Silikon Vadisi’nin nabzını tutan IT sektörünün deneyimli ismi Ege Ertem “Bankacılıkta Design Thinking” ve “Fintech (Finansal Teknolojiler)” konusunu anlatmak üzere İstanbul’a geldi. Ertem banka müşterilerinin giderek mobil hale geldiği günümüzde bankacılık trendlerinin artık tamamen kullanıcı deneyimiyle şekillendiğine dikkat çekti.
Kullanıcı deneyimi bankacılık sektörünü dönüştürüyor
Konuşmasında bankacılık sektörünün 10 yıl öncesine göre büyük bir değişim gösterdiğine değinen Ertem “Eskiden müşterilerin %90’ı bankacılık işlemlerini şubeden gerçekleştirme eğilimindeydiler. Günümüzde ise mobil kullanımın artmasıyla birlikte artık ihtiyaçların değiştiğini ve bankaların da bu ihtiyaç doğrultusunda müşterilerine en hızlı ve kolay kullanım imkanlarını sunmaya çalıştığını görüyoruz” diye konuştu.
Design Thinking denilen Tasarım Odaklı Düşünme kavramının bu noktada devreye girdiğini belirten Ertem “Bankaların sektördeki rakipleriyle rekabet edebilmeleri ancak tüketici kullanımlarını göz önünde bulundurarak mümkün olmaya başlıyor. Artık çoğu insan dünya devi markaların mobil cihazlarının sunduğu arayüzleri kullanıyor ve bu uygulamaların sunduğu imkanlardan faydalanıyor. Yani müşteri beklentisi giderek artıyor, kişiselleştirilmiş hizmetler ön plana çıkıyor” dedi.
Fintech uygulamaları ile bankacılık işlemleri kişiselleşiyor
Bireyselleştirilmiş bankacılık ihtiyaçlarını hızlı ve odaklı bir şekilde belli bir tüketici kitlesine sunabilmek üzere ortaya çıkan Fintech girişimcilerinin sayısı ve bu alana yapılan yatırım giderek artıyor. Tüm dünyada finansal kuruluşlar finansal teknolojilere yılda 650 milyar doların üzerinde yatırım ayırıyor. Fintech girişimlerinin ise bu zamana kadar toplam 1000 kadar farklı yatırımcıdan 13 milyar doların üzerinde yatırım aldığını düşündüğümüzde toplam havuzda oldukça yüksek bir rakamı temsil ediyor.
Bu kapsamda Fintech girişimlerinin bankalar için hem bir tehdit hem de fırsat unsuru olarak değerlendirilebileceğini dile getiren Ertem şunları söyledi, “Fintech girişimleri bankalar için tehdit olabilir, çünkü Fintech start-up’ları bankaların sunduğu hizmetlerden birini cımbızla çekiyor ve o konuda uzmanlaşıyor. Böylece belli bir tüketici kitlesine daha odaklı bir hizmet sunabiliyor. Bu da daha küçük şirketlerin o bankanın bazı hizmetlerini bankanın elinden aldığı anlamına geliyor. Bankanın bu noktadaki fırsatları ise bankalar böyle bir rekabetle karşılaşınca bankaya bu durumunda yardım etmek üzere onun işini daha hızlı yapmasını sağlayan fintech startupları da ortaya çıkıyor. Bu girişimler müşteriyle ilgili daha derin data analizi yaparak inovatif ürünler sunabiliyor. Bankalar da böylece müşterinin aslında rakamdan ibaret olmadığını, aynı kategoriye uyan kar düzeyindeki insanların ihtiyaçlarının farklı olabileceğinin farkına varıyor ve dümenlerini bu yöne çevirerek aksiyonlarını belirleyebiliyorlar.”