Türkiye Finans Katılım Bankası Açık Bankacılık Yönetimi ve Fintek İşbirlikleri Yöneticisi Dilek Taşhanlı, Fintechtime Temmuz sayısı için yazdı “Sınırları Kaldıran Finansal Sistemin Ayak Sesleri”.

“Tokenizasyon ve kripto yenilikleri gelenekleri bozuyor. Durdurulamayan bir enflasyonist ortam, değişen çalışma şartları, öngörülemeyen bir gelecek. Bu süreçte en faydalı yaklaşım nabzı an ve an tutan kuruluşlar oluyor. Aynı bir kalp monitörü gibi finansal gelişmeleri somut örneklerle tespit edip ve öngörüleri rapor halinde hazırlıyorlar. Bu ayki yazımda sizlerle bu raporlardan 2 tanesinden aldığım hap bilgileri paylaşmak istiyorum.”

 

Sınırları Kaldıran Finansal Sistemin Ayak Sesleri

Dünya kaynakları hızla tüketilirken, dijital ve finansal dönüşümde aynı hızla ilerlemeye devam ediyor. Bizler de bu finansal dönüşümün tanıkları olarak gelişmeleri an ve an gözlemliyoruz. Tıpkı bir tırtılın kelebeğe dönüşümündeki sancı gibi bu dönüşümün tabii ki zor yanları da oluyor. Durdurulamayan bir enflasyonist ortam, değişen çalışma şartları, öngörülemeyen bir gelecek. Bu süreçte en faydalı yaklaşım nabzı an ve an tutan kuruluşlar oluyor. Aynı bir kalp monitörü gibi finansal gelişmeleri somut örneklerle tespit edip ve öngörüleri rapor halinde hazırlıyorlar. Bu ayki yazımda sizlerle bu raporlardan 2 tanesinden aldığım hap bilgileri paylaşmak istiyorum.

Raporlardan ilki Convera’nın 2025+ çalışması, rapor iki kısımdan oluşuyor. Birinci kısım uluslararası ödeme akışlarının 2024 sonrasındaki akıbetinden bahsediyor. İkinci kısım ise gerçek zamanlı ödemenin ileride neden önemli olacağını aktarıyor. 2030’a kadar uluslararası ödeme akışının 290 trilyon $ hacme ulaşması bekleniyor. Bu para akışında en yüksek tutar 153T$ ile B2B segmentinde iken sırasıyla 20T$ C2B, 10T$ B2C ve 8T$ C2C ile devam ediyor. Uluslararası para transferi artışı ile ilk defa karşılaşmıyoruz. Bu artış ilk 1990’daki global ekonomik kriz ile başlamış. O yıllarda SWIFT teknolojinin hazırlanması da uluslararası para transferi sürecini hızlandırmış. Raporda ve aşağıdaki grafikte uluslararası ödeme akışındaki artışın GDP’yi dünya çapında artırdığı da görülüyor.

2030 öngörülerine devam edersek uluslararası para transferinde Asia Pasific en hızlı büyüyen bölge olarak tespit edilirken, Latin Amerika’da onu izliyor. Avrupa ve K. Amerika’nın büyümesinin daha orta seviyede kalacağı görülürken Afrika’da altyapı eksikliğinin devam edeceği öngörülmüş.

Raporun 2.kısmı RTP (Gerçek Zamanlı Ödemeler) şeklinde ele alınıyor. Ödeme süreçlerinin iyileştirilmesi için birçok ülke yeni teknolojilerden faydalanıyor. Blockchain teknolojisi de tabii ki bunlardan biri. Eski ödeme yöntemi SWIFT’de Blockchain’e alternatif olmak için paçaları sıvamış gözüküyor. 2017’de, sınır ötesi ödemelerin aynı gün işlenmesini sağlamak için SWIFT GPI (küresel ödeme inovasyonu) tanıtıldı ve şeffaflıklarını ve izlenebilirliklerini önemli ölçüde artırdı. SWIFT, gpi ödemelerinin %50’sinin 30 dakikadan kısa sürede alıcılara ulaştığını ve %40’ının 5 dakikadan kısa sürede varış noktasına ulaştığını bildiriyor.

