir şekilde faaliyet göstermesini sağlamak ve tüketiciye daha zengin seçenekler sunulmasına imkan vermektir.

 

2025 Sonrası Öngörüleri: Konsolidasyon ve Süper Uygulamalar

2024 sonu ve 2025 başındaki veriler ile sektör dinamikleri, önümüzdeki döneme ilişkin bazı öngörüler yapmamıza imkân tanıyor. Fintech-bankalar arası etkileşimin geleceğinde birkaç ana trendin belirginleştiği söylenebilir:

Konsolidasyonun hızlanması: Fintech ekosistemi olgunlaştıkça ve rekabet arttıkça, bazı oyuncuların birleşmesi veya piyasanın dışına çıkması beklenmektedir. 2023-2024 döneminde fintech değerlemelerinde küresel olarak bir düzeltme yaşandı; bu durum güçlü şirketlerin daha zayıf olanları satın almasını kolaylaştıran bir ortam sunuyor. 2025 ve sonrasında, özellikle benzer alanda faaliyet gösteren fintech’lerin birleşerek güçlerini birleştirmesi veya büyük finansal kurumların stratejik boşluklarını doldurmak için fintech satın almalarına hız vermesi olasıdır. Nitekim 2024’ün son çeyreğindeki M&A artışı bu trendin bir işareti kabul edilebilir *9. Ancak konsolidasyonun her zaman başarı getirmediği de akılda tutulmalı; geçmişte bankaların bünyesine kattığı bazı fintech’lerin istenen sinerjiyi yaratamaması, bu tür işlemlerin dikkatle yönetilmesi gerektiğine işaret ediyor *8. Bu nedenle gelecekte satın alma ve birleşmeler artsa bile, oyuncuların kaliteli ve uyumlu ortaklıklar seçmeye özen göstereceğini öngörebiliriz. Sonuç olarak, 2025 sonrasında fintech ekosisteminde daha az sayıda ama daha büyük ve güçlü oyuncunun şekillendiği, bankalarla entegre çalışabilen şirketlerin yoluna devam ettiği bir yapı ortaya çıkabilir.

İş birliklerinin derinleşmesi: Banka-fintech ilişkilerinin geleceğinde rekabetten ziyade iş birliğinin daha da derinleşeceği yönünde güçlü sinyaller var. Sektör temsilcileri, bugüne kadar kurulan ortaklıkların finans sektörünü ileri taşıdığı görüşünde birleşiyor ve önümüzdeki dönemde bu iş birliklerinin katlanarak artmasını bekliyor. Büyük bankalar, inovasyon stratejilerini artık fintech ekosisteminden ayrı düşünmüyor; benzer şekilde fintech’ler de ölçeklenme planlarını bankalarla ortak projeler üzerine kurmaya başladı. 2025 sonrasında daha fazla ortak platform, API ekosistemi ve konsorsiyum bazlı fintech çözümü görmemiz muhtemel. Örneğin, olası bir senaryoya göre birkaç büyük banka ve önde gelen fintech, belirli bir alanda (örneğin dijital kimlik doğrulama veya açık finans verisi paylaşımı) sektörel bir platform kurarak tüm ekosistemin kullanımına açabilir. Böylece rekabet eden değil, birlikte büyüyen bir finansal teknoloji ortamı oluşacaktır. Nitekim Türkiye’de bir dijital bankacılık yöneticisinin ifadesi de bu görüşü destekler niteliktedir: Bankaların tecrübesiyle fintech’lerin çevik inovasyon yeteneğinin birleşiminin gelecekte sektörün yönünü belirleyecek güçte olduğu belirtilmektedir *6. Dolayısıyla, 2025 ve sonrasında bankalar ile fintech’ler arasındaki çizgi daha geçirgen hale gelecek; ortak ürün geliştirme, çapraz satış ve birlikte pazarlama gibi uygulamalar standart iş yapış biçimi olacaktır.

