Faizi düşük bir para biriminden borçlanıp, borçlanılan parayı daha yüksek faizli bir para birimine çevirerek faize yatırma işlemi olarak bilinen FX Carry Trade yöntemini, Saxo Bank FX Strateji Müdürü John Hardy değerlendirdi. Carry Trade’i ponzi oyununa benzeten Hardy, aslında teorik olarak bu yöntemin işlememesi gerektiğine dikkat çekerek, uygun koşulların olduğu dönemlerde, büyük ölçüde yatırımcılardan gelen sermaye akışları nedeniyle Carry Trade’in işe yarayabileceğini belirtiyor.
FX Carry Trade, yatırımcıların en azından uygun koşullarda döviz piyasasından para kazanmak için kullandıkları yaygın bir yöntem. Saxo Bank FX Strateji Müdürü John Hardy, Carry Trade’in teorik olarak işe yaramaması gerektiğini söylüyor ve yatırımcıları konu ile ilgili dönemsel örnekler vererek aydınlatıyor.
Hardy, ponzi oyununa benzettiği Carry Trade hakkında şunları söylüyor: “Carry Trade’in temel mantığı basittir; bir Carry Trader düşük getirisi olan bir dövizle borç alır. Sonra, genellikle kaldıraçla, daha yüksek getirisi olan bir dövize yatırım yapar. Teorik olarak bu ticaret işe yaramamalıdır, çünkü daha yüksek getirisi olan bir dövizde enflasyon da genellikle daha yüksektir. Enflasyonun daha yüksek olması zaman içinde, daha düşük getiri sağladığı, daha düşük enflasyonlu ülkeye karşı dövizin devalüe olması anlamına gelir. Fakat ekonomide uzun süren bazı dönemlerde, büyük ölçüde yatırımcılardan gelen sermaye akışları nedeniyle, Carry Trade işe yarayabilir ve yaramaktadır da. Carry Trade, ponzi oyununa çok benzer şekilde işler. Sürekli büyüyen fon akışları işlemlerle ilişkili olduğu sürece, katılımcılara gelen gelirler büyümeye devam eder.”
Ünlü analist John Hardy söylediklerini açıklamak için de şöyle bir örnek veriyor: “Örneklemek gerekirse; 2002’den, bozulmaya başladığı 2007’ye kadar süren Japon Yen’i Carry Trade’ini düşünün. Özellikle sıfıra yakın iç faiz oranları ve zayıf büyümeden memnuniyetsizlik duyan Japon yatırımcılar, çok büyük miktarlardaki tasarruflarına daha yüksek getiri temin etmek için ülke dışı arayışlara girdiler. Kolay kredilerle beslenerek patlama gösteren bir küresel ekonomiyle, daha iyi büyüme öyküleri bulmak zor değildi. Çin’den gelen doyumsuz talep nedeniyle emtia fiyatlarındaki ani yükselmenin büyümeyi artırdığı Avustralya gibi yerlere yatırım yaptılar. Avustralya’ya giren yatırımlar büyümeyi artırdı, Avustralya Merkez Bankası talebi yatıştırmak için faiz oranlarını artırarak tepki verdi. Daha yüksek faizler ironik şekilde daha büyük akışlar için, büyüyen bir talebi ve bütün akışlardan gelen daha güçlü bir parayı besledi. Bu arada enflasyonu da düşük seviyede tuttu ve böylece para, satın alma gücünü sadece korumakla kalmadı, artırdı da. AUD’na karşı JPY Carry Traderları sadece güçlenen dövizin kendisini kazanmakla kalmadılar, Avustralya’da ödenen daha yüksek faizleri de kazandılar. O dönemde agresif bir yatırımcı, birkaç yılda kaldıraç kullanarak uzun pozisyonlu Avustralya Doları/kısa pozisyonlu Japon Yeni yatırımında yüzde birkaç yüz kazanç sağlayabilirdi.”
‘Daha büyük budala’ teorisi
Hardy, bu yöntemin sadece –ABD’de emlak krizinde ortaya çıkmış olan deyişle- ‘daha büyük budala teorisi’ ile çalıştığını ve global mali krizin gelişiyle akışlar bir kere durduğunda, sonucun hızlı ve acımasız olduğunu, uygun olmayan dönemlerde Carry Trade yapan aşırı kaldıraçlı oyuncuların her şeylerini kaybettiklerini belirtiyor.
John Hardy bir başka örneği de şöyle değerlendiriyor: “Global ekonomik krizin ortaya çıkışıyla Brezilya’dan Türkiye’ye, Güney Afrika’dan Meksika’ya gelişmekte olan ülkelerde yatırımcılar, özellikle kurumların iç operasyonlarını finanse etmek amacıyla trilyonlarca dolar borç almak için ABD Merkez Bankası’nın çok zahmetsiz para politikasından faydalandılar. Böylece güçlü bir yeni ABD Doları Carry Trade’i gelişti. Bu ticaret de 2011 sonlarında durdu ve 2008 deneyiminden daha az nefes kesici olmayan bir şekilde tersine döndü.
“Ne var ki 2016 başından beri, FED’in faizleri asla gerçekten normalleştiremeyeceği ve enflasyon yükselene kadar politikasını son derecede gevşek tutacağı fikrinden hareket eden ABD Doları Carry Trade’inin, bir intikamla geri döndüğüne dair işaretler var. Kışkırtıcı biçimde, bazı son FED retorikleri nominal büyüme eksikliğini telafi etmek için FED enflasyon hedefinin daha yüksek olması gerektiğini bile öne sürüyor. Birdenbire, gelişmekte olan piyasa oyuncularının hâlâ ödemesi gereken trilyonlarca ABD doları hakkındaki endişeler terk edildi ve global yatırımcılar bir kez daha dünyanın her köşesine koşarak düşük getiri dünyasında daha yüksek getirileri kovalamaya başladılar. Döviz ne kadar riskli ve ekonomi ne kadar kötü olursa, getirileri o kadar yüksek oluyor.”
Bu görüşünü de örnekleyen Hardy, sözlerini şöyle sürdürdü: “Brezilya Reali’ni alın, bu yılın en düşük Ocak ayı seviyelerinden beri ABD Doları’na karşı faiz dahil %30 sıçrama yaptı. Rus Rublesi de benzer bir miktarda yükseldi. Kendi hesabına FED, aşırı gevşek politika izleme risklerinin farkında gibi görünüyor. Çünkü en az iki FOMC (Federal Açık Piyasa Komitesi) sözcüsü, kaçınılmaz olarak global risklerden çok yurtiçi kredilere ve varlık piyasalarına odaklandıkları halde, finansal istikrarı bir etken olarak gösterdi.
“FED kendisini eleştirenler tarafından, bir seri ‘varlık baloncuk makinesi’ olarak nitelendi. Global dövizler ve varlık piyasalarındaki bu son perde, cansız ABD enflasyonu ve büyümesi nedeniyle FED’in varlık piyasalarına abanmaktan kalıcı olarak çekildiği inancıyla, baloncuk gibi oranlarla uğraşıyor. Eğer FED 21 Eylül FOMC toplantısında faizi artırmazsa, global olarak her zamankinden çok şişirdiği risklere karşı daha da sağır olduğu izlenimini verecek.”