Bir diğer dikkat çeken raporda Uluslararası Ödemeler Bankası’nın (BIS) yayınladığı Finternet: Geleceğin Finansal Sistemi. BIS İnovasyon Merkezi, uluslararası ödeme hızını, şeffaflığını ve birlikte çalışabilirliğini geliştirmek için birkaç yeni projeye destek oluyor. Bu girişimler, uluslararası ödeme için blok zinciri ve dağıtılmış defter teknolojisinden (DLT) yararlanmanın önemini vurguluyor. Agora Projesi BIS ve ABD, Meksika, Büyük Britanya, İsviçre, Avro Bölgesi, Güney Kore ve Japonya’daki yedi merkez bankası, Uluslararası Finans Enstitüsü (IIF) tarafından toplanan özel sektörle işbirliği yapma planlarını duyurdu. Burada amaç akıllı sözleşmeler kullanarak tokenleştirilmiş ticari banka mevduatlarını tokenleştirilmiş toptan merkez bankası parasıyla entegre ederek anlık ödeme elde etmek. mBridge Projesi, birden fazla merkez bankasından toptan CBDC’leri ihraç etmek ve değiştirmek için birleşik bir platform oluşturmayı hedefliyor. En son prototip uluslararası transfer sürelerini günlerden saniyelere indiriyor. Bu özelleştirilebilir platform, uyumluluğu, gizliliği, likiditeyi ve para politikası iletimini destekliyor.

Uluslararası Ödemeler Bankası genel müdürü Augustín Carstens, internete benzer şekilde birbirine bağlı finansal ekosistemler ağını tanımlamak için “Finternet” terimini ortaya koydu. Tokenleştirme ve birleşik muhasebe defterleri gibi teknolojileri entegre ederek finansal hizmetleri basitleştirmeyi ve geliştirmeyi amaçlıyor. Finternet, kamu ve özel sektörler arasındaki iş birliğini vurguluyor ve özellikle gelişmekte olan pazarlar ve gelişmekte olan ekonomilere fayda sağlayan kapsayıcılık konusuna odaklanıyor. İstatistikler finansal kapsayıcılıkta önemli boşluklar olduğunu ortaya koyuyor, 1,4 milyar dolar yetişkin resmi finansal sistemin dışında kalıyor ve sadece %28’i resmi bir kurumdan borç almış durumda. Finternet, çeşitli finansal işlemleri tek bir platformda (birleşik defter) birleştirerek bu boşlukları kapatmayı, potansiyel olarak küresel olarak finansal hizmetlere erişimi ve verimliliğini dönüştürmeyi, daha geniş bir erişim, daha iyi risk yönetimi ve daha düşük işlem maliyetleri sunmayı öneriyor.

Tokenizasyon ve kripto yenilikleri gelenekleri bozuyor. Geleneksel bankaların ve piyasaların dijital para birimi ve DeFi dünyasına girmesine yardımcı olmak için, uzmanlaşmış hizmet sağlayıcılar ortaya çıktı. Tokenizasyon platformları gerçek varlıkları (örneğin sanat) ve finansal ürünleri (örneğin tahviller, hisse senetleri) blok zincirlerinde işlem gören tokenlere dönüştürür. Örnek olarak ConsenSys Codefi ve dijital varlıkların yaratılmasını ve satışını sağlayan ve NFT’ler için bir pazar yeri görevi gören OpenSea verilebilir. Bankacılık hizmeti sağlayıcılarına benzer şekilde, kripto hizmeti sunan şirketler, dijital finansal yetenekleri için kullanım başına ödeme modelleri sunar. Brezilya’da, Nubank ve Mercado Pago gibi şirketler bu hizmetleri kripto varlıkların alım satımını kolaylaştırmak için kullanıyor. Bu arada, Brezilya’daki Credix ve Cloudwalk gibi hibrit çözümler geleneksel kullanıcı deneyimlerini dahili olarak DeFi teknolojileriyle harmanlıyor.

Şimdiye kadar uluslararası para transferi, anlık para transferi ve tokenizasyondan bahsettik. Geleceğin finans dünyası deyince bahsetmemiz gereken 2 madde daha bulunuyor. Bunlardan biri yapay zeka diğeri de açık bankacılık. Yapay zekanın finansal alanda kullanımı son trendlere ve tartışmalara dayalı olarak üç ana alana ayrılabilir:

Sahtekarlık Tespiti ve Önlenmesi: Makine öğrenimi algoritmaları, hileli faaliyetleri gösterebilecek şüpheli kalıpları veya anormallikleri tespit etmek için büyük hacimli işlem verilerini gerçek zamanlı olarak analiz edebilir. Bu yetenek, finansal işlemlerin karmaşıklığı nedeniyle dolandırıcılık girişimlerinin daha karmaşık olabileceği işlemlerle ilişkili riskleri azaltmasına yardımcı olacaktır.

Gelişmiş Müşteri Deneyimi: Kişiselleştirilmiş öneriler, müşteri davranışı için tahmine dayalı analitik ve müşteri desteği için chatbot entegrasyonu yapay zekânın ilk örnekleridir. Ayrıca geçmiş işlem verilerini ve müşteri etkileşimlerini analiz ederek kullanıcılara özel çözümler ve proaktif yardım sağlayarak memnuniyet ve elde tutma oranları artabilir.