Açık finanstan süper uygulamalara geçiş: Açık bankacılık ile başlayan finansal ekosistem paylaşımı, ilerleyen yıllarda açık finans kavramına evrilecektir. Yani sadece banka hesapları değil, sigortadan yatırıma tüm finansal verilerin farklı kurumlarca paylaşılabildiği bir ortam oluşabilir. Avrupa Birliği’nin gündemindeki yeni düzenlemeler (FIDA ve PSD3 taslakları) finansal veri paylaşımını 2025-2026 gibi daha da genişletmeyi hedefliyor. Bu eğilim, fintech’lerin bankalar dışındaki finansal kuruluşlarla (örneğin sigorta şirketleri, varlık yönetim firmaları) da entegre servisler sunabileceği anlamına geliyor. Sonuçta tüketici tek bir uygulama üzerinden çok çeşitli finansal hizmete erişebilir hale gelecek. Bunun bir adım ötesi ise süper uygulama (super-app) konseptinin yaygınlaşması olabilir. Süper uygulamalar, farklı sektörlerden hizmetleri tek ekosistemde birleştiren platformlardır. Asya’da ortaya çıkan bu modelin izleri, 2025 sonrasında Türkiye’de ve dünyada daha belirgin görülebilir. Büyük teknoloji şirketleri veya geniş müşteri tabanı olan platformlar (örneğin iletişim, e-ticaret veya ulaşım sektöründen) finansal hizmetleri de kapsayarak kendi süper uygulamalarını oluşturma yoluna gidebilir. Bu durumda fintech’ler, bu platformların finansal altyapı sağlayıcıları konumunda kritik rol oynayacaktır. Aynı şekilde bankalar da kendi mobil uygulamalarını birer süper uygulamaya dönüştürme stratejisini güdebilir; yani bankacılık uygulamaları içinde finans dışı servislerin (alışveriş, seyahat, eğlence vb.) entegre edildiği bir model söz konusu olabilir. 2025 sonrasında Türkiye’de bazı büyük oyuncuların bu yönde adımlar atması beklenebilir. Bu gelişmeler, sektöre yeni rekabet dinamikleri getirecek olsa da bankalar ile fintech’lerin iş birliği yapabileceği yeni zeminler de yaratacaktır.

Sonuç olarak, 2024’ün son çeyreği ile 2025’in ilk çeyreği arasındaki dönem, fintech ve bankalar arasındaki etkileşimin olgunlaşma evresine girdiğini göstermektedir. Veriler ve gelişmeler, rekabetten çok iş birliğinin öne çıktığı, birlikte büyümenin hedeflendiği bir tablo ortaya koyuyor. Bankalar ve fintech’ler birbirlerinin güçlü yanlarını kullanarak müşterilere daha zengin, erişilebilir ve yenilikçi finansal hizmetler sunuyor. Düzenleyici çerçevenin de desteğiyle, bu ekosistem yaklaşımının önümüzdeki yıllarda derinleşerek devam edeceği öngörülüyor. Fintech ile bankaların yolları artık ayrışmaktan ziyade kesişmekte ve birlikte yeni yollar açılmaktadır.

Kaynaklar:
*1. Dilek Taşhanlı, “Açık Maden Açık Bankacılık”, Fintechtime dergisi, Haziran 2024. (Türkiye’de açık bankacılık ekosistemi – 21 kuruluş, 100 hedefi ve günlük 10,5 milyon API çağrısı)​fintechtime.com
*2. BNP Paribas PACE Raporu, “Fintech acquisitions by traditional banks: 2014-2024”, Nisan 2024. (BaaS ile fintech’lerin aylara varan sürede hesap/kart hizmeti sunabildiği vurgulanıyor)​group.bnpparibas
*3. BNP Paribas PACE Raporu, “Fintech acquisitions by traditional banks: 2014-2024”, Nisan 2024. (Avrupa’da 2014-2024 arası 39 banka tarafından toplam 70 fintech satın alındı)​group.bnpparibas
*4. KPMG, “Pulse of Fintech H2 2024 – Global”, Ağustos 2024. (2024 yılında küresel fintech yatırımları 95,6 milyar dolar, işlem adedi 4.639; 7 yılın en düşük seviyesi)​kpmg.com
*5. Startups.Watch & FinTech Istanbul, “Türkiye FinTech Görünümü V4.3”, Nisan 2025. (2024’te Türkiye’de 32 fintech yatırımı, toplam 196 milyon $; 2025 ilk çeyrekte 8 yatırım, 18 milyon $)​fintechistanbul.org
*6. Funda Güleç Yalçın, Fintechtime Ekim 2024, “2030 Sonrasında Açık Bankacılık Anlayışı” röportajından. (Banka deneyimi + fintech çevikliği birleşiminin güçlü ekosistem oluşturduğu ve iş birliklerinin derinleşeceği öngörüsü)​fintechtime.com
*7. BNP Paribas PACE Raporu, “Fintech acquisitions by traditional banks: 2014-2024”. (Fransa örneğinde her yıl bankasını değiştiren müşterilerin oranı %5’in altında, müşteri bağlılığı yüksek)​group.bnpparibas
*8. BNP Paribas PACE Raporu, 2024. (2014-2020 arası bankalarca satın alınan fintech’lerin %40’ının başarısız olması – kapanma veya yeniden satılma)​group.bnpparibas
*9. KPMG, “Pulse of Fintech H2 2024 – Global”. (2024 Q3’ten Q4’e küresel fintech M&A hacmi 7,4 milyar $’dan 14,2 milyar $’a çıkarak çeyreklik bazda neredeyse ikiye katlandı)​kpmg.com