Infina Yazılım Genel Müdür Yardımcısı

İskender Ada

 

Infina Yazılım Satış, Pazarlama ve İş Geliştirmeden Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı İskender Ada, Fintechtime okurları için kaleme aldı, “Risk Profilinde Hikayeleştirme ve Oyunlaştırma”.

1999 Yılında gösterime girdiğinde ortalığı kasıp kavuran Matrix filminde en sevdiğim sahnelerden biridir; seçilmiş kişi olduğunun kendisine söylenmesi için Kahin’e götürülen Neo’ya, Kahin’in gösterdiği mutfaktaki tabelada şöyle yazar: Temet Nosce. Latince “Kendini Bil” anlamına gelen bu söz, felsefi açıdan beni de çok etkilemiştir.

Öyle ya, en önce kendimizi bilmekle başlıyor her şey. Bu hayatta neyi sevdiğimizi, neyi sevmediğimizi kendimizden başkası bilemez. Bunu öz farkındalıkla yapabiliyor olmak bu hayattan tat almanın en önemli anahtarı bana göre. Alacağımız yatırım kararları da aynı farkındalıkla yapılmalı. Bu sorular çok önemli; Hisse senedi almak bana göre mi? Aldığımda zararı ettiğim ilk anda satmalı mıyım? Daha doğrusu, benim risk profilim ne?

 

Uygunluk Testi, Yerindelik Testi ve Risk Profili Anketi

Bugün bir sermaye piyasası işlemi yapmak istediğinizde Yatırım Kuruluşlarının Kuruluş ve Faaliyet Esasları Hakkında Tebliğ’inde tanımlamış ve SPK’nın asgari unsurlarını “Uygunluk Testi”ni doldurmanız gerekiyor. Bu test genel itibariyle yaşınız, mesleğiniz, risk ve getiri tercihiniz ile birlikte sermaye piyasası ürünlerini ne kadar tanıdığınızı anlamaya yöneliktir. Test sonucuna göre bir skor oluşur ve buna göre de işlem yapabileceğiniz enstrümanlar belirlenir. Örneğin testte olabildiğince riskten kaçınır, güvenli yatırım araçlarını tercih eder, az ama düzenli bir getiri sağlamayı tercih ettiyseniz ve kaldıraçlı işlemlerle ilgili de hiç bilginiz olmadığını belirttiyseniz sizin hesaplanan skora göre kaldıraçlı işlem yapamazsınız. Testin sonunda ise şöyle bir ibare bulunur: “Size uygun olmadığı bildirilen bir ürün veya hizmeti almak istiyorsanız bu yöndeki talebinizi kurumumuza bildirebilirsiniz. Ama bunun sizin için uygun olmayabileceğini ve kendinizi bilgi ve tecrübenizi aşan bir şekilde risklere maruz bırakıyor olabileceğinizi dikkate alın. Kurumumuz talep ettiğiniz söz konusu hizmet ya da ürünü size sunup sunmamak konusunda serbest olup, hizmet verilmesi durumunda kurumumuz sorumlu değildir.” Özetle; testi doldururken detaylarına hakim olmadığım yüksek riskli ürünlerde işlem yapmak istiyorum, tüm sorumluluk bende!

Yerindelik testi de benzer şekilde bir testtir. Bu testin amacı da bireysel portföy yöneticiliği ve yatırım danışmanlığı hizmeti için size uygun ürünlerin sunulmasını sağlamaktır.

Peki bu testler gerçekten sizi yansıtıyor mu? Maalesef hayır. Genelde işleyiş şu şekilde oluyor. Size aracı kurumda hesap açtırmak için genel yatırım danışmanı, size hangi ürünlerde işlem yaptıracaksa sizi de öyle yönlendiriyor. Müşterilerin yaklaşımı da “hepsinden olsun” olunca, bu kez standart işaretlemelerle doldurulan bir teste dönüşüyor her ikisi de. Kişinin gerçek profili ise tanımlanamıyor.

Bireysel Emeklilik Sistemi’ne dahil olmak istediğinizde ise bu kez karşınıza 8 sorudan oluşan Risk Profili Anketi çıkıyor. Bu ankete vereceğiniz cevaba uygun olarak ilk fon dağılımınız gerçekleşiyor. Burada bir zorunluluk bulunmuyor. Yani risk profilinize uygun olmayan bir fonu da seçebilirsiniz.