Operasyonel Verimlilik ve Maliyet Azaltma: Finans şirketleri, operasyonları kolaylaştırmak için yapay zekâ odaklı çözümleri araştırıyor. Nakit yönetiminden, dış ticarete, müşteri hizmetlerinden marka yönetimine operasyonel olarak iyileştirilebilecek birçok süreç bulunuyor.

Açık Bankacılık, Gömülü Finans, yapay zekâ derken 2024 ve sonrasında, bizi bekleyen en önemli konu verilerin nasıl korunacağı ve nasıl işlenip katma değerli servisler üretileceği gibi duruyor. Veri ile ilgili düzenlemeler bölgelere göre farklı şekilleniyor: Avrupa Birliği 11 Ocak 2024 tarihinden itibaren geçerli olan Veri Yasası’nın yürürlüğe girmesiyle veri gizliliği düzenlemelerine öncülük etmeye devam ediyor. Bu yasa, adil veri erişimini sağlayarak ve sektörler arasında veri kullanımını standartlaştırarak AB içinde birleşik bir veri pazarı oluşturmayı amaçlıyor.  Kuzey Amerika’da, özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’da, veri gizliliği yasaları hızla gelişiyor. ABD’de, birkaç eyalet 2024’te veri gizliliği mevzuatını kabul etti veya uygulamaya koydu. Bu merkezi olmayan yaklaşım, bir dizi düzenleme yaratıyor. Bu arada Kanada, düzenlemelerini Tüketici Gizliliğini Koruma Yasası’nı (CPPA) tanıtan 2022 Dijital Tüzük Uygulama Yasası ile güncelliyor. Bu yasa, veri koruma yasalarını modernize etmeyi ve tüketici gizliliği haklarını geliştirmeyi amaçlıyor. Birçok Asya ülkesi, veri korumasını güçlendirmek için GDPR’den ilham alıyor. Bununla birlikte, uygulama düzeyi bölge genelinde önemli ölçüde değişiyor. Örneğin Singapur, kabul edilen rızanın kullanımını genişletti, ancak kuruluşları belirli veri işleme faaliyetleri için Veri Koruma Etki Değerlendirmeleri (DPIA’LAR) yürütmeye, hesap verebilirliği ve uyumluluğu artırmaya zorunlu kılıyor. Latin Amerika’da ülkeler veri gizliliğine rıza temelli yaklaşımlara öncelik veriyor. Bazı ülkeler GDPR ilkeleri gibi küresel standartlara uyum sağlama konusunda adımlar atmış olsa da, diğerleri hala Avrupa’da görülenlere benzer kapsamlı hükümlerden yoksun. Kişisel verilerin daha iyi korunması ve sınır ötesi veri aktarımlarının kolaylaştırılması için yasal çerçeveler çalışıyor. GDPR, küresel olarak veri koruması için yüksek bir standart belirlemeye devam ediyor. İlkeleri, veri işleme uygulamalarında bireysel haklara, hesap verebilirliğe ve şeffaflığa artan vurguyu yansıtarak, Avrupa dışındaki çeşitli bölgelerdeki gizlilik yasalarını ve düzenlemelerini etkilemiş. Özetle, Avrupa, Veri Yasası ve GDPR ile katı veri gizliliği düzenlemelerinin ön saflarında yer alırken, Kuzey Amerika, Asya ve Latin Amerika gibi diğer bölgeler de gelişen dijital zorlukları ele almak ve dijital ekonomiye tüketici güvenini sağlamak için veri koruma çerçevelerini güncelleme ve geliştirme konusunda önemli adımlar atıyor.

Bu sıralarda tüm araştırmaların merkezinde içinde bulunduğumuz geçiş dönemini analiz etmek ve geleceği öngörebilmek olduğunu fark ediyoruz. Tüm araştırmalar da finansal anlamda 3-4 konunun çevresinde gelişiyor. Finansal kurumların tokenizasyon, kripto varlıkların alım satımı, yapay zekanın operasyonel süreçlerine dahil olması gibi birçok süreci stratejilerine eklediğini görüyoruz. BBVA’nın son aldığı karar ile 3000 ChatGPT lisansını dağıtması, sadece veri üzerine çalışan 1000’den fazla çalışanı olması kurumun yapay zekâya verdiği önemi gözler önüne seriyor. Sosyal medya şirketlerinden sonra yapay zekâya en çok yatırımı finansal kurumlarda görüyoruz. Trendleri oluşturmasa da takip eden finansal kurumların stratejilerine bu maddeleri eklemeleri kaçınılmaz gözüküyor.