 

Risk Budur!

Meşhur hikayeyi bilirsiniz: Bir sınav esnasında hoca öğrencilerine “Risk nedir?” diye sorar ve bir öğrenci boş kağıda sadece “risk budur” yazarak sınavı geçer.

Risk, zarara uğrama tehlikesi olarak basitçe tanımlanabilir. Sermaye piyasalarında kişinin alabileceği riski tanımlamak için üç ana unsura odaklanmak gerekir:

Risk Kapasitesi, yatırımcının ne kadar risk alma gücü olduğunu ölçer.

Risk Toleransı, yatırımcının olası getiriler için ne kadar kaybetmeyi göze aldığını ölçmeye çalışır.

Risk İhtiyacı, yatırımcıların finansal hedeflerine ulaşabilmeleri için almaları gereken risk seviyesini ifade etmektedir.

Doğru bir risk profili çıkartabilmek için her başlığın önemi çok yüksektir. Bunlar doğru şekilde ölçüldüğünde kurum yatırımcıyı, yatırımcı da kendini çok daha iyi tanıyacaktır.

 

Dijital Kurumlara Dijital Bakış Açısı

Dijital (şubesiz) Bankacılık’ı somut olarak konuştuğumuz bu zamanlarda Dijital Aracı Kurum ve Dijital Portföy Yönetim Şirketi örnekleri yavaş yavaş artmaya başladı. Üstelik video görüşme ile müşteri ediniminin başlamasıyla birlikte neredeyse hiç insana dokunmadan finansal deneyimler yaşayacağız.

Dijital dünyada başarının anahtarı kişiselleştirilmiş müşteri deneyimi sunmakta yatıyor. Tanımadığınız birine nasıl kişiselleştirilmiş hizmet sunabilirsiniz ki? Dolayısıyla önce yatırımcıyı çok iyi tanımanız gerekiyor. Bunun için mevcut testler ve anketlerin artık yeterli olmayacağı da önemli bir gerçek. İşte bu noktada devreye hikayeleştirme ve oyunlaştırma giriyor.

Uygulamaya girdiğinizde keyifle ilerleyeceğiniz bir hikayenin kahramanı olduğunuzu düşünün. Senaryoya göre çalıştığınız şirket iflas etmiş. Hemen yeni iş mi ararsınız, yoksa bir tatile mi çıkayım dersiniz? Verdiğiniz cevaba göre sonraki soru size özel olarak şekilleniyor. Her cevap bir sonraki sorunun içeriğini değiştirebiliyor. Her soru risk kapasitesi, risk toleransı ve risk ihtiyacınızı gizli gizli ölçüyor. Siz farkına bile varmadan bu hikayenin içinde kendinizi tanımış oluyorsunuz.

Hayattaki her şey gibi risk profilimiz de değişiyor. Yeni çocuğu olan bir ebeveynin çocuk doğmadan önceki risk profili ile sonrasındaki risk profili değişkenlik gösteriyor. Dolayısıyla uygulama bunu da takip ediyor ve yeni ölçümler yapıyor.

Buradaki potansiyeli gören fintechler bunu hayal olmaktan çıkardı. Bugün, isterse bir banka isterse bir aracı kurum veya portföy yönetim şirketi, bu hizmeti bağımsız olarak alabiliyor. Uygulamalarına entegre edebiliyorlar.

Ben hikayeleştirme ve oyunlaştırmanın yer aldığı ve riski kolay bir şekilde ölçen bu uygulamayı çok sevdim. Bugün nasıl ki Spotify ve Netflix’i “kişiselleştirilmiş” hizmet sunmakla övüyorsak, yatırım dünyasında da bu tarz uygulamaları kullanan kurumlar rekabette ön plana çıkacaktır.

Yakın gelecekte de Super App’lerde her alışveriş yapıp, hem bankacılık işlemi gerçekleştirip, hem sosyal medya hesaplarımızı yönetip hem de finansal yatırımlarımızı yapabileceğiz. Bunların hepsinin aynı veri tabanında işlendiği dünyada, yapay zekanın da yardımıyla bizi bizden çok daha iyi tanıyan uygulamalar da görmeye başlayacağız gibi görünüyor.

Bitirmeden önce Yunus Emre’yi yâd etmek istiyorum:

“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir.

Sen kendini bilmezsin, ya nice okumaktır